(Röportajlar, Haberler)
1967 doğumlu Serpil Boydak, 1984 – 1988 yılları arasında Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Radyo – TV Bölümü’nde tahsilini tamamladı ve 2006 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim … Devamı…»
*****
Emre Yeksan Röportajı
Filminiz temasını anlatabilir misiniz?
Film ormanda tek başına yaşayan Veysel isimli münzevi bir karakterin hayatını anlatıyor. Yaşadığı ormanın bir yapılaşma tehdidi altında olan bir yer oluşu ve onun oradan çıkarılma sürecini anlatıyor. Veysel ormanda yaşarken bir noktada kardeşi geliyor ve onu oradan götürmeye çalışıyor çünkü hayatının risk altında olduğu bir durum var. Bu süreçte iki kardeşin karşılaşması ve ikisinin de başına gelenler diyebilirim.
‘Yuva’nın yapım öyküsünü de dinleyebilir miyiz sizden?
İlk olarak 2013’te bir öykü olarak yazdım ‘Yuva’yı. Bir film öyküsü olabilecek bir şeydi ama aslında ilk yazılış biçimi biraz daha klasikti. Öykü diyebileceğim bir biçimdeydi. 2013 Mayıs başları gibiydi sanırım o sıradan itibaren geliştirmeye başladık öyküyü. Gerçek anlamda bir senaryoya döndürmek, bir tretmana çevirmek için. Bu arada ‘Körfez’in finansmanını başarınca ‘Yuva’ paralel olarak gelişmeye devam etti. Çünkü ‘Körfez’ bütçesel olarak daha büyük bir filmdi ve ‘Körfez’i finanse edebileceğimizden çok emin değildik. Ama işte başardık. Ve Körfez’den soluk aldığımız noktalarda dönüp ‘Yuva’nın senaryosuna bakıyorduk. Ben birazcık seviyorum iki işi bir arada götürmeyi. Birinde tıkanınca diğerinde bir şeyler açıyor. ‘Körfez’i bitirirken de post prodüksiyonunu yaparken de hadi artık gönderelim dedik ‘Yuva’yı ve işte Biennale College – Cinema olabilir Venedik Film Festivali’nin fonu. Oraya gönderdik ve oldu.
Venedik Film Festivali’nin Biennale College – Cinema bölümde ilk destek alan Türk filmi ‘Yuva’ olmuş, ne buldular filminizde?
Onu ben de bilmiyorum. Özel bir fon, özel bir program bu. Mikro bütçe diyorlar. 150 bin euroluk bir bütçe ile çekilebilir film olması gerekiyor. Ona göre bir ön seçki yapıyorlar. Dünyanın her yerinden başvuru var. Toplam 300 civarı film başvuruyor anladığım kadarıyla. Ön elemede 12 proje seçildi. Seçtikleri o 12 projeyi birlikte değerlendiriyorlar. Sonra, ortak bir atölye yapılıyor ve içinden üçü finanse ediliyor. Projede sevdiklerini söyledikleri Türkiye açısından alışılmadık bir iş olmasıydı açıkçası. Bir taraftan Türkiye sinemasında birazcık beklenen tarzın dışında belki yeni bir soluk gördüler.
Geleneksel Türk sineması dışında yani.
Evet Türk sinemasında alıştığımız ve yurt dışında Türkiye sinemasına dair beklentilerin dışında bir iş olması. Anlatının aslında bugün dünyanın birçok yerinde olan ekolojik mücadeleye, doğa insan arasındaki ilişkiye dayanması, dolayısıyla evrensel bir yerden onları çekmesi. Temelde tercih sebepleri bu ikisiydi galiba. Yani iki nokta onları cezbetti tabi onun dışında senaryonun kendisi de en son noktada bütün senaryoyu büyüklüğüyle değerlendiriyorlar. Diğer projelere göre daha güçlü buldular.
Fonla çalışma süreci nasıl oluyor? Senaryonuzu onayladıktan sonra mı bütçeyi veriyorlar?
Başvurudan filmin gösterimine kadar 1 yıllık süresi var. Tretmanla başvuruyorsunuz. Bir atölyeye katılıyorsunuz. Senaryo olarak gönderiyorsunuz. Senaryolardan 3 tanesi seçiliyor, o Aralık ayında oldu. Aralık’ta senaryonun finanse edileceği bilgisi paylaşıldıktan sonra 1 sene sonraki Ağustos yani 8 ay sonraki festivalde gösterilmek üzere filmin yetiştirilmesi gerekiyor. Dolayısıyla 150 bin euroyu onayladıkları andan itibaren bizim 8 ayımız vardı filmi bitirmek için.
Bu süre de sizi çok sıkıştırmış olmalı.
Tabi, bayağı yoğun bir program oldu.
Böylece iki yıl üst üste 2 filminizin de dünya prömiyerini Venedik’te yaptınız. Nasıl başardınız bunu?
Aslında festival süreçleri dediğimiz şey film yapmanın, film yapma ile kurduğumuz ilişkinin katkısı vardır. Dolayısıyla yıllarca üzerinde çalıştığım projeler olmasının illaki bir sonucu vardır ama festival programlarına dahil olmanın bir tarafının da şans olduğunu düşünüyorum açıkçası. Diğer taraftan ‘Körfez’ için 2012’den ‘Yuva’ için de 2013’ten beri çalışıyoruz paralel biçimde. Ben kendim senaryo üzerinde çalıştım, ‘Körfez’de Ahmet Bükey ile, ‘Yuva’ da da Kutay ile beraber çalıştık. Yapımcımız Anna Maria Aslanoğlu da sürekli dahildi. Kurgucu Selda Taşkın, görüntü yönetmeni Yakup Giza. Yani gerçekten iyi bir ekip sürekli uzun süreler birlikte çalışarak, üstünden detaylı bir şekilde geçerek projeleri hazırlıyoruz. Belki budur sırrı, bilemiyorum.
Türkiye’den herhangi bir destek var mı?
Yok. Fonun böyle bir zorunluluğu var sadece kendi verdikleri bütçeyle çekilmesi gerekiyor. Onun üstünde birşeyi çok küçük bir miktar ancak kabul edebiliyorlar.
‘Yuva’da oyuncu seçimini neye göre yaptınız? Veysel karakteri özellikle.
Kutay, senaryoyu hatta öyküyü ilk yazdığım anlardan itibaren Veysel’di benim için. Kutay sadece oyuncu olarak bildiğim değil arkadaş olarak da tanıdığım birisi. Yakın çevremden biri olduğu için öykü ilk çıktığında hemen arkasından beliren bir şeydi. O süreçte Kutay ile de çok çalıştık senaryo üzerine birlikte. Ara ara ‘Körfez‘ zamanında. ‘Körfez’de de Kutay ekibin parçasıydı. Cast direktörü ve oyuncu koçu olarak. Dolayısıyla Kutay bu işin en başından organik parçalarından biriydi aslında.
Mekân olarak İğneada’yı seçmişsiniz, neden?
Senaryoyu yazdıktan sonra bir mekân bakma süreci yaşadık. Kafamda iki ihtimal vardı belli olan. Hatta üç de diyebilirim aslında bir de Doğu Karadeniz’e bakarız demiştik. Ama ilk aklıma gelenler Kazdağları ve İğneada idi. Bunun birçok sebebi var. Bir tanesi Kazdağları’nın gerçekten bildiğim mekân olması. İkincisi, ikisinin de belli bir tehdidin altında olan noktalar olması. Çünkü bu filmdeki anlatıyla da örtüşen bir şey olacaktı. Kazdağları’nda bir maden ve taş ocakları tehdidi. İğneada’da bir nükleer santral tehdidi var. Bunlar üzerinden o mekânlara bakmaya karar verdik. İğneada’ya gittik. İlk baktığımız yer orasıydı ve beni çok etkiledi çünkü ‘Yuva’daki orman aslında bir bütün olarak bir yaşamı paylaşan ve o yaşamı hissettiren bir mekân olması gerekiyordu. İğneada da çok kendine has bir kapalı eko sistem. Dolayısıyla ormanın içinde yürürken birbirinden ayrı parçalar değil de, çok ciddi birbirine yapışmış, birbirine eklemlenmiş bir bütün hissini çok güzel veren bir mekândı. O noktada çok çabuk karar verdik zaten orada çekmeye. Çok etkiledi bizi.
Ormanın doğal sesini film boyunca yoğun bir şekilde kullanmışsınız. Sesleri orada mı kaydettiniz?
Seste iki boyut var. Hatta müzikle beraber üç boyut var. Seslerin bir kısmı orada kaydedildi. Aslında biz çekim yaparken her saniye sesli çekildi. Ormanın kendi sesleri filmde var. Ama onun ötesinde, çok ciddi bir ses tasarım çalışması yaptık. Ses tasarımına başka ormanlardan gelen sesleri de dahil ettik. Yapay sesleri de dahil ettik. Çünkü bir ormanın aslında kendi ses düzeni oldukça tekdüze. Ve bu sinema için olumlu da olabilir olumsuz da olabilir bir şeyi yansıtıyor. Biz ‘Yuva’da birazcık ormanın kendi sağladığı imkanı çeşitlendirmek, onu birazcık daha fazla senfonize etmek istedik. Fatih Rağbet ve Eli Haligua bizim ses tasarımcılarımız, onlar daha senaryo aşamasından çalışmaya başladılar. Çekime girmeden önce çok ciddi bir ses toplama, o sesleri tasnif etme, o seslerden bir fikir üretme süreci yaşadık. Müzikte aynı şekilde, ormanın kendi seslerinden hareketle üretildi çoğu yerde. Filmin müziklerini de Mustafa Avcı besteledi. Dolayısıyla gerçek kayıt, dışarıdan üretilen sesler ve müzik oldu.
Filminizde dialoglar çok az. Daha çok seyircinin de hayal gücüne bıraktığınız yerler var.
Bu benim sevdiğim bir sinemasal yaklaşım. Yani klasik dramaturji dediğimiz aslında filmin kendi evreni içerisinde başlayan, biten, tamamlanan ve hani her şeyin belli bir nedensellik içerisinde açıklandığı anlatıları çok yakın bulmuyorum kendime. Genel olarak hem üretme alanında yakın bulmuyorum hem de bir film izleyicisi olarak da bir yerde daha az ilgimi çekiyor. Dolayısıyla böyle hep biraz daha açık, benim kendi yorumlama ve anlamlandırma kapasiteme açık, o anlamda belki izleyici ile iletişime geçen filmleri tercih ediyorum. Dolayısıyla iş yapmaya döndüğümde birazcık böyle bir yere gidiyor benim için. Belki o anlamda figüratif değil de soyut şeyleri seviyorum bir taraftan. Burada da böyle bir çaba var benim için. İzleyicinin hayal gücünü ne kadar devreye sokabilirse bir film o kadar başarmış hissediyorum. Bu tabi ki bir taraftan da bazı izleyici için reddedilebilir bir şey haline getiriyor o da kaçınılmaz bir durum.
Aynı filmi izleyen seyircilerin her biri filmi farklı algılayabiliyor. Siz de bir yönetmen olarak bir hikayeniz var ve bunu anlatıyorsunuz. Gerçekten seyirci sizin anlatmak istediğinizi algılayabiliyor mu? Farklı yorumlar da alıyorsunuzdur.
Ben bu konularda çok açık olmayı seviyorum. Biraz film üretme biçimim de öyle. Bir filmi tasarlarken seyircinin anlamasını istediğim şey üzerinden değil, kendi anlamlandırabileceğim bir genişlikte kurmaya çalışıyorum. Dolayısıyla seyircinin ona yaptığı her yorum doğru oluyor sonuçta.
Asla yanlış diyebileceğim bir yorumlama olamıyor. Mutlaka o ana kadar benim aklıma gelmemiş bile olsa aslında doğru bir yorumlama oluyor. Genelde seyircilerle yaptığımız söyleşilerde, soru cevapta bu biraz böyle ortaya çıkıyor. Yapılan her yorum kendi içinde tutarlı ve doğru oluyor. Biraz da sinema yapma biçimiyle alakalı. Bir filmde anlaşılmama ihtimali yok çünkü tamamen açık alanlar var ve o açık alanlar seyircinin kendi anlamlandırmasıyla şekilleniyor.
Filmde doğayla bütünleşmiş Veysel’i ormandan çıkarmaya gelen kardeşi Hasan da filmin sonuna doğru bir dönüşüm yaşıyor.
Veysel doğayla bütünleşmeye çalışan bir karakter aslında. Doğayla bütünleşmek mümkün mü bundan emin değilim. İnsan olarak türümüzü var ettiğimiz bir genetik tarihsel süreç var. Bundan tamamen kopuş ne kadar mümkün bu bir soru işareti. Bazen mümkün gibi geliyor, bazen de mümkün değil gibi. Bu anlamda Veysel bu ikilemi yaşıyor. Bir yandan doğanın parçası oluyor ama bir yandan da asla tamamlayamamış o süreci. Tamamlanmasının mümkün olup olmadığını bile bilmiyor. Ama tabii ki doğanın içinde var olma konusunda belli bir yol katetmiş aslında. Hasan onu oradan çıkarmak için geldiğinde aslında Veysel’den ona geriye kalan, ona geri dönen bir doğayla temas yaşıyor. Belki uzun süredir, çocukluğundan beri kurmadığı bir teması kuruyor tekrar. Bunu da aslında bir kovuk bir yuva mekânında, belki kendi düşsel evreninde soyut bir yerde kurdurmak istedim. Doğayla temas etmek, doğayla ilişki kurmanın fiziksel yönü o kadar net ve o kadar kolay ifade edilir gelmiyor bana. Ancak bazen fantastiğe de yer yer kaçabilecek bir soyut düzlemde mümkün olabileceğini düşündüm. Gizemli ve özel bir takım güçlere sahip bir kovuk üzerinden aslında doğayla temas ediyor ve doğayla teması onda bir dönüşüme ve başkalaşmaya yol açıyor. Bunu tetikliyor. Dolayısıyla Veysel’e daha benzer daha yakın bir konuma getiriyor onu.
Mağaradaki olayı onun için kurguladınız değil mi?
Orası aslında Veysel’in doğada kendisine bir hayat ve yuva kurmaya, ev yaratmaya çalıştığı süreçti. Doğanın onun karşısına çıkardığı bir hediyesi diyebilirim. Doğaya kendini açmaya, doğaya kendini adamaya, parçası olamaya karar vermiş bir karaktere doğanın verdiği cevap orası. Veysel’in ormanla, ormanın üzerinden belki yeryüzündeki hayatla, insanın da parçası olduğu hayatla temas kurabildiği en yoğun nokta olarak düşündüm. Ve bu noktaya Hasan temas ettiğinde Veysel’in o ilişkisini kendi üzerine geçirmiş oluyor artık.
Aldığınız fondan dolayı filminizi 8 ayda bitirmek zorunda kaldınız. Gerçekten içinize sindi mi, evet tam istediğim gibi oldu diyebildiniz mi?
Bu hiçbir film için mümkün değil tabi. Oldukça içime sindi diyebilirim. Büyük bütçe ve imkanlarla film çeken bir yönetmenin bile bu soruya olumlu cevap vereceğini zannetmiyorum. Çünkü mutlaka aklımızda kalan bir şeyler oluyor. Ufak tefek de olsa geriye dönüp baktığımızda hani bir de şuyumuz olsaydı, şöyle bir şey yapabilseydik, 2-3 günümüz daha olsaydı gibi şeyler olabiliyor. Filmin tasarısını zaten böyle bir zaman kısıtında, böyle bir bütçeye göre yaptık. O anlamda film tasarladığımız biçimde çekildi, tasarladığımız biçimde üretildi. Farklı bir bütçe ve farklı bir zaman dizgisiyle baştan tasarlasaydık, belki başka türlü tasarlanabilirdi. Oralar her zaman açık. Ama ‘Yuva’yı en baştan kurduğumuz biçimde çektik.
Sizin doğayla ilişkiniz nasıl?
Ben şehir çocuğuyum. İzmir’de doğup büyüdüm. Sonra İstanbul’da yaşadım, Paris’te yaşadım. Dolayısıyla çok uzun yıllar kent dışında kırla çok ilişki kurmadım. En fazla sahil, deniz mesaim olmuştur. 30’lu yaşlarımdan itibaren aslında biraz doğa hayatıma girdi benim. Biraz geç bir keşif oldu. Dolayısıyla farklı bir büyülenme ve farklı bir yeniden ilişkilenme süreci oldu. ‘Yuva’da da onun etkisi var tabii ki. Son 8-10 yıldır aslında keşfettiğim bir şeye dair olan merakımı da taşıyor. Doğayı keşfetmeye de devam ediyorum. Her geçen sene biraz daha fazla ilgimi çeken, biraz daha fazla içine gömülmek istediğim bir tarafı var doğanın.
O zaman gelecek filmlerinizde de doğa olacak diyebilir miyiz?
Doğa ‘Yuva’daki biçimiyle dolayısıyla orman ya da kent dışı bir alan olabilir ama olmayadabilir. Ondan çok emin olamıyorum. Ama şöyle bir şey var yaşadığımız yerle olan ilişkimiz benim için temel bir mesele. Hani ‘Körfez’de de aslında şehir de olsa bir doğa durumu vardı. Bir kokunun şehre yayılması hikâyesiydi ve bu bir nokta da ekolojik durumdu. Film mekânı şehir de olsa bütün gezeni kapsayan bir doğaya karşı sürecin göstergesiydi. Burada da öyle. Bu çok benim için temel mevzulardan biri aslında içinde bulunduğumuz döneme dair. Dolayısıyla asla uzaklaşamıyorum bu fikirden. Çünkü gerçekten gezegenin yok edilme ihtimali çok yakın geliyor ve bu başka bir işle ilgilenirken bile kendisini bir anda ortaya koyabiliyor.
Her iki filminizle de festivallere katılıyorsunuz, birçok ödülünüz de var. Festivallerdeki seyircilerin tepkileri nasıl?
Çok güzel genel olarak. Festivaller dışında da gösterim yaptık. ‘Yuva’da da bir ön gösterim süreci de yaptık. Farklı şehirlere giderek gösterimler yapıldı. Oradaki izleyicilerle de buluşma şansı oldu. Genel olarak çok çok güzel. Benim kafamı meşgul eden bütün bu gösterimler sürecinde aslında ‘Yuva’ ve ‘Körfez’ gibi filmlerin biraz izleyiciye dair bir potansiyelinin olduğu ancak bu potansiyelinin işte gerek dağıtım, gerek sinema işletmelerinin monopolleşmiş olması, tek elde toplanmış olması. Gerek dağıtımın iyice zorlaşmış olması, reklam verememe durumlarının sonucunda aslında tıkandığı hissi.
Çünkü çok olumlu dönüşler alıyoruz. Ondan sonra film mesela ‘Körfez’ için, film vizyondan kalktıktan sonra online platformlarda izlenebildikten sonra da devam eden filme dair olumlu aslında belki sinemasever diyebileceğimiz özel bir festival takipçisi izleyicinin dışındaki izleyicinin aslında bu tip sinemasal deneyimleri çok arzulayan, bu tip sinemasal deneyimlere çok açık olduğunu gördüm ben. Hatta neredeyse daha açık olduğunu bile söyleyebilirim. Beni ‘Körfez’ sürecinde etkileyen gösterimler, festival gösterimleri dışındaki gösterimlerdi çünkü insanlar film yorumlama konusunda çok daha özgür fikirlerle hareket ediyorlardı. Belki festivallerin dayattığı böyle makûl bir şey söyleme zorunluluğundan uzak, kendi fikirlerini özgürce söyleyebilmenin, entelektüel baskı hissetmemenin getirdiği çok güzel söyleşiler oldu. Ve bu açıklık aslında klasik anlamda festival izleyicisinin veya büyük şehir sanat sineması izleyicisinin dışındaki açıklık beni çok etkiledi ve bunun potansiyeli olan bir şey olduğunu düşünüyorum. Ama tabi ki bu potansiyel her geçen gün biraz daha güdükleşiyor. Uygulamaya konulamıyor.
Seçil Büker ve Gürhan Topçu’nun yeni çıkan kitapları Sinema: Tarih – Kuram – Eleştiri’de gözüme çarpan bir cümle geldi aklıma ‘bütün filmler politiktir’ diye. Sizin filminizin politik yönü ne?
Ben de katılıyorum bu söyleme. Bütün filmler, bütün eylemler, bütün varoluşlar politiktir bundan kaçış yok. Politizm dediğimiz şey aslında politik bir duruştur. Bile isteye belki ifade edilen bir duruş veya kendisini buradan kuran bir politik duruş değildir ama kendisi ve politik anlamı olan bir duruştur. Apolitik zannettiğimiz yada apolitik olarak adlandırdığımız şeylerin politik bir karşılığı vardır. Büyük çoğunlukla aslında varolan düzenin devam etmesine imkan tanıyan bir varoluştur o. Ben böyle bir yerden baktığım için politik duruşun tercih edilen bir şey olmasını doğru buluyorum. Politiğiz zaten kaçınılmaz biçimde politiğiz. Politik özneleriz ve politik işler üretiyoruz. Bundan kaçmak yerine, örtmeye çalışmak yerine bunun üzerine düşünmek, bunu gerçekten kendi istediğimiz gibi ifade etmek gerektiğini düşünüyorum. O anlamda ‘Yuva’ çok politik olan bir film. Hem anlattığı kardeşlik hikâyesi bağlamında hem insanın doğa ile olan ilişkisi bağlamında bütün bu gündelik ve belki özel ilişkileri gerçekten doğayla ve kendi yaşadığımız gezegenle kurduğumuz ilişkiye de bağlayarak dolayısıyla o küçük eylemimizin de içinde aslında politik bir direniş ya da teslim oluş olduğu fikrinden hareketle kurduğum bir hikâye diyebilirim. Yuva aslında temelde bir karakterin yaşadığı yerde sıkıştırılmasını anlatıyor. Bu bir orman alanı, ormanda yaşayan münzevi bir karakter. Yaşadığı yerde sıkıştırılma çok yaygın bir durum. Yaşadığımız şehirlerde de bizi sıkıştıran bir takım şeyler var. Dünyanın bir çok yerinde yaşadığı yeri dar edilmiş insanlarla dolu. Yıllardır Suriye’den dışarı akın akın insanların göç etmesi de bir yuvasından edilmedir aynı zamanda. Bütün bunlarla ilişkili olduğunu düşünüyorum. Bu anlattığımız küçük öykü bunların alegorisi yada sembolizmi olmasa da kendi politik bağlamında bütün bunların birbiriyle ilişkilendiğini düşünüyorum.
Bu filmi çekerken en büyük zorluğunuz ne oldu?
Temelde zaman diyebilirim. Ormanda çalışmanın zorlukları oldu ama güzel sonuçları da oldu. Ama en temelde özellikle çekim sonrası süreci için 15 Mayıs’ta çekim bitti. 15 Ağustos’ta da filmi bitirmemiz gerekiyordu. Çekime kadar olan kısma biraz daha alışkın oluyor insan o ritme ama insan çekimden sonra biraz daha böyle uzun vakitlerde dönüp bakmak istiyor. Oradaki süre benim için en yorucu ve stresin en yüksek olduğu andı. Çekimden çok daha stresliydi post prodüksiyonu.
(15 Haziran 2019)
Serpil Boydak
serpil_boydak@yahoo.com
DİĞER YAZILARI
- 15.06.2019 – Emre Yeksan Röportajı
- 24.02.2019 – Bir Kadının Özgürleşme Hikayesi: Sibel
- 26.06.2018 – Sinema Salonlarının da, Seyircilerin de Sayısı Arttı
- 28.03.2018 – Yeni Başlamayanlar İçin Sinema Kitabının Yazarı Fırat Sayıcı ile Röportaj
- 06.03.2018 – Andy Weir’in Yeni Romanı Artemis de Film Oluyor
- 13.12.2017 – Türk Sinemasının Sessiz Yıllarını Dinlemek İster misiniz?
- 23.05.2016 – 69. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ken Loach’un Oldu
- 29.02.2016 – Sonunda Leonardo DiCaprio da Oscar Aldı
- 04.09.2015 – 72. Venedik Film Festivali Başladı
- 26.05.2015 – Altın Palmiye Fransa’da Kaldı
- 23.02.2015 – Oscar Ödülleri’nin Kazananı Birdman Oldu
- 26.08.2014 – Kaan Müjdeci’nin Filmi Sivas’ın İlk Gösterimi Gerçekleştirildi
- 16.06.2014 – Ayşe Şasa’yı Kaybettik
- 86. Kez Dağıtılacak Olan Oscar Ödülleri Bu Akşam Sahiplerini Buluyor
- 16.02.2014 – Altın Ayı, Kara Kömür İnce Buz Adlı Filmin Oldu
- 07.02.2014 – 64. Berlin Film Festivali Başladı
- 19.01.2014 – 4 Türk Filmi Berlin Film Festivali’ne Gidiyor
- 17.01.2014 – 86. Oscar Adayları Açıklandı
- 11.01.2014 – Altın Küre Ödülleri, 12 Ocak Pazar Akşamı 71. Kez Sahiplerini Bulacak
- 09.01.2014 – 2014 People’s Choice Ödülleri Açıklandı
- 04.12.2013 – Hakan Haksun’dan Bir Kavuşma Hikayesi
- 21.09.2013 – Yönetmen Pedro Almodovar’a Onur Ödülü
- 10.09.2013 – Venedik’te Ödüller Sahiplerini Buldu, Altın Aslan İtalya’nın Oldu
- 04.09.2013 – 70. Venedik Film Festivali Başladı
- 01.09.2013 – Haneke’ye Yaşam Boyu Başarı Ödülü Verilecek
- 21.07.2013 – Hong Kong’da Bruce Lee Sergisi Açıldı
- 27.05.2013 – Altın Palmiye Adele’in Yaşamı Filminin Oldu
- 17.05.2013 – Nuri Bilge Ceylan’nın Filmi Kış Uykusu’na Rekor Destek
- 08.05.2013 – Cannes Film Festivali’nin Onur Konuğu Alain Delon
- 03.05.2012 – Kanadalı Ünlü Şarkıcı ve Oyuncu Deanna Durbin Yaşamını Yitirdi
- 10.03.2013 – Metin Serezli’yi Kaybettik
- 05.03.2013 – 24. Münih Türk Film Günleri Başladı
- 05.03.2013 – 2. Los Angeles Türk Film Festivali’nde Ödüller Dağıtıldı
- 25.02.2013 – Aşk, Cesar’ın da En İyisi
- 21.02.2013 – Amazon Online Koleksiyon Mağazasını Açtı
- 20.02.2013 – Oscar Ödüllü Efekt Ustası Petros Vlahos Hayatını Kaybetti
- 17.02.2013 – Altın Ayı, Romanya’ya Gitti
- 07.02.2013 – 63. Uluslararası Berlin Film Festivali Başladı
- 30.01.2013 – Oyuncular Birliği Ödülleri’nden de Operasyon: Argo’ya Ödül
- 29.01.2013 – ABD Yapımcılar Derneği’nin En Önemli Ödülü Operasyon: Argo’nun Oldu
- 28.01.2013 – Burt Reynolds Yoğun Bakımda
- 11.01.2013 – 85. Oscar Adayları Açıklandı
- 10.01.2013 – Oscar Ödül Töreninde James Bond İçin Özel Bölüm Ayrıldı
- 07.01.2013 – ABD Ulusal Film Eleştirmenleri Topluluğu Haneke’nin Aşk’ını Yılın En İyi Filmi Seçti
- 07.01.2013 – Sinema Destekleme Başvuru Tarihleri Belli Oldu
- 26.12.2012 – Amerikalı Sinema ve Sahne Sanatçısı Charles Durning Hayatını Kaybetti
- 13.12.2012 – 2. Melbourne Türk Filmleri Festivali
- 21.11.2012 – Sinemada Caz
- 02.11.2012 – Ünlü İspanyol Yönetmeni Carlos Saura’nın Tek Canlı Sahne Projesi Flamenco Hoy İstanbul’da
- 04.09.2012 – Yeşil Yol’un Devi Michael Clarke Duncan Artık Yok
- 18.08.2012 – Web’de Vizyon Dönemi Yakında
- 17.08.2012 – Müşfik Kenter’i Kaybettik
- 04.06.2012 – MTV Film Ödülleri’nde Açlık Oyunları’na 4 Ödül
- 29.05.2012 – Sessiz
- 29.05.2012 – 65. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye, Avusturyalı Yönetmen Haneke’nin Oldu
- 09.05.2012 – Arslan Kacar’ı Kaybettik
- 08.05.2012 – Seyfi Teoman’ı Kaybettik
- 29.04.2012 – 11. Tribeca Film Festivali En İyi Film: War Witch
- 26.04.2012 – Sinema Destekleme Kurulu’nun Destekleri ve İlke Kararları Belli Oldu
- 20.04.2012 – 10. Berlin Türk Filmleri Haftası Başladı
- 20.04.2012 – 65. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye İçin Yarışacak Filmler Açıklandı
- 19.04.2012 – 8. Uluslararası El-Cezire Belgesel Film Festivali Başladı
- 18.04.2012 – Ünlü Film Yapımcısı Abigail Disney, İstanbul’da
- 18.04.2012 – Kavuşma
- 17.04.2012 – Yönetmen Seyfi Teoman Yoğun Bakımda
- 09.04.2012 – Meral Okay’ı Kaybettik
- 02.04.2012 – Jake ve Jill, Hollywood’un En Kötü Filmi Seçildi
- 24.03.2012 – Bahçeşehir Üniversitesi’nin Türk Pasaportu ve Batıya Doğru Akan Nehir, Adlı Belgeselleri ABD Üniversitelerinde İzleyicilerle Buluşacak
- 21.03.2012 – Kâğıthane’de Güzel Şeyler Oluyor
- 13.03.2012 – Sputnik Sweetheart, Borusan Müzik Evi’nde
- 11.03.2012 – Yönetmen James Cameron, Denizaltıyla Mariana Çukuru’na Dalacak
- 08.03.2012 – Emekçi Yeşilçam Kadınları Karma Resim Sergisi
- 27.02.2012 – 84. Oscar Ödülleri’nin En İyisi Artist
- 26.02.2012 – Artist, Cesar Ödülleri’nden 6 Ödülle Ayrıldı
- 20.02.2012 – İspanya’nın Goya Ödülleri’nde Alçaklara Huzur Olmayacak Filmi 6 Ödül Aldı
- 19.02.2012 – Altın Ayı Ödülü Sezar Ölmeli Filmiyle İtalya’nın Oldu
- 19.02.2012 – Jameson Dublin Uluslararası Film Festivali
- 14.02.2012 – Artist Filmine Hollywood’dan Bir Ödül Daha
- 14.02.2012 – Angelina Jolie Saraybosna’da
- 13.02.2012 – Artist Filmi Bafta Ödülleri’ne de Damgasını Vurdu
- 12.02.2012 – Whitney Houston Hayatını Kaybetti
- 08.02.2012 – Sevgililer Günü Haftasında Gheorghe Zamfir Konserleri
- 07.02.2012 – Ünlü Karakter Oyuncusu Ben Gazzara Kansere Yenik Düştü
- 31.01.2012 – Beyaz Perde Aktörleri Derneği Ödülleri Sahiplerini Buldu
- 25.01.2012 – Ünlü Yönetmen Theo Angelopoulos Geçirdiği Kaza Sonucu Hayatını Kaybetti
- 24.01.2012 – Hugo, Oscar Ödülleri’nde 11 Dalda Aday Gösterildi
- 16.01.2012 – Altın Küre Ödülleri’nde En İyi Film: Senden Bana Kalan (The Descendants)
- 14.01.2012 – Fetih 1453 Filmi Yunanistan’ı Karıştırdı
- 13.01.2012 – Yeşilçam’ın Emektarları Fişlendi mi?
- 17.12.2011 – Tom Cruise, Top Gun’ın Devamında Rol Alacak
- 12.12.2011 – Vicdan Filmleri’nde Müge Manuş Sobe Filmiyle Birinci Oldu
- 08.12.2011 – 5199 – Hayvanlar Sergisi, 10 Aralık’ta Nişantaşı City’s AVM’de Açılıyor!
- 04.12.2011 – National Board of Review Büyük Ödülü Scorsese’nin Hugo Filmine Gitti
- 02.12.2011 – Haber Kameramanlığı Belgesel Oldu
- 02.12.2011 – Little Mole’un Yaratıcısı Zdenek Miler Öldü
- 02.12.2011 – Melez Sinema: Karşılaştırmalı Film Okumaları Başlıyor
- 28.11.2011 – Yönetmen Yüksel Aksu, 46 Animals Edition’da
- 24.11.2011 – Bir Zamanlar Anadolu’da, Asya Pasifik Film Ödülleri’nde Önemli Ödülleri Kazandı
- 17.11.2011 – İstanbul Modern Sinema’da Söyleşi: Yeşilçam’ın İlk Starı Cahide Sonku
- 14.11.2011 – 2. Yılmaz Güney Kültür ve Sanat Festivali
- 11.11.2011 – En Güzel İstanbul Videosu Aranıyor
- 09.11.2011 – SALT Beyoğlu’nda Bu Hafta
- 02.11.2011 – Edufairs’den New York Film Akademisi’nde Film Bursu
- 11.09.2011 – Oscar Ödüllü Aktör Cliff Robertson Yaşamını Yitirdi
- 11.09.2011 – 68. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan Ödülü Sokurov’un Faust’una Verildi
- 05.08.2011 – Sinemanın Ünlüleri İstanbul Modern’de: Son Kodachrome Filmi
- 01.08.2011 – Otomatik Portakal, Ellinci Yılında İngiltere’de Sahnelenecek
- 26.07.2011 – Ünlü Film Yönetmeni Mihalis Kakoyannis Hayatını Kaybetti
- 05.07.2011 – Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Sinema Destekleri Belli Oldu
- 25.06.2011 – Komiser Colombo Öldü
- 14.06.2011 – En İyi Film Müziği Oscar Ödülü de Olan Piyanist Dave Grusin, İstanbul’a Geliyor
- 09.06.2011 – Fatih Akın’ın Adı Berlin’deki Yıldızlar Bulvarı’na Konulacak
- 08.06.2011 – Ünlü Yönetmen Bahman Ghobadi, Mardin’e Geliyor
- 31.05.2011 – Ayhan Önal’ı Kaybettik
- 27.05.2011 – 2. Istancool Kültür Festivali
- 25.05.2011 – 18. Altın Koza Film Festivali’nden 936.000 TL Para Ödülü
- 24.05.2011 – Şanlıurfa Mozaik Kısa Film Yarışması Sonuçlandı
- 13.05.2011 – Dünyanın En Büyük Film Festivali Başladı
- 10.05.2011 – 64. Uluslararası Cannes Film Festivali’nde Akad’ın Hudutların Kanunu Filmi de Gösterilecek
- 10.05.2011 – Nuri Bilge Ceylan’ın Yeni Filmi Cannes’da Görücüye Çıkacak
- 08.05.2011 – Elektronik Müziğin Devi Leftfield Grubu 28 Mayıs’ta İstanbul’da
- 18.04.2011 – Aktör Michael Sarrazin Hayatını Kaybetti
- 13.04.2011 – Bosna – Hersek’te 3. Türk Filmleri Haftası Başladı
- 10.04.2011 – Gümüş At Sinema ve Müzik Ödülleri Sahiplerini Buldu
- 23.03.2011 – Elizabeth Taylor Öldü
- 28.02.2011 – Oscar Ödülleri Töreninden İlginç Notlar
- 28.02.2011 – 83. Oscar Ödülleri Belli Oldu, En İyi Film: Zoraki Kral
- 27.02.2011 – Hollywood’un En Kötüleri Ödüllerini Aldı
- 27.02.2011 – Kültür Bakanlığı’ndan Plâto Kentler
- 25.02.2011 – İstanbul’un Kadınları Sahnenin Sultanları
- 14.02.2011 – BAFTA 2011 Ödülleri Sahiplerini Buldu
- 05.02.2011 – Rotterdam Film Festivali’nde Ödüller Açıklandı
- 03.02.2011 – Yapı Kredi Kültür Sanat’ta Sinemada Yapımcılık Konuşulacak
- 26.01.2011 – 83. Oscar Adayları Açıklandı, The King’s Speech 12 Dalda Aday
- 30.11.2010 – Filmleriyle Dünyayı Güldüren Leslie Nielsen Yaşamını Yitirdi
- 22.09.2010 – Köprüler – Beyazperde, Albümünde Kibariye, Kubat ve Jehan Barbur’dan Unutulmaz Film Müzikleri
- 10.08.2010 – Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Sinema Filmlerine Verdiği Destekle İlgili Yeni Düzenleme Yapıldı
- 13.08.2010 – Uluslararası Datça Sinema ve Kültür Festivali
- 19.07.2010 – Kültür Bakanlığı’ndan Sinemaya Destek
- 18.07.2010 – Sakin Şehir Seferihisar
- 16.07.2010 – Malatya’da Uluslararası Film Festivali Düzenlenecek
- 16.07.2010 – Sinema Sektöründen Turizme Hizmet
- 13.07.2010 – Adana’da Yazlık Sinema Günleri Başlıyor
- 02.07.2010 – Dünyanın Önde Gelen İkon’ları Istancool Kültür Festivali’nde
- 17.06.2010 – Samuraylar, Japonya Yılı Etkinlikleri İçin Türkiye’de
- 09.06.2010 – Altın Ciak Ödülü Serseri Mayınlar’ın
- 01.06.2010 – Altın Koza Film Festivali, Ertelendi
- 30.05.2010 – Easy Rider, Siyam Balığı ve Mavi Kadife Filmlerinin Ünlü Oyuncusu Dennis Hopper Hayata Veda Etti
- 24.05.2010 – Cannes’da Altın Palmiye, Tayland Filmi Uncle Boonmee’nin Oldu
- 08.03.2010 – Dünya Kadınlar Gününde Anlamlı Bir Ödül: Kathryn Bigelow En İyi Oscar Ödülü Kazanan İlk Kadın Yönetmen Oldu
- 07.03.2010 – Sandra Bullock, En Kötü Kadın Oyuncu Seçildi
- 28.02.2010 – 35. Cesar Sinema Ödüllerine Un Prophete Damgasını Vurdu
- 22.02.2010 – Bafta 2010 Ödülleri Sahiplerini Buldu
- 21.02.2010 – Türk Sinemasının Büyük Başarısı: Bal, Altın Ayı Ödülü’nü Kazandı
- 15.02.2010 – İspanyol Sinemasının En Prestijli Ödülleri, Goya Ödülleri Sahiplerini Buldu
- 04.02.2010 – En İyi Film Oscarı İçin Yarışacak Filmler Belli Oldu
- 17.01.2010 – Eleştirmenlerin Seçimi Ödülleri Sahiplerini Buldu
- 10.12.2009 – Sinema Destek Başvuruları İçin Son Gün: 04 Ocak 2010
- 24.09.2009 – Güneşi Gördüm, Yabancı Dilde En İyi Film Dalında Oscar Aday Adayı
- 02.09.2009 – Venedik Film Festivali Bugün Başlıyor
- 01.09.2009 – Arnavutluk’tan Üç Maymun’a Ödül
- 20.05.2009 – Altın Koza’dan Sinemanın Ustalarına Onur Ödülü
- 18.05.2009 – Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Sinemaya Destek
- 23.03.2009 – Warner Bros. Sipariş DVD Hizmeti Başlatarak Bir İlke İmza Atıyor
- 16.02.2009 – Duvara Karşı Filminin Opera Uyarlaması Avrupa Hoşgörü Ödülü’nün Sahibi Oldu
- 14.02.2009 – Berlin’de Cam Ayı Ödülü My Suicide Filmine Verildi
- 10.02.2009 – Altın Küre’de Dört Ödül Alan Slumdog Millionaire, Bafta’dan da 7 Ödül Aldı
- 28.01.2009 – Sinema Oyuncuları Yarın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı Ziyaret Edecek
- 27.01.2009 – Amerikalı Yönetmen Charles Schneer Hayatını Kaybetti
- 22.01.2009 – Sinema Destek Başvuruları, 02 Şubat 2009′da Başlıyor
- 31.12.2008 – Türk Oyuncu Mehmet Kurtuluş, En Büyük Alman Film Ödülüne Aday Gösterildi
- 26.12.2008 – Nobel Edebiyat Ödüllü Yazar, Şair ve Senarist Harold Pinter 24 Aralık’ta Yaşama Veda Etti
- 17.12.2008 – Beyaz Melek, 27. Fajr Uluslararası Film Festivali’nde Yarışacak
- 12.12.2008 – 66. Altın Küre Ödülleri’nin Adayları Belli Oldu
- 12.12.2008 – 13. Boston Türk Kültür ve Sanat Festivali’nde Belgesel ve Kısa Film Yarışmalarının Sonuçları Belli Oldu
- 07.12.2008 – Sender’in Senaryo Atölyeleri Başlıyor
- 30.11.2008 – Derviş Zaim’in Filmi Nokta’ya Mısır’dan Ödül
- 27.11.2008 – Fransa’da 20. Türk Sinema Günleri, 03 Aralık’ta
- 18.11.2008 – 5. İstanbul Animasyon Festivali
- 18.11.2008 – Sinema İşaretlerinde Yeni Düzenleme
- 05.11.2008 – Türkan Şoray – Beyazperde’de Kostümler Sergisi, Cemal Reşit Rey’de Açılıyor
- 24.10.2008 – Üç Maymun’a İsrail’den Ödül
- 07.10.2008 – Marlene Dietrich, Pera Müzesi’nde
- 07.10.2008 – 2. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali
- 29.07.2008 – Perde’li Düşünceler / Yönetmenler ve İzlekler Işığında Sinema
- 17.07.2008 – Bir Türk Sanatı Olarak Sahil Doldurma ve Son Kumsal’larımız
- 09.06.2008 – Oyuncu Jessica Alba’nın Kızı Oldu
- 25.05.2008 – Akbank 5. Kısa Film Festivali
- 10.05.2008 – Türk Sinemasının Başyapıtlarından Selvi Boylum Al Yazmalım Filminin Yazarı Cengiz Aytmatov Hayatını Kaybetti
- 08.05.2008 – Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan, Uzun Metrajlı Film Projelerine 4 Milyon 260 Bin YTL Destek
- 29.04.2008 – Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ile Mü-Yap ve Sinebir Arasında Sinema ve Müzik Eserlerinde Saygı Protokolü İmzalanacak
- 27.04.2008 – Emir Kusturica’ya Göre Mavi
- 16.04.2008 – Belgesel Film İzmir – Deniz Çocukları Tamamlandı
- 18.03.2008 – Sentezler İçin Başvurular Bekleniyor
- 11.03.2008 – Türk Sinemasında Kötü Rollerin Jönü Kenan Pars Çarşamba Günü Toprağa Verilecek
- 02.03.2008 – Kültür ve Turizm Bakanlığı 2007 Yılında 207 Sinema Projesine Destek Oldu
- 01.03.2008 – Senaryo İstanbul Atölyesi ile Ustalarla Buluşma 3
- 14.02.2008 – Spielberg’den Anlamlı Protesto
- 14.02.2008 – Emitt Turizm Fuarı Kapsamında 16 Şubat’ta En Büyük Destinasyon: Sinema Konulu Panel Düzenleniyor
- 14.02.2008 – Sinema Yazarı Fatih Özgüven Karanlık Odadan Hikayeler Projesi’yle garajistanbul’da
- 12.02.2008 – 32. Gün Ekibinin Hazırladığı Unutulmayan 2 Gün: 6 – 7 Eylül Belgeselinin DVD’si Satışa Sunuldu
- 23.01.2008 – Sürgün ve Ölüm: Bir Göç Hikayesi
- 22.01.2008 – Oscar Adayları Açıklandı
- 04.01.2008 – Sinema Destek Başvuruları 11 Şubat 2008’de Sona Eriyor
- 04.01.2008 – Yeni Bir Atıf Yılmaz Kitabı
- 14.12.2007 – 65. Altın Küre Ödüllerinin Adayları Açıklandı
- 25.11.2007 – 2. Dadaş Film Festivali Yarın Başlıyor
- 14.11.2007 – Takva Filminin Başrol Oyuncusu Erkan Can, Asya Pasifik Sinema Ödülleri Kapsamında En İyi Erkek Oyuncu Ödülü Aldı
- 04.11.2007 – Yönetmen Artun Yeres Vefat Etti
- 28.10.2007 – Bâciyân-ı Rûm Belgeselinin Kayseri’deki Çekimleri Tamamlandı
- 24.10.2007 – Avrupa Parlamentosu’nun Sinema Ödülü Yönetmen Fatih Akın’ın Filmine Verildi
- 30.08.2007 – Kültür Bakanlığı Destek Listesi
- 16.08.2007 – Anadolu’nun Renkleri: Doğum Düğün Ölüm Belgeseli Çekiliyor
- 07.08.2007 – Kültür Bakanlığı Destek Listesi
- 31.07.2007 – İmkânsız Aşkın Sinemacısı İtalyan Film Yönetmeni Michelangelo Antonioni Öldü
- 31.07.2007 – Ingmar Bergman 89 Yaşında Yaşama Veda Etti
- 29.05.2007 – Kültür Bakanlığı Destek Listesi
- 14.05.2007 – Kültür Bakanlığı Destek Listesi
- 05.04.2007 – TRT’den Bossert – Karatepe Belgeseli
- 04.04.2007 – Sinema İzleyici Profili Araştırması
- 04.04.2007 – Nefin Dinç, İsmini Melek Koydum Adlı Belgeseli ile ABD’de Ödül Kazandı
- 24.03.2007 – Şehit Şerife Bacı’nın Çekimlerine Başlandı
- 20.03.2007 – Süt, Cannes Film Festivali Atelier Bölümüne Seçildi
- 22.05.2006 – Reha Erdem ile 22 Mayıs 2006’da Yapılan Görüşme
- 08.03.2006 – Halûk Cecan ile 08 Mart 2006’da Yapılan Görüşme