Filmlerdeki Fotoğraflar, Ingmar Bergman Filmlerini Ele Alıyor

Filmlerdeki akan görüntülerden kopartılmış durağan kareler, dondurulmuş anlar… Bu anların konuklarla tekrar okuma girişimleri, fotoğrafik görüntülerin belleğimizdeki izleri… Görüntüdeki gizlenmişleri açığa çıkarma çabaları… Metinler arası yolculuk… Akbank Sanat’ta 19 Ocak 2012 Perşembe günü gerçekleştirilecek Filmlerdeki Fotoğraflar söyleşisinde, İsveçli yönetmen Ingmar Bergman’ın filmleri ele alınıyor. Fotoğraf kareleri üzerinden okumaların yapılacağı etkinlikte, fotoğrafçı Yalçın Savuran ve çevirmen-fotoğrafçı Neşet Kutluğ, fotoğraf-sinema ilişkisi üzerine keyifli bir sohbetle katılımcılar ile birlikte olacak.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Filmlerdeki Fotoğraflar, Ingmar Bergman Filmlerini Ele Alıyor yazısına devam et
  • Ödüllü Filmlerin Yönetmeni Derviş Zaim: Ben Şanslıydım Hayata Verdiğim Sözü Tuttum

    İlk sinema filmi olan Tabutta Rövaşata ile çok sayıda ödül kazanan Kıbrıslı ünlü Türk yönetmen Derviş Zaim, İstanbul Şehir Üniversitesi, Kulüp Kültürel tarafından düzenlenen Kültürel Söyleşiler dizisinin konuğu oldu. Zaim, etkinlik kapsamında bir araya geldiği öğrenciler ile filmlerinin bugüne kadarki seyri hakkında keyifli ve bilgilendirici bir sohbet gerçekleştirdi. Ares Harikalar Diyarında romanının da yazarı olan Derviş Zaim, İşletme Fakültesi’nde okumasına rağmen her zaman edebiyat ile ilgilendiğini ve bugün film çekiyor olmasının tesadüf değil tercih ve isteklerinin bir sonucu olduğunu söyledi.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ödüllü Filmlerin Yönetmeni Derviş Zaim: Ben Şanslıydım Hayata Verdiğim Sözü Tuttum yazısına devam et
  • Cennetten Kovulmak

    Ferit Karahan’ın yönettiği ve Ezgi Asaroğlu, Jülide Kural, İlker Kızmaz ile Alişan Ünlü’nün oynadığı Cennetten Kovulmak (Derbûyîna Ji Binuştê), 25 Nisan 2014′de Tiglon Film dağıtımıyla FK Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    İstanbul’da genç inşaat mühendisi Emine’nin hikâyesi, işe başladığı şantiyedeki 16 yaşındaki Kürt işçi Kürşat’ın hikâyesiyle buluşurken Muş’ta da İstanbul hayalleriyle yaşayan küçük Ayşe’nin kendi öyküsü ilerlemektedir. Ancak köyde korucular ve ailesi arasında yaşananlar, Ayşe’nin renklerini soldurur. Öte yandan ailesindeki kayıplar ve olaylar da Emine’nin hayatını değiştirecektir. Film, süregelen Kürt-Türk çatışmasına karşıdakinin gözüyle bakıyor.

    Cennetten Kovulmak yazısına devam et

    Bir Zamanlar SİYAD Ödülleri’nde

    Veee nihayet memleketimizin mütevazi Oscarları sahiplerini buldu. SİYAD’a mensup yazarların oylarıyla 2011’in en iyileri seçildi.

    Peki nasıl bir gece geçirdik?

    SİYAD törenlerinde her sene mutlaka ufak tefek aksaklıklar olur. Görüntü kesilir, ses gelmez vs. Bu sene yine vardı ama olsun, işin tuzu biberi…

    Ama hiçbir aksaklık sunucular kadar kötü olamazdı. (Ezgi Mola & Sarp Apak) Neden mi? Bir kere insan böylesine önemli bir geceye bu kadar kötü mü hazırlanır. Daha doğrusu hiç hazırlanmaz. En olmadı oyuncusun, hamurunda biraz doğuştan espri yapma, durumu kurtarma gibi özelliklerin var olması gerekmez mi? İki saat boyunca yerli yersiz sırıtmak yerine bir tane espri bile yapamaz mısın? Ödülleri dış ses verseydi ya da iki tane “no name” kişi sunsaydı inanın daha iyi olurdu. Hiç mi Altın Küre, Oscar izlemiyorsunuz? Yani eminim kendileri de beklemiyorlardı bu kadar kötü geçmesini, bir şekilde kıvırırız diye düşünüyorlardı sanırım ama olmadı, olamadı…

    Bence gecenin en şahane performansı her sene olduğu gibi yine Atilla Dorsay’dan geldi. Yine çok zarif, eğlenceli ve espriliydi. Tüm töreni sunsa, eminim tadından yenmez leziz bir akşam geçirirdik. Her neyse sunma-sunamama kısmını bırakıp ödüllere geçelim.

    Bir kere belliydi, Bir Zamanlar Anadolu’da’nın karşısında hangi film olsa, elenecekti. Diğer filmlerin şanssızlığı mı demeli bilemiyorum. Ama herkesin kabul ettiği gibi 2011’in en iyisiydi hiç şüphesiz. En İyi Film ve Yönetim dahil 6 ödül aldığını da ekleyelim.

    En çok üzüldüğüm iki şey ise; Nar’ın hiç ödül alamaması ve Entelköy Efeköy’e Karşı filminin hiçbir dalda aday olmamasıydı… Bence senaryosu da, yönetimi de en iyi olmaya en azından aday olabilirdi.

    Gelelim diğer ödüllere, geçen senelerde beklemediğim ya da keşke şu film ya da bu oyuncu almalıydı dediğim ödüller olmuştu ama bu sene tüm ödülleri tam tam tam isabetti.

    En İyi Yabancı Film, Altın Küre’de olduğu gibi İran yapımı ve de Altın Ayı’lı A Separation’a (Bir Ayrılık) verildi. 2011 yılı boyunca daha iyi filmler yok muydu? Elbette vardı. Ama o da en iyiler deyince ilk söylenecek filmlerden biri. SİYAD’ın tarzına da çok uyuyor. Yoksa Red State (Şeytanın İni) ya da Midnight in Paris (Paris’te Gece Yarısı) çok güçlü filmlerdi ama çok başka kafalarda… Ya da Hugo…

    Ama hakkını vermek lâzım Bir Ayrılık gerçekten olağanüstü başarılı, sadeliğinin altında çok derin, çok güçlü bir İran filmi. Pek çok İran filmin de olduğu gibi…

    Bir tek Saç filmini izlemediğim için En İyi Kadın Oyuncu Nazan Kesal ve En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alan Ayberk Pekcan için yorum yapamıyorum ne yazık ki. Ama yorum yapabileceğim bir şey var ki, Nazan Kesal’a ödülünü verme görevini üstlenen Berhan Şimşek… Herhalde kendisinin delirdiğini bir tek ben düşünmüyorumdur. Ya da politikacı olunca böyle mi oluyor insan? Bir alçalan, aniden yükselen gür sesiyle kulaklarımıza işkence ederken sanırım bir an kendisini mecliste sandı. Siyasi muhalefetten girdi, hava muhalefetinden çıktı. Ama o mecliste delirmemek içten değil bir yerde de.

    En İyi Yrd. Erkek Oyuncu ödülünü kucaklayan Ercan Kesal’a gelelim. Uzun zamandır bir oyuncuyu bu kadar hayranlıkla izlediğimi hatırlamıyorum. O küçücük rolüne ne kadar büyük bir derinlik, gerçeklik katmış. Filmi izlemediyseniz Ercan Kesal’a özellikle dikkat. Gerçekten muhteşemdi. Sonuna kadar hak etti ödülünü.

    En İyi Yrd. Kadın Oyuncu ise sessiz ve derinden ilerleyen Asiye Dinçsoy’un oldu. Oyuncu olarak da insan olarak da (duyarlığı, sorumluluğu, hayata bakışı) çok özel bir kişi. Umarım bu ödül şans getirir. Daha pek çok projede kendisini keyifle izler, gururlanırız.

    Bir de burada kesip, geçtiğimizin günlerin çok konuşulan bir olayın törende yeniden gündeme gelmesine değineyim. Engin Altan Düzyatan’ın kendisini fena halde yan yatırıp çamura batıran o açıklamalarına. İlk izlediğimde ağzım beş karış açık ve şaşkınlıkla izlemiştim ama bu sefer oldukça eğlendim. Hatta herkese tavsiye ediyorum, bir şeylere canınız sıkıldıysa Düzyatan’ın sinema yazarlarına kuru sıkı salladığı videoyu açıp eğlenenin. Şaka bir tarafa gerçekten çok çirkindi. Bu kadar mı küçülür bir insan. Yok bir mal hazırlıyormuşmuş da, onlar o kadar parayı bir arada görebilirmiymiş de… Bu kadar kolay mı kalemiyle, aklıyla ekmeğini kazanan yazarlara, gazetecilere çamur atmak… Bir de sen bir oyuncusun. Gerçekten çok talihsiz. Bence 2011’in olayı buydu, kendisine bu sene ne kadar çürük yumurta, altın bamya varsa takdim edile!

    (17 Ocak 2012)

    Gizem Ertürk

    15. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Kısa Film Yarışması Başlıyor

    Türkiye’nin ilk kadın filmleri festivali 15. yaşını kutluyor! Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, 10 – 17 Mayıs tarihleri arasında Ankara’da seyircileriyle buluşacak. Bu seneki Kısa Film Yarışması’nın temasını “Size Baba Diyebilir miyim?” olarak belirleyen festival, kısa filmcileri ‘baba’yı sorgulamaya davet ediyor. Festival 15. yılında beyazperdede, sokakta, evde, orada ve burada ‘baba’ya işaret ediyor: Koruma, güç, aidiyet, korku, teslimiyet, dokunulmazlık, güven, yakışıklılık, hiyerarşi, şefkat, karanlık, şiddet, erk, erkeklik… Ve daha nice ‘baba’ görünümlerini beyazperdeye taşımaya niyetli herkese açık olan yarışmaya son başvuru tarihi 16 Mart 2012 olarak belirlendi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    15. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Kısa Film Yarışması Başlıyor yazısına devam et
  • Sekans Sinema Yazıları Seçkisi 5 Kitapçılardaki Yerini Aldı

    Sekans Sinema Grubu ve Tan Kitabevi işbirliğiyle çıkarılan Sekans Sinema Yazıları Seçkisi serisinin beşinci yapıtının dosya konusu Sinema ve Edebiyat. Dosyada Demirkubuz sinemasının edebiyatla olan ilişkisi; Andrey Tarkovsky’nin Ayna filminde Arseniy Tarkovsky şiirinin varlığı; Rilke şiirinin sinemadaki iz düşümünü ele alan yazıların yanı sıra Cemil Kavukçu ile yapılan bir söyleşi de yer alıyor. Kitabın eleştiri sayfalarında Eylül, Zenne, Gelecek Uzun Sürer, Unutma Beni İstanbul filmleri ele alınırken, Alman RAF’ın politik sinemadaki temsili ve Türk sinemasının son dönem aşk filmlerine ait yazılar yer alıyor.

    Sekans Sinema Yazıları Seçkisi 5 Kitapçılardaki Yerini Aldı yazısına devam et