Etiket arşivi: Konsey

İnanç Şüphe ile Yürür

Papa geçirdiği kalp krizi sonucu ölmüştür. Kutsal makamın tahtı boşta olup, üç hafta sonra toplanacak konseyde yeni ruhani lider seçilecektir. Vatikan tecrit altındadır. Dünyanın dört bir yanından gelmiş olan kardinaller seçim öncesinde aramadan geçerler. Tüm elektronik cihazlar kaldırılır, mobil telefonlar toplanır. Dış dünya ile irtibat tamamiyle kesilmiştir.

Robert Harris’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan ‘Konsey / Conclave’ kapalı tek mekânda geçen papalık seçimini anlatıyor. Harris’in bol diyaloglu klostrofobik yapıtının beyazperde uyarlamasına önce şüphe ile yaklaştıysak da, üç yıl önce Erich Maria Remarque’ın edebiyat dünyasına damga vurmuş ölümsüz eseri ‘Batı Cephesinde Yeni bir Şey Yok’un yeni çevrimi ile biz eleştirmenlerin kalbini kazanmış Alman yönetmen Edward Berger bu işin altından kalkmayı bilmiş. Vatikan’ın kapalı kapılar ardındaki ruhevi atmosferini, bir seçim atmosferinin gerilimi ile ustaca dengelemeyi başarmış.

Hikâye seçim konseyini yönetecek olan Kardinal Lawrence (Ralph Fiennes) etrafında şekilleniyor. Bir inanç krizi yaşamaktadır Lawrence. Tanrı’ya değil, bir kurum olarak kiliseye inancı sınavdan geçmektedir. Kendisinin Papalık makamında gözü olmadığını en baştan biliriz. Yakınındaki en güvendiği Kardinal Bellini (Stanley Tucci) adayıdır onun. Seçim sath-ı mailine girerken kardinallerin ruhani saygınlıkları dünyevi iktidar hırslarıyla sınanacaktır.

‘Konsey’ bir ruhani evren fantezisi olarak ne kadar ciddiye alınır bilemem. Ancak, ilhamını Alan J. Pakula’dan aldığını ifade eden Berger, 70’li yıllar yeni Amerikan Sineması ustasının ‘All The President’s Men’ ve ‘The Parallax View’ gibi klasikleşmiş politik gerilimlerinden aşağı kalmayan bir tempoyu tutturmayı başarıyor. Yabancı bir yazarın esprili saptamasıyla ‘bu hikâyeye İsa peygamberin uhreviyatı değil, bir tür Agatha Christie gizemi ve sürpriz final damgasını vurmuş.’

‘Konsey’ gizemli gerilimine ilaveten çok önemli tartışmaları gündeme getiriyor. Hırsın kutsallığın güvesi olduğu dile geliyor. Kesinliğin, birlik olmanın ve karşılıklı hoşgörünün ölümcül düşmanı olduğunun altı çiziliyor. Buradan hareketle inancın ancak şüphe ile yürüdüğü zaman yaşayan bir şey olduğu vurgulanıyor. Farklılık kutsanırken, dünyanın kesinliklerden kurtuldukça değişeceği mesajı veriliyor.

Gizemli sinematografisi, birinci sınıf kurgusuyla soluk soluğa izlenen yapım, başta keşke Oscar’ı kazansa dediğim Fiennes ve Tucci ile birlikte Sergio Castellitto, John Lithgow gibi usta oyuncular resmi geçidinden büyük destek alıyor. Filmin kadın oyuncusu Isabella Rossellini, yüksek egoların çatıştığı patriyarkal evrende, kardinallere asli görevlerini hatırlatan tek birey olarak kısacık rahibe Agnes kompozisyonu ile gönüllere yerleşiyor.

(10 Şubat 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Cehennemin İçindeki Cehennem: Konsey

Papa ölünce kardinaller buluşur. Kardinal-Dekan Thomas Lawrence (Ralph Fiennes), papalık konseyini yönetmekle görevlendirilir. Papalık tacı için dört büyük aday vardır: Liberal Amerikalı Bellini (Stanley Tucci), ılımlı Kanadalı Tremblay (John Lithgow), muhafazakâr Nijeryalı Adeyemi (Lucian Msamati) ve gerici İtalyan Tedesco (Sergio Castellitto). Herkes kendince papalık adayı ama herkesin de bir açığı var, çünkü kendilerinin seçilmesini istiyorlar ve diğerlerini deyim yerindeyse ispiyonluyorlar. Birbirleriyle yüzleşecekler ama hiçbiri “temiz” değil, biliyorsunuz ilk taşı günahsız biri atmalı…

Bizdeki iktidar savaşlarını hatırlattı başından sonuna bu film. Bir farkla: Konsey’de oyuncular gerçekten başarılı, bizdekilerse sadece polemikçi. Konsey’de mekân tarihi ve sanki güzelleştirilmiş film ekibi tarafından, aslında giderek katı dindarlıktan uzaklaşan Hristiyanlar için çökmekte olduğu bile söyleniyor. Filmin görüntüleri, müziği, az ve yalın diyalogları gerçekten güçlü. Kardinallerin bir araya gelip de konuşmalarıyla gerilim de artıyor heyecan da…

Benim ilgimi çeken, Müslümanlarda da aynı, kadınlara söz hakkı verilmemesi. Ancak Sister Agnes (Isabella Rossellini) tüm temayüllere ve geleneğe karşı çıkarak sözünü söyleyebildi. Bu, erkek egemen anlayışlı dinlerin artık kadını kabul etmeleri gerektiğini gözler içine sokuyor.

Bir küçük tarih bilgisi… Çok yıllar önce, kendini iyi saklayan bir kadın papa seçilmiş ve ondan sonra seçilen papa, oturağı delik sandalyeye oturtularak elle kontrol edilmeye başlanmış. Anımsadığım kadarıyla çok yakın bir süre önce o geleneksel kontrolden vazgeçildi. Bu kez, seçilen kendisinin nasıl biri olduğunu söylüyor.

Filmde kimin niye, nasıl seçildiğinden öte yaşanan tartışmalarla birbirlerini dövmeye varacak denli gerilen ilişkiler önemli. Yakın bir zamanda bizde de seçimler yapılacak; tabii ki filmdeki kadar gerilimli ve sorunlu değil, ama adaylar üzerinden yürütülen tartışmalar, haklı/haksız suçla(n)malar sonucu tartışmaya çağırıyor.

(03 Şubat 2025)

Korkut Akın

[email protected]