Fassbinder’den Korku Ruhu Kemirir, Alman Kültür Merkezi’nde Gösteriliyor

Ünlü Alman yönetmen Rainer Werner Fassbinder’ın Korku Ruhu Kemirir adlı filmi 09 Ekim, Cuma günü 19:00’da Alman Kültür Merkezi’nde (Goethe Institut Istanbul) Almanca, Türkçe altyazılı ve ücretsiz olarak gösteriliyor. Brigitte Mira, El Hedi Ben Salem, Barbara Valentin ve Irm Hermann gibi ünlü oyuncuların rol aldığı filmde yabancıların uğradığı bir meyhanede altmış yaşlarındaki dul Emmi Kurowski, kendisinden en az yirmi yaş küçük olan Fas’lı Ali’ye tutulur. Düğünü başkaları için bir skandal olur. Sadece dış baskılarla değil, iç sorunlarıyla da evliliği zora girer.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Fassbinder’den Korku Ruhu Kemirir, Alman Kültür Merkezi’nde Gösteriliyor yazısına devam et
  • Yeni Türkiye Sineması, Mithat Alam Film Merkezi’nde

    Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi yeni sezonda Yeni Türkiye Sineması’nın yaratıcılarını ağırlıyor. 2008 yılında yapılan ve dünya festivallerinden övgü ve ödüllerle dönen dört “yeni” film 05 – 09 Ekim tarihleri arasında izleyiciyle buluşuyor.
    Özcan Alper’in Sonbahar’ı, Hüseyin Karabey’in Gitmek’i, İnan Temelkuran’ın Made in Europe ve Seyfi Teoman’ın Tatil Kitabı hafta boyunca izleyiciyle buluşacak.
    08 Ekim 2009, Perşembe günü saat 18:00’de ise Hüseyin Karabey, Özcan Alper ve İnan Temelkuran’ın katılacağı Yeni Türkiye Sineması başlıklı panel yapılacak.

  • Web Sitesi
  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Yeni Türkiye Sineması, Mithat Alam Film Merkezi’nde yazısına devam et
  • Bir Yeşilçam Efsanesi Böyle Tarih Oldu

    1946’dan 2006’ya kadar tam 60 yıl boyunca Türk sinemasına, çoğu günümüzde artık birer klâsiğe dönüşmüş olan birbirinden güzel ve unutulmaz yapıtlar kazandıran Acar Film, Yeşilçam’daki yapısal dönüşüme en uzun süre direnen ‘star üretim şirketi’ oldu; ancak sonunda o da 2000’lerle birlikte değişen politik, ekonomik, estetik ve toplumsal standartlar karşısında pes ederek tarihe karıştı.

    Sinema tarihimizin en müstesna filmleri ve yıldızlarına yarım yüzyılı aşkın bir süre ev sahipliği yapan bu efsanevî şirketin Mecidiyeköy’deki stüdyoları, yakın zamanda ‘alışveriş merkezi’ yapılmak üzere yerle bir edilmişti. Biz de bu yeni sürecin eşiğinde, tarihe kayıt düşmek üzere, çocukluğu ve gençliği bu stüdyolarda geçmiş ünlü görüntü yönetmeni Cem Sertesen ile birlikte ‘hafriyat’ı gezerek hatıraları yâdettik.

    Bundan yıllar önce, İtalyan yönetmen Giuseppe Tornatore’nin dünyanın dört bir köşesindeki sinema tutkunlarını gözyaşlarına boğan ünlü filmi “Cennet Sineması”nda gördüğüm hüzünlü bir sahneyi, yıllar geçip de kendi ülkemde, Türkiye’nin artık simgeye dönüşmüş en değerli film şirketlerinden birinin enkazında neredeyse birebir olarak yaşayacağımı hiç düşünemezdim.

    İzleyenlerin de hemen hatırlayacağı üzere, 1988 yapımı o müthiş filmde, öykünün ana kahramanı İtalyan film yapımcısı Salvatore “Toto” Di Vita, sinema makinistliği yapan kadim dostu Alfredo’nun cenazesine katılmak üzere, terk edişinden tam 20 yıl sonra yeniden köyüne döner. Katıldığı iç burucu cenaze töreninden sonra, onu ana ocağında ikinci bir duygusal darbe daha beklemektedir. Köyünün, adına “sinema” denilen o büyülü dünyayı kendisine ilk kez tanıtan, minicik bir çocukken loş salonunda yüzlerce film izlediği, sonrasında da dostu Alfredo’nun yardımıyla o filmleri makine dairesinden perdeye yansıtmayı öğrendiği biricik sinema salonu, “otopark yapılmak üzere” yıkılmaktadır. Çünkü artık devir değişmiş ve “video kaset çağı” başlamıştır; kimsenin film izlemek için karanlık salonlara doluşmadığı böyle bir zamanda da bu denli büyük bir araziyi atıl durumda tutmanın ticarî açıdan hiç bir anlamı kalmamıştır.

    Ve Salvatore, bir grup köy sakiniyle birlikte, hayatının odak noktası olan, kendisine mesleğini kazandıran o güzelim mekânın, çocukluğunun sığınağı “Cennet Sineması”nın merhametsiz dinamit ve balyoz darbeleri eşliğinde bir kaç dakika içinde yerle yeksân edilişini izler. Köyün tarihinde olduğu gibi onun hayatında da bir devir artık tamamen kapanmıştır.

    Biz de sinema ve televizyon sektöründen 15 yıllık has dostum, değerli görüntü yönetmeni Cem Sertesen (*) ile birlikte, yakın bir zamanda buna çok benzeyen bir hüzün kasırgasının içinde bulduk kendimizi… Bir tatil günü telefon açan Sertesen, “Biliyor musun, Acar Film’in Mecidiyeköy’deki stüdyolarını tamamen yıkmışlar” deyip, hemen ardından da şu teklifi yapıyordu:

    “Yakında oralara tamamen farklı bir takım binalar dikilecektir, bir kuşak sonra da Acar Film’in yerini tarif edebilen bir tek kişi bile kalmaz zaten… İster misin, bugün gidip şirketin arazisine son bir kez göz atalım, arşivimiz için bir iki de fotoğraf çekelim?”

    Acar Film’in benim hayatımdaki yeri bir sinemasever olarak çok önemli olmakla birlikte, aynı şirket, telefondaki dostum için hiç kuşkusuz ki bundan çok daha fazlasını ifade ediyordu. Çünkü, 1994 yılında yitirdiğimiz rahmetli babası Melih Sertesen, meslek hayatının büyük bir bölümünü Acar Film’de görüntü yönetmenliği yaparak geçirmiş, o çatının altında, her biri anılarımızda özel yerlere sahip olan (büyük bir bölümünü de hayat boyu dost kaldıkları gedikli yönetmeni Nejat Saydam ile birlikte çektikleri) 110 dolayında filme imza atmıştı. Hâliyle, Cem ağabey de baba mesleğinden hareketle, daha kısa pantolonla dolaştığı yıllardan itibaren kâh Tarık Akan’ın kâh Türkan Şoray’ın kucağında, bütün bir çocukluk ve gençlik yıllarını bu şirketin koridorlarında, stüdyolarında, bahçesinde geçirmişti.

    Kronik bir nostalji duygusu içinde yaşayan iki “demode” sinema adamı olarak, hemen atladık ve gittik Acar Film’den arta kalanları görmeye… İki saatte yakın gezdik hafriyattan arta kalan geniş bahçede…

    Bir bahçe düşünün ki sırf orada bile Türk sinemasının bir çok başyapıtının unutulmaz sahneleri çekilmişti. Cüneyt Arkın’ın, Ediz Hun’un, Murat Soydan’un ve Kartal Tibet’in “N’ayır, n’olamaz”larını duyar gibi olduk sinema arşivimiz için son hatıra karelerini alırken…

    Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve diğer Yeşilçam kraliçelerinin (Adalet Cimcoz ve Jeyan Mahfi Ayral destekli) histerik konuşmaları, “Şu anda öylesine mes’udum ki Ferit” lâkırtıları gelip geçti kulaklarımızın kenarlarından…

    60 yıllık bütün o hengâmeden, hatıralar demetinden geriye kalan tek somut şey ise bahçenin orasına burasına saçılmış durumdaki bazı 35 mm film rulolarıydı. Taşınma sırasında kıymetsiz görülüp bırakılan eski film şeritleri… Onları yerden avuç avuç toparlayıp soluk karelerini güneşe doğru tuttuğumuzda yine bir sürü tanıdık simâyla karşılaştık; bütün bir çocukluğumuz, gençliğimiz geçti gözlerimizin önünden…

    Hatıralar beynimizin kıvrımlarında usul usul yaşamaya devam etse bile, Türk sinemasının anıt şirketi Acar Film artık ne yazık ki yoktu.

    Gezimizi tamamladıktan sonra da yakınlardaki bir kafeteryaya gidip oturduk; tek kelime konuşmadan karşılıklı birer fincan çay içtik. Neden sonra, Cem Sertesen bir ara fincanını kaldırarak benimkine vurdu; adından da günün anlam ve önemini özetleyen şu cümleleri sarfetti:

    “Bu yıkımla birlikte klâsik Yeşilçam geleneği de artık bütünüyle sona ermiştir. O zaman ne diyelim bari, yeni Türk sinemasının şerefine!”

    Geçen zamana ve gelişen teknolojilere paralel olarak, hayatta eskiyen her şey gibi sinemanın da kaderi bu demek ki… Birileri miadını doldurup sahneden çekilirken, yerlerine sürekli başkaları geliyor ve döngü her seferinde yeni oyuncularla sürüp gidiyor.

    Türk sinemasına kazandırdığın bütün o yenilikler ve güzellikler için çok teşekkür Acar Film… Ve şimdilerde pek çok üyesi artık hayatta olmayan Acar Film yapım ekibi…

    *****

    Sinemaya Acar Film’de başlayan yıldızlar

    Acar Film, 60 yıllık tarihçesi boyunca Türk sinemasına düzinelerce aktör, aktrist, yönetmen ve senarist; yanı sıra da başta kameramanlar olmak üzere sinema sektörünün her aşamasına yüzlerce uzman teknik personel kazandırdı. İlk oyunculuk deneyimlerini bu şirketin platolarında yaşayan yıldızlardan ilk anda aklımıza gelen bir kaçı şöyle:

    (Aktristler) Hülya Koçyiğit, Gülşen Bubikoğlu, Necla Nazır, Ajda Pekkan, Oya Aydoğan, Esen Püsküllü, Neriman Köksal ve Deniz Gökçer / (Aktörler) Tarık Akan, Ediz Hun, Göksel Arsoy, Murat Soydan, Tanju Gürsu, Kadir Savun ve Yıldırım Önal…

    Bunun dışında, Yeşilçam’ın klâsik döneminde (1950-1980) sinema sektörünün içinde olup da yolu en az bir kez Acar Film stüdyolarına düşmemiş tek bir oyuncu bile yoktur.

    *****

    Acar Film ile çalışma rekoru ‘Sultan’da

    Türk sinemasının gelmiş geçmiş en popüler ve de çalışkan kadın oyuncusu, nâmı diğer “Sultan” Türkan Şoray, Acar Film stüdyolarında görev almış aktristler arasında açık ara rekortmen bir konumda bulunuyor.

    Şoray, sinema setlerine ilk adımını attığı 1960 yılından, Acar Film’in yapımcılık faaliyetine son verdiği 1978 yılına kadar, bu şirketin çatısı altında 40’ı aşkın başrol üstlendi. Söz konusu filmlerin 1968’den sonra çekilenleri renkli olup, bunların önemli bir bölümünde de yönetmenliği Nejat Saydam, görüntü yönetmenliğini ise Melih Sertesen gerçekleştiriyordu. Ki sinemamızın bu unutulmaz ikilisi, birlikte çektikleri 60 filmle sonradan kendi alanlarında da bir başka önemli rekorun sahibi oldular.

    *****

    Acar Film’in ürettiği yapıtlar şimdi nerede?

    Acar Film, şirketin kurulduğu 1946 yılında çekilen “Gençlik Günahı”ndan (Yönetmen: Şadan Kamil) 1978’deki “Deli Şahin”e (Yönetmen: Nejat Saydam) kadar, aktif üretimde olduğu 32 yıl boyunca toplam 96 uzun metrajlı film gerçekleştirdi. Ki bu rakama, şirketin platolarında çekilen hiç bir reklâm-tanıtım filmi, belgesel ya da kısa metraj dahil değil…

    Öte yandan, Acar Film’de, prodüksiyonu A’dan Z’ye üstlenilen 96 filmin yanı sıra, 60 yıllık hizmet süresi boyunca başka yapımcı şirketlere ait binlerce filmin de seslendirme, özel efekt, banyo, 35 mm kopya çoğaltım ve benzeri teknik işlemleri gerçekleştirildi.

    1980’lerden sonra bir daha film yapımıyla ilgilenmeyen, yalnızca platolarını ve teknik ekipmanlarını kiraya vererek sektörde pasif bir rol üstlenmeyi yeğleyen şirketin son kuşak yöneticileri, 2000’lerin başlarında, arşivdeki bu 96 uzun metrajlı filmin telif hakları için Show TV yönetimiyle masaya oturdular. Yapılan uzun pazarlıkların ardından, Acar Film’in bütün arşivi, hem negatif hem de pozitif kopyalarıyla birlikte 2001 yılında Show TV’ye satıldı. Günümüzde Show TV ekranlarında neredeyse her gün izlediğimiz klâsik dönem Yeşilçam melodramlarının büyükçe bir bölümü işte o eşsiz arşive aittir.

    Acar Film’in mekân ve cihaz kiralama işini de terk ederek filmcilikten bütünüyle çekilme tarihi ise 30 Haziran 2005… Şirketin Mecidiyeköy’ün en işlek noktasında bulunan genel merkezi ve çekim platoları, arazinin Polat İnşaat’a satışından kısa bir süre sonra, aylarca süren zahmetli bir hafriyat çalışmasıyla yıkıldı. Şimdilerde ise bu boş alanda çok büyük bir alışveriş merkezi yapılacağı söyleniyor.

    *****

    ‘Efsane şirket’ten gişe rekorları kırmış bazı unutulmaz filmler

    “İstanbul’un Fethi”, 1951 / Yönetmen: Aydın Arakon
    “Çiçekçi Kız”, 1965 / Yönetmen: Nejat Saydam
    “Buzlar Çözülmeden”, 1965 / Yönetmen: Nejat Saydam
    “Alparslan’ın Fedaisi Alpago”, 1967 / Yönetmen: Nejat Saydam
    “Sarmaşık Gülleri”, 1968 / Yönetmen: Nejat Saydam
    “Buruk Acı”, 1969 / Yönetmen: Nejat Saydam
    “Bülbül Yuvası”, 1970 / Yönetmen: Nejat Saydam
    “Aşk Hikâyesi”, 1971 / Yönetmen: Nejat Saydam
    “Mavi Eşarp”, 1971 / Yönetmen: Nejat Saydam
    “Vukuat Var”, 1972 / Yönetmen: Nejat Saydam
    “Dinmeyen Sızı”, 1972 / Yönetmen: Nejat Saydam
    “Sokaklardan Bir Kız”, 1974 / Yönetmen: Nejat Saydam
    -1959-1969 yılları arasında çekilen “Fosforlu Cevriye” serisinin tamamı

    Eksiksiz ve ayrıntılı bir liste için bkz:

    http://www.sinematurk.com/film.php?action=goToFirmPage&firmid=1003&ad=Acar%20Film

    *****

    Yeşilçam’a renkli film yapımını öğreten şirket

    Türkiye’de 35 mm renkli sinema filmi çekim çalışmaları ciddi anlamda ilk kez 1967 yılında başladı; ancak ülkede çekilen renkli filmleri lâyıkıyla yıkayabilecek bir laboratuar olmadığı için bu çabalar bir kaç yıl boyunca büyük zorluklarla karşılaştı.

    1967’de 7 filmle ilk adımlarını atan renkli negatif kullanımı, ertesi yıl çekilen 177 filmden 24’ünün renkli olmasıyla biraz daha ivme kazandı. Ancak, çekilen bütün bu filmler “Kısmen Renkli”ydi, yani (malzeme ve teknoloji kıtlığından dolayı) öykünün yönetmen tarafından önemsenen bazı bölümleri renkli çekilirken, büyük bir bölümü ise yine siyah-beyaz görüntüleniyordu. Bugün için oldukça anlaşılmaz görünen bu garip durum, o günlerde çekilen bu tür karma filmlerin afişlerine de “Kısmen Renkli” ibaresiyle yansımıştır.

    Renkli film alanındaki tecrübesizliği kıran ilk şirket, yine Acar Film oldu. Acar Film’in, Türkiye’de kaliteli renkli film çekilip banyo edilebilmesi ve kopyalarının da kalite kaybına uğramadan basılabilmesi için yurt dışına özel bir ekip gönderip fizibilite çalışması yaptıran vizyon sahibi kurucu patronu Murat Köseoğlu (1902 – 1977) büyük bir yatırım gerçekleştirerek ülkemize ilk renkli film banyo tanklarını ve kopya baskı araçlarını getirtti. Yeni ekipmanları ve yurt dışyında eğitim görmüş personeliyle ilk sınavını 1968 yılında “Sarmaşık Gülleri”yle veren şirket, aynı zamanda Türk sinema tarihine de afişlerine “Tamamen Renkli” ibaresini yazan ilk şirket olarak geçecekti.

    Acar Film, “Sarmaşık Gülleri”nden sonraki bütün filmlerini renkli olarak çekti; ki kullandığı 35 mm negatif hammadde ve laboratuar eczaları, faaliyetine son vermesine kadar daima Yeşilçam’da kullanılan en kaliteli malzemeler olarak anılacaktı.

    *****

    (*) Babası Melih Sertesen’in Acar Film adına 110 dolayında sinema filminin görüntü yönetmenliğini üstlenmesi nedeniyle, Cem Sertesen’in bütün çocukluğu ve gençliği de bu şirkette asistanlık yaparak geçti. Sertesen, halen NTV kanalında kamera servisi şefliğini yürütüyor; yanı sıra da çeşitli eğitim kurumlarında görüntü yönetmenliği üzerine dersler veriyor.

    Acar Film’in yıkılan stüdyosunun harita üzerindeki yeri için tıklayınız.

    (04 Ekim 2009)

    Ali Murat Güven
    Yenişafak Gazetesi Sinema Editörü

    [email protected]

    Altyazı Dergisi’nin Ekim Sayısı Bayilerde

    Altyazı Aylık Sinema Dergisi, 88. sayısının kapağına Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan’ın belgeseli İki Dil Bir Bavul’u taşıyor. Derginin büyük bir bölümü ise Yeni Dalga Akımı’nın 50. yıldönümüne ayrılmış durumda. Dosyada Altyazı yazarları, Alain Resnais’nin Hiroşima Sevgilim, François Truffaut’nun Çalıntı Öpücükler, Jean-Luc Godard’ın Vivre sa Vie ve Agnès Varda’nın Yersiz Yurtsuz gibi filmlerinde ‘Yeni Dalga Ruhu’ denen kavramı arıyorlar. Dergide Yukarı Bak, Ölümcül Tuzak, Blood: Son Vampir, Günışığı Temizleme Şirketi, Pontypool: Öldüren Kelimeler, Hayatın Tuzu, Tıkanma, Donmuş Irmak hakkındaki yazılar da ilgi çekiyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altyazı Dergisi’nin Ekim Sayısı Bayilerde yazısına devam et
  • Rio de Janeiro Film Festivali’nde Türk Filmleri Rüzgârı

    24 Eylül – 08 Ekim tarihleri arasında düzenlenen, Latin Amerika’nın en büyük film festivali Festival de Rio’da Türk filmlerine özel bir bölüm ayrıldı. Rio de Janeiro Film Festivali’nde son dönemin en önemli Türk filmlerinden bazıları seyirciyle buluşacak. Tümü festivallerde önemli ödüller kazanmış olan filmler arasında, Reha Erdem’in yönettiği Hayat Var, Semih Kaplanoğlu’nun yönettiği Süt, Yeşim Ustaoğlu’nun yönettiği Pandora’nın Kutusu, Ben Hopkins’in yönettiği Pazar: Bir Ticaret Masalı, Atalay Taşdiken’in yönettiği Kız Kardeşim – Mommo ve halen sinemalarda gösterimde olan Pelin Esmer’in yönettiği 11’e 10 Kala var.

    Filmekimi’nde Program Değişikliği

    İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından 17 – 25 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Filmekimi’nde gösterileceği duyurulan Ethan ve Joel Coen’in yönettiği Ciddi Bir Adam / A Serious Man adlı film, kopyasındaki teknik bir sorun nedeniyle programdan çıkarıldı. Bu filmin yerine, Filmekimi Galaları kapsamında gösterilecek üç filme ek seans konuldu. Bu üç filmin biletleri de Gala fiyatı olan 15 TL’den satılacak. Filmekimi biletleri 03 Ekim Cumartesi günü Biletix satış sistemi ve Emek Sineması gişelerinden satışa çıkıyor.

  • Basın Bülteni
  • Filmekimi hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Filmekimi’nde Program Değişikliği yazısına devam et
  • Cinemania “Kutsal Damacana 2″nin Setinde

    Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu sinema programı Cinemania bu hafta Kutsal Damacana 2: Kurt Adam’ın setinde. Ömür Gedik’in konukları ise filmin başrol oyuncuları Şafak Sezer ve Mustafa Üstündağ. Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda vizyona yeni giren filmler, en iyi beş Şafak Sezer filmi, Yeşilçam’ın Yaprakları köşesi ve çarpıcı sinema haberleri, vs. yer alıyor. Ömür Gedik’le Cinemania her Cumartesi Kanal D’de!

  • Basın Bülteni
  • Fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinemania “Kutsal Damacana 2″nin Setinde yazısına devam et
  • İncir Çekirdeği

    Selda Çiçek’in yönettiği ve Özgü Namal, Derya Durmaz, Sevinç Erol ile Nalân Başaran’ın oynadığı İncir Çekirdeği, 06 Kasım 2009’da Özen Film dağıtımıyla Çiçek Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Gittikleri piknikte Delal, ağabeyi Celil’in komşu kızı Heda’dan etkilendiği fark edince onları başbaşa bırakır. Ancak, Celil ve genç kız dolaşırken bastıkları mayınla hayatlarını kaybederler. Delal vicdan azabına dayanamaz ve intihar eder. Yedi yıl sonra Heda, ablasının kocası ile evlendirilmiştir. Ancak kocası gecelerini sevgilisi Defne ile geçirmektedir. Heda’nın annesi Cemile’nin bunalımı gittikçe büyümektedir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • sadibey.com yazarlarının eleştirileri ve diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İncir Çekirdeği yazısına devam et
  • İsmail Necmi, Hamburg Uluslararası Film Festivali’nde

    İsmail Necmi’nin Contemporary İstanbul ana sponsorluğunda gerçekleştirdiği Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? / Should I Really Do It?, adlı ilk uzun metrajlı filmi, Hamburg Uluslararası Film Festivali’nde resmi seçki, Agenda 09 bölümünde gösteriliyor. Filminin Eylül başındaki Toronto Uluslararası Film Festivali – Discovery Seçkisi’ndeki gösterimlerinin hemen ardından Reykjavik Uluslararası Film Festivali’nde Uluslararası Yarışmada yer alan İsmail Necmi, Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? / Should I Really Do It?’in Hamburg Uluslararası Film Festivali’ndeki gösterimlerinde de hazır bulunacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival Web Sitesi
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sonbahar, Avrupa Film Akademisi Ödülleri’ne Aday Gösterildi

    Yönetmenliğini Özcan Alper’in gerçekleştirdiği Sonbahar filmi European Film Academy (EFA) / Avrupa Film Akademisi ödüllerinden ilk filmlerin yarıştığı European Discovery Ödülü’ne aday gösterildi. İlk uzun metrajlı filmini gerçekleştiren geleceğin genç yönetmenine verilecek olan ödüle aday gösterilen filmler geçtiğimiz hafta 24 Eylül 2009’da başlayan 5. Zürih Film Festivali’nde açıklandı. Yarışan beş filmden biri olan Sonbahar, Avrupa Film Akademisi’ne üye 2000 kişi tarafından izlenecek ve 12 Aralık 2009’da Almanya’nın Ruhr bölgesinde düzenlecek 22. Avrupa Film Ödülleri töreninde oylanacak.

  • Basın Bülteni
  • EFA Ödülleri Web Sitesi
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yasak Bölge 9

    Neill Blomkamp’ın yönettiği ve Sharlto Copley, Jason Cope, Nathalie Boltt ile Sylvaine Strike’in oynadığı Yasak Bölge 9 (District 9), 06 Kasım 2009’da Medyavizyon Film dağıtımıyla r Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Gezegenlerinden kaçarak dünyaya sığınan uzaylıların yerleştirildiği bölgenin güvenliğini sağlayan özel şirket uzaylıların güçlü silâhlarını çalıştırabilmek için uzaylı DNA’sı arayışına girer. Uzaylılardan kendi DNA’sını değiştirmeye başlayan bir virüs kapan görevli Wikus, dünyanın en değerli adamı haline gelir. Dışlanan ve arkadaşsız kalan Wikus’un saklanabileceği tek bir yer kalmıştır: Yasak Bölge 9.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • sadibey.com yazarlarının eleştirileri ve diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Yasak Bölge 9 yazısına devam et