Bahçelievler Belediyesi Sinema – Fotoğraf ve Senaryo Kursları’na Kayıtlar Başlıyor

Bahçelievler Belediyesi düzenlediği Kısadan Hisse Kısa Film Festivali’nin meyvelerini Sinema-Fotoğraf ve Senaryo Kursları ile veriyor ve sinema eğitim çalışmalarına başlıyor. Bu yıl ilk kez düzenlenecek olan kurs 16 yaş üstü kursiyerleri sinema konusunda bilgilendirmeyi ve eğitmeyi hedefliyor. Eğitim müfredatı temel sinema bilgisinin kazandırılmasına yönelik olarak, öğrencilere Fotoğraf, Sinema Tarihi, Çekim Öncesi Hazırlık, Senaryo, Kamera, Işık, Kurgu, Montaj, Kamera Önü Oyunculuk, Yapımcılık, Proje Tasarımı gibi dersler ile sinema alanına yönelik hazırlanan bir içerikten oluşuyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer basın bültenleri ve yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bahçelievler Belediyesi Sinema – Fotoğraf ve Senaryo Kursları’na Kayıtlar Başlıyor yazısına devam et
  • 5199 – Hayvanlar Sergisi, 10 Aralık’ta Nişantaşı City’s AVM’de Açılıyor!

    Fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut’un fotoğraf kültür dergisi 46, Hayvanlar Özel Sayısı’5199 başlıklı bir sergiyle hayata geçiriyor. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, usta oyuncu Mustafa Alabora ve Mehmet Turgut’un açılışını birlikte gerçekleştireceği sergi, 10 Aralık 2011, Cumartesi günü Nişantaşı City’s AVM’de sanatseverlerle buluşuyor. Sergide, Serra Yılmaz, Yüksel Aksu, Yekta Kopan, Rıza Kocaoğlu, Levent Üzümcü ve Mert Fırat’ın şaşırtıcı fotoğrafları yer alıyor. Sergi ismini, Hayvan Hakları Kanunu’nun 5199. maddesinden alıyor. (Haber: Serpil Boydak.)

    5199 – Hayvanlar Sergisi, 10 Aralık’ta Nişantaşı City’s AVM’de Açılıyor! yazısına devam et

    Devrim ve Aşk Bitti

    Aşk ve Devrim
    Yönetmen: F. Serkan Acar
    Senaryo: M. Serkan Turhan
    Müzik: Kemal Sahir Gürel
    Görüntü: Feza Çaldıran
    Oyuncular: Gün Koper (Kemal), Deniz Denker (Leyla), Bedir Bedir (Abidin), Ayberk Pekcan (Pala), Serkan Tınmaz (Hikmet), Nefrin Tokyay (Şirin), Derya Durmaz (Aysun)
    Yapım: Film Fabrik-Kuzey Film (2011)

    F. Serkan Acar, “Aşk ve Devrim” filminde, reel sosyalizmin sonlarının yaklaştığı dönemde bir sol fraksiyonun devrim hayallerini anlatıyor. 18. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde ödüller kazanan film görülmeye değer.

    Yönetmen F. Serkan Acar, ilk yönetmenliği 2011 yapımı “Aşk ve Devrim” filminde bir örgütün tam içinden manzaralar yansıtıyor. Sol örgütler ezelden beri fraksiyonlara bölünmüş ve kendi aralarında da her daim tartışmışlar. Filmden yansıyan sol fraksiyon gerçeklikte de böyle olabilir. Genelde iki kanadı olan bu tür örgütlerde her şey aşama aşama gelişiyor. Başlarda sematizanlık ve heyecan var. Okul boykotları, bildiri dağıtmalar, karşıt görüştekilerle hafif çatışmalar. Genç insanlara macera dolu anlar yaşatıyor. Elbette hücre evlerine benzer komünal yaşam da var. Arada sokaklara çıkıp duvarlara yazı yazmak ve afişler asmak var. Sonrasıysa geriye dönülmez bir labirent olan şiddet kanadı. Orada ele silâh veriyorlar. Sonuçtaysa ölüm veya hapis çıkıyor karşılarına. “Aşk ve Devrim” filminde hepsi yansıyor. Ama yönetmen her şeyin tam ortasında kalmış ve zaman zaman da kafa karışıklığı hissediliyor. Çünkü eleştiriyle sempati sürekli zihninde çatışmış yönetmenin. Ama, son jenerikte yönetmen saygılarını gönderdiğinde bu defa da seyircilerin zihni karışıveriyor. Bu propaganda filmi mi yoksa? Franksiyon yapılanmalarını görsel anlamda da iyi yansıtan yönetmenin aşk üstüne yanıldığını düşünüyoruz. Bu fraksiyonlarda her şey olabilir, ama aşkın oralara uğradığını hiç sanmıyoruz. Militanlarına asla izin vermezler. Zaten kadın militanlarına “bacı” diyor bu fraksiyonlar. Yönetmen gerçekliğe bir an sırtını dönmeseydi “Aşk ve Devrim” çok önemli politik bir filme dönüşebilirdi.

    Romantik bir Kemal…

    Anne-babası zamanında Almanya’ya göçmüş, kendisi Almanya’da doğmuş Kemal’i babaannesi büyütmüş. Derslerini takip etmediği fakültede okuyor. Fraksiyonundan Leyla’ya da platonik aşık bir de. Abidin’le aynı evi paylaşan Kemal, küçük eylemlere katılıyor. Fraksiyonun İstanbul’daki yöneticisi Pala. Talimatları ondan alıyorlar. Fraksiyon, grevdeki işçilere de eylemleriyle destek veriyorlar. Kemal’in, gözlerinin üstünde olduğu Leyla bu ilgilisine karşılık vermiyor başlarda. Ama, birkaç serserinin saldırısına uğrayan Kemal’e yavaş yavaş ilgi göstermeye başlıyor. Belki de bu ilgi aşktan çok şefkatle ilgili. Banyo sahnesini düşünün. Leyla’nın Kemal’le öpüşmesi aşkla ilgili değildi belki de. Abidin, meyhaneye takılan serseri saldırganları tespit ediyor ve fraksiyondan birkaç kişiyle onlara derslerini veriyor. Ama, bir süre sonra Abidin siviller tarafından ortadan kaldırılıyor ve işkence görmüş cesedi çöplükte bulunuyor. Pala, Kemal’i Hikmet’in yanına yerleştirdikten sonra bu genç militanı silahlı kanada alıyor. Bir kuyumcu soygununda kuyumcuyu yaralayınca İstanbul’dan uzaklaşmak zorunda kalıyor sonra. 37 plakalı arabayla geldiği kıyı kasabasında yaşıyor bir süre. Hatta ilk cinselliğini bile yaşıyor orada. İstanbul’a döndüğünde ne kadar çok şeyin değiştiğine ve bazı şeylerin, yani aşkın imkânsızlığını fark ediyor Kemal. Berlin’de duvarlar yıkılıyor. Sovyetler’de reel sosyalizm çöküyor. Fraksiyonun yurtdışındaki lideri teslim oluyor. Aşk gibi hayal kırıklıkları peş peşe düşüyor Kemal’in üstüne.

    Filmin estetiğinin çarpıcı olduğunu belirtmeliyiz. Sinemaskop görüntülerle yansıyan kış atmosferindeki İstanbul insanı büyülüyor. İç mekân çekimlerinde de, özellikle komünal hayatın sürdüğü evler sahici ve sıcak yansıyor filmden. Elbette karakterlerin yansıyışı da etkileyici. Kemal’in aşkını hisseden Pala’nın gençliğinde yaşadığı umutsuz aşkını anlattığı sahnenin sıcaklığı insanın içine akıyor. Abidin’le Kemal’in denize karşı sohbetleri de bu sıcaklığı çoğaltıyor. Evlerinin yakınından geçen trenlerin sesleri de bir müzik gibi duyuluyor fonda. Ünlü oyuncu Macit Koper’in oğlu Gün Koper’in performansı muhteşem. Bu genç oyuncu, Ahmet Ümit’in romanından uyarlanan ve Ersan Arsever’in yönettiği “Bir Ses Böler Geceyi” filminde de oynadı. Leyla’yı oynayan Deniz Denker’i, 2003’te TRT’de yayımlanan “Mühürlü Güller” dizi filminden hatırlıyoruz. Küçük Elif büyümüş ve sinemamızın iyi oyuncuları arasına katılıyor şimdi. “Aşk ve Devrim” filmi, 18. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde “Umut Veren Genç Erkek ve Kadın Oyuncu” dalında Gün Koper’le Deniz Denker’e ortak ödül getirdi. Bu film ayrıca aynı festivalde “En İyi Sanat Yönetmeliği” ve “Jüri Özel Ödülü”nü de aldı. Yönetmen Acar, 1975 Artvin doğumlu. 2007 yapımı “Sonbahar” filminin yapımcılığını üstlendiğini belirtelim.

    (Bu yazı 16 Aralık 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

    (16 Aralık 2011)

    Ali Erden

    sinerden@hotmail.com

    Mikrofon

    Ahmad Abdalla’nın yönettiği ve Khaled Abol Naga, Menna Shalabi, Hany Adel ile Yousra El Lozy’nin oynadığı Mikrofon (Microphone), 16 Aralık 2011’de Tiglon Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Mikrofon, Mısır’ın çok kültürlü kenti İskenderiye’nin altını üstüne getiren müzikal bir yolculuğu anlatıyor. Müzikleriyle dikkat çeken filmde Khaled adlı gencin, uzun yıllar hayatını sürdürdüğü Amerika’dan hip hop, rock, caz müzisyenleriyle dolu sanat ve müzik camiasını keşfettiği memleketi İskenderiye’ye dönüşü konu ediliyor. Khaled, hem kentin renkli sanat ve camiasını keşfedecek hem de halk hareketinin ayak seslerine şahit olacaktır.

    • Basın Bülteni
    • Fotoğraflar
    • Web Sitesi
    • Fragman
    • IMDb

    Mikrofon yazısına devam et

    Kar Beyaz Filminin DVD.si Tüm Seçkin Kitapçılarda

    Geçtiğimiz sezonun ilgiyle izlenen ve Türk Sinemasının ilk şiirsel filmi olarak tanımlanan, Selim Güneş’in yönettiği Kar Beyaz’ın DVD.si seçkin kitapçılarda satışa sunuldu. Sabahattin Ali’nin eserinden uyarlanan ve başrolünde Hakan Korkmaz’ın oynadığı filmde babası hapiste, annesi şehirde bakıcılık yapan 10 yaşındaki Hasan, yaptığı ayranı köy yolunda şoförlere satarak geçinmektedir. Hasan o gün yine ayran satmaya çalışır, satamayınca evin yolunu tutar. Kurt seslerini duyunca panikler.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kar Beyaz Filminin DVD.si Tüm Seçkin Kitapçılarda yazısına devam et
  • TRT’nin Kamusal Alanda Sanat Konulu İlk Belgeseli Olan Benim Kentim Yayında

    Benim Kentim, Türkiye’nin beş, Avrupa’nın altı kentinde kamusal alanda gerçekleştirilmiş bir sanat projesi. Avrupa Birliği Sivil Toplum Diyaloğu Kültür Köprüleri programı kapsamında British Council tarafından yürütülen proje, kentleri birer buluşma noktası olarak etkinleştirerek, Türkiye ve Avrupa arasındaki diyalogda kültürel tartışmayı ön plâna çıkarmayı hedefliyor. Nuran Bayer’in yönetmenliğinde hazırlanan ve projenin gelişim sürecine tanıklık eden Benim Kentim belgeseli Aralık ve Ocak ayları itibariyle 6 bölüm olarak TRT Belgesel kanalında yayınlanacak.

  • Basın Bülteni
  • Görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    TRT’nin Kamusal Alanda Sanat Konulu İlk Belgeseli Olan Benim Kentim Yayında yazısına devam et
  • Gezici Festival’den Sinop’ta Dört Günlük Ücretsiz Sinema Şöleni

    Gezici Festival, Sinop’taki gösterimlerine başlıyor. 09 – 12 Aralık tarihlerinde Sinop’un tek sineması olan Deniz Sineması’nda gerçekleşecek ücretsiz gösterimler, Sinoplu sinemaseverlerin ilk kez Gezici Festival’le buluşmalarına da tanık olacak. İkinci durağında Sinop Valiliği, Sinop Belediyesi, Sinop Kültür ve Turizm Derneği ile işbirliği yapan Gezici Festival’in Türkiye 2011 gösterimlerinde Türk sinemasının önemli isimleri de izleyicilerle bir araya gelecek. Festivalin açılışı 09 Aralık akşamı, Ankara’da olduğu gibi, Yüksel Aksu’nun beklenen ikinci filmi Entelköy Efeköy’e Karşı ile olacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Cyril Hayatın Sıcaklığını Ararken

    Bisikletli Çocuk (Le Gamin au Vélo)
    Yönetmen-Senaryo: Dardenne Kardeşler
    Görüntü: Alain Marcoen
    Oyuncular: Thomas Doret (Cyril), Cécile de France (Samantha), Jérémie Renier (Guy), Egon di Mateo (Wes), Laurent Caron (Gilles), Youssef Tiberkanine (Mourad)
    Yapım: Film du Fleuve (2011)

    Dardenne kardeşlerin “Bisikletli Çocuk”, 64. Cannes Film Festivali’nde Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmiyle “Büyük Jüri Ödülü”nü paylaşmıştı. Dardenne kardeşler, yine Avrupa’ya ve sosyal devlet anlayışına öfkelerini gönderiyorlar.

    Belçika sinemasının medar-ı iftiharı Dardenne kardeşler, sadece Avrupa sinemasının değil dünya sinemasının da önemli yönetmenlerinden. Kardeşlerden Jean-Pierre Dardenne 1951’de, küçük olan Luc Dardenne 1954’de doğdu. İkisi de Liège şehrinden. Onların filmlerinde kapitalist Avrupa’nın ikiyüzlülüğü vardır. Sinemalarına göçmenleri ve çocukları sorun yaparlar. Bu sosyalist kardeşlerin seyrettiğiniz her filminde Avrupa’nın gerçek yüzünü görürsünüz. Bu kardeşlerin filmlerine daha çok film festivallerinde karşılaşıyor sinemaseverler. 2005 yapımı “L’Enfant-Çocuk” ve 2008 yapımı “Le Silence de Lorna-Lorna’nın Sessizliği”, bu kardeşlerin bütün filmleri gibi sinemaseverlere gerekli filmler. 48. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gördüğümüz 2011 yapımı “Le Gamin au Vélo-Bisikletli Çocuk”, üstatların yine çocuklar üzerinde durduğu önemli filmlerden. Bu film de “Lorna’nın Sessizliği” gibi Liège şehrinde geçiyor. Liège, Belçika’nın Valonya bölgesinin ormanlarla kuşatılmış, içinden nehir geçen muhteşem şehirlerinden biri.

    Babayı aramak…

    Liège şehrinde, geçici olarak yuvada kaldığını sanan 11 yaşındaki Cyril Catoul, babasını ve bisikletini arıyor. Sessizce kimseye haber vermeden ortadan kaybolmuş baba da bisikletini satmış. Kırmızı montlu Cyril, kuaför Samantha’yla tanışıyor. Samantha, Cyril’in koruyucu ailesi oluyor sonra. Hafta sonlarını Samantha’yla geçiren Cyril, Samanta’nın yardımıyla başka bir yerde babası Guy’ü buluyor. Aniden ortadan kaybolan Guy, bir restoranda aşçılık yapıyor. Sorumluluklarının altında ezilen Guy, oğlunun bir daha kendisini görmesini istemiyor. Samantha, Cyril’in annesi ve babası gibi oluyor. Samantha, Cyril için sevgilisinden bile ayrılıyor. Cyril, bu çocuk omuzlarında hayatın bu ağırlığını taşırken içinde bir öfke ateşi var. Boşlukta hissediyor kendini küçük kalbi. Bisikletini sürekli çalan yeşil elbiseli çocukla kavga ettikten sonra çetenin başı Wes’le tanışmak zorunda kalıyor. Wes de yuvada yetişmiş. Çetesiyle küçük suçlar işliyor. Cyril’i de kendi yanına çeken Wes, Cyril’i soygun nasıl yapılır onu öğretiyor. Hatta soygun bile yaptırıyor Cyril’e. Dardenne kardeşler, Avrupa’daki sosyal devlete eleştiri getirdiği bu filminde sevgi ve şefkatin altını çiziyor. Sürekli kaçan, bir şeylere öfkelenen Cyril, bir yerden sonra Samantha’nın içten gelen sevgisine karşılık veriyor. Final bölümünde ağaçtan düşen Cyril’in ölmediği için insanlar mutlu oluyordu. Yönetmen kardeşler bu filmlerinde de kamerayı yer yer öfkeli kullanmışlar. Hafif el kamerasıyla çekilmiş anlar, küçük Cyril’in içindekilerinin, öfkesinin dışavurumu gibi sanki. Dardenne kardeşlerin filmlerinin daima ruhu olan kameraman Alain Marcoen’in hafif el kamerası kullandığı anlar ilham verici. Bir de Cécile de France var. 1975 doğumlu Belçikalı bu muhteşem oyuncu, Fransız sinemasının ışık saçan oyuncularından. Çocukluğundan beri Dardenne kardeşlerin filmlerinde oynayan, onların filmlerinde büyüyen Jérémie Renier, sorumluluğundan kaçan baba rolünde inandırıcı bir oyunculuk ortaya koymuş. Dardenne kardeşlerin “Bisikletli Çocuk” filmi, bu yıl 64. Cannes Film Festivali’nde Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmiyle beraber “Büyük Jüri Ödülü”nün sahibi olmuştu. Cyril ağaçtan aşağıya düşerken bir an koltuktan kalkıyorsunuz ve ona bir şey olmamasını diliyorsunuz. Filmin finalinin açık uçlu olduğunu belirtmeliyiz. Tıpkı “Lorna’nın Sessizliği” gibi. Bu filmi ve küçük Cyril’i seveceksiniz.

    (Bu yazı 16 Aralık 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

    (16 Aralık 2011)

    Ali Erden

    sinerden@hotmail.com

    2. İtalyan Sinemasıyla Buluşma İstanbul 2011’de 11 ve 12 Aralık

    10 Aralık 2011′de İstanbul İtalyan Kültür Merkezi’nde başlayan 2. İtalyan Sinemasıyla Buluşma İstanbul 2011 etkinliğinde 11 Aralık’ta Francesco Lagi’nin yönettiği ve Silvio Orlando, Francesco Brandi, Alba Rohrwacher, Antonella Attili, Filippo Timi ile Tommaso Ragno’nun oynadığı Barış Görevi (Missione di Pace), Gianni Di Gregorio’nun Gianni ve Kadınlar (Gianni e le Donne), Gian Alfonso Pacinotti’nin Son Dünyalı (Ultimo Terrestre) ve Marina Spada’nın Yarınım (Il Mio Domani); 12 Aralık’ta ise Giuseppe Gagliardi’nin Tatanka, Francesco Bruni’nin Sakin Ol (Scialla), Andrea Molaioli’nin İşler Tıkırında (Il Gioiellino) adlı son dönem İtalyan filmleri gösteriliyor.

    2. İtalyan Sinemasıyla Buluşma İstanbul 2011’de 11 ve 12 Aralık yazısına devam et

    Gezici Festival’de 08 Aralık’ta Neler Oldu?

    02 – 08 Aralık tarihleri arasındaki Ankara gösterimleri süresince sinemanın önemli isimlerini sinemaseverlerle buluşturan Gezici Festival, kapanışını yönetmen Murat Saraçoğlu ile yapımcı Koray Çalışkan ve senarist Murat Batgi’nin katılımlarıyla, sezonun merakla beklenen komedilerinden Yangın Var filminin gösterimi ile gerçekleştirdi. Film sonrası Saraçoğlu, Çalışkan ve Batgi’nin izleyicilerle yaptığı söyleşi, bir izleyicinin “Beğenimizi alkışlarımızla gösterdik,” sözleriyle başladı, Saraçoğlu’nun, “Filmler insanın kalbini yumuşatır, mesafeleri kat eder,” sözleriyle sona erdi.

    Gezici Festival’de 08 Aralık’ta Neler Oldu? yazısına devam et

    Toprağın Çocukları Filminin Çekimleri Tamamlandı

    Köy Enstitüsü öğrencileri Cevher ve Aybike’nin Çingene kızı Karika ile olan dostluğundan yola çıkarak, Köy Enstitüleri’nin kapatılma sürecini gerçek hikâyelerle seyirciye ulaştırmayı amaçlayan Ali Adnan Özgür’ün yönettiği Toprağın Çocukları’nın çekimleri, 01 Aralık Perşembe günü tamamlandı. Filmin oyuncuları Erkan Can, Ufuk Bayraktar, Bahtiyar Engin, Banu Başeren, Serdal Genç ve Ezel Akay son çekim gününde bir araya geldiler. Filmin final sahnesi için 1940 mahkemesi dekorasyonu Darphane’de kuruldu. Oyuncular sahne için kurulan dekorda basının sorularını yanıtladı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Goethe Institut Istanbul’un Ocak 2012 Programı

    Goethe-Institut Istanbul ilk kez 2011 yılında Berlin Film Festivali’nde Forum bölümünde gösterilen Dreileben film üçlemesini Ocak ayında kendi salonunda izleyici ile buluşturuyor. Berlin Film Festivali sırasında filmler seyirci ve eleştirmenlerin büyük ilgisiyle karşılaşmış ve festivalin en iyileri arasında sayılmıştı. Günümüz Alman sinemasının önde gelen üç yönetmeninin, Christian Petzold, Dominik Graf ve Christoph Hochhäusler’in bu ortak projesi, yönetmenler arasında e-mail yoluyla gerçekleşen bir yazışmadan doğdu.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Goethe Institut Istanbul’un Ocak 2012 Programı yazısına devam et
  • Şahin Irmak ve Yüksel Aksu, Klak Sinema Programı’nda

    Klak Sinema Programı bu hafta bol kahkahalı organik komedi, gerçek bir ege depiği, vizyonun en güler yüzlü filmi Entelköy Efeköy’e Karşı filminin yönetmeni Yüksel Aksu ve başrol oyuncusu Şahin Irmak’ı Klak Stüdyosu’nda ağırlandı. Bu günlerde sinemalarda en çok izlenen filmlerden birisi olan Musallat 2: Lanet’in kamera arkasında neler yaşandı, izleyenler ne düşünüyor Klak Arkası’nda. Yurt dışından güzel bir haber, Can, Sundance Film Festivali’nde. Hepsi Gizem Ertürk’ün hazırladığı Klak’ta sizleri bekliyor. Klak, 10 Aralık Cumartesi 15:20’de Bugün TV.de, tekrarlar Cumartesi 01:20 ve Pazar 17:20’de Bugün TV.de.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Şahin Irmak ve Yüksel Aksu, Klak Sinema Programı’nda yazısına devam et