Bu Aşkın İhtimali Uzakta mı?

Uzak İhtimal
Yönetmen: Mahmut Fazıl Coşkun
Senaryo: İsmail Kılıçarslan-Tarık Tufan-Görkem Yeltan
Müzik: Rahman Altın
Görüntü: Refik Çakar
Oyuncular: Nadir Sarıbacak (Musa), Görkem Yeltan (Clara), Ersan Uysal (Yakup), Can Kolukısa, Murat Ergün
Yapım: Hokusfokus Film (2009)

İlk filmi “Uzak İhtimal”le etkileyici bir sinema anlatımına ulaşan yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun, farklı renklere, kültürlere ve dinlere saygılı ve hoşgörülü bakıyor. Yönetmen, filminin hiçbir anında, final dahil, melodramın çekici tuzaklarına düşmüyor.

1973 yılında doğan yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun, Amerika’da UCLA’da sinema eğitimi almış. Yönetmen, televizyonun ünlü tartışma programlarının yaratıcısı Ahmet Hakan Coşkun’un da kardeşi. Yönetmen, “Kısa’ca Ramazan: Domates Orucu Bozmaz” kısa filmini yaptı “Uzak İhtimal”e gelmeden önce. Vakti zamanı geldiğinde yönetmen, “Uzak İhtimal”in DVD’si çıktığında bu merak edilen kısa filmini de seçenekler arasına ekler, umarız. Yönetmen, bu ilk uzun filmi “Uzak İhtimal”le Krzysztof Kieslowski (Kristof Keşlovski okunuyor) ruhunun içinde dolaştırarak sıcaklığın içine alıyor seyircisini. Tüm karakterlerine ve dinlere saygıyla yaklaşan film, açık uçlu finaliyle iyi bir yönetmenin geldiğini de haberliyor. İyi yazılmış senaryonun kurgu dili de gerçekten çarpıcı. Bazı anlarda yönetmen, bir sonraki sahnenin konuşmalarını ve seslerini, bir önceki sahnenin sonunda vermeye başlıyor. Sanki zihinde yaşanıyormuş gibi. Ruhani bir şey bu. Yönetmen neredeyse her şeyi ölçüsünde kullanmış bu ilk filminde. Diyaloglarda ve karakterlerin yansıyışında bu fark ediliyor. Hem iç hem de dış mekânlar, görsel anlamda zengin ve estetik yansımış perdeye. Yönetmen filmini sinemaskop teknikle çekerek daha geniş gösterme fırsatını buluyor etkileyici mekânlarını. Müezzin Musa’nın kaldığı ev, filmin ruhunu da yansıtıyor. Evin içinde bir güven duygusu, sadelik ve sıcaklık yansıyor. Clara’nın evi de, eski zamanların azınlıklık devirlerini hissettiriyor. Ayrıca yönetmen, hem kiliseyi hem de camiyi aynı sıcaklıkla ve saygıyla yansıtabilmiş. Her dinin kendine göre ritüelleri var elbette.

Farklı renkler ne güzel…

İstanbul’a resmi tayini çıkan Ankaralı Musa, müezzin olarak Tophane’deki camiye geliyor. Caminin eski müezzinin daha önce oturduğu Galata’daki daireye yerleşiyor Musa. Aynı katta, yaşlı ve hasta bir rahibeyle dairede yaşayan Clara’yla yavaş yavaş iletişim de kuruyor Musa. Haç’lı kolyesini düşüren Clara’yı takip eden Musa, Clara’nın Hıristiyan olduğunu anlıyor. Sonra ayin sırasında Katolik kilisesine gidiyor. Orada sahaf Yakup’la tanışan Musa’nın sıradan ve renksiz geçebilecek hayatına bir canlılık getiriyor bu tanışma. Yaşlı Yakup’a Osmanlı çevirileri için yardımcı olan Musa’nın başı bir akrabasıyla derde giriyor, ama Yakup onu bu sıkıntısından kurtarıyor. Ve Musa, belki de hayatında ilk defa gerçek aşkı kalbinde hissetmeye de başlıyor. Clara, camiden sonra artan zamanını dolduruyor. Bu filmde küçük merak anları da var. Yönetmen, çok geçmeden bu küçük sırları seyircisine açıklıyor. Bu yüzden filmin giriş bölümü değer kazanıyor. Musa, fazla açılmadan şehri de tanımaya çalışıyor. Seyirciyi de o mekânların büyüsünün içine alıyor Musa. Yönetmen, hikâyesini çoğunlukla Musa’nın bakışıyla yansıtıyor. O anladığında seyirci de anlıyor. Bir de bu filmde Şile diye büyülü bir yer de armağan gibi perdeyi kuşatıyor. İstanbul’un hemen yanı başında. Sanki Portofino gibi. Sahaf Yakup’la dostluğu derinleşen Musa’nın aşkı da derinleşiyor. İçine kapanık olduğundan belki aşkını ifadelendiremiyor. Bu filmde, Yakup’un radyosu da önemli. 68 kuşağından Yakup, 94.9 Açık Radyo’da yayımlanan “Açık Gaste” programını da dinliyor sabahları. Guguk kuşunun gongunun vuruşundan sonra ud tınısı duyuluyor ve ardından her zamanki gibi Ömer Madra “merhaba kâinat” diyor. Mekânlar, müzikler, radyolar, aşklar, farklı kültürler, dinler ne güzel!.. Belki de bu filmin en iyi taraflarından biri, melodramın o çekici tuzaklarına düşmemesi ve insanın duygularını sömürmemesi.

Filmin başarılı kameramanı Refik Çakar, “Hatırla Sevgili” dizi filminin kameramanlarından biriydi. Önümüzdeki dönemlerde adını anacağımız kameramanlardan biri olma yolundaki Çakar, “Uzak İhtimal”le beraber bu yıl Cemal Şan’ın “Sonsuz” ve Cansel Elçin’in “Kampüste Çıplak Ayaklar” filmlerine de katkıda bulundu kameraman olarak. Bu film, Rotterdam Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülünü, 28. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde de “En İyi Yönetmen”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Senaryo” ödüllerini kazanmıştı. Musa’ya hayat veren Nadir Sarıbacak, ilk defa bu filmle görünüyor. Clara, Görkem Yeltan da filmlerde ve dizilerde oynamış. Mehmet Güreli’nin yönettiği 2008 yapımı “Gölge” filminde başrolde oynamıştı. Yeltan, “Uzak İhtimal”in senaryosunu da katkıda bulunmuş. Fonda duyulan viyolensel ve piyano tınıları da insana iyi geliyor. Filmin finalinden sonra bu aşkın “uzak ihtimal” olduğunu düşünenler olabilecek. Belki de öyledir. Rahibe olmak için trenle İtalya’ya giden Clara’nın arkasından bakan Musa, belki de iki muhteşem dost kazanıyor. Bu da her şeye değmez mi?

(07 Ekim 2009)

Ali Erden

sinerden@hotmail.com