Aslında dışarıdan tam bir “zengin şımarık çocuğu” olan Tony Stark (hele duruşma sırasında gururla “Ben dünya barışını özelleştiren insanım” demesi herhalde ancak kapitalizmin doruk noktasında bir şımarık çocuğun ağzından çıkabilecek sözler olabilir) zaruretten (yine) kendini dünyayı kurtaran adam olarak buluyor.
Hikâye bilinen hikâye. İyi adam kötü adamlarla savaşıp dünyayı kurtarıyor. Hikâyede Tony Stark’ın kişisel problemlerinin de ele alınması hikâyeyi çok daha inanılır ve keyifli kılıyor, kahramanımızı “boş” bir süper kahraman yerine içimizden biri gibi görmemizi ve benimsememizi kolaylaştırıyor. Bir kere kendimizle kahramanımızı özdeşleştirdikten sonra da onun gözlerinden hikâyeyi görmemiz sağlanıyor.
Iron Man, 1963’te çizgi roman olarak ilk yaratıldığında ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki soğuk savaş doruk noktalarındaydı. Iron Man’in yaratıcısı Stan Lee de kahramanını komünizmle savaşan bir süper kahraman olarak tasarlamış ve soğuk savaş konularını ele almıştı. “Kötü adamlar”ın hepsi komünistti; aralarından bir çoğu Rus ajanıydı.
Ancak soğuk savaşın sonlanması ile Iron Man kurumsal suçlar ve terörizme karşı savaşır olmuştu. Iron Man, zamana uyum sağlayarak, ABD’nin o anki dost ve düşmanlarını Iron Man’in dost ve düşmanları olarak yansıtmaya devam ediyor. Keza iki sene önceki ilk filmde Tony Stark’ın Iron Man zırhını geliştirmesine yol açan olay da ABD’nin o yıllarda terörizme karşı savaşmak üzere asker göndermiş olduğu Afganistan’da gerçekleşmişti.
Bu sefer Iron Man/Tony Stark’ın karşısında yine Ruslar var. Daha önceden ABD’ye iltica etmiş, ancak teknolojiyi silâh üretmek için kullandığından dolayı Tony Stark’ın barış yanlısı babası Howard Stark tarafından sınırdışı ettirilen Rus bilimadamı Anton Vanko’nun oğlu Ivan Vanko babasının intikamını almak için Tony Stark’a savaş açıyor.
Ancak bu seferki Amerikalı-Rus cekişmesinin çok daha farklı bir nedeni olduğunu yine filmden öğreniyoruz. Soğuk savaş dönemindeki çekişme silâhlanma yarışına dayanırken, 2010 yılındaki Rusya-ABD çekişmesinin enerji yarışına dayandığını, Samuel Jackson’ın siyahlar içindeki göz bantlı karakteri Nick Fury, Tony Stark’a söylediği “Baban aslında çok daha büyük bir şeyin üzerinde çalışıyordu. O silâhlanmanın değil, büyük bir enerji kaynağı yaratmanın peşindeydi” şeklindeki sözleri ile teyid ediyor. Tabii bu arada, şu aralar ABD/Batı-İran arasındaki (nükleer) teknolojinin barış amaçlı/silâhlanma amaçlı kullanımı anlaşmazlığı da bu şekilde işlenmiş oluyor.
Filmin görselliğine gelince… Bekleneceği gibi özel efektler muhteşem; içinizdeki çocuğu kesinlikle eğlendirecek, hatta oturduğu yerde zıp zıp zıplatacak nitelikte. Muhteşem Robert Downey Jr. Tony Stark’ın oyuncu playboy imajı ile içindeki incinmis zeki çocuk arasındaki kişiliğini çok güzel yakalıyor. İzleyiciyi hem kendine aşık ediyor hem de nefretini kazanıyor, ama ne olursa olsun kendine hayran bırakıyor.
Ancak yine de Mickey Rourke’un Ivan Vanko’su bende en kalıcı izi bırakan karakter oldu. Kendisine babasını kaybettiğinde üzülmesi ve beyaz bir papağanı sevmesi (ki bu sevginin nedenini filmin sonunda dahi anlayabilmiş değiliz) dışında herhangi bir insani özellik verilmeyen bir karakteri ete kemiğe büründürüp inandırıcı bir kişi yaratıyor Rouke. Kendini bakışları, yamuk gülümsemesi veya oturma şekliyle ifade edip karakterinin az konuşmasından ve minimum insani özellikleri olmasından kaynaklanan boşlukları ustalıkla dolduruyor.
(05 Mayıs 2010)
Yasemin Sim Esmen