29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin Ardından

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından Akbank sponsorluğunda düzenlenen 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, 18 Nisan Pazar günü sona erdi. İki hafta boyunca 7 sinemada, 495 seansta, 22 bölümde 57 ülkeden 243 yönetmenin 218 filminin gösterildiği festivali toplam 150 bine yakın sinemasever izledi.
29. Uluslararası İstanbul Film Festivali, festival sponsoru Akbank’ın yanı sıra tema sponsorları Efes Pilsen, Avrupa Konseyi, Sabah Gazetesi, NTV, Turkmax, Colin’s, Comedymax, Dole, LG, Ben & Jerry’s, Malaysia Airlines ve JOJO’nun katkılarıyla gerçekleştirildi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Emek Sineması’na, Sinema Tarihçileri de Sahip Çıktı

    Sinema tarihçisi Giovanni Scognamillo ve Nijat Özön, Emek Sineması’na sahip çıkarak, sinema dokusunun bozulmasına, yıkılmasına karşı olduklarını söylediler.

    Türk sinema arşivcisi, tarihçi, levanten, edebiyatçı… Ne ararsanız O’nda var. 82 senedir Beyoğlu’nda ikâmet ediyor. Belki de her santimetrekaresinde O’nun izlerini görebilirsiniz. Giovanni Hoca, Emek Sineması’nın yıkılması ve yeniden yapılmasına üzülerek bakıyor ve şunları söylüyor:

    “Emek Sineması’nın yıkılması Taksim anıtının sökülüp Beşiktaş’a konması gibi. Bu mümkün değil. Saray ve Lüks Sinemaları da gitti, kimsenin sesi çıkmadı. Ama Emek Sineması, yeşilçam sinemasının belkemiğidir. Bu yıkımlar aslında İstiklâl Caddesi’ndeki sinemalar problemidir. Yeniden yapılandırma adı ile yıkıyorlar. Restore edilmesi gerekir. Tarihi dokuya ellemeden tabi. Eskiden buralarda Münir Nurettin Selçuk’lar Safiye Ayla’lar konserler verirdi. Çok renkli ve sanat dolu bir geçmişi var buraların.

    Sinema sorunlarını halletmenin yolu sinema yasası çıkarmaktır. Konuları halletmek için sinema yasasına her şeyi dahil etmek gerekir. Sinemanın ticari sorunlarını halletmeye yönelik değil, sinemanın aynı zamanda sanat ve kültür olduğunu düşünerek de gerekli önlemlerin alınması lâzım.

    Türkiye’de sinema konusunda maalesef gelmiş hiçbir hükümet ciddi bir çalışma yapmamıştır. Geldiğimiz noktada budur zaten.”

    Emek Sineması konusunda Nijat Özön ustaya göre ise, “Emek Sineması’nın söylenildiği gibi taşınması mümkün değil. Mutlaka bambaşka bir şeyler yapacaklar ve adına Emek diyecekler. O figürlerin deforme olmaması ve birebir taşınması mümkün değil. Her ne yapılacaksa yerinde yapılmalı.” dedi.

    Giovanni Scognamillo Kimdir?

    25 Nisan 1929 tarihinde İstanbul’da doğdu. İstanbullu Rum bir anne ile yine İstanbul doğumlu İtalyan bir babanın tek çocuğu. Elhamra Sineması’nın müdürü olan babası Leone Scognamillo sayesinde sinemayla tanıştı. İtalyan Lisesi’ni bitirdi. 1948 yılında, sinema yazıları yazmaya başladı. 1948 – 61 yıllarında başta İtalyan, Fransız, ABD, Norveç basını olmak üzere yabancı dergi ve gazetelerde birçok yazısı çıktı. Daha sonra 1961′de Akşam Gazetesi’nde sinema eleştirileri yazmaya başladı. Sinema yazarlığını Yön, Sinema 65, Ulusal Sinema, Yedinci Sanat, Yeni Sinema, Ses, Hayat, Bravo, Video Sinema, Beyazperde, TV’de Yedi Gün gibi gazete ve dergilerde sürdürdü.

    Bir süre Erler Film ve Ulusal Televizyon’da danışmanlık ve çevirmenlik yaptı. İlk iki kitabını 1965′te Agâh Özgüç’le birlikte yazdı. Bu kitapların adları 1965 Sinema Yıllığı ve Türk Sinemasında Kadın ve Seks’ti.

    60 yılı aşkın bir süredir sinema, fantastik edebiyat, bilimkurgu, korku edebiyatı ve okkültizm üzerine yazıyor. 1997 – 1999 yılları arasında, sadece dört sayısı çıkan Nostromo Bilimkurgu Dergisi’nin editörlüğünü yaptı.

    2006 yılında “Beyoğlu’nda Bir Levanten: Giovanni Scognamillo” adında belgeseli de yapıldı. Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “Türk Sineması” dersleri verdi.

    (27 Nisan 2010)

    Erhan Işık

    erhan@yesilcam.gen.tr
    www.yesilcam.gen.tr

    Fetih 1453

    Faruk Aksoy’un yönettiği ve Devrim Evin, İbrahim Çelikkol, Dilek Serbest ile Recep Aktuğ’un oynadığı Fetih 1453, 16 Şubat 2012′de Tiglon Film dağıtımıyla Aksoy Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Hollywood standartlarındaki etkileyici prodüksiyonuyla bugüne kadar Türkiye’de gerçekleştirilen en iddialı yapım olan Fetih 1453, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethini en gerçek haliyle gözler önüne seriyor. Film altyapısından senaryosuna, kullandığı teknolojiden dekor ve kostümlerine kadar birçok ilke imza atıyor. Sadece sanal gerçeklik teknolojisine 2 milyon dolar bütçe ayıran film, Türkiye’de yapılan en görkemli film oldu.

    Fetih 1453 yazısına devam et

    Hong Kong Türk Filmleri Festivali

    İzmir Sinema Derneği tarafından projelendirilen Hong Kong Türk Filmleri Festivali, 13 – 17 Mayıs 2010 tarihleri arasında T. C. Hong Kong Başkonsolosluğu’nun gözetiminde ve T. C. Pekin Büyükelçiliği işbirliği ile gerçekleştiriliyor. Festival sinemamıza tanıtım yoluyla destek olmak, Türk sinemasının uluslararası platformlarda daha etkin bir şekilde temsil edilmesine katkıda bulunmak amacıyla düzenleniyor. Hong Kong Türk Filmleri Festivali, Hong Kong’un en büyük alış veriş merkezi Elements’teki The Grand Cinema Salonları’nda, 10 filmlik bir seçkiyle seyirci ile buluşacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer haberler, yüksek çözünürlüklü görseller ve gösterilecek filmler hakkında geniş bilgilere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Hong Kong Türk Filmleri Festivali yazısına devam et
  • Garanti Mini Bank 7. Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali

    Bu yıl, Garanti Bankası’ın 23 Nisan armağanı olarak Adıyaman ve Diyarbakır’da gerçekleştireceği Garanti Mini Bank 7. Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali, 23 – 26 Nisan 2010 tarihleri arasında Diyarbakır, 28 -30 Nisan 2010 tarihleri arasındaysa Adıyaman’daki çocuklarla buluşacak. Garanti Bankası ve TÜRSAK işbirliğiyle gerçekleştirilen, ilk kez 2008 yılında gezici bir festivale dönüştürülen ve 2009’da perdelerini açtığı Urfa ve Mardin’de büyük ilgi gören Garanti Mini Bank Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali bu yıl Adıyaman ve Diyarbakır’daki çocuklarla buluşmaya hazırlanıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü afişler ve gösterilecek bazı filmler hakkında geniş bilgilere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Garanti Mini Bank 7. Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali yazısına devam et
  • Yılmaz Atadeniz ile Emek Sineması Üzerine

    Herkes Konuştu Sıra Onda

    Türk sinemasının en çok film çeken yönetmenlerinden ve aynı zamanda Se-Sam Başkanı olan Yılmaz Atadeniz, Emek Sineması’nın yıkılması ile ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

    Se-Sam merkez binası, Circle d’Orient pasajında, İstiklâl Caddesi tarafında yer almaktadır. Bu sebeple en çok konuşmaya haklı olanlardan birisi de Yılmaz Atadeniz idi. Kendisi ile yaptığımız telefon röportajında Emek Sineması ile ilgili konulara açıklık getirdi.

    “Pasajın temelleri çökmek üzere. 28 senedir kullanılmayan bina her an çökebilir. Zaten bu yüzden bizde buradan ayrılıyoruz. Bütün pasaj boşaltılıyor. Bizde başka bir binaya taşınıyoruz. Kültür Bakanlığı, 8 meslek birliğinin oluşturduğu birliğin elektrik, su vs. gibi temel giderlerini karşılayacak. 3 – 4 katlı bir binaya taşınmayı düşünüyoruz.

    Bulunduğumuz pasaj uzun yıllardır boş. Eskiden İpek Sineması olan yer yangın, yağmur gibi tahribatlar nedeniyle çok kötü durumda. Hemen yan tarafta İnci Pastahanesi’nin tavanı çöktü. Çoğu zaman yağmur yağdığında leğenlerle su topladığımızı bilirim.

    Dünyada bu tip restorasyonları her yerde görebiliriz. Burasını yapacak adamlarla konuştum. Bu sokağı yeniden yapılandıracaklar ve Türk sinemasına kazandıracaklar. Girişe Lütfü Akad, Metin Erksan gibi yönetmenlerin heykellerini dikecekler. Sinema müzesi olacak. Bunun bilinci içinde olaya bakmak lâzım. Belediye, Kültür Bakanlığı ve ilgili sinema meslek kuruluşlarının ortak hareket etmesi lâzım. Sadece Mimarlar Odası’nın sözlerine körü körüne güvenmek yanlış olur.

    Bu arada Emek Sineması ile ilgili, toplumun ve medyanın gösterdiği reaksiyon çok doğru. En azından Emek Sineması’nın olduğu gibi korunması ve yeniden sinemaya kazandırılması doğru bir şey. Bu binayı yapacak olan kişilerden Emek Sineması’nın aynen korunacağına dair garanti almak lâzım.

    Keşke aynı kararlığı Saray, Alkazar ve kapanan diğer sinemalar için de gösterebilseydik.”

    (26 Nisan 2010)

    Erhan Işık

    erhan@yesilcam.gen.tr
    www.yesilcam.gen.tr

    Engin Günaydın Röportajı

    Vavien ismi merak hissini uyandırıyor insanda, artık çok klâsik olacak belki ama “Vavien” ne demek ve neden film için bu isim seçildi?

    Gitti geldi demek. Fransızca. Elektriğin bütün kelimeleri Fransızca. Koridorlarda, merdivenlerde ve yatak odalarında çok sık kullanılır. Fakat ismini bilmeyiz. Işığı yakarsınız, başka bir anahtardan kapatabilirsiniz. Sanki hayat gibi bir yerden açarsınız, başka bir yerden kapatırsınız.

    Altın Lâle Ulusal Yarışma Ödülleri’nde “Vavien” En İyi Film dalında ödül aldı, bunun için sizi ve ekibinizi tebrik ederim. Biz ödül törenini ailece televizyondan izledik ve sahneye çıktığınızda ilk eleştiriyi babamdan aldınız, “Törene kotla katılınır mı hiç, ne güzel ödül almışsın?” dedi hemen. Daha sonrasında ise bu konu başkaları tarafından eleştirildi. Törene katılanların ne giydiğinin bu kadar eleştirilmesi ne kadar doğru sizce?

    Tören kıyafetlerinden hiç hoşlanmıyorum aslına bakarsanız. Çok rahatsızdırlar. Oturamazsın, kalkamazsın. Tören kıyafetim daha iyi olabilirdi.

    “İnsanlar Burhan Altıntop’un filmine gittiler, Engin Günaydın’ın yarattığı başka bir karakterle tanışıp çıktılar; benim filmde gördüğüm budur.’’ demişti bir arkadaşım. Siz bu tesbit hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Rollerin dünyaları ayrıdır. Senaryo içindeki düşünceleri de ayrıdır. Önemli olan seyirciye rolün hissini aktarabilmek. İki rolün de dünyaları çok ayrıydı.

    Ekşi Sözlük’te filminizle ilgili şöyle bir tanımlama var. “Film gibi filmdi aslında, İstanbul’a uğramadan da film çekilebiliyormuş, hem de bir Anadolu kasabasında. Kendi dilini usulca oluşturmuş bir karanlık…” Bu cümle filmin izleyicilerinin ortak kanısını çok iyi yansıtıyor bence. Evet, biz Türkler de özgün işler yapabiliyoruz” şeklinde bir mutluluk seyri hakim sanki tüm izleyenlerde. Sizden dinleyecek olursak “Vavien”i farklı kılan şey ne?

    Bir yazıda da Vavien “Türklerin kendi arabası” gibi bir şey yazılmıştı. O da hoşuma gitmişti. Türkiye’de çok fazla hikâye var ve çoğu da evrensel. Karakterleri de öyle, hepsi evrensel. Zaten aksi mümkün değildi. Kendimize ait hikâye olduğunda film kendine özgü oluyor. Bence filmin sırrı kendine özgü olmasıydı.

    Bence “Vavien” izledikten sonra bile insanın kafasında devam eden bir film. Çok alâkasız bir iş yaparken insanın aklına filmden sahneler gelip, “Evet orada aslında şu anlatılıyordu” diyebiliyor insan. Hatta belki sizin yazarken bile düşünmediğiniz bağlantılara açık bir duruşu var filmin. Bu anlamda filmin psikanalitik bir yönünün olduğunu söyleyebilir miyiz?

    Film karakterlerin ruh dünyasına inerken seyirciyi de kendine çekiyor. Karakterlerin özel dünyalarına giren seyirci kendi yaşadığı bazı zamanları hatırlıyor. Binnur’un bardak yıkaması sahnesi gibi. Bunu yapan pek çok insan kendi yaşadığı zamanları hissediyor. Kadın dünyasına ve erkek dünyasına sert dalışlar yapan bir film. İlk başta seyirci bundan rahatsız oluyor, sonra rahatlıyor.

    Filmde kullanılan yöresel dil hiç abartılmamış, hatta yöresel dillerin sinemada kullanımı konusunda örnek bile olabilir belki. Sizin zaten Tokat – Erbaa’lı olduğunuzu biliyoruz, kendiniz için olmasa bile oyuncu arkadaşlarınızla dil konusunda özel bir çalışmanız oldu mu?

    Zaten yatkındılar. Birkaç günde dili çözdüler. Çok zor olmadı.

    Anadolu insanı olmak, kasaba hayatı… Filmde anlattıklarınız hiçbirimize uzak değil. Böyle bir hikâyeyi neden bir tiyatro sahnesinde değil de, sinema perdesinde anlatmak istediniz? Daha büyük bir kitleye ulaşmak için mi?

    Sinemadan teklif vardı aslında. İyi bir dönemdi istediğim. Hikâyeye onay veriyorlardı, bende sinemayı tercih ettim. Tiyatro benim ihtiyacım, oyuncu olarak eksikliğini çok hissediyorum. “Hücreler” adında yazılmış oyunum var, fırsat verilirse onu yapacağım.

    Röportajımız burada sona eriyor, son olarak sadibey.com okuyucularına ne söylemek istersiniz?

    Başka bir filmde görüşmek üzere… Teşekkürler.

    (26 Nisan 2010)

    İlayda Vurdum

    Cehennem (Yönetmen: Biray Dalkıran)

    Biray Dalkıran’ın yönettiği ve Ogün Kaptanoğlu, Tuğba Melis Türk, Pelin Ermiş ile Serhan Süsler’in oynadığı Cehennem, 01 Ekim 2010′da Medyavizyon Film dağıtımıyla Hayalet Filmevi – Fono Film – Oskar Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Yıllar önce engelli çocuklarından utanarak onu öldüren karı – koca… Küçük bir çocuk… Kocasını ünlü bir mankenle aldatan bir kadın… Fotoğrafçı bir koca… Ve insanın derisini kavuran Sekar… Fotoğrafçı, moda çekimi için eski bir mum fabrikasına gider. Filmin anlattığı hikâye, duvarlarda beliren mesajlar, aniden çıkan yangınlar, vahşice öldürülen insanlar ile gelişir ve sürpriz bir sonuca doğru ilerler.

    Cehennem (Yönetmen: Biray Dalkıran) yazısına devam et

    Şrek: Sonsuza Dek Mutlu’nun Bulmaca Görselleri Hazırlandı

    Mike Mitchell’in yönettiği ve Mike Myers, Eddie Murphy, Cameron Diaz ile Antonio Banderas’nun seslendirdiği animasyon film Şrek: Sonsuza Dek Mutlu (Shrek Forever After) filminin bulmaca görselleri hazırlandı.
    28 Mayıs 2010′da UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarılacak olan filmin konusu şöyle: Şrek, tatlı dilli işadamı Rumpelstiltskin ile imzaladığı anlaşmada dolandırılır. Uzak Ülke’nin çarpık alternatif versiyonunda yeşil canavarlar av malzemesi haline gelmiştir. Dostlarını ve gerçek aşkını kurtarmak Şrek’in bundan sonra atacağı adımlara bağlıdır.

    Şrek: Sonsuza Dek Mutlu’nun Bulmaca Görselleri Hazırlandı yazısına devam et