Etiket arşivi: The Creator

Kaçınılmaz Bir Çatışma: Yaratıcı

AI adıyla yaygınlaşsa da YZ daha doğru, çünkü Yapay Zekâ artık yaşamımıza tüm haşmetiyle girdi ve söylerken de yazarken de nasıl oturtursak öyle gider.

Evet, yapay zekâ, üzerinde en çok durulan, tartışılan ve önemine de bağlı olarak benimsenen bir gelişme. Yaşamsal her şeyde, her gereksinimimizde muhakkak bulunuyor. Kurtulmak değil, yaşam kalitesini arttırmak için daha sıkı fıkı olmalıyız.

Sinema hepimizin önünden gidiyor. Zaten sanat yaşama yol gösteren bir alan; biliyorsunuz, Newton da, bir şiirde okuduğu konuya eğilerek yerçekimi yasasını saptamıştı, yani şiir yol göstermişti ona.

Yaratıcı (The Creator), yapay zekâ ile yaşamın yakın bir gelecekte neler yapabileceğini, bizi nasıl etkileyeceğini anlatıyor. Biraz abartılı, biraz (hatta birazdan da çok) olacak şey değil dedirten yaklaşımıyla uyarıyor. Yönetmen Gareth Edwards, senaryosunu Chris Weis ile birlikte yazdığı bu filmde duygusal bir yaklaşımı da göz ardı etmiyor, benzeri bilimkurgu filmlerinden farklı olarak.

İnsansı robotların, doğrudan robotların ve alabildiğine yoksul ve yaşam kalitesinden yoksun insanların arasında yaşanan bir savaş anlatılan. Tabii ki, ne kadar bilimkurgu olursa olsun, ne kadar hayale dayanırsa dayansın bu tür öykülerde anlatılan her şeyiyle biziz. O zaman da daha bir dikkat edip daha bir özen gösterip daha bir öğrenmeliyiz YZ ile yaşamayı.

Karamsar bir dünyada, işin mizahını bulup, duygusallığını öne çıkarmak ve bunu izleyiciye yansıtabilmek çok önemli; filmin belki de gişe başarısını büyütmesinin altında bu yatıyor. …ama unutulmaması gereken bir şey var: Kapitalizmin kendine zarar verecek hiçbir duygu ve önermeye asla fırsat vermemesi. Asya ile Amerika arasında yaşandığı varsayılan bu savaş, Pazar paylaşımının hiç bitmediği, bitmeyeceği anlamına da geliyor. Büyük olasılıkla filmin çekilecek olan ikincisi, üçüncüsünde bu gerçekliği göreceğiz. Eee, ne de olsa çatışmalarla dolu bir dünyada barış bundan kaçınılamaz; onlar egemenliklerini sürdürmek, insanlar (insansı robotlarla birlikte) haklarını almak isteyecek. Bekleyelim bakalım.

29 Eylül’den başlayarak gösterimde…

(28 Eylül 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Evrimden Kaçılmaz

‘Yaratıcı / The Creator’ insan ırkı ile yapay zeka güçleri arasında çok da uzak olmayan bir gelecekte yaşanan savaşın ortasında geçiyor. Önce robot biliminin gelişimi hakkında siyah-beyaz bir belgesel izliyoruz. 50’li yıllardan başlayarak insan hayatına katılan robotlar 2060 yılında ABD savunma sisteminde kilit konumdadır. Bir kodlama hatası sonucu Los Angeles üzerinde patlayan nükleer bomba herşeyin seyrini değiştirecek, ABD ve müttefikleri Yapay Zeka’ya (YZ) karşı savaş ilan ederek toplu bir katliama girişecektir. Yeni Asya ülkelerinde durum farklı olsa da ABD askeri güçleri Uzak Doğu’da yerel halkla barış içinde yaşayan YZ toplumunun kökünü kazımaya niyetlidir.

Asya semalarında bir tehdit unsuru olarak boy gösteren ABD patentli NOMAD savaş filosunun hedefi, tasarımcı Nirmata’nın (Nepal dilinde ‘Yaratıcı’ anlamına geliyor) Asya’da konuşlanmış gizli laboratuvarında ürettiği bilinen Alpha-O adlı silahı yok etmektir. Bunun üzerine, nükleer patlamada kaybettiği sağ kolu ve bacağı protezli çavuş Joshua Taylor ile temasa geçilir. Malûl asker beş yıl önce bölgede gizli görevdeyken aşk yaşadığı ve kendisinden çocuk beklediği, ancak ABD güçlerinin baskını sırasında kaybettiği Nirmata’nın kızı olduğu varsayılan Maya’yı bulmak için bir kez daha derin Asya’ya yollanır. Nirmata’nın silahının bir kız çocuğu olarak tasarlandığını keşfettiğinde, Alphie adını verdiği küçüğü korumak için yerel halk ve YZ güçleriyle omuz omuza mücadeleye girişecektir.

Üçü de bizde gösterime giren ‘İstila / Monsters’ (2010), ‘Godzilla’ (2014), ‘Rogue One: bir Star Wars Hikâyesi’ (2016) ile hatırladığımız Gareth Edwards derdini bir kez daha bilim-kurgu ile anlatmayı seçerken, Chris Weitz ile ortaklaşa yazdığı senaryoda kendi özgün fikrinden yola çıkmış. İnsanlık ve Yapay Zeka’nın ortak kaderinin dev adımlarla şekillenen öyküsü yabancı bir mesele değil. Hatta robot varlıkların bu filmdekine benzer evrimi için şahsen 2070 yılına kadar beklemeye de gerek kalacağını düşünmüyorum. İngiliz sinemacı, ‘Oppenheimer’ ile bu yaz ortalığı ayağa kaldıran hemşerisi Christopher Nolan’ın ardından Hollwood alemine yeni bir ayar verecek girişiminde, bilgisayar efektlerini asgariye indirmek suretiyle Doğu’nun gizemli ve ruhani doğasını plato olarak kullanmış ve çekimler 80 ayrı lokasyonda gerçekleştirilmiş. Uzak Asya’nın yemyeşil sakin vadilerinden ‘Blade Runner’ı anımsatan canlı kent görüntülerine doğal mekânları kullanan yapımın heyecanlı savaş sahneleri Vietnam, Tayland, Kamboçya, Endonezya ve Nepal gibi ülkelerde çekilmiş. Bu girişim süper prodüksiyon maliyetini hayli düşürürken, Avustralya’nın uçsuz bucaksız çöllük kırsalında çekilmiş George Miller şaheseri ‘Mad Max: Fury Road’dakine benzer bir doğallık yakalanmış. Yerli YZ halkının ‘bizi köle olarak yarattılar’ direnişi fütürist bir ‘Spartacus’ öyküsünü hatırlatıyor. ABD ordusunun yalnızca huzur içinde yaşamak isteyen yerel halkı ve kutsal tapınakları hedef alan girişimi ‘yeniden Vietnam’ dedirtirken Francis Ford Coppola’nın ünlü ‘Kıyamet / Apocaypse Now’ filminden kareleri akla düşürüyor.

Bir yerli Asyalının dediği gibi ‘evrim kaçınılmazdır’. Sahnenin devamına kurguladığı maymun sürüsü ile bu söylemi destekleyen Edwards pek eğlenmiş besbelli. Amerikalı komutanın ‘Terminator’ edasıyla resmedilişini de bir Hollywood ürünü için hayli yenilikçi bir tavır olarak not ettim. Ancak Edwards ‘Son İmparator’dan fırlamışa benzeyen ‘simulant’ kız çocuğunun gelişmiş bir makinadan duygusal bir varlığa dönüşme sürecinde fazla yol kat edemiyor. Çünkü gişe canavarı olması ümit edilen bir büyük prodüksiyonun olmazsa olmazları vardır. Bundan hareketle, özellikle son bölüm türün izleyicisinin beklentisine yönelik dur durak bilmez aksiyon sekanslarıyla donatılmış.

‘Yaratıcı’ Amerikan sinemasının anıtsal bilim-kurgularını gerilim ve aksiyonla harmanlayan ve esinini hiç saklamayan özgün hikâyesi ile benzerleri arasından sıyrılan bir büyük prodüksiyon. Joshua’da, babası Denzel Washington’ın karizmasını miras almış oğlu John David Washington ile Alphie’de ilk kez beyazperdede gözüken müthiş yetenekli Madeleine Yuna Voyles’in tutmuş baba-evlat kimyası hayli etkileyici. Greig Fraser ve ustasının yanında yetişmiş Oren Soffer’in görüntüleri ve de kurt müzisyen Hans Zimmer’ın doğu ezgileri ile bezediği müzik çalışması da öyle.

(28 Eylül 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com