Sinetek Avrupa Şubat 2008 Gösterimleri

Ankara Sinema Kültürü Derneği tarafından, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Radyo ODTÜ‘nün katkılarıyla gerçekleştirilen Sinetek Avrupa film gösterimleri Şubat ayında yine birbirinden güzel filmlerle devam ediyor. Ülkemizin yıla yayılmış tek film festivali olma özelliğini sürdüren etkinlik kapsamında her Perşembe günü saat 19:30’da Ankara Ankapol Sineması‘nda nitelikli bir Avrupa filmi 35 mm ve Türkçe altyazılı olarak sinemaseverlerle buluşuyor. Etkinlikte bu ay, Batı Rüzgarı (Poniente), Aşk vs. (Love etc.), Zor Zamanlar (Hard Times), Swing adlı filmler gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Geniş bilgi ve fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sinetek Avrupa Şubat 2008 Gösterimleri yazısına devam et
  • 15 Şubat 2008 Haftası

    “120”, bu ülkenin, üzerinde yaşayan insanlarla varlığını sürdürebilmesi için tereddüt etmeden ölüme giden evlatlarını anmak, anımsatmak, tarihsel bilinci geliştirmek yönünde doğru-gerekli bir film, yüreklere oturan bir toplumsal-bireysel drama ancak sinema olarak yarı yarıya olmuş: Filmin ana olayı ikinci yarıya sıkıştırılarak güdük kalmış/cılızlaşmış, hamaset nutukları fazla kaçmış, kostümler de eskitilmemiş; buna karşın görüntü yönetimi, oyuncular, müzik kalıcı ve etkili!

    “Canavar”a giderseniz eğer, uyaralım, saldırıya uğrayan şehirden çıkmanız zor olacak, büyük olasılıkla öleceksiniz: Yanlış okumadınız, siz, bilet alıp içeriye giren siz!

    “Kan Dökülecek”, 20. yüzyılın başında, zengin bir petrol kasabasının egemeni, hırslı, alçak, zeki, kazancıyla arasına giren herkesi öldürebilecek çılgınlıkta patron ile dar görüşlü insanları soyut kavramlarla yönlendirip, ateşlendiren genç rahibin temsil ettiği iki insanın, yani, bir kapitalist ile bir din adamı prototipin ‘ruhsal anatomisi’: Tek iktidarın para olduğu bu dünyanın ‘neden böyle olduğu’nu düşünmeniz için bir fırsat ve her anlamda, gerçek bir sinema yapıtı.

    “Not: Seni Seviyorum”, birinin kaybı sonrası diğerinin o olmadan da kendini keşif yolculuğuna çıkabileceğini cazip oyuncularla anlatan, tam bir 14 Şubat hikâyesi: Âşık evli çiftlerin el ele seyredebilecekleri ‘iyi hisset!’ filmi de denebilir.

    “Örtülü Gerçek”, ‘kirli’ Irak işgalinde ABD askerlerinin işlediği bir tecavüz ve cinayet olayından yola çıkarak kurgulanan bir görsel belge; üzerinde ‘gereken düzeltmeler’ yapılmayan gerçekleri, yani, insan olana acı veren gerçekleri dikkate sunan bir sorumlu sinema örneği: Şaşıracak, dehşete kapılacak, üzülecek, ‘savaş baronları’nı lânetleyeceksiniz!

    “Sweeney Todd: Fleet Sokağının Şeytan Berberi”, 19. yüzyılın ortalarındaki kasvetli Londra’da intikamın soğuk ve yoğun kırmızısını tatmak isteyenler için, trajedi ile ‘kara mizahı’ birleştiren müzikal: Ama unutmayın, intikamla ruhu doyurmanın bedeli her zaman vardır!

    “Şeytan Duymadan Önce”, açgözlülüğün yok ediciliğine ama daha önemlisi, metropol insanlarının ‘şefkat açlığı’na dair bir acı öykü: Yüksek binaların üst katlarındaki bir dairede damarınızdan yapılan uyuşturucu ile ‘kaybolduğunuz’ saatleri yaşıyor musunuz sizde?

    “Taze Gelin Şaşkın Damat”, erkek ve kadının, tanıştıktan sonra, bazen aylar, bazen de yıllar süren evlilik kararı alma/evlenme sürecini birkaç güne sıkıştırıyor; aileler, arkadaşlar ve etraftakilerin bilinen ‘yapay-iyi hallerini’ de tersine çevirerek keyif veren bir mizah sunuyor: İtiraz etmeyiniz, her alışılmış yöntemi izleyerek evlenen mutlu mu oldu yani?

    (13 Şubat 2008)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]

    Orhan Aksoy / Sırrı Gültekin

    Bir Orhan Aksoy veya Sırrı Gültekin filmini -sinemada- seyrettiniz mi hiç? Aksoy son filmini 1994 de, Gültekin ise 1993’de çekmişti; bunun için bu sorunun cevabı olumlu olmayabilir.

    Gültekin, ilk kez 1939’da Bakırköy Halkevi’nde sahneye çıktı, sonra Şehir Tiyatroları, 1949’dan sonra da “oyuncu” olarak sinemada çalışmaya başladı, 1953’de Aramızda Yaşayamazsın ile yönetmenliğe başladı. Ama ben Damat Beyefendi (1962), Biz İnsan Değil miyiz (1961) ve Öfke Dağları Sardı’yı (1965) ön plâna çıkartıyorum. İkincisi ve üçüncüsü Gültekin tarafından sonraları değişik adlarla yeniden çekildi. Gültekin’in diğer birçok yönetmenin yaptığı gibi filmlerini tekrar çekme yöntemi bu filmlerle sınırlı değil. 1953-1993 arasında 124 film çekti Gültekin sinema filmi olarak, dediğimiz gibi bunlar içinde tekrar filmleri de var, ayrıca TV ve video filmleri de. Damat Beyefendi, yılların tiyatro ve sinema oyuncusu Salih Tozan için yazılmış bir senaryo (Sadık Şendil) ile çekilmiş ve başrolünü oynadığı tek (ve ilk) film olarak ilginç bir özellik taşır. Gültekin, Yeşilçam’ın tüm kalıplarını kullanan filmlerinde, düz, sade sinema dili ile orta kuşak yönetmenlerinin içinde en verimlilerindendir. Ayrıca sinemamıza getirdiği yeni oyuncular ile de değişik bir konumdadır, bu oyuncular arasında Göksel Arsoy, Mahir Özerdem, Kenan Pars, Oya Tarı, Adnan Şenses gibi isimler sayılabilir. (Bazılarını duymamış olabilirsiniz, bir kısmı uzun, bir kısmı kısa süre ile oyunculuk yapmıştır) Bu isimlere favori oyuncuları Gönül Yazar’ı, Münir Özkul’u, Özdemir Han’ı, Öztürk Serengil’i de eklemek gerekir. Televizyon için yaptığı İbişin Rüyası’nda tiyatromuzun ustalarından Naşit Özcan’in yaşamı üzerine Tarık Buğra’nın yazdığı romandan yola çıkar. ’93’de son filmini çeken Gültekin daha sonraları sektör içi faaliyetlerde bulunmuş, FİLM-SAN başkanlığı yapmıştır.

    Aksoy, Şıpsevdi ile 1963’de başlıyor, yönetmenliğe, geçmişinde sinema makinistliği’nden başlayarak uzun bir serüven var. (Şıpsevdi Ajda Pekkan’ın da ilk filmdir, aynı zamanda) Aksoy benim aklıma hep Bomba Gibi Kız (1964) ile gelir. Gilda (1946) filminin bir uyarlaması olan filmde, Rita Hayworth’u Türkan Şoray, Gleen Ford’u İzzet Günay oynuyordu, Ford’un Hayworth’da attığı, popüler sinema tarihine geçmiş “ünlü” tokat sahnesi Aksoy’un filminde var mı idi, net olarak hatırlayamıyorum ama Aksoy’un filmografisinde benim için hep ön plânda olacak. Vurun Kahpeye’nin (1964) üç uyarlamasından -en tutarlılarından birini- çekmesi yanında, ilki bir ikinci versiyon olan popüler roman uyarlaması Kezban (1968) ve devam filmleri Kezban Roma’da ve Kezban Paris’te’yi çekti. Bu filmlerle sinemamızdaki sayılı cinemascope filmlerede imza atmış olan Aksoy, Gültekin gibi kimi şarkıcılı filmlerinde yeni şarkıcı /oyuncular da getirdi sinemamıza, Kederli Günlerim’de (1967) Behiye Aksoy ve Renkli Dünya’da (1980) Erol Evgin gibi. (Gerçi Evgin daha öncede beyazperdede görülmüştü: Meryem ve Oğulları / Seden – 1977) Popüler romanların -çoğu ikinci versiyon olmak üzere – Hıçkırık (1965), Samanyolu (1967) yeni çevrimlerini yaparken artık, filmlerimizde “renk”lenmişti. Romantik filmlerin yönetmeni olarak bilinirken, 1972’de Alın Yazısı ile bu tarzdan biraz uzaklaştı, bu uzaklaşma araya giren başka filmlerden sonra İstanbul 79 (1979) ile devam etti. 1994’de son filmini çekerken 87. filmini çekiyordu. 1990’da çektiği sondan üçüncü filminde bir Sabahattin Ali uyarlaması yaptı: Hasan Boğuldu (öykünün adı Hasanboğuldu’dur) Kezban filmlerinde (ve daha başka filmlerde) beraber çalıştığı Hülya Koçyiğit’in yerini Hülya Avşar almıştır artık. Amerikalı Eliot Silverstein’in The Happening filminin uyarlaması olan Varyemez’de (1992) Anthony Quinn’in yerini Kemal Sunal alıyordu. Kendini kaçıran amatörlerin başına geçerek, kaçırılmasını fırsat bilen ailesi ve dostlarından hesap soran iş adamı rolünde. Son filmi Yumuşak Ten (1994) ise aşk filmlerine bir dönüştü; bir farkla romantizm yerini erotizme bırakıyordu. Televizyonun yaygınlaştığı, yerli dizilerin başladığı günlerde dizi filmler de çekti, Aksoy.

    Son yıllarda, bir çok alanda, gözle görülür değişimler geçiren sinemamızda devrini tamamlamış iki yönetmen aramızdan ayrıldı, ama filmler devam ediyor. Günün herhangi bir saatinde bir televizyon kanalında Gültekin’in veya Aksoy’un bir filmine rast gelmeniz olasılığı her zaman var. Film hangisi olursa olsun birkaç dakikanızı, bu yılların ötesinden gelen görüntülere ayırın, sizi güldürebilir veya hüzünlendirebilir, belli olmaz. Daha önce başkaca filmlerini seyretmiş iseniz, başka şeyler hatırlayabilirsiniz, daha önce hiç tanışıklığınız yoksa, Gültekin veya Aksoy’dan birkaç dakikalık görüntü iziniz olsun, belleğinize çakılıp kalmayacak olsalar da.

    (12 Şubat 2008)

    Orhan Ünser

    Cinemascope Dergisi Şubat Sayısı

    Cinemascope Dergisi’nin Şubat sayısının dosya konusu Bizim Komedimiz başlığını taşıyor. Dosyada komedinin ustaları Zeki Alasya, Ferhan Şensoy, Ezel Akay, Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar’la komedi ve sinema üzerine söyleşiler yanında Beyazperdeye Gülmek, Türk Sinemasında Komedi Türünün Başlangıcı ve Şarlo Daima Zirvede isimli, konuyla ilgili araştırma yazıları yer alıyor. Derginin Vizyon Tanıtım köşesinde bu ay gösterime girecek 120 filmi ayrıntılı olarak tanıtılıyor. Prof. Dr. Oğuz Makal’ın Sinemada Başkaldıranlar adlı makalesinde, beyazperde tarihine geçmiş kimi karizmatik isimler ele alınmaya devam ediliyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinemascope Dergisi Şubat Sayısı yazısına devam et
  • tersninja.com’un Konuğu Cüneyt Arkın

    Cüneyt Arkın’ın Çetin İnanç’la birlikte çektiği filmler arasında, en ünlü olanı Dünyayı Kurtaran Adam’dır ama bu ikilinin çektiği 1982 yapımı Son Savaşçı aslında popülerlikte Dünyayı Kurtaran Adam’la yarışabilecek kadar özel, nahif ve külttür. Rivayet odur ki bu filmden artan parçalar 1984 yapımı Ölüm Savaşçısı’nda kullanılmıştır. Emre Kulcanay‘ın keyifli röportajı tersninja.com’da.
    Kendi de bir hikâyeci olan Rıza Kıraç’tan, Ulak vesilesiyle hikaye üzerine bir yazı; Mehmet Bahadır’dan Kısa Filmciyle Uzun Röportaj ve Ridley Scott şaheseri Alien – Yaratık’ın gerçek hikâyesi farklı sinema sitesi tersninja.com’da.

  • Basın Bülteni
  • Cüneyt Arkın fotoğrafları için tıklayınız.
  • Web Sitesi
  • Ödül Avcısı ve Rekortmeni Bir Film: Juno

    Yaklaşık yedibuçuk milyon dolara malolan, çok düşük bütçeli gençlik güldürüsü / dramı Juno dayandığı olağanüstü senaryodan destek alarak ve izleyen herkesi büyüleyerek sadece Kuzey Amerika sinemalarında 110 milyon dolar hasılat elde etti ve yüksek hasılat elde etmeye devam ediyor. 50’den fazla yönetmen arasından bu proje için seçilen yönetmen Jason Reitman Juno’yla Hollywood’un yeni kralı oldu. Juno, sadece bir gişe canavarı değil, aynı zamanda bir ödül avcısı ve rekortmeni. Yeni Meryl Streep’in (Ellen Page) doğuşunu müjdeleyen Juno eşine çok az rastlanan gerçek bir sinema filmi mucizesi olarak adlandırılıyor.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Tabanca

    Guy Ritchie’nun yönettiği ve Jason Statham, Ray Liotta, Vincent Pastore ile Andre Benjamin’in oynadığı Tabanca (Revolver), 04 Nisan 2008’de Bir Film dağıtımıyla Tiglon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    İçerideyken de kirli oyunlarına devam eden iki dolandırıcı ile aynı hücreye düşen Jake Green (Jason Statham), vaktini kitap okuyarak ve her şeyin sorumlusu olarak gördüğü Dorothy Macha’ya (Ray Liotta) intikam duyguları besleyerek geçirmiştir. Hapiste geçirdiği uzun süre içerisinde yanındaki iki efsanevi dolandırıcıdan en esaslı üçkâğıtları öğrenmiş ve kumar masasında yenilmez hale gelmiştir. Artık intikam alma zamanı gelmiştir.

    Altyazı’da Kan Dökülecek

    Altyazı Aylık Sinema Dergisi’nin Şubat sayısının kapağında Manolya’nın yönetmeni Paul Thomas Anderson’ın yeni filmi Kan Dökülecek (There Will Be Blood) yer alıyor. Vizyon sayfalarında Tim Burton – Johnny Depp işbirliğinin son ürünü Sweeney Todd: Fleet Sokağının Şeytan Berberi, Çağan Irmak’ın yeni filmi Ulak ve Brian De Palma’nın Örtülü Gerçek (Redacted) üzerine birer yazı, 4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün’ün yönetmeniyle yapılmış bir söyleşi ve yeni filmi Charlie Wilson’ın Savaşı’yla bu ay sinemalarda olacak Mike Nichols’ın filmografisinin köşetaşları üzerine kapsamlı bir dosya yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altyazı’da Kan Dökülecek yazısına devam et
  • İstanbulfilmhouse.com Web Sitesi Üyelerine Göre 2007 Türk Sinemasının En İyileri

    2007 yılı Altın Örümcek Yarışması Sinema ve Film dalı En İyi Web Sitesi finalistlerinden biri olan istanbulfilmhouse.com sitesi üyeleri 2007 Türk Sinemasının En İyileri’ni belirlediler. Sitede değişik zamanlarda 5’er isim arasında yapılan anketlerin sonucunda En Başarılı Yönetmen Semih Kaplanoğlu, En Başarılı Kadın Oyuncu Özgü Namal, En Başarılı Erkek Oyuncu Şener Şen, En Başarılı Film Mutluluk seçildi. Site üyeleri şimdi de Oscar Ödüllerinin En İyilerini seçecek. istanbulfilmhouse.com’u tıklamanız yeterlidir.

    If İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali Yayınları

    If İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali Yayınları sinema kitaplarının tanıtım bültenleri ve kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Yeni eklenenler:
    12. Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali (Broşür),
    11. Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali,
    Me and Nuri Bala,
    7. AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali,
    6. AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali.

    If İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali Yayınları yazısına devam et