5 Silahşörler
Serdar Pehlivanoğlu’nun yönettiği ve Mine Çerçi, Cüneyt Yalaz, Arif Pişkin ile Mustafa Turan’ın oynadığı 5 Silahşörler (5 Musketeers), önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla ????? tarafından vizyona çıkarılıyor.
Çocukluk arkadaşları Refik, İhsan, İzak, Yorgo ve İbrahim’den oluşan 5 Silahşörler, onları yönlendiren banka müdiresi Maya ile banka soygunları yapmışlardır. Müdirenin daha çok paraya, bir an önce kavuşma isteği vardır. Bankanın merkez şubesinin soygununu planlayan Refik, paradan ve ölümden bahsettikleri gece soyguna itiraz eder.
Bay Link: Kayıp Efsane
Chris Butler’in yönettiği ve Hugh Jackman, Zach Galifianakis, Zoe Saldana ile Emma Thompson’un seslendirdiği animasyon film Bay Link: Kayıp Efsane (Missing Link), 23 Ekim 2020’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla BG Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
286 kiloluk vücudu tüylerle kaplı, 2,5 metre boyunda, sevimli efsane Bay Link’le tanışmaya hazır olun. Bay Link muhteşem bir serüvene çıkmaya karar verir. Kuzeybatı Pasifik’ten Shangri-La vadisinde olduğu söylenen, kayıp akrabalarını bulmak için bir yolculuğa çıkar ve bu yolculukta mitoloji dedektifi Lionel Frost ile işbirliği yapar. Ayrıca bölgenin bilinen tek haritasına sahip olan Adelina da onlara eşlik edecektir.
4. Çekmeköy Uluslararası Kısa Film Yarışması
Çekmeköy Belediyesi’nin düzenlediği sağlık temalı Çekmeköy 4. Uluslararası Kısa Film Yarışması’na başvurular başladı. Yarışma ile sağlığın değerinin ve sağlığa etki eden faktörlerin, sanatçıların gözünden anlatılması hedefleniyor. Toplam ödülün 80 bin TL olarak belirlendiği yarışmaya katılmak isteyenlerin başvurularını 25 Kasım 2020 tarihine kadar festivalin web sitesine yapabilecekleri açıklandı.
4. Çekmeköy Uluslararası Kısa Film Yarışması yazısına devam et
Ferhan Baran Yazıyor: Kim Uygar, Kim Barbar
Güney Afrikalı Nobelli yazar JM Coetzee’nin 1980 yılında yayımlanan ünlü romanı ‘Barbarları Beklerken / Waiting for the Barbarians’ın sinema uyarlaması bu hafta gösterime girdi. Salgın döneminin öne çıkan filmlerinden biri olan yapım, geçtiğimiz yıl Venedik Film Festivali’nin ana seçkisinde yer almıştı. Coetzee eserlerinde, Güney Afrika’yı ve sömürge yönetimi politikalarını eleştirel bir dille ele alır. Evrensel emperyalizmin … Devamı… »
6. Sakarya Uluslararası Kısa Film Festivali
6. Sakarya Uluslararası Kısa Film Festivali, 20 – 22 Ekim 2020 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Festivalin açılış töreni, 20 Ekim 2020 Salı günü saat 14:00’de yapılacak. Açılış töreninin devamında Türk Sinemasının En Çok Beğenilen 25 Filmi adlı afiş sergisinin de açılışı yapılacak. Film gösterimlerinin yanı sıra, söyleşiler, yönetmen ve senaristlerin sunacağı belgesel ve senaryo atölyeleriyle sinemaseverleri zengin bir içeriğin beklediği kısa film festivali, kentle bütünleşmeye katkı sağlayacak. Tüm Sakaryalılara açık olacak festival, 22 Ekim 2020 Perşembe akşamı saat 19:00’da düzenlenecek olan, final gecesi ve ödül töreni ile sona erecek.
6. Sakarya Uluslararası Kısa Film Festivali yazısına devam et
Boğaziçi Film Festivali’nin Ulusal Yarışmasına Yeni Bir Ödül Eklendi
T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkıları, Global İletişim Ortağı Anadolu Ajansı’nın destekleriyle, Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından bu yıl 23 – 30 Ekim 2020 tarihleri arasında düzenlenmesi planlanan 8. Boğaziçi Film Festivali’nde bu yıldan itibaren yeni bir en iyi ödülü daha verilecek. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan uzun metraj filmlerin yönetmenlerinden birisi Film Yönetmenleri Derneği Jürisi tarafından verilecek FİLM-YÖN En İyi Yönetmen Ödülü’nün sahibi olacak. Bu yıl ilk kez sahibini bulacak olan FİLM-YÖN En İyi Yönetmen Ödülü’nü verecek Jüri üyeleri Mehmet Eryılmaz, Melisa Önel ve Selim Evci’den oluşuyor.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Boğaziçi Film Festivali’nin Ulusal Yarışmasına Yeni Bir Ödül Eklendi yazısına devam et
39. İstanbul Film Festivali Başladı
39. İstanbul Film Festivali, 09 – 20 Ekim tarihlerinde hem çevrimiçinde hem de yeniden sinema salonlarında izleyicilerle buluşuyor. Pandemi nedeniyle bu yıl festival galalarıyla birleşen Filmekimi Galaları filmleri Cinemaximum Nişantaşı City’s ve Kadıköy Sineması’nın yanı sıra festivalin çevrimiçi gösterim sitesi filmonline.iksv.org’da da erişime açılıyor. Uluslararası Yarışma filmleri ise yalnızca filmonline.iksv.org üzerinden izlenebiliyor. Covid-19 nedeniyle gişelerden basılı bilet alınamayacak, satış işlemleri biletix.com adresi üzerinden yapılacak. Çevrimiçi gösterimlerin biletleri yalnızca filmonline.iksv.org adresinden alınabilecek.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Pandeminin İlk Galasını Aile Hükümeti Gerçekleştirdi
Başrollerini Alper Saldıran ve Aslıhan Malbora’nın paylaştığı Aile Hükümeti adlı komedi filminin galası 08 Ekim 2020 Perşembe günü Levent Cinemaximum Kanyon Sineması’nda gerçekleştirildi. Aslıhan Malbora’nın şu sıralar yer aldığı projenin şehir dışında olması sebebiyle katılamadığı gecede, oyuncular kırmızı halıda basına poz verdi. Galaya, Esra Sönmezer, Uğur Arslan, Yunus Emre Özden, Aşkım Burçe Tünay, Elif Yıldırım Gören gibi isimler katıldı.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Pandeminin İlk Galasını Aile Hükümeti Gerçekleştirdi yazısına devam et
02 – 08 Ekim 2020, Haftalık Gişe Verileri
02 – 08 Ekim 2020, Haftalık (Weekly) Gişe Verileri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi’nin gösterilmesi rica olunur.
Bosphorus Film Lab’ın Work in Progress Kategorisi ve First Cut Lab’da Yer Alacak Olan Projeler Belli Oldu
T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkıları, Global İletişim Ortağı Anadolu Ajansı’nın destekleriyle, Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından bu yıl 23 – 30 Ekim 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilmesi planlanan 8. Boğaziçi Film Festivali’nin endüstri bölümü olan Bosphorus Film Lab’ın Work in Progress kategorisi ve Bosphorus Film Lab bünyesinde bu yıl ikincisi düzenlenecek First Cut Lab’a seçilen film projeleri belli oldu.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Herkes Jamie Hakkında Konuşuyor
Jonathan Butterell’in yönettiği ve Max Harwood, Richard E. Grant, Sharon Horgan ile Lauren Patel’in oynadığı Herkes Jamie Hakkında Konuşuyor (Everybody’s Talking About Jamie), önümüzdeki aylarda UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarılıyor.
Herkes Jamie Hakkında Konuşuyor filmi Jamie Campbell adındaki bir gencin gerçek yaşam öyküsünden beyazperdeye uyarlandı. Sheffield’de yaşayan bir genç olan Jamie, Drag Queen olmak istemektedir. Ailesi ve arkadaşlarını desteğini alan Jamie, toplumun baskısına maruz kalır. Ancak baskılara göğüs geren Jamie, hedefine güçlü adımlarla ilerler.
8. Boğaziçi Film Festivali’nde Yarışacak Kısa Filmler ve Jüri Üyeleri Belli Oldu
Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından bu yıl 23 – 30 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek 8. Boğaziçi Film Festivali’nin Ulusal Kısa Kurmaca, Ulusal Kısa Belgesel, Uluslararası Kısa Kurmaca ve Uluslararası Kısa Belgesel Film Yarışmaları finalistleri ile finalist filmleri değerlendirecek jüri üyeleri açıklandı. Jüri üyeleri arasında; yönetmen Banu Sıvacı, yönetmen Cihan Sağlam, sinema yazarı Murat Tolga Şen, yapımcı – yazar Samed Karagöz, yönetmen Senem Bay, yönetmen Vuslat Saraçoğlu gibi isimler yer alıyor. Kısa film yarışmaları sonucunda ödül kazanacaklara toplamda 70.000 TL parasal ödül verilecek.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
8. Boğaziçi Film Festivali’nde Yarışacak Kısa Filmler ve Jüri Üyeleri Belli Oldu yazısına devam et
57. Altın Portakal’da Ulusal Yarışma’dan İzlenimler
Altın Portakal’ın 57. yolculuğu olağanüstü koşullarda başladı ve tamamlandı. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Muhittin Böcek’in hastalıkla verdiği mücadelenin dışında etkinliklerin salgın koşulları göz önünde bulundurularak planlanması, organizasyonla ilgili düşüncelerimizi –ki, eleştirilerimizin ‘saklı’ olduğunu vurgulayalım- doğal olarak ikinci plana itiyor. Bu bağlamda, yakın bir süreçte, bir başka önemli festivalden ödülle dönen ve başkan olarak görevlendirilmesi “doktor olmasıyla” açıklanan isim de dâhil olmak üzere jüri oluşumunun mantığına yer vermeyeceğiz.
Devlet Yardımı Ekseninde “Sanat Sineması”
Festivalin Ulusal Yarışma bölümünde bu yıl 12 film yer aldı. Genel olarak bakıldığında, ortaya kimisi fazlasıyla tanıdık, kimi de yeni arayışlara işaret eden filmler izlediğimizi söyleyebilirim; ancak ilk elden altını çizmek istediğim şey, -öteden beri vurgulamakla birlikte- “festival sinemasında” Kültür Bakanlığı olgusunun her geçen gün belirleyiciliğini arttırdığı yönündedir. Desteklenen filmlerle gerçekten bağımsız olan yapımlar arasındaki tematik, hâttâ biçimsel farklılıklar, artık olgu üzerine kalem oynatmayı zorunlu hale getirmiştir. Yönetmeni oto sansüre iten, kamerasını özgürce kullanmasını engelleyen “herkesin bildiği sır” gibi bu durumun varlığı orada duruyorken kimi filmler nasıl bir yöntemle ve hangi nesnel yaklaşımla değerlendirilebilir? Doğrusu bilemiyorum. Bildiğim şey, “sanat sinemasında” cinselliğin neredeyse hiç olmadığı, “zararlı alışkanlıklardan soyunmuş” olarak ele alınan insanın tektipleşmeye doğru hızla ilerlediği ve “parayı verenin düdüğünü öttürdüğü”.
Bu noktada bir paradokstan da söz etmek gerekir: Yukarıdan aşağıya savunulan sanat dili, “yerli ve millî” olmanın dışında, “kutsal aileye” halel getirmeyecek bir bakış içermeli. Biraz da bu yüzden kimi festival filmleri bu yaklaşımı temel alıyor; ancak “çürüme” ve “tükeniş” atmosferi, ülkenin sosyo-politik ve kültürel ikliminden bağımsız olmayacak biçimde, ele alınan ailelerde kendisini gösteriyor. Gerek “Dirlik Düzenlik” , gerek de “Çatlak” bunun başarılı sayılabilecek örnekleri.
Susmak İçin Birçok Neden Var!
Önceki yıllarda bir sektör çalışanı, dizilerde akşam yemeği sahnelerinin -alkolün gösterilmesinin yaratacağı sorunlar nedeniyle- kahvaltıya dönüştüğünü söylemişti. Benzer bir durum festival sineması için de geçerli. Figürler gündelik yaşam formundan kopartılmak zorunda kalınınca gerçeklikle imtihanını kaybediyor, ortaya tuhaf bir manzara çıkıyor. İşin daha vahimi, sözgelimi “Kumbara” filmindeki başrol oyuncusunu, arkadaşıyla sahilde bira içerken gösteren sahne sinema yazarını dahi şaşkınlığa uğratabiliyor, anlatıda gerekli olan bu anları “radikal bir tutum” olarak nitelendirmesine yol açabiliyor. Gidişatın varacağı nokta için kâhin olmaya gerek yok; organizasyona kaynak yaratan erkin, festivallerin seçici kurullarını belirleme konusunda talepkâr olması an meselesidir. Bakalım o zaman hangi “sanat filmini”, nasıl tartışacağız?
Geçmişte kendisine açık kanalların, -sanki mesele bu noktaya gelmeyecekmiş gibi- savunuculuğunu yapanların önce tepki gösterip sonra suskunluğa gömüldüğü yerdeyiz. Evet, herkes her şeyi biliyor; ama konuşmamak için (kimisi adına o güzel günlere tekrar dönüleceği umuduyla, kimisi içinse iklimin sertleşmesinden dolayı) birçok neden var!
İklim Değişirken
Önceden festival filmlerinin ayrı bir dili ve matematiği olduğunu durmaksızın anlatanlar, şimdi kendi yarattıkları manzarayı inkâr ediyor gibiler. Daha metaforik, biçimselliğe daha çok yaslanan ve yaratılan festival iklimiyle uyumlu görünen göz ardı edilip konjonktürle bağ kuran öncelenebiliyor; aydın / yarı aydın tavrı farklılaşıyor. Bir filmin yaşanan olumsuz gelişmeleri -sinemasal bakımdan tartışmalı; ancak samimi bir temelde- kadını merkeze alarak masaya yatırması (“Hayaletler”), diğer filme göre öne çıkması için yeterli olabiliyor. Diğer film demişken (“Gölgeler İçinde”), içerdiği sistem eleştirisi ve finaliyle ortaya koyduğu “mücadeleci ruhun kutsanması”, muhtemelen fazlaca “biçimci” bulunduğu, içinden geçilen ortamda “yaraya merhem olamayacağı” için tercih sebebi olmuyor. Kişisel düşüncem, SİYAD ve Film-Yön jürilerinin verdiği karara paralel biçimde Erdem Tepegöz’ün filminin, festivalin en başarılı yapımı olduğu yönünde. Samimi bir çabanın ürünü olan, kimi parlak anlarına karşın tam da ilk filmden beklenebileceği biçimde yoğunluk içeren, ele aldığı figürleri ve olguları yeterince işleme şansı olmayan “Hayaletler”in tamamen kişisel bir kararla ödüllendirildiğini düşünüyorum. (Benzer şeyler, “pozitif ayrımcılık” içeren ödüller için de geçerli. Bu durum kantarın topuzunun kaçtığına işaret ediyor.) Bu durumun, ilk filminde gayet olumlu sinyaller veren Azra Deniz Okyay’ın sinemasını nasıl etkileyeceğini birlikte göreceğiz.
“Deneyimli” İsimler, Sıradan Filmler
Evet, Türkiye’nin neredeyse son 20 yılına damgasını vuran “festival filmi” olgusunda belli belirsiz bir değişim yaşanıyor. Bunun kalıcı olup olmayacağı şu anda belirsiz. Bu geçiş ikliminde “deneyimli” yönetmenlere de ayrı bir parantez açalım. Sineması adına gerçek bir “U dönüşü”nü gerçekleştiren Derviş Zaim, olasılıkla kariyerinin en sıradan filmiyle, “Flaşbellek”le kapılarımızı çaldı Antalya’da. Konjonktürden fazlasıyla beslenen, kendisini adeta resmi görüşün savunucusu olarak konumlandıran bu filmin sinema dili de çok tartışmalı. “Gölgeler ve Suretler”de olguya nesnel ve soğukkanlı bir bakış atmayı başaran Zaim’in Suriye sorununda emperyalizmi göz ardı etmesi ya da tek doğru sözü, “cani doktora” söyletmesinin ortaya çıkardığı trajikomik durum bir tarafa, yıllardan bu yana oluşturduğu özgün sinemasal arayışlara, teorik zemini çürük, durumu aksiyon ile kurtarmaya çalışan bir yapımla nokta koyması endişe verici. Reis Çelik ise yukarıda yaşanan değişimi açık farkla ıskalıyor; primitif bir yaklaşımla sinemasını yenileyemeden yolculuğunu sürdürüyor. Büyük altüst oluşlar çağında, oluşturduğu “toplumsal duyarlılık taşıyan yönetmen” kimliğini bir kenara iten Çelik’in öyküsü incir çekirdeğini dolduramayacak bir konuya sahip “Ölü Ekmeği”nde izleyicisine iki kez “Kiziroğlu Mustafa Bey” türküsünü dinletmesini anlamak kolay görünmüyor. Atalay Taşdiken ise geliştirdiği sinema diliyle öncüllerinden ayrılıyor. “Kar Kırmızı”, kimi anlarda parlayan senaryosu ve başarılı sinematografisiyle dikkat çekiyor. Finali “dağın fare doğurmasını” andırsa da, yan rollerde tartışmalı performanslar barındırsa da film, çıtanın üzerinde seyrediyor.
Sonuç Olarak
Son olarak “Gelincik” ve “İnsanlar İkiye Ayrılır” üzerinde de durmak gerekir. Orçun Benli’nin politik gerilimi, sinemada yeterince ele alınmayan bir konuyu, soğukkanlı biçimde masaya yatırmayı deniyor. Bunda belli ölçülerde başarılı olduğu da söylenebilir. Filmin en büyük kusuru, kısa filme yakın duran senaryosu ve diyaloglarda alttan alta işleyen ve tekrar duygusu yaratan gerilim müziği. Jüri Ahmet Mümtaz Taylan’ı öne çıkarsa da Kaan Yıldırım’ın performansının filmi sürüklediğini söylemek mümkün. Denenmeyen bir türde dikkate değer bir çalışma.
“İnsanlar İkiye Ayrılır” ise hep sözü edilen dizi estetiğinden bolca nemalanıyor; ancak son bölümde olayları açıklamaya çalıştığı final bir kenara bırakılırsa özgün bir senaryoya dayanıyor. Temposu iyi, kimi anlarda izleyicisini şaşırtmayı başarıyor ve hak ettiği ödüle uzanıyor. Gişede başarılı olmasını ve “festival sineması” ile “gişe filmleri” arasında köprü oluşturmasını dilerim.
Yazının sonunda Muhittin Böcek’e acil şifalar dilerken, daha özgür ruhlu ve sağlık endişesi taşımadan takip edebileceğimiz festivallerde buluşmayı temenni ediyorum.
(14 Ekim 2020)
Tuncer Çetinkaya
ModernZamanlar Sinema Dergisi Editörü
[email protected]
Pilavüstü Aşk
Bülent Terzioğlu’nun yönettiği ve Hande Katipoğlu, Ferit Aktuğ, Ayhan Taş ile Yıldız Asyalı’in oynadığı Pilavüstü Aşk, önümüzdeki aylarda CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla CineMutfak Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Film, ünlü bir restoran zincirinin tek varisi olan Elvan Kaşıkçızade ile pilavıyla İstanbul gece tayfası ve taksiciler arasında meşhur olan seyyar pilavcı Rıdvan Merinos’un aynı ortak amaç için yollarının kesişmesi sonucu başlarından geçen olayları anlatıyor.