Yarının Sinemacılarına Bugünden Destek

T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sinema öğrencilerini destekleme projesi olarak beş yıldır kesintisiz olarak sürdürülen ve Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) danışmanlığında gerçekleştirilen Geleceğin Sineması, sinema öğrencilerinin tasarladıkları kısa film projelerini hayata geçirebilmeleri için desteğini sürdürüyor. Projeye son başvuru tarihi 02 Aralık 2008 olarak açıklandı. Geleceğin Sineması 5’in jüri başkanlığını TÜRSAK Vakfı Başkanı Engin Yiğitgil üstlenirken, jüri üyeleri ise Muammer Brav, Can Dündar, Nejat Gökçe, Bergüzar Korel, Kemal Öktem, Özay Şendir ve Levent Üzümcü gibi tanınmış isimlerden oluşuyor.

TransAsya

Her hafta Haydarpaşa’dan hareket edip Tahran’a kadar giden TransAsya treninde yolculuğu konu edinen TransAsya belgeseli, 11. Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali kapsamında ilk kez İstanbul’daki izleyicisiyle buluşuyor.
Yönetmenliğini Bingöl Elmas’ın yaptığı TransAsya, 19 Kasım 2008 Çarşamba günü de saat 16:10’da Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Diğer haberlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    TransAsya yazısına devam et
  • 20. Ankara Uluslararası Film Festivali

    Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen Ankara Uluslararası Film Festivali, 12 – 22 Mart 2009 tarihleri arasında 20. kez sinemaseverlerle buluşacak. Festival kapsamında düzenlenen Ulusal Uzun Film Yarışması’nda, Türk sinemasına nitelikli ürünler kazandıran sinemacılara çeşitli dallarda toplam 16 ödül veriliyor. Ticari gösterim şansı olmayan kısa film, canlandırma ve belgesel dallarında düzenlenen yarışmalarla da bu türlerin izleyicisiyle buluşması sağlanıyor. Ulusal Kısa Film, Ulusal Belgesel Film ve Ulusal Uzun Film Yarışmaları için son başvuru tarihi 26 Aralık 2008.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer basın bültenleri, haberler ve yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    20. Ankara Uluslararası Film Festivali yazısına devam et
  • Bice’de Yemek, Ardından Sinema

    Haftasonlarının favorisi yemek ve sinema programı, İtalyan damak tadının en son örneklerini sunan Bice’de yaşanıyor. Keyifli bir yemeğin ardından Süzer Plaza’da film izleyebilirsiniz. Özel dekorasyonlu Tiyatro Maan’da en son oyunları izleyebilir, AFM Süzer Sinemaları’nın rahat koltuklarına gömülüp film izlemenin keyfine varabilirsiniz. Renkli, canlı ve şehir hayatının içinde yaratılan çekim merkezinde dolu dolu bir gün geçirebilirsiniz. İş sonrası happy hour içkileri, öğlen saatlerindki ekspres menüleri, İtalyan kahveleri ve kışa özel tatlıları ile misafirlerini bekleyen Bice, İtalyan severlere keyif dolu bir gün vaad ediyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bice’de Yemek, Ardından Sinema yazısına devam et
  • Deli Deli Olma

    Murat Saraçoğlu’nun yönettiği ve Tarık Akan, Şerif Sezer, Barış Üregül ile Deniz Arna’nın oynadığı Deli Deli Olma, 17 Nisan 2009′da Pinema Film dağıtımıyla Aydın Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    93 Harbi sonrasında Çar’ın Rusya’da yaşamasını istemediği Malakan kavminin bir kısmı Kars’a göçe zorlanmıştır. Göç edenler arasında Mişka’nın ailesi de vardır. Bir zamanlar köyün değirmenini işleten Mişka, modern makineler çıktıktan sonra maddi sıkıntıya düşmüştür. Köyün huysuz ve geçimsiz ihtiyarı Popuç, Mişka’dan nefret eder. Köylüler barışçı, yardımsever Mişka ile Popuç arasında kalmışlardır. İki yaşlı geçmişlerini sorgularlar.

    Deli Deli Olma yazısına devam et

    Öldür Beni

    Korhan Uğur’un yönettiği ve Burak Sarımola, Nihan Aslı Elmas, Erol Alpsoykan ile Aysan Sümercan’ın oynadığı Öldür Beni, 06 Şubat 2009′da Tiglon Film dağıtımıyla Saygın Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Ozan ve Atilla, TV programı yapan iki yakın arkadaştır. Bir gün Dikili’nin bir köyüne gelirler. Orada Emine Teyze’nin esrarengiz şerbetinden içen Ozan’ın hayatı tamamen değişir, ölümsüz olduğunu fark eder. Ancak şerbetin bir etkisi de içenlerin köyü asla terk edememesidir. Şerbetten içmeyen Atilla korkar ve köyden kaçıp gider, Ozan köyde yalnız başına kalır. Bu köyde herkes önceki hayatlarında yapamadıklarını yapmaya çalışmaktadır.

    Öldür Beni yazısına devam et

    Astoria Cinebonus Sinemaları’nda Her Salı Kadınlar Günü

    Astoria Cinebonus Sinemaları, kadınlara özel bir kampanya ile yine bir ilke imza atıyor. Her Salı, her yaştan kadınlara, tüm gün, tüm seanslarda % 50 indirim uyguluyor.
    Türkiye’nin en şık sineması, 10 salonlu ilk butik kompleks Astoria’da! Sinema, eğlence ve spor alanlarındaki hizmetlerini profesyonel bir yönetimle, alışılmışın dışında özgün projeler ortaya koyan Mars Entertainment Group, Cinebonus adı altında, Türkiye’deki 21. sinema kompleksini açtı.
    İstanbul’un 8. Cinebonus sineması, Astoria Alışveriş Merkezi’nde hizmet veriyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Astoria Cinebonus Sinemaları’nda Her Salı Kadınlar Günü yazısına devam et
  • Bunları Yazmak Gerek 8: Diziler Vatandaşlara, Fikir-Tartışma Programları Vampirlere…

    Türkiye’deki TV yayıncılığı, sanırım, Batı ülkelerinde -benim gördüklerim dışındakiler de dâhil- yok! “Dünyanın hiçbir yerinde” diyerek iddialı olamam ama Batı’da yok! Olmaz, olamaz! Burada kanalların başındaki müdürler de oralarda -bu zihniyetleriyle- iş bulamazlar zaten… Ülkemizde, tamamen bize özgü, ‘tuhafın tuhafı’ bir durum söz konusu; bu tuhaf durum sürüp gittiğine göre vatandaşlarımız tuhaf demek ki. Yoksa kim güneşin batışından gece yarılarına kadar, 30 saniyede anlatabileceği şeyi en az 3 dakikaya yayan ve içinde kendini oyuncu zanneden birbirinin karbon kopyası genç kızlarla adamların olduğu, dizi denen görüntüleri izlesin? Sabır taşı olsa çatlar, kalp dayanmaz iflâs eder. Sanırım, bize okullarda ‘pahalı, merak uyandırıcı, etkili’ diye öğretilen TV reklâmlarının, dizi denen görüntülerin aralarında ‘ucuz, bildik, eğlendirici’ olarak bol bol yayımlanması da dâhil, iki saati bulan ve bazen de geçen bir sürede, hane halkı rutin işlerini yaparken arada izliyor, bolca da dinliyor! Ha, durum tersi ise, yani iki saat küsur gözünü kırpmadan izliyorsa, durum ekonomik krizden de vahim demektir.

    TV dizilerinin ‘kitabını yazmış’ ve dünyaya ihraç etmiş ABD’de, bir bölümün kaç dakika olacağı, tadın nasıl damaklarda bırakılacağı saptanmış. Dramlarda ortalama 45 dakika, güldürülerde (sit-com) 45 dakikanın yarısı! Bu kadar basit! Böylece TV dizilerinin bir numaralı egemenleri senaryo yazarları da bugünkü güçlerine erişmişler (bkz. senaryo yazarları grevi ve başarıları); Türkiye’deki senaryo yazarlarının sorunu olan ve bu yüzden sinemamızda da ciddi sıkıntılara yol açan ‘dramatik kurgu’ / ‘komedi zamanlaması ‘ konusunda ışık hızıyla yol almışlar. Eğer Türk TV dizilerinde de bu süre uzunluğu konusu devam ederse, senaryo yazarlığı mesleği ilerleyeceğine geriye gidecektir. Çünkü iyi dizi senaryosu yazarı, ‘kısa sürede, en fazla olay ve olguyu, en anlaşılabilir ve dikkat çekici şekilde yazabilen’dir.

    Neden bu dizi meselesini yazdım; pek mi meraklıyım… Hayır! Benim izlediğim programların, yani fikir-tartışma programlarının, örneğin Siyaset Meydanı’nın, 32.Gün’ün, Abbas Güçlü ile Genç Bakış’ın karşısında, bu dizilerin yüzünden uyuyakalıyorum da ondan! Çünkü bitmek bilmez diziler yüzünden gece yarısından sonra seyirci karşısına çıkabiliyorlar. İstanbul’da yaşayan biri için bu programları izlemek ve sabah sağlıklı biçimde işe gitmek imkânsızdır! Hafta sonu programları da değiller üstelik ertesi gün tatil olsun. Çok açık ortadadır ki, özellikle çalışan kesim tarafından izlenmesi istenmemektedir. O zaman kaldırın tümüyle, rahatlayın hanımlar, beyler. İstanbul vampirlerinin tabutlarından kalkıp ava çıktıkları saatlerde fikir-tartışma programlarını devreye sokmak, insanlarla alay etmektir. Belli ki, gözünüzü ‘rating’/kâr bürümüş. Evinde ölçüm cihazı olan birkaç bin kişi hepimizi esir etti yahu; ben mecbur muyum bu programları izlemek için saatlerce beklemeye? Bu ne biçim ulusal TV yayıncılığı? Zaten sinema filmlerinin canı yakılıyor sürekli, kesilmedik film neredeyse yok! Hadi, filmleri RTÜK yasası sayesinde kesiyorsunuz, bu programları vampirlerin avlanma saatlerinde yayımlamanızı RTÜK emretmiyor ya!

    Peki, televizyon yazarları ne iş yapar? Sinema sanatının başyapıtları kesilip biçilirken, fikir-tartışma programları kimsenin izleyemeyeceği, isteyenlerin de ancak göz kapaklarını açıp seloteyple yukarı-aşağı yapıştırırsa bakabileceği saatlerde yayımlanırken, TV yazarları ne yazar, ne çizerler? Yazıyorlarsa, hiç mi etkileri yoktur? Yoksa patronun kanalını övüp durmak dışında bu konular onları ilgilendirmemekte midir?

    Geçen hafta, gece yarısından sonra yayıma verilen Siyaset Meydanı’nı, yorgunluktan sonuna dek izleyemediğim için yazmaya karar verdim. Dilerim, bu durumun müsebbibi TV yöneticileri uyurlarken, pencerelerinden içeriye birer vampir süzülür!

    (24 Kasım 2008)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]