Veee nihayet memleketimizin mütevazi Oscarları sahiplerini buldu. SİYAD’a mensup yazarların oylarıyla 2011’in en iyileri seçildi.
Peki nasıl bir gece geçirdik?
SİYAD törenlerinde her sene mutlaka ufak tefek aksaklıklar olur. Görüntü kesilir, ses gelmez vs. Bu sene yine vardı ama olsun, işin tuzu biberi…
Ama hiçbir aksaklık sunucular kadar kötü olamazdı. (Ezgi Mola & Sarp Apak) Neden mi? Bir kere insan böylesine önemli bir geceye bu kadar kötü mü hazırlanır. Daha doğrusu hiç hazırlanmaz. En olmadı oyuncusun, hamurunda biraz doğuştan espri yapma, durumu kurtarma gibi özelliklerin var olması gerekmez mi? İki saat boyunca yerli yersiz sırıtmak yerine bir tane espri bile yapamaz mısın? Ödülleri dış ses verseydi ya da iki tane “no name” kişi sunsaydı inanın daha iyi olurdu. Hiç mi Altın Küre, Oscar izlemiyorsunuz? Yani eminim kendileri de beklemiyorlardı bu kadar kötü geçmesini, bir şekilde kıvırırız diye düşünüyorlardı sanırım ama olmadı, olamadı…
Bence gecenin en şahane performansı her sene olduğu gibi yine Atilla Dorsay’dan geldi. Yine çok zarif, eğlenceli ve espriliydi. Tüm töreni sunsa, eminim tadından yenmez leziz bir akşam geçirirdik. Her neyse sunma-sunamama kısmını bırakıp ödüllere geçelim.
Bir kere belliydi, Bir Zamanlar Anadolu’da’nın karşısında hangi film olsa, elenecekti. Diğer filmlerin şanssızlığı mı demeli bilemiyorum. Ama herkesin kabul ettiği gibi 2011’in en iyisiydi hiç şüphesiz. En İyi Film ve Yönetim dahil 6 ödül aldığını da ekleyelim.
En çok üzüldüğüm iki şey ise; Nar’ın hiç ödül alamaması ve Entelköy Efeköy’e Karşı filminin hiçbir dalda aday olmamasıydı… Bence senaryosu da, yönetimi de en iyi olmaya en azından aday olabilirdi.
Gelelim diğer ödüllere, geçen senelerde beklemediğim ya da keşke şu film ya da bu oyuncu almalıydı dediğim ödüller olmuştu ama bu sene tüm ödülleri tam tam tam isabetti.
En İyi Yabancı Film, Altın Küre’de olduğu gibi İran yapımı ve de Altın Ayı’lı A Separation’a (Bir Ayrılık) verildi. 2011 yılı boyunca daha iyi filmler yok muydu? Elbette vardı. Ama o da en iyiler deyince ilk söylenecek filmlerden biri. SİYAD’ın tarzına da çok uyuyor. Yoksa Red State (Şeytanın İni) ya da Midnight in Paris (Paris’te Gece Yarısı) çok güçlü filmlerdi ama çok başka kafalarda… Ya da Hugo…
Ama hakkını vermek lâzım Bir Ayrılık gerçekten olağanüstü başarılı, sadeliğinin altında çok derin, çok güçlü bir İran filmi. Pek çok İran filmin de olduğu gibi…
Bir tek Saç filmini izlemediğim için En İyi Kadın Oyuncu Nazan Kesal ve En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alan Ayberk Pekcan için yorum yapamıyorum ne yazık ki. Ama yorum yapabileceğim bir şey var ki, Nazan Kesal’a ödülünü verme görevini üstlenen Berhan Şimşek… Herhalde kendisinin delirdiğini bir tek ben düşünmüyorumdur. Ya da politikacı olunca böyle mi oluyor insan? Bir alçalan, aniden yükselen gür sesiyle kulaklarımıza işkence ederken sanırım bir an kendisini mecliste sandı. Siyasi muhalefetten girdi, hava muhalefetinden çıktı. Ama o mecliste delirmemek içten değil bir yerde de.
En İyi Yrd. Erkek Oyuncu ödülünü kucaklayan Ercan Kesal’a gelelim. Uzun zamandır bir oyuncuyu bu kadar hayranlıkla izlediğimi hatırlamıyorum. O küçücük rolüne ne kadar büyük bir derinlik, gerçeklik katmış. Filmi izlemediyseniz Ercan Kesal’a özellikle dikkat. Gerçekten muhteşemdi. Sonuna kadar hak etti ödülünü.
En İyi Yrd. Kadın Oyuncu ise sessiz ve derinden ilerleyen Asiye Dinçsoy’un oldu. Oyuncu olarak da insan olarak da (duyarlığı, sorumluluğu, hayata bakışı) çok özel bir kişi. Umarım bu ödül şans getirir. Daha pek çok projede kendisini keyifle izler, gururlanırız.
Bir de burada kesip, geçtiğimizin günlerin çok konuşulan bir olayın törende yeniden gündeme gelmesine değineyim. Engin Altan Düzyatan’ın kendisini fena halde yan yatırıp çamura batıran o açıklamalarına. İlk izlediğimde ağzım beş karış açık ve şaşkınlıkla izlemiştim ama bu sefer oldukça eğlendim. Hatta herkese tavsiye ediyorum, bir şeylere canınız sıkıldıysa Düzyatan’ın sinema yazarlarına kuru sıkı salladığı videoyu açıp eğlenenin. Şaka bir tarafa gerçekten çok çirkindi. Bu kadar mı küçülür bir insan. Yok bir mal hazırlıyormuşmuş da, onlar o kadar parayı bir arada görebilirmiymiş de… Bu kadar kolay mı kalemiyle, aklıyla ekmeğini kazanan yazarlara, gazetecilere çamur atmak… Bir de sen bir oyuncusun. Gerçekten çok talihsiz. Bence 2011’in olayı buydu, kendisine bu sene ne kadar çürük yumurta, altın bamya varsa takdim edile!
(17 Ocak 2012)
Gizem Ertürk