Bisiklet Kısa Filmi Türkiye Psikiyatri Derneği Kısa Film Yarışması’ndan Birincilik Ödülü Aldı

Serhat Karaaslan’ın yönettiği, daha önce bir çok festivale katılıp ödüller alan ve şu anda 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, Ulusal Kısa Film Yarışması ve 22. İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali’nde yarışmakta olan Bisiklet (Bisqilet) isimli kısa film ödül kazanmaya devam ediyor. Film son olarak 1. Türkiye Psikiyatri Derneği Kısa Film Yarışması’nda birincilik ödülü aldı. Filmin konusu şöyle: Çöp toplayan baba oğul yarım bir bisiklet bulur. Çöp toplayan yaşlı bir adam çocuğa bir teker verir. Çocuk da camiden çaldığı ayakkabıları adama verir, ancak teker ve ayakkabılar ikisine de uymaz.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Hayde Bre

    Sadi Bey’in Twitter Günlükleri:

    47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali de hayırlısıyla sona erdi. Alanlar aldığına, verenler verdiğine sevindi.

    47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin en dikkat çeken yönü, ben diyeyim “Türkiye’nin engin ve geniş kültür mozayiğini yansıtan filmler …

    … gösterildi”, sen diyesin “Ne âlâkası var”. Şu âlâkası var: Festivalde ilk seyrettiğim “Press” filminin gala gösterimi sonrasında …

    … filmin başrol oyuncusu söyleşiye bir güzel Kürtçe başladı, seyirciden gelen tepki üzerine konuşmasını telâşla Türkçe’ye çevirerek …

    … sürdürdü. Özgür Gündem Gazetesi’nin başına gelenleri anlatan filmde doğal olarak bol bol Kürtçe konuşmalar da vardı. Daha sonra “Kar …

    … Beyaz”ı izledik. Onun söyleşisinde de filmin müziklerini yapan Mircan Kaya, filme 2 adet Lazca şarkı koyduğunu söyledi. Zor anlaşılır …

    … bir film olsa da yönetmen Selim Güneş’in dediği gibi diyalogdan çok görselliği ve müziğe verdiği önem nedeniyle ilgiyi hak eden bir …

    … film olmuş. “Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak” adlı filmde İsmail Hacıoğlu’nun canlandırdığı gencimiz bir güzel İtalya’ya gidip …

    … İtalyanca öğrendi ve Sinyora Enrica ile haşır neşir oldu. Sonra biliyorsunuz Altın Portakal jürisi festival tarihinde bir ilki …

    … gerçekleştirerek En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü İtalyan ilâhesi Claudia Cardinale’ye verdi. Orhan Oğuz da Şevket Emrulla ile Nilüfer …

    … Açıkalın’ı başrollerde oynattığı “Hayde Bre”de Makedonya’ya gitti geldi. Derviş Zaim “Gölgeler ve Suretler”de Kıbrıs olaylarını …

    … tarafsız bir gözle çok güzel anlatmış, filmde bir konuşma Türkçe, bir konuşma Rumca. Festivalde doğal olarak Türk insanını anlatan …

    … filmlerde vardı. En İyi Film Ödülü bilindiği gibi bunalımlı insanlarımızı “başarılı bir şekilde” anlatan “Çoğunluk”a verildi. “Gişe …

    … Memuru” derseniz çaresiz insanlarımız üzerine odaklanmış. Yönetmenin dediğine göre filmin çekiminden sonra otoban gişelerindeki …

    … memurlar yok olmuş, her şey otomatiğe bağlanmış. 05 – 09 Ekim tarihleri arasında İzmir’de gerçekleştirilen Türkiye Psikiyatri Derneği …

    … Kısa Film Yarışması’nda birincilik ödülünü -açıklamada yazıldığı gibi- “Bîsqîlet” (Bisiklet), ikincilik ödülü ise “Dut Zamanı” (Dema …

    … Tûya) adlı filmler kazanmış. 40 yıllık -lâfın gelişi-, aslında 96 yıllık Türk Sineması, birkaç yıldır Türkiye Sineması olarak …

    … adlandırılıyordu. Festivalde muratlara erildi mi ne? Ne diyeyim rahmetli Cem Karaca’nın dediği gibi “Bindik bir âlâmete, gideyoz …

    … kıyamete?” mi?

    Çeçenlerle ilgili gemi kaçırmaları, vs. olduğu yıllarda Taksim Meydanı’nda metrodan çıktım, tam merdivenin köşesini dönüyorum 50 – 60 …

    … yaşlarında bir amcam bana doğru geldi, kızgın kızgın konuşmaya başladı: “Devlette iş yok, olayları iyi yönetemiyor, gideceksin …

    … Çeçenistan’a…” vs. gibi bir şeyler söyledi. Merak ettim: “Hayırdır amcabey, seninle ne âlâkası var, nerelisin sen?” Amcam Çeçen …

    … imiş, 40 yıl önce Türkiye’ye gelmiş. Açmış, yedirmişiz, çıplakmış giydirmişiz. Doğal olarak tutamadım kendimi: “Amcabey, buradan atıp …

    … tutacağına git babavatanına, kurtarıver oraları” deyiverdim. Bilmem doğru mu deyiverdim, eğri mi deyiverdim? Mamafih takıldı kafama.

    (19 Ekim 2010)

    Sadi Çilingir

    sadicilingir@sadibey.com

    Kabaran Dalga

    Türk sineması önemli bir ivme yakalamış görünüyor. Çok devingen… Çeşitli arayışlar içinde. Kimileri biraz acemice, özenti de olsa farklı olmaya çalışıyor. Zaman içinde, kalanlar ve yeni gelenlerle Türk sineması belli bir olgunluğa ve yetkinliğe ulaşacaktır kuşkusuz… Daha şimdiden ikinci, üçüncü filmleriyle kendilerini kanıtlamış olanlar az değil. Sürekli yeniler geliyor ve biraz öncekiler bir anda “eski kuşak” oluveriyor. Çoğu çalışmanın gişe kaygısı yok. Ama bir derdi var. Ticari sinema formatlarının dışında kişisel anlatım oluşturma çabaları dikkati çekiyor. Özentiler, acemilikler kuşkusuz var, ama bunlar kolayca aşılabilir. Türk sineması bayrak yarışında gibi, kendisiyle yarışıyor. Bu bir ivmenin sürmesi, boğulmaması ve mutlaka desteklenmesi gerek. Üzümün çöpü var demenin bir anlamı yok. Sinema yazarları, gazetelerdeki kısa eleştiri yazılarının dışında bu oluşumlara eğilmeli, hoş görüyle ama sinema adına ödünsüz araştırmalar yapmalıdır, inceleme yazıları yazmalıdır. Onlara da bu mutfakta çok iş düşmektedir.

    Ayrıca seyirci de önemli görev üstlenmelidir. Çünkü iş aslında onda düğümlenmektedir. Seyirci bu filmleri yalnız bırakmayacak. Hep arkasında olacak. Beğenmese de gidip destekleyecek. Futbol seyircisi gibi, sinemasına sahip çıkacak, iyi zamanın da, kötü zamanında da yanında olacak. Tepkisini filmlere gitmeyerek göstermeyecek. Gidecek, ama sözünü de sakınmayacak, esirgemeyecek. Amerikan filmlerinin peşine takılarak şımarıklık yapmayacak, sorumluluğunu bilecek, gereğini yapacak. Bu destek bir görev çünkü… Seyircisiz bir sinema var olamaz. Seyirci zorlayacak kuşkusuz. Alışkanlıklarından, beklentilerinden kopmak kolay değildir. Çaba ister, irade ister. Bu çabayı gösterecek, sabır da gösterecek… Türk sineması ezber bozmaya çalışıyor. Seyirci de ezberini bozacak, başka yolu yok. Zor bir yola çıktı Türk sineması, seyircisiz ve yazarsız kalmamalı.

    Özgün Yeşilçam sinemasının üstüne farklı yeni bir özgün sinema oluşturmak kolay değildir… Elbirliğiyle ancak olur… Yeşilçam, seyircisiyle var olmuştu. Bu yeni sinema arayışları da kendi seyircisiyle var olacaktır. Kendi kimliğimizle, kendi sinema dilimizle, algılayışımızla, anlayışımızla dünya sinemasına açılacağız. Biz olarak bunu yapacağız. Sinema tarihindeki çalışmalardan etkileneceğiz, esinleneceğiz ama bu sinema tarihine kendi “taş”ımızı koyacağız. Biz de varız diyeceğiz. Sabırla koruk üzüm olur, helva olur.

    Film yapmak para gerektirir. Para yaratıcıda yoktur. Genç sinemacılarda yoktur. Kimde vardır? Devlette vardır, yatırımcıda vardır. Yatırımcıyla bunların buluşması gerek. Devlet, sanata yatırımı özendirmek için sponsorluk yasası çıkarmıştır. Ama sponsorluk, özellikle sinemada pek amacına uygun olarak kullanılmamaktadır. Sinemada sponsorluk para kazandıracak, geniş seyirci hedefleyen projeler yerine, böyle kaygılardan daha çok, sinema sanatındaki yeni arayışlar peşinde olan projelere yönelmesi beklenir. Sponsorlar, özgünlük çabası ve arayışı olan çalışmalara ve kişilere öncelik vermelidir. Bu katkılar, sponsorlara, dolaylı da olsa para kazandırmaz belki, ama prestij kazandırır, onur verir… Ki bunlar asıl kalıcı değerlerdir. Dünyanın ilgi odağı olacak bir Türk sineması ülkemize onur kazandırır. Bunun değeri parayla ölçülemez.

    Sanat devamlı yenilik, farklılık, özgünlük, özellik peşindedir, arayışındadır. Sinema sanatını geliştirmek isteyen yaratıcılar da aynı amacı güderler. Sanat özgün ve özel yaratıcılıktır. Geniş kitlelere hemen ulaşması, ticari olması kolay değildir. Bu nedenle yatırımcılar tarafından yaratıcıların desteklenmesi beklenir. Yaratıcılık, yenilik, özgünlük peşinde olan sinemacıların desteklenmesi, özendirilmesi bir çeşit AR-GE olayıdır. Bu şekilde görülmesi, algılanmalı ve düşünülmelidir sponsorlar tarafından. Devlet de desteğini bu açıdan değerlendirmelidir.

    Dünyada ses getiren bir Türk sineması, Türkiye’yi temsil eder, Türkiye’ye onur kazandırır, gurur verir. Ve bundan bütün Türkiye kazanır. AR-GE hemen getirisi olmayan bir yatırımdır. Birçok sonuçsuz girişimleri de destekler. Bütün gelişmiş ülkelerde AR-GE çalışmalarına büyük kaynaklar ayrılmaktadır. Devletin de sanata ve sinemaya desteğini AR-GE olarak değerlendirip, daha çok ve geri dönüşsüz olarak kaynak ayırması gerekir. Ticari beklentilerin baskısından kurtulmuş bir Türk sineması çok daha yaratıcı arayışların içine girebilmektir. Belki çok fire verilecektir ama kazanılacak az sayıdaki özgün çabalar buna değer. AR-GE zaten bu demektir.

    Bütün olumsuzluklara, parasızlıklara, yazarsızlıklara, eksikliklere, hatta Amerikan filmlerinin kirletmelerine karşın son yıllarda Türk sinemasında gözlenen kabarma, bir yanardağ gibi patlamanın eşiğinde görülüyor. Her yıl dalga dalga yeni yönetmenler, ilk filmler geliyor sinemamıza… Bunlar bir öncüler kuşağı konumundalar. Başlardaki tek tek öncüler çoğalmakta, dalgaya dönüşmekte… Bu ivme iyi gözlemlenmeli, iyi değerlendirilmelidir. İşte bu nedenle, sinemamızdaki bu fokurdama fark edilmeli, seyircilerimizle, yazarlarımızla, sponsorlarımızla ve Devletimizle sabırla desteklenmelidir. Bu, bizim sinemamız, bundan asıl kazanan ülkemiz olacaktır çünkü…

    (18 Ekim 2010)

    Engin Ayça

    Bu yazı Modern Zamanlar Dergisi’nin 18. sayısında yayınlanmıştır.

    Tek Başına Orkestra: Mahmut Tali Öngören

    Ankara Uluslararası Film Festivali’nin kurucusu Mahmut Tali Öngören, ölümünün 11. yılında özel bir törenle anılıyor.
    Mahmut Tali Öngören’in anısına düzenlenen İnsan Hakları Film Günleri ve Anma Törenine ilişkin programda 13 Ekim Çarşamba günü 12:00’de mezar başına gidilecek, 14 – 15 Ekim günlerinde “Paris Cad, No: 4, Kavaklıdere, Ankara” adresindeki Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı ve “Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Cebeci, Ankara” adresindeki Mahmut Tali Öngören Salonu’nda 5 No.lu Cezaevi, Nefti Yeşil ve Mavi, Karanlıktan Aydınlığa, Sinop Cezaevi, Diri Diri Yaktılar, İbret Olsun Diye, İşkenceye Sıfır Tolerans filmleri gösterilecek.

  • Yüksek çözünürlüklü program görseline haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Tek Başına Orkestra: Mahmut Tali Öngören yazısına devam et
  • Off Karadeniz, Filmi Yönetmeni Nur Dolay’dan Emir Kusturica ile İlgili Açıklama

    Off Karadeniz filmi yönetmeni Nur Dolay, 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması Jüri Başkanlığından ayrılan Emir Kusturica ile ilgili açıklama yayınladı. Açıklama şöyle:
    “Dünya kültürüne pek çok güzel eserler vermiş bir film yönetmenine karşı kulaktan duyma, yarım yamalak, eksik ve yanlış bilgilerle sözlü linç girişimlerinin başlatıldığı bir ülkede olmaktan da utanç duyuyorum. Üstelik bu ilkellik bir başka yönetmen tarafından kışkırtılıyorsa utanç daha da büyük. Herhangi bir yönetmen değil üstelik sözkonusu olan, kısa süre önce önemli bir ödül …

  • Açıklamanın devamı için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Ünlü Rus Yönetmen Bondarchuk, Antalya’da Yıldızlı Gösterimlerde

    Ünlü Rus yönetmen Fyodor Bondarchuk, yapımcı Dmitry Rudovskiy, oyuncular Agniya Ditkovskite ve Julia Snigir, 11 Ekim 14:00’de Migros AVM Cinebonus Sinemaları’nda gerçekleştirilecek olan 9th Company filminin gösterimine katılmak için 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali konuğu olarak Antalya’ya geliyor. Bondarchuk şu sıralar üzerinde çalıştığı ve Hollywood projesi yeni filmi Winter Queen’de dünyaca ünlü aktris Mila Jovovich ile çalışıyor. Ünlü yönetmenin bir sonraki filmi olan 50 milyon dolar bütçeli Stalingrad’da ise Til Schweiger başrolde olacak. 09 Mayıs 1967, Moskova doğumlu Rus yönetmen Fyodor Bondarchuk sinema ile içli dışlı olan bir ailede dünyaya geldi. Babası Sergei Bondarchuk, uluslararası sinema dünyasında ün yapmış ve Oskarlı bir yönetmendir.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ünlü Rus Yönetmen Bondarchuk, Antalya’da Yıldızlı Gösterimlerde yazısına devam et
  • Altın Portakal’da Tempolu Günler

    47. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nin ikinci günü Atatürk Anıtı’na çelenk konulmasıyla ve Yeşilçam emekçilerinin mezarlarının ziyaret edilmesiyle başladı. Aralarında Şemsi İnkaya, Şerif Sezer, Ayten Uncuoğlu, Menderes Samancılar, Coşkun Göğen, Sümer Tilmaç, Süleyman Turan, Engin Evin ve Yılmaz Köksal’ın da bulunduğu oyuncular, anıtın önünde yapılan saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı’nı okudu. Uluslararası film yarışmasında jüri üyeliği yapmak üzere Antalya’ya gelen ünlü yönetmen Emir Kusturica, gelen tepkiler üzerine jüri üyeliğinden çekildiğini ve ülkesine döneceğini açıkladı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal’da Tempolu Günler yazısına devam et
  • Türkiye’nin Sinema Festivali Başladı, Türkiye’nin Oskarları 47 Yaşında

    47. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali görkemli törenle başladı. Cam Piramit’teki ihtişamlı törene sanat ve medya dünyasından önemli isimler katıldı. Festivalin açılış töreni öncesinde Atatürk Kültür Parkı’na yeni bir kimlik kazandıran Yıldızlar Geçidi’nin açılışı yapıldı. Yıldızlar Geçidi’nde, bugüne kadar Altın Portakal’da en iyi ödülünü alan filmlerin afişi ile en iyi oyuncuların fotoğrafları yer alıyor. Kırmızı halıyla kaplı 200 metre uzunluğundaki Yıldızlar Geçidi, sanatçıların sinemaseverlerle buluşmasına sahne oldu. Yerli ve yabancı basının açılışa yoğun ilgi gösterdi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Türkiye’nin Sinema Festivali Başladı, Türkiye’nin Oskarları 47 Yaşında yazısına devam et
  • Bir Avuç Deniz

    Leyla Yılmaz’ın yönettiği ve Berrak Tüzünataç, Engin Altan Düzyatan, Zeynep Özder ile Ahu Yağtu’nun oynadığı Bir Avuç Deniz, 11 Mart 2011′de Cine Film dağıtımıyla FGS Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
    Mert Amerika’da okulunu bitirmiş ve büyük bir şirkete yönetici olarak atanmıştır. Yakın dostları Aylin ve Bora ile birlikte bir tekne turuna çıkarlar. Bodrum’a geldiklerinde Mert’in sevgilisi Dilek de ekibe katılır. Dilek ve Mert herkesin beğendiği ideal bir çifttir ama Mert’in hayatına birden Deniz girer. Tutarlı ve düzenli Mert, Dilek’i unutup Deniz’e tutulur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi: 1 / 2
  • Fragman
  • Ali Ulvi Uyanık Yazıyor
  • Diğer haberlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bir Avuç Deniz yazısına devam et
  • Kösem Sultan, Sinemalife Dergisi’nin Kapağında

    Sinemalife Dergisi, bu ay Mahpeyker: Kösem Sultan’ı kapağına taşıdı. Dergide, ayrıca Bosna’daki savaşa farklı pencereden bakan Özlem Akovalıgil’in kemarasından Kako Si? üzerine yapılmış keyifli bir söyleşi de yer alıyor. Sinemalife Dergisi’nin zoom sayfalarının bu ayki konukları ise, Julia Roberts, Tony Curtis ve David Fincher. Vizyondakiler, sanal kadraj, beyazperdeden haberler, pek yakında vizyona girecek filmlerin de yer aldığı Ekim sayısında yeni çıkan DVD’ler ile gösterimdeki filmlerin eleştiri yorumlarını da bulmanız mümkün. Sinemalife Dergisi bir tık uzağınızda.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kösem Sultan, Sinemalife Dergisi’nin Kapağında yazısına devam et