Günahların Kefareti Ödenecek

Konak
Yönetmen: Cem Akyoldaş
Senaryo: Mehmet Akif Turgut, Funda Çetin
Görüntü: Taylan Sancaktar
Oyuncular: Ogün Kaftanoğlu, Sevil Uyar, Paşhan Yılmazel, Damla Debre, Öykü Akay, Kerem Fırtına, Almeda Abazi,
Cihan Özdeniz
Yapım: Öykü Yapım (2009)

İçeriğiyle sağa yakın duran yönetmen Cem Akyoldaş’ın ‘Konak’ filmi, anlamsız replikleri yüzünden genç oyuncularının performansına yazık ediyor. Perdeyi kırmızıya boyayan bu film, atmosferi ve şiddet duygusuyla sinemamızdaki korku-şiddet türünün içinde kendine yer bulacak belki.

Film, milli yüzücü bir genç kızın dramıyla açılıyor. Bir an fragman izliyormuş duygusuna kapılan seyirci, ardından bu görüntülerin filmin hikâyesinin derinliğinde anlamı olduğunu anlıyor. Hikâye, Safranbolu’da bir konakta geçiyor. Altı üniversite öğrencisi, üçü kadın, üçü de erkek Safranbolu’nun tarihi yerlerini ödev için araştırmak için gelirler. Arabaları bozulur. Filmde tesadüf veya mantıksız dediğiniz bir şey, hikâyenin derinliğinde anlamını buluyor. Bu sürprizli, kanlı ve şiddet yüklü film, hiçbir günahın kefaretsiz kalmayacağını söylüyor. Suç, kanunlarla çözülemese de cezayı birileri verebilir diyor bu film. Sağ bakışın kıyılarında dolaşan “Konak”, gerçekten yer yer irkiltici ve inanılmaz kanlı bir film. Bu yapıtta belki de en büyük handikapsa diyaloglar. Gerçekten bazı replikler yer yer anlamsız ve gülünç olabiliyor. Yönetmen konuşmaların yarısını atsa bu filmin iyiliğine olurmuş. Sükût bazen altındır çünkü. Genç oyuncuların performansları anlamsız ve gereksiz konuşmalar yüzünden gerilere düşüyor. Sinemanın, kameramanın oyunculara verdiği müthiş fırsatlar var. Küçük bir mimik ve hareket bir dolu konuşmadan daha anlamlı olurdu. Bu film, eski zamanlardaki Yeşilçam filmlerindeki handikaplara düşüyor sık sık. Bir sanat yapıtı her şeyi açıklamak, söylemek ve göstermek zorunda değil ki. Filmin finalinin gerçekten sürprizli olduğunu belirtmeliyiz. Ama çok uzun tutulmuş ve ayrıntılara boğulmuş ne yazık ki. “Konak”, televizyon dizileriyle tanınan yönetmen Cem Akyoldaş’ın ilk uzun metrajlı film deneyimi ayrıca.

İç mekânda şiddet…

Filmde, yönetmenin iyi bir şey yapma çabası fark ediliyor ve bu çabaya saygı duyuyorsunuz. Diyalogları bir tarafa bıraktığınızda filmde yaratıcılık pırıltıları görebiliyorsunuz. Filmin büyük bir bölümünün bir gecede ve bir mekânda, konakta geçmesi iyi düşünülmüş. Filmdeki şiddet, gerçekten vahşice ve kanlar fışkırıyor. Sır perdeleri aralandıkça şiddetin dozu da çoğalıyor filmde. Hikâyedeki tüm gençler o günaha bir şekilde bulaşmış ve şimdi de günahlarının kefaretini ödüyorlar. Konak, hikâye gibi gizemli. Hemen kendini ele vermiyor. Hem konağı ve hem de karakterleri usul usul seyircisine sunan yönetmen, seyircisini şiddet ve korkunun içerisinde bırakıyor. Teknik ve yapım imkânları geliştikçe sinemamızda türlerin çoğalması heyecan verici. Son birkaç yıldır sinemamızda korku, gizem ve şiddet ağırlıklı filmler yavaş da olsa perdelere düşmeye başladı. Ama sinema tarihimizde korku türü denenmişti. Aydın Arakon’un 1949 yapımı “Çığlık”, Mehmet Muhtar’ın 1953 yapımı “Drakula İstanbul’da”, Orhan Erçin’in 1954 yapımı “Ölüm Saati” gibi korku-gerilim-şiddet filmlerimiz vardı geçmişte. Günümüzdeyse Kutluğ Ataman’ın 1994 yapımı “Karanlık Sular”, Taylan kardeşlerin 2003 yapımı “Okul” ve 2006 yapımı “Küçük Kıyamet”, Hasan Karacadağ’ın 2005 yapımı “D@bbe”, Biray Dalkıran’ın 2006 yapımı “Araf”, Alper Mestçi’nin 2007 yapımı “Musallat” gibi öne çıkan korku-gerilim-şiddet filmleri var. Bu tür yavaş yavaş kendi yönetmenlerini ortaya çıkartıyor ve belki de, Uzakdoğu sinemalarındaki gibi olmasa da, sinemada kendine has korku filmleri ortaya koyacaklar. Yönetmen Akyoldaş’ın “Konak” filminde iç mekânlar bir karakter gibi yansıyor perdeye. Konağın içindeki ışık düzenlemeleri de korku sinemasının tadı veriyor seyirciye. Kamera kullanımları da çarpıcı. Seyircisini atmosferinin içerisine alabiliyor yönetmen. Kan gölüne dönüşen bu filmde makyajların da iyi olduğunu belirtmeliyiz. Yönetmen, son jenerikte hem bir klibi hem de kamera arkasını sunmak istemiş seyircisine, belirtelim.

(27 Ekim 2009)

Ali Erden

sinerden@hotmail.com

Ankara İtalyan Kültür Merkezi’nde Kaleidoscopeurope

Ankara İtalyan Kültür Merkezi liderliğinde ve koordinatörlüğünde KaleidoscopEurope Projesi gerçekleştiriliyor. Türkiye-AB Sivil Toplum Diyaloğu “Kültür Köprüleri” Programı çerçevesinde Avrupa Birliği tarafından finanse edilen KaleidoscopEurope Projesi kapsamında Seth’in Otranto’ya Seyahati adlı belgesel film ve kitap Ekim ayında İstanbul ve Ankara’da sanatseverlerle buluşuyor. Türkiye ve Avrupa’dan birçok kurum tarafından desteklenen projenin ana amacı, sürdürülebilir bir diyalog ortamı yaratarak kültürel aktörler arasında güvenilir işbirlikleri oluşturmak.

  • Basın Bülteni: Türkçe / İngilizce
  • Görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ankara İtalyan Kültür Merkezi’nde Kaleidoscopeurope yazısına devam et
  • Ses, Filminin Çekimleri Başladı

    Yapımcılığını Bir Film’in, ortak yapımcılığını Mars Prodüksiyon’un üstlendiği gerilim-korku türündeki Ses’in çekimleri 19 Ekim’de İstanbul’da başladı. Başrollerinde Selma Ergeç, Mehmet Günsür, Işık Yenersu, Eylem Yıldız’ın bulunduğu filmde Serra Yılmaz, Hakan Karahan ve Tayanç Ayaydın gibi isimler de konuk oyuncu olarak rol alıyorlar. 9, Anlat İstanbul, Ara ve Gölgesizler’e imza atmış olan Ümit Ünal’ın yönetmenliğini üstlendiği filmin senaryosu ise Anne Tut Elimi ve Büyük Deniz Yükseliyor adlı romanlarından tanıdığımız sinema yazarı Uygar Şirin’e ait.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • .jpg formatlı basın bültenine haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ses, Filminin Çekimleri Başladı yazısına devam et
  • Efsanevi Yönetmen Francis Ford Coppola’dan Sinema Öğrencilerine Sinema, Sanat ve Hayat Dersi

    TÜRSAK Vakfı ve Pinema Film işbirliğiyle ülkemize ikinci kez gelen Francis Ford Coppola, 19 Ekim Pazartesi günü Sait Halim Paşa Yalısı’nda düzenlenen “Francis Ford Coppola Gözüyle Dünya Sineması” başlıklı panelde, çeşitli üniversitelerin Sinema-TV ve İletişim bölümlerinde öğrenim gören 130 öğrenciyle bir araya geldi ve sinema sanatının geleceği hakkındaki düşüncelerini ve öngörülerini paylaştığı, 2,5 saate yayılan keyifli bir sohbete katıldı. Coppola, Öğrencilerin yönelttikleri soruları yanıtlayan ve günümüz sinemasıyla ilgili açıklamalar yapan Coppola panel sonrasında genç sinemacılarla fotoğraf çektirdi.

  • Basın Bülteni
  • Panel fotoğrafları için tıklayınız.
  • Francis Ford Coppola fotoğrafları için tıklayınız.
  • İki Dil Bir Bavul’a Çifte Ödül

    23 Ekim Cuma günü vizyona girecek İki Dil Bir Bavul, haftasonunu iki önemli ödül haberiyle karşıladı. 46. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde bu yıl ilk kez verilen “En İyi İlk Film Ödülü” Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy’ün yönettiği İki Dil Bir Bavul’a gitti. Özgür Doğan ödül töreninde yalnızdı, zira filmin diğer yönetmeni Orhan Eskiköy aynı saatlerde Uluslararası Ortadoğu Film Festivali’nin ödül törenine katılmak için Abu Dhabi’deydi. Film, belgesel jürisi tarafından En İyi Ortadoğu Belgeseli seçildi ve Siyah İnci Ödülü’nü kazandı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • İpek Yolu Film Festivali, “Ücretsiz Sinema Kursları”na Kayıtlar Başladı

    Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği ve 14 – 22 Kasım 2009 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 4. Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali’nin en renkli etkinliklerinden “Ücretsiz Sinema Kursları”na başvurular başladı. Yönetmenlik, yapımcılık, oyunculuk gibi sinema sanatının tüm alanlarında sanatçıları, akademisyenleri ve sektörün önde gelen isimlerini sinemaseverlerle buluşturan ve Bursa’da festival kültürünün oluşumuna katkı sağlayan kurslar, bu yıl geçtiğimiz yıllardan daha yoğun bir programla Tayyare Kültür Merkezi’nde eğitimlere devam edecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.