Babamın Penguenleri (Mr. Popper’s Penguins)
Yönetmen: Mark Waters
Roman: Richard-Florence Atwater
Senaryo: Sean Anders-John Morris-Jared Stern
Görüntü: Florian Ballhaus
Oyuncular: Jim Carrey (Tom Popper), Carla Gucino (Amanda), Angela Lansburry (Bayan Van Gundy), Madeline Carroll (Janie), Clark Gregg (Nat), Maxwell Perry Cotton (Billy), Ophelia Lovibond (Pippi)
Yapım: Fox (2011)
Amerikalı yönetmen Mark Waters’ın yönettiği “Babamın Penguenleri”, New Yorklu Tom’a miras kalan penguenleriyle tatlı maceralarını anlatıyor. Bu penguenler Şarlo’nun filmlerine de bayılıyorlar.
Film, Richard ve Florence Atwater’ın 1938’de yayımladıkları aynı adlı çocuk romanından uyarlandı. “Mr. Popper’s Penguins – Babamın Penguenleri”, günümüz New York’una uyarlanmış. Film, küçük Tom’un hep uzaklarda, hayvanlarla olan babasıyla sürekli telsiz iletişimi üzerine açılıyor. Hikâye otuz yıl sonraya gittiğinde yine baba yok ortada. Tom kocaman adam olmuş. 15 yıl evli kalmış. İki çocuğu, Janie ve Billy olmuş. Hatta karısı Amanda’dan boşanmış. Emlâk şirketinde çalışan Tom Popper’ın son işi Central Park’ın içindeki tek özel mülkiyet “Yeşil Taverna”yı almak. Orasının Tom için özel hatıraları da var. Çünkü arada bir gördüğü babasıyla orada ailecek yemekler yemişler. Ama, kapitalizm var ve iş iştir. Eski eşinden olan çocuklarını ziyaret ettikten sonra geniş dairesine dönen Tom hayatının sürpriziyle karşılaşıyor. Küçük sandıktan bir penguen çıkıyor. Dondurulmuş zannettiği penguen hayata dönüyor ve muhteşem macerayı da yaşatmaya başlıyor perdede. Hayat devam ederken, “Yeşil Taverna”nın sahibi Selma Van Gundy’yi tavernayı satması için ikna turlarına da başlıyor. Bayan Van Gundy, bir muhafazakâr ve aile değerlerine önem veriyor. Tom, Güney Kutbu’ndaki ölen babasının kadim dostlarını arıyor penguenden kurtulmak için. Yanlış anlamalardan yeni penguenler de Tom’un dairesine misafir oluyorlar. Aslında bu sevimli yaratıklar, Tom’un hayatına anlam katarken çocuklarıyla da iletişimini geliştirmesine yardımcı oluyor. Öncelikle büyüme bunalımları yaşayan kızı Janie’yle. Hatta eski karısıyla yeni bir aşkı bile yaşatabilir mi bu penguenler? Filmdeki penguenlerle beraber tiplemeler de çok iyi ve eğlendirici.
Yaşasın Şarlo…
1964 yılında Michigan’da doğan Amerikalı yönetmen Mark Waters, 1997 yılında “The House of Yes – Lanetli Sevgili” filmiyle yönetmenliğe başladı. 2001’de “Head Over Heels – Sırılsıklam Aşık”, 2003’te “Freaky Friday – Çılgın Cuma”, 2004’te “Mean Girls – Kötü Kızlar”, 2005’te “Just Like Heaven – Cennet Gibi”, “The Spiderwick Chronicles – Spiderwick Günceleri” ve 2009’da “Ghosts of Girlfriends Past – Hayalet Sevgililerim” filmleri ülkemizde gösterim şansı buldu. Yönetmen Waters’ın tüm filmleri buralara gelmiş oldu “Babamın Penguenleri”yle beraber. Filmdeki en güzel şeylerden biri Charlie Chaplin’e selâm gönderilmesi. Güney Kutbu’nun bu penguenleri, kendileri gibi yürüyen Şarlo’nun filmlerine bayılıyorlar. Ama, bu yer onların yeri mi? Devreye hayvanat bahçesi de giriyor ve kazanan mutluluk oluyor sonunda elbette. 1962 doğumlu Kanadalı Jim Carrey, sinemada seyircileri hep mutlu etmiş bir oyuncu. Peter Weir’in 1998 yapımı “Truman Show”, Milos Forman’ın 1999 yapımı “Man on the Moon – Ay’daki Adam”, Michel Gondry’nin 2004 yapımı “Eternal Sunshine of the Spotless Mind – Sil Baştan” ve Joel Schumacher’in 2007 yapımı “The Number 23 – 23 Numara”filmlerinde dramatik oyunculuğunu da gösterme fırsatını bulmuştu. Carrey’nin hâlâ en çok güldüğümüz, Tom Shadyac’ın 1997’de yönettiği “Liar Liar – Yalancı Yalancı” filmi. “Babamın Penguenleri”, ailecek mutlu olunacak filmlerden.
(Bu yazı 26 Ağustos 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)
(26 Ağustos 2011)
Ali Erden