Altın Portakal’da Yönetmen Yan Koltukta

47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, Yıldızlı Gösterimler başlığı altında düzenlenecek gösterimlerle sinemaseverlere, izledikleri filmi yönetmeniyle birlikte seyretme imkânı sunuyor. Gösterimlere, Emir Kusturica, Bahman Ghobadi ve Fyodor Bondarchuk katılacak. Ünlü Rus yönetmen Fyodor Bondarchuk, yapımcı Dmitry Rudovskiy, oyuncular Agniya Ditkovskyte ve Julia Snigir, 11 Ekim 14:00’de Migros AVM Cinebonus Sinemaları’nda gerçekleştirilecek olan 9. Bölük (9th Company) filminin gösterimine katılmak için 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali konuğu olarak Antalya’ya gelecekler.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal’da Yönetmen Yan Koltukta yazısına devam et
  • Mimarlar Odası Davet Ediyor: 04 Ekim’de Emek Sineması Önünde Açıklama Yapılacak

    TMMOB Mimarlar Odası, İstanbul Büyükkent Şubesi, mimarlığın ve yaşamın kaynaklarına sahip çıkmak için 04 Ekim Dünya Mimarlık Günü’nde mimarları, “Emek Sineması yıkılmasın” diyenleri, “3 Köprüye Hayır” diyenleri, HES’lerin doğamızı ve geleceğimizi yok ettiğini düşünenleri, “AKM bir an önce açılsın” diyenleri, kısaca ülkemizin geleceğine sahip çıkan tüm kesimleri Emek Sineması önünde saat 11:00’de yapılacak basın açıklamasına ve Karaköy Mimarlar Odası’na kadar yapılacak olan Dünya Mimarlık Günü Yürüyüşü’ne davet ediyor.

  • Basın Bülteni
  • Turquaze’nin Özel Gösterimleri Beringen Gösterimi ile Tamamlandı

    Kadir Balcı’nın yönetmenliğini yaptığı ilk Türk – Belçika ortak yapımı film Turquaze’in Belçika’nın Brüksel, Antwerp ve Gent şehirlerinde 26 Eylül Pazar günü başlayan ücretsiz özel gösterimler dizisi büyük ilgi gördü. Sonuncu Beringen gösterimi Turkse Unie Başkan Yardımcısı Ahmet Arkan ve bu gösterimler dizisini destekleyen Flaman Eşit Haklar Bakanı Pascal Smet’in hoşgeldiniz konuşmaları ile başladı. Seyircilerin ilgiyle karşıladığı gösterimin ardından yönetmen Kadir Balcı ve filmin başrol oyuncusu Burak Balcı izleyiciler ile sohbet ettiler ve soruları cevapladılar.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Cinedergi 30 Yayında

    Cinedergi’nin 30. sayısının öne çıkan başlıkları, Nesrin Cevadzade, Özlem Akovalıgil, Esme Madra ve Bartu Küçükçağlayan; dosya konuları ise sinemanın üç boyut yolculuğunun perde arkası ve Hollywood’un güzellere yaptığı güzelleme.
    Oyuncu Javier Bardem ve Julia Roberts bu sayının portre konukları. Görsele dayanan İşte O An, Türk sinemasının nabzını tutan Sindrella, DVD köşesi ve Teşrifatçı, eleştiri, vizyon, pek yakında, albümler, kitaplar, festivaller, hepsi ücretsiz sinema dergisi Cinedergi’nin yeni sayısında.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinedergi 30 Yayında yazısına devam et
  • Ustaların Filmleri İlk Defa Antalya’da Gösterime Giriyor

    Dünya sinema tarihinin önemli yönetmenlerinin son yıllardaki yapımlarına yer veren 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, Ustaların Gözünden bölümü ile üç usta yönetmenin 2010 yapımı filmlerini ağırlıyor. Türkiye prömiyerlerini festivalde gerçekleştirecek filmler arasında Abbas Kiorastami’nin Aslı Gibidir (Certified Copy), Bertrand Tavernier’in Montpensier Prensesi (The Princess of Montpensier) ve Ken Loach’un Tehlikeli Yol (Route Irish) adlı filmleri bulunuyor. İngiliz yönetmen Ken Loach’ın filmi, 2010 Cannes Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü için yarışmıştı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ustaların Filmleri İlk Defa Antalya’da Gösterime Giriyor yazısına devam et
  • Türk Halkı 2010 Yılında En Çok Yerli Filmleri İzledi

    Türkiye’nin en büyük kültür ürünleri alışveriş sitesi idefix.com, ev sinemasının 2010 yılı yıldızlarını belirledi. DVD satış rakamlarına göre, Türk izleyicisinin hem gönlünde hem evinde taht kuran ilk 10 filmin 9’unun Türk yapımı olduğu ortaya çıktı. Nefes: Vatan Sağolsun, A.R.O.G: Bir Yontmataş Filmi, Neşeli Hayat ve Gölgesizler filmleri DVD’si en çok satan yapımlar oldu.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Türk Halkı 2010 Yılında En Çok Yerli Filmleri İzledi yazısına devam et
  • Altyazı Dergisi’nin Ekim Sayısı Bayilerde

    Altyazı Aylık Sinema Dergisi’nin Ekim sayısının kapağında David Fincher’ın facebook’un yaratıcısı Mark Zuckerberg’in hayatını beyazperdeye taşıdığı Sosyal Ağ (The Social Network) yer alıyor. Altyazı’nın 99. sayısının önemli bir bölümü Ekim ayının iki vazgeçilmez festivali Antalya Altın Portakal ve Filmekimi’ne ayrılmış durumda. Vizyon sayfalarında ise, Çoğunluk, İyi Yürek (The Good Heart), Borsa: Para Asla Uyumaz (Wall Street: Money Never Sleeps), Sihirbaz (L’illusionniste), A Takımı (The A Team) ve Son Kahraman (John Rabe) hakkında kaleme alınmış yazılar yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altyazı Dergisi’nin Ekim Sayısı Bayilerde yazısına devam et
  • Goran Bregoviç, 8 Ekim’de İstanbul’da

    Balkan müziğinin efsane ismi Goran Bregovic, uzun bir aradan sonra sevenleriyle buluşuyor. Goran Bregovic ve The Wedding & The Funeral Band, 08 Ekim’de İstanbul, Maçka Küçükçiftlik Parkı’nda, muhteşem repertuvarlarıyla sevenlerine unutulmayacak bir müzik ziyafeti yaşatmaya hazırlanıyor. Emir Kusturica imzalı Çingeneler Zamanı, Arizona Rüyası ve Yeraltı gibi filmlerin klâsikleşmiş müziklerine imza atan Goran Bregovic, müzik hayatına sığdırdığı 21’in üzerinde albümünün en güzel parçaları ile sahnede olacak.

  • Basın Bülteni
  • Goran Bregoviç fotoğrafları için tıklayınız.
  • Aşkın İkinci Yarısı

    Mehmet Aslantuğ’un yönettiği ve Mehmet Aslantuğ, Arzum Onan, Emre Karayel ile Gülenay Kalkan’ın oynadığı Aşkın İkinci Yarısı, 08 Ekim 2010’da Tiglon Film dağıtımıyla Detay Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Kıyıdaki evin kapısı çalınır, evdeki adam yıllar önce terkettiği karısıyla karşılaşır. Ayrılık öncesinde alkol bağımlısı olan adam bir gün çekip gitmiştir. Ayrılık sonrası anne olan kadın, uzak ülkede yeni bir düzen kuruncaya kadar, kızını babasına bırakmak için gelmiştir. Ancak adamın baba olduğundan haberi yoktur. Kadın, yeni hayata doğru yola çıkarken, adam için hiç tanımadığı yeni bir yaşam başlamıştır.

    Aşkın İkinci Yarısı yazısına devam et

    Hayat Memat

    Yönetmenliğini Mehmet Başak’ın üstlendiği Hayat Memat adlı kısa film, Kolombiya’da düzenlenen 27. Bogota Film Festivali’ne katılıyor. Türkiye’nin onur konuğu olduğu festivalin uzun metraj bölümünde ise Üç Maymun, Sonbahar, Kız Kardeşim, Mutluluk, Bekleme Odası ve Dondurmam Gaymak gösterilecek. 29 Eylül – 07 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan Bogota Film Festivali’nde ülkemizi temsil edecek olan Hayat Memat’ın konusu şöyle: Serkan aceleyle işten çıktığında bir cami avlusunda insanlar cenaze için beklemektedirler. Serkan hedefine yetişmeye çalışırken hayati bir haber alacaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Hayat Memat yazısına devam et
  • Engellilerden Antalya Kültür Merkezi’ne Tam Not

    Antalya Kültür Merkezi’nde (AKM) engelliler için yapılan düzenlemeleri Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın ve Sakatlar Derneği Antalya Şube Başkanı Mehmet Karavural yerinde inceledi. Başkan Akaydın, AKSAV Genel Müdürü Göksel Kumsal’dan çalışmalarla ilgili bilgi aldı. Akaydın, projeden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, emeği geçenlere teşekkür etti. Sakatlar Derneği Başkanı Mehmet Karavural ise çalışmalara tam not verdi; “İşlerin bu kadar hızlı ilerlemesi son derece sevindirici. Festivalle ilgili diğer projelerde de aynı hızla ilerleniyorsa bu yıl dört dörtlük bir festivale imza atılacak demektir” dedi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Engellilerden Antalya Kültür Merkezi’ne Tam Not yazısına devam et
  • Anlamı Kapalı Filme Bakış

    Rüya araştırmacıları, film formatında anlattığımız rüyalarımızın aslında, parça-parça, aralıklı ve kısa olduğunu belirlemişler. Uzun uzun anlattığımız rüyamızı tamamen doğal, nasıl bütünleyip biçim kazandırdığımız ise beynin bir sırrı. Başlı başına bir tür olan David Lynch sinemasına bakarken, tipik bir ABD’li olan ustanın ressam, heykeltıraş, müzisyen ve fotoğrafçı olduğunu vurgulamak gerek. Filmlerinin kadrajını bir sanatçı duyarlılığında ve her karesini bir tablo olarak algılaması, özgün mastır plân anlayışı, tedirginlik veren ışık efektleri, müziği ve farklı dönemlerin mekân-kostüm anlayışında bilinçaltına yönelik alt mesajları bundandır.

    Yap-boz, çocukluğumda beni fazla sarmayan aktivitelerdendi. Benden daha hızlı ablamın etkisi midir? Bilemiyorum, ama bu karmaşanın süreci ve sonucunun beni heyecanlandırmaması neticesinde bu işi bırakmıştım. Oysa gerçek yaşam, karşılaştığımız tüm öznelerin detaylarını sunmayan, bilinmezlerle dolu bir yap-boz değil midir?

    Anlamı kapalı filmlere geçiş

    Ruhlarla konuşan, altı yaşındaki bir çocuğa yardımcı oluyor görünen, bir pedagogun filmini seyrettiğinizi zannederken, finalde düşen bir alyans ile aslında doktorun da çocuğun iletişim kurduğu ruhlardan biri olması hikâyesi popüler kültür izleyicisinde, soğuk duş etkisi yaratmıştı. (“Altıncı His” Yönetmen/Senaryo: M. Night Shyamalan – 1999) Shyamalan, o günlerde popüler kültür seyircisine yumuşak bir geçiş yapmış, farklı kitlelerin gönlünü kazanmıştı. İki üç parçalı, sonucu daha başından belli ‘yap-boz’ ile izleyicisini eğiten sinema ardından bütünü gördükten sonra bile çözmek için üzerinde düşünülmesi gereken çok bilinmeyenli denkleme dönüştü.

    Lumiere kardeşlerin buharlı treni, bugün artık en karmaşık beyinlerin labirentinde düşünce hızı ile ilerliyor!

    Eşinin ölümü ile ateist olan rahibin, tekrar tanrıyı bulma sürecindeki psikolojik çatışmasını, anlatan “İşaretler”i yine M. Night Shyamalan’ın sinematografisi ile izlerken, artık finalde verilen yanıtın yerini işaretler almış, izleyici bir kademe terfi ettirilmişti. Türkiye’de sinema izleyicisinin ya da sinema salonlarının ilgisi daha çok bu isimlere odaklanmışken, aslında 1968’de yarısı animasyon olan “The Alphabet”, ile David Lynch, bu türe imzasını atmıştı. Gerçekleşen kâbus boyunca doğuran harfleri anlatan film simgesel olarak kadınlık üzerine bir denemeydi. Ve sinema tarihi bugün artık kendi adı ile bir tür kabûl edilen David Lynch ile daha o yıllarda tanışmıştı. “The Straight Story” gibi deneysel; “Twin Peaks: Fire Walk With Me” gibi eleştirmenlerce giderek değer kazanan filmleri ile sinema tarihinde kendine önemli bir yer edinen bu özgün isim, anlaşılmaz sinemacı olarak betimlenir. “Blue Velvet” filminde, Jeffrey Beaumont’un babasının bahçedeki kalp krizinde damarlarının tıkanması, su hortumunun düğümlenerek tıkanması ile anlatılır. David Lynch felsefesinde yaşamı sembolize eden elektrik, “Mulholland Drive”de yönetmen Adam ile kovboyun çiftlikte yaptıkları görüşme süresince yanan bozuk bir lamba; “Eraserhead”de ise, Henry Spencer bebeğini öldürdüğünde sönen lambadır. İyilik – kötülük, aydınlık – karanlıktır. ‘Tüm zamanların en anlaşılmaz, rahatsız edici’ gibi kavramlar Lynch sinemasının karakteristik özelliğidir. “Eraserhead”de o güne kadar yaptığı tüm filmlerin, bir geçiş olduğunu anlıyoruz. Lynch’in bilinçaltının bu öyküsü, Kubrick’in ‘en sevdiğim film’ diye övdüğü, etkileyici bir çalışmasıdır. Dizi film olarak tasarlanmış “Mulholland Çıkmazı”nı beğenmeyen ABC yöneticilerine karşın, atılan köprülerde Lyhch’in işine kesinlikle yapımcıları karıştırmayan, uzlaşmaz tavrının da, etkisi büyüktür. “Eraserhead”de, yönetmen, yapımcı, senaryo yazarı, müzik, kurgu, sanat yönetmeni, ses ve özel efekt görevlerini Lynch üstlenmiştir. Filmografisinin en zayıfı “Dune” (1984), televizyon için kurgulanan 190 dakikalık versiyonunda, kendi ismi yerine senaryo yazarı olarak Judas Booth ismini kullanan, Lynch için bu önemli bir özeleştiridir (İsa’ya ihanet eden havari Judas ile Abraham Lincoln’ü öldüren Frank Booth’un bileşimi).
    “Rabbits”, “Mulholland Çıkmazı” ile aynı yıl içinde çekilmiş ve bu filmin izinden giderken, televizyon dünyası ile de alay eder. Tavşan kılığındaki oyuncuların, anlamsız soru ve cevapları ile geçen güldürüyü, aslında yerleri değiştirilmiş diyaloglar, fonda tedirgin edici Badalamenti’nin müziği ile izleriz. Yedi bölümden oluşan filmde sabit bir kamera ile bir odaya sıkıştırılmış üç karakter ve dört oyuncu ile anlaşılmaz görünen espriler, mutlaka izlenmesi gereken çok ilginç bir deneme, son filmin bir uzantısıdır.

    Anlamı kapalı filmlerin şahikası: “Mulholland Çıkmazı” Ustanın son filmi, sinemaseverlerin ya düşman ya da hayran olduğu “Mulholland Çıkmazı”, tüm ipuçlarını yakalayan sadık izleyicinin bile kafasını karıştıracak kadar sertti. Filmleri ile ilgili konuşmayı sevmeyen Lynch, daha sonra medyaya bu filmi için, bazı maddeleri tartışılır 10 maddelik bir izleme kılavuzu açıkladı. İlk yüz dakikası itibari ile film, ‘Lynch bu filmde neden şaşırtmıyor?’ dedirtecek kadar sıradan görünüyor ki, filmin en güzel tarafı budur. Filmde kovboyun sözleri dikkat çekicidir: ‘Eğer işini yanlış yaparsan beni bir kez daha göreceksin. Eğer işini doğru yaparsan beni iki kez daha göreceksin.’ Doğrudan izleyiciye söylenen bu söz, ‘Dikkatli izler, ipuçlarını yakalarsan kovboyu iki kez daha göreceksin’ mesajıdır. Ve filmin son 30 dakikasında arka plandaki kovboyu yönetmen Adam değil, sadece dikkatli izleyici yakalayabiliyor. İlk yarıda yanıtlanmayan sorular için, büyük bir açlıkla gözlemlediğiniz ikinci yarı sadece bilinmezlik girdabının boyutlarını büyütüyor. David Lynch’in kolâjında, sahnelerin yerinin montajda değiştiğini; zaman-mekân algınızın bozulduğunu hissediyorsunuz. Silencio Kulüp’te sunucunun, ‘Hiçbir şey gerçek değil, kaydedilmiş şeyleri beraberce izliyor ve dinliyoruz’ sözlerinde, Betty ve Rita karakterleri ile seyircinin ortak durumuna vurgu yapılıyor. Ve vurucu tümce: ‘Rüyalarda hiçbir şey gerçek değildir, her şey önceden zihnimize kaydettiklerimizin yansımasıdır’ sözleri ile her şeyin Betty’nin rüyası olduğunu anlıyoruz. Lynch burada izleyiciye, ‘Sadece sinematografiye odaklanmalı, kelimelere takılmamalısın. Zihninin sana oynadığı oyunlardan sıyrılıp, temayı algılamalısın’ diyor. İlk sahnede uçakta henüz tanışmışlar hissi veren yaşlı kadın ve adamla olan diyaloglardan sıyrılıp, satır aralarına bakabilenler, henüz isimler yazarken sunulan mutlu aile fotoğrafında ve ayrılıktan sonraki arabanın içinde çocuklarına istediğini veren mutlu ebeveyni görebilir. İşte o zaman, ‘kadın sevgilisi Camilla’ tarafından terk edilen, Hollywood’ta istediğini yakalayamamış Diane’nin, kendini başarılı oyuncu, masum bir köylü kız Betty karakterine saklayıp, bir erkeğe kaptırdığı Camilla’yı hafızasını kaybetmiş, kendisine muhtaç Rita olarak algılamasını anlayabiliriz. Bir başka kırılma noktası olan, Betty-Rita karakterlerinin Diane’yi evinde çürümekte olan bir ölü olarak görmeleri, aslında Betty’nin Diane karşısında, ne kadar ezik ve ilişkisinin çürümekte hissettiğinin bir tezahürüdür. Sevgilisi Camilla’yı tüm parasını vererek öldürtmesi ve intiharı da bu çürümüşlüğün sonucudur. Lynch, filmlerinde zaten izleyicisinden, henüz kör olmuş bir insanın el yordamı ile etrafındakileri yeniden keşfetmesini, her bir objeyi yeniden adlandırmasını istiyor. Bu isteğin ardında, Hollywood kalıplarının yıkılıp, şartların ve sinema dilinin yeniden yaratılması talebi yatıyor.

    Anımsatmak gerekir ki, David Lynch filmi en başta ABC kanalları için bir televizyon dizisi olarak çekmiş. Ama kanal bu diziyi seyirci için fazlasıyla anlaşılmaz bulup üzerinde değişiklikler yapmaya girişince Lynch anlaşmayı feshetmiş ve Canal Plus’un verdiği 7 milyon dolarlık destekle filmi uzun metrajlı bir sinema projesine dönüşmüş. İşte bu olayın etkisi ile filmdeki yönetmen Adam karakterinin hisleri, Lynch’e tercüman olmaktadır.

    “Mulholland Çıkmazı” ile David Lynch, Oscar’da en iyi yönetmen dalında aday gösterildi. Ayrıca Boston film eleştirmenleri en iyi film ve en iyi yönetmen olarak seçerken BAFTA, en iyi kurgu dalında ödüllendirdi.

    (09 Ekim 2010)

    Murat Bayar