Dikkat Köpek Var Filminin Galası Gerçekleşti

30 Aralık’ta vizyona girecek olan ve başrollerini Nusret Toplar, Onur Büyüktopçu, Güney Kılınç, Mutlu Güney, Dilara Ortagüz, Serli Alyanakyan, Buse Şen, Ülkü Toplar, Ergün Özfırıncı, Kayahan Akkoç, Behtan Mehter, Caner Yılmaz, Emin Boztepe, Fatih Kocapehlivanlar, ödüllü köpek Bal ve Yeşilçam’ın efsane oyuncuları Ahmet Arıman, Tuncay Akça’nın paylaştığı, Dikkat Köpek Var filminin galası Mecidiyeköy Biletinial Torun Center Sineması’nda gerçekleşti.

Dikkat Köpek Var Filminin Galası Gerçekleşti yazısına devam et

Sinema -Otobiyografik Filmle- Yaşamı Kuşatıyor

Film başladığında ilk aklıma gelen Fikret Otyam’ın yakınması oldu: “Kırk yıllık fotoğrafçıyım, bir kameram bile olmadı, ama bir arkadaşım 8 yaşındaki oğluna 8 mm. film kamerası aldı doğum günü armağanı olarak.” İşte, o şanslı çocuklardan biri Steven Spielberg.

Mitzi Fabelman (Michelle Williams), eşi Burt (Paul Dano) yanlarında küçük Sammy ile sinemaya giderler. Sammy ilk kez bir film izlemektedir, tabii ki, çok etkilenir. Hoş, sinemadan etkilenmeyen çocuk mu olur? Yeni yıl armağanı olarak filmde gördüğü trenden ister anne babasından. Onları çarpıştırarak etkisini görmek ister, ama hemen her kısıtlı gelirle yaşayan ailede olduğu gibi aman bozar diye engellenir. (Burada, Çetin Altan geldi aklıma… “Çocuklara armağan olarak elektrikli tren alınır ama büyükler oynar en çok.” diye yazmıştı, çünkü büyüklerin de özlemidir öylesi hareketli oyuncaklar.) Annenin, aralarında sır olmasını belirterek babanın kamerasını çocuğa vermesiyle çarpışma tek seferde ve oyuncağa fazla zarar vermeden halledilir.

Yeni bir ufuk açılıyor…

Sammy artık büyümüştür (Mateo Zoryan), onlarca film çeker. Burada dikkat çekilmesi gereken en önemli konu, ailenin çocuklarına kayıtsız koşulsuz destek olması… Her ne kadar, bizdeki gibi “oku, bir mesleğin olsun, sonra istediğini yap” gibi inanılmaz sarsıcı yaklaşım gelirse de zorlama yoktur pek.

Sonrasını biliyorsunuz… Steven Spielberg, dünyanın önde gelen yönetmenlerinden biri olur. Filmleri seyirci rekorları kırar, ödüller kazanır.

Ailenin önemi…

Anne Mitzi’nin, eşi Burt’ün iş arkadaşı Bennie (Seth Rogen) ile görüntülere de yansıyan yakınlaşmasını ilkin Sammy fark eder. Belki baba da fark etmiştir ama göz yummuştur. Burt, eşini de çocuklarını da çok sevmekte, onların rahat etmesi, mutlu olması için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Mitzi de aynı duygular içindedir, ama içindeki o duygusal yaklaşımın etkisinden de kurtulamamaktadır. Sammy’nin bu gizi keşfetmesiyle gerçekler su yüzüne çıkar. Aile dağılmak üzeredir. Sammy ve kardeşlerinin yakarmaları hâttâ tehditleri boşa çıkar.

Bizde de gündemdeki bir konu aile ve ailenin önemi, hâttâ öyle ki Anayasa bile değiştirilecek belki. Anne Mitzi’nin bu tutkusuna karşı baba Burt alabildiğine hoşgörülü, esnek ve saygılıdır. Bizde olsa, çoktan kadın cinayeti çıkardı. Demek ki, olgunluk ve bilinçlilik böyle bir şey; filmin en öne çıkan öyküsü bu…

Okulun önemi…

Sadece bizde değil, bütün dünyada toplumların temel sorunlarından önde geleni ırkçılık ve dinsel bağnazlık. Fabelmanlar Yahudiler ve kendilerince inanışlarının gereklerini yerine getirmektedirler. Okulda, Sam’in (özellikle vurguluyor, dışlanmayı önlemek için) gördüğü şiddetin temelinde de Yahudi olması yatıyor. Sam, kendisini tehdit eden, dövenleri ne yaparsa yapsın, bir türlü ikna edemez, çünkü onlar da at gözlüğü takmış, muhafazakâr eğitim almış, sıradan ailelerin çocuklarıdır.

Aileler çocuklarını rahat yetiştirirler belki, ama Sam duygularını yansıtmakta cidden sıkıntı yaşar. Kız arkadaşına, okumak yerine kendisiyle evlenmeyi teklif edecek kadar geleceği okuyamaz. Ailenin toplandığı masadaki konuşmalar, aslına bakarsanız alabildiğine gündeliktir ama bizim “ahlâk” anlayışımıza ters gelir; bir şeyleri tehdit ve tehlike olarak görmekten uzaklaşmalıyız. Bennie, Mitzi’den büyük olasılıkla öğrenmiştir Sam’in onları keşfettiğini… Bir kamera armağan eder. Sam, rüşvet olduğunu bilir o kameranın ve elini bile sürmez. Duygularını kontrol altında tutmayı becerebilmesi önemlidir, özellikle bir ergen için.

Yoğun içerikli…

Bizden bir yönetmen, Ümit Ünal’ın, belki kendisinin bile unuttuğu kısa filmi geldi aklıma. Bizim çektiğimiz Süper 8 mm. kısa filmimiz Voli’nin ilk ve tek büyük ödülü kazandığı İFSAK Kısa Film Yarışması’na katıldığı ve “özendirme ödülü” kazandığı filmin üzerini çizmiş ve filmin kutusuna da “Atık değildir, dikkat ediniz.” yazmıştı. Spielberg ise tabancaların ateşlendiğinin görünmesi için oraları delmiş.

Burada bir anı daha girmeli devreye: Voli’yi kurguluyoruz Rıza Baloğlu (ışığı üzerimize değsin) ile… Duvara yansıttığımız görüntüde, Balıkçı doğal bir refleksle kaşını kaldırıyor, oltaya takılan balığı hissettiğinde… Montaj masası diyemeyeceğim, (filmde göreceksiniz) aletinde, kareyi tüm ayrıntısıyla görmek mümkün olamadığı için Spielberg, nasıl bulmuş o kareyi de delmiş, merak etmedim değil. Ümit Ünal, belki de o tek kareyi bulamadığı için filmi çizmişti… kim bilir!

Gerek konuşmalarda gerekse görüntülerde birçok filme gönderme yaparak sinemaya saygısını da sunuyor bu filmle… Tamam, uzun ama asla sıkıcı değil. Tamam, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde geçen bir otobiyografik bir film ama süzülecek çok dersler var içinden. Sam’in ilk film denemeleri gerçekten çok titiz çekilmiş, çok emek harcanmış; bu, bir gencin yetişmesinde ona verilen değerin önemini vurgulamak açısından çok kıymetli. Hele de Spielberg’in ilk filmi Duel’i (Belâ adıyla televizyonda da gösterildi) anımsarsanız, onun bir dahi olduğunu da kabûl edersiniz.

Sinema meraklıları kadar sinema okulu öğrencileri de dikkatle izlemeli, geleceklerini belirleyecek önemli ipuçları yakalayacaklardır.

(05 Ocak 2023)

Korkut Akın

[email protected]

Emanet (Yönetmen: Ali İlhan)

Ali İlhan’ın yönettiği ve Mustafa Üstündağ, Tuvana Türkay, Turgay Tanülkü ile Gürgen Öz’ün oynadığı Emanet, 08 Mart 2024′de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Genç Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Westernvari, uçsuz bucaksız bir bozkırın ortasında zeki mizah öğeleri ile harmanlanmış bir aile dramı ve aksiyonla bezeli filmde kendi deyimiyle “kazanırken kaybeden”, geçmişi sırlarla dolu Orhan Usta’nın ve çocuklarının hikâyesi, başlarda bir aile dramı gibi gözükse de gizemli bir kızın onlara getirdiği “emanet”le sonsuza kadar değişiyor. “Emanet”in asıl sahibinin de ortaya çıkmasıyla olaylar işin içinden çıkılması hayli zor bir hal alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Emanet (Yönetmen: Ali İlhan) yazısına devam et

Aşkımızın Üzerine Yağmur Yağıyordu*

Dünya prömiyerini yaptığı 75. Cannes Film Festivali ‘Belirli bir Bakış / Un Certain Regard’ seçkisinden en iyi yönetmen ödülü ile dönen Alexandru Belc imzalı ‘Metronom’, yağmurlu bir Bükreş meydanında açılıyor. Savaş kahramanlarını simgeleyen masif kabartmaların taş duvarlarını süslediği geniş alanın ortasında 17 yaşındaki Ana’nın ufak tefek siluetini görüyoruz. Arzu ile beklenen genç Sorin ise gökten inmiş ilahi bir varlık misali puslar içinde sağ köşeden kadraja dahil oluyor. Bu diyalogsuz uzun giriş sekansı hasret dolu bir kucaklaşma ile sonlanıyor. Ana’nın Sorin’den aldığı -bizlerin sonradan öğreneceği- haber genç kızı perişan ediyor, gözyaşları yağmura karışıyor.

1972 yılının sonbaharıdır. Çavusesku diktasının zulmü altında inleyen Romanya halkı ülkenin boğucu ortamında tedirgin yaşamlarını sürdürmektedir. Liseden mezuniyetlerini bekleyen Ana ve arkadaşları diktatörlüğün neşesiz koyu iklimine gençlik baharının rengini katmaya çabalar. Çoğu kitap ve plakların yasak ve ulaşılmaz olduğu o yıllarda, Ana’nın can arkadaşı Roxana’nın ev partisinde buluşmak için sözleşilir. Ana evden izin çıkmamasına rağmen partiye katılır. Bu annesi ile birlikte Almanya’daki babasının yanına temelli taşınacak olan Sorin’i görmesi için son fırsattır belki de. Rengarenk giysileri ve dönemin protest pop müzik parçaları ile kendi özgür dünyalarının hayalini kuran ekip, bir dönemin sunucusu popüler radyo şovu ‘Metronom’un yapımcı ve sunucusu Cornel Chiriac ile iletişim kurmayı planlar. Batının protest şarkılarını çaldığı için aforoz edilen, ülke dışına çıkışının ardından Almanya üzerinden yayına giren ve Romanya’da dinlenmesi yasak olan ‘Özgür Avrupa Radyosu’nda yayınlanmak üzere bir mektup ve ilişiğinde sevdikleri parçalardan oluşan bir istek listesi Sorin’in irtibata geçeceği yabancı muhabir kanalı ile Chiriac’a ulaştırılacaktır. Geleneksel ezgi ve dansların ardından Jimi Hendrix, Janis Joplin şarkıları, Paris’te kalp krizinden ölen Jim Morrison’un anısına çalınan ‘The Doors’un ikonik parçası ‘Light My Fire’ eşliğinde kendinden geçen çocukların eğlencesi uzun sürmeyecek, bir ihbar üzerine evi basan gizli polis eşliğinde sorgu merkezine götürüleceklerdir.

’80 doğumlu yönetmen Belc, Romanya Yeni Dalgası’nın öncülerinden Cristian Mungiu ve Corneliu Porumboiu’nun asistanlığını yapmış. Dünya Kadınlar Günü’nün tarihi anlamı üzerine ‘8 Mart’ ve ülkesinin halen ayakta kalmış son sinema salonlarından ‘Dacia Panoramic Cinema’yı yaşatma savaşımını konu edinen 2015 yapımı ‘Cinema, Mon Amour’ belgesellerini çekmiş. 9 yaşına kadar Çavuşesku rejiminin en karanlık döneminde yaşamış olan sinemacı, Almanya’ya kaçışının ardından 1975’te 33 yaşında suikasta kurban giden Chiriac ve radyo programı üzerine önce bir belgesel hazırlamaya girişmiş. Daha sonra komünist rejimin koyu diktatörlük yıllarını yaşamamış, belki yalnızca okulda aktarılan ya da aile büyüklerinden duydukları kadarıyla dönem hakkında bilgi sahibi olan genç kuşaklara, ülke içe kapandıkça dikte edilmiş kültürün en güçlü propaganda aracı haline geldiği 50 yıl öncesinin kapkaranlık iklimini kırık bir gençlik aşkı üzerinden anlatmak, o yıllarda günlük hayatın her zerresine sızmış gizli polis teşkilâtının karanlık yüzünü yeni kuşaklara göstermek istemiş. Seçmiş olduğu 1972 yılında her şeyin daha yeni başladığını, 80’li yıllarda korku ve zulüm dalgasının çok daha beter hale dönüştüğünü ifade ediyor bir söyleşisinde.

Koyu gri baskı rejiminde renkli giysileri ve gençlik coşkuları ile var olmaya çalışan çocuklar, gizli polis karakolunun koyu kahve ürkütücü dehlizlerinde başka bir dünya ile tanışıyor. Öyküsünü müzik, kostümler ve renkler üzerinden anlatan Belc’in filmi de ikinci yarıda kopkoyu bir tona bürünüyor. İri yarı hoşgörüsüz görevlilerin karşısında uzun mor elbisesi ile ufacık kalmış Ana’yı izliyoruz. Kendisi işin içinde olmadığı halde arkadaşlarını ele verecek dokümanı imzalayacak mıdır? Yoksa geleceğini karartmak pahasına baskı ve tehdidin koyu karanlığına sessiz ama güçlü isyanını sürdürebilecek midir? Belc bunları tartışmaya açarken, eski ve yeninin ezeli çatışmasının metaforu niyetine belki, Ana rolünde genç kuşağın yetenekli oyuncusu Mara Bugarin ile Albay Ibis’i oynayan Romen sinemasının emektar ismi Vlad Ivanov’u karşı karşıya getiriyor, ikilinin parlak performansları üzerinden sorularına yanıt arıyor.

*Yazının başlığı, giriş sekansından esinle Ingmar Bergman’ın 1946 yapımı ikinci uzun metrajının (Det Regnar på vår Kärlek) adını taşımaktadır.

(04 Ocak 2023)

Ferhan Baran

[email protected]

Hükümet Bey

Fatih Yıldırım’ın yönettiği ve Erkan Bektaş, Ayhan Taş, Arzu Yanardağ ile Metin Keçeci’nin oynadığı Hükümet Bey, 20 Eylül 2024′de A90 Pictures dağıtımıyla Emircan Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Yönetmen Mehmet, hayalini kurduğu filminin çekimleri için harekete geçer. Cin Başka Peri Başka adlı filminin çekimlerine başlamak için Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesine gider. Bölgede yaşayan ve üç eşi olan Hükümet Bey, çekimlere gelen oyuncu Fadile’ye platonik olarak aşıktır. Hükümet, film çekimleri için köyüne gelen Fadile’ye aşkını ilan eder ve onu dördüncü eş yapmaya hazırlanan Hükümet Bey kendisini beklenmedik durumların içinde bulur.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Fotoğraflar
  • Youtube
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Hükümet Bey yazısına devam et

Cenazemize Hoş Geldiniz

Neslihan Yeşilyurt’un yönettiği ve Sevda Erginci, İsmail Ege Şaşmaz, Gonca Vuslateri ile Erkan Can’ın oynadığı Cenazemize Hoş Geldiniz, 22 Aralık 2023′de CJ ENM dağıtımıyla Med Yapım – Ay Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
İrem ve Ozan, nişan günü sabahında uyanırlar. İrem çok gergindir, çünkü ailesinin her üyesi sorun çıkarmaya müsaittir. İrem’in annesi Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden çıkacaktır ve nişana katılacaklar arasında dolandırıcı teyzesi, Hollanda’dan gelen çılgın halası, şarkıcılık hasreti çeken teyzesi ve ölmüş kocasını sayıklayan halası da vardır. Olaylar  beklenmedik bir yerden patlak verir.

Cenazemize Hoş Geldiniz yazısına devam et

Evde Festival, Yeni Seçkisiyle 30 Aralık’ta Başlıyor

Başka Sinema Evde Festival, yılbaşına girerken evinizden izleyebileceğiniz farklı tür filmlerden oluşan geniş Yeni Yıl Seçkisi ile 30 Aralık – 19 Ocak tarihleri arasında festival.baskasinema.com’da. 30 Aralık’tan itibaren her gün yeni bir film izleyicilerle buluşacak. Tam Film Paketi seçeneğinde ise tüm filmler seçki süresince izlenebilecek. Evde Festival Yeni Yıl Seçkisi’nin biletlerinin ön satışları 27 Aralık itibari ile başlıyor.

Evde Festival, Yeni Seçkisiyle 30 Aralık’ta Başlıyor yazısına devam et

Creed III: Efsane Devam Ediyor

Michael B. Jordan’ın yönettiği ve Michael B. Jordan, Tessa Thompson, Jonathan Majors ile Wood Harris’in oynadığı Creed III: Efsane Devam Ediyor (Creed III), 03 Mart 2023’de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Adonis Creed, boks dünyasına hükmettikten sonra kariyerinde ve aile hayatında başarılı olmuştur. Çocukluk arkadaşı ve eski bir boksör olan Damian uzun hapis cezasını çektikten sonra yeniden ortaya çıkar. Eski arkadaşlar arasındaki yüzleşme, bir kavgadan daha fazlasıdır. Skoru belirlemek için Adonis, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan dövüşçü Damian ile yüzleşmek için geleceğini tehlikeye atmalıdır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Korkut Akın Yazıyor

Creed III: Efsane Devam Ediyor yazısına devam et

Mumyalar

Juan Jesus Garcia Galocha’nın yönettiği ve Sean Bean, Eleanor Tomlinson, Hugh Bonneville ile Celia Imrie’nin seslendirdiği animasyon film Mumyalar (Mummies), 03 Şubat 2023’de Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Mısır’da, yeraltında 3000 yıllık bir mumya şehri vardır. İmparatorluk emri ile Prenses Nefer, Thut ile evlenmek zorundadır. Ancak, her ikisi de aslında evlenmek istemezler; Nefer özgürlüğüne düşkündür, Thut’un da bağlılığa alerjisi vardır. Tanrıların istekleriyse kaçınılmazdır; Thut, sadece yedi gün içinde Nefer ile evlenmek zorunda kalacak ve düğüne Firavun’un kendisine verdiği kadim yüzüğü getirecektir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Mumyalar yazısına devam et

Güçlü Hikâye, Gücü Tükenmiş Film

Çağan Irmak, yakın geçmiş üzerine yaptığı filmlerle hepimizin gönlünde taht kuran yönetmen. Özgeçmiş ağırlıklı hikâyelerini kendisi yazıyor, kendisi çekiyor. Hayatın içinden, bir başkasının belki de görmezden geldiği ayrıntıları yakalayıp tam da Yeşilçam duygusuyla aktarıyor.

Sevinçle hüznü birbirinin içine geçiren Çağan Irmak, uzun bir aradan sonra film içinde film olan Sevda Mecburi İstikamet ile yine seyircinin gözbebeği olacak, yine duyguları deşecek ve yine mendiller ıslanacak, etkisi evlerden yayılacak…

Melodram denilince…

70’lerden 2000’li yıllara uzanan, Çağan Irmak imzalı Sevda Mecburi İstikamet’in başrollerinde Selçuk Yöntem, Selin Şekerci, Kubilay Aka, Elif Ceren Balıkçı ve Günay Karacaoğlu yer alıyor.

Sevda ile Selim’in aşkı, magazin dünyasının katkısıyla (!!!) yerlerde sürünürken çocukları Suna’nın sorumluluğu -bizim ülkemizde- her zaman olduğu gibi annenin omuzlarına yükleniyor. Olanı biteni anlatmayıp merakınızı filme saklamanızı sağlayacağım kuşkusuz, ama devletin özel çocuklara bakışının eleştirilmesi gerektiğini vurgulamaktan geri durmayacağım.

Selim, “Sizin dediklerinizi yaptım.” diyor. Sahi, hepimiz hep birilerinin dediğini yaptık. Anne babamız istedi diye belirli okula gittik, üniversitede bölüm seçtik, onların kararlaştırdığı kişi ile evlendik. Mutsuzluğumuzun nedeni olarak onları gösteremiyoruz ama… Çağan Irmak, bu anlamda hiç çekinmeden, sakınmadan söylüyor sözünü.

Selim’i 70’li yıllarda yönlendirenler istedikleri sonuca ulaşamayınca ortada görünmüyor; Selim ise kimseyi mağdur etmemek için yaşadıklarını çarpıtmayı bile deniyor. Ta ki, Suna ile yeniden tanışıncaya kadar…

Eski ben ile yeni ben…

Selim, kızı Suna’ya kavuştuğunda eski Selim’in hatalarını tekrar etmemeye dikkat ediyor. Artık taşlar yerine doğru konulmuştur. Suna ile el ele verip aklını çelmeye çalışan -kimi zaman bunda da başarılı olan- eski Selim’i yok ediyor.

Çağan Irmak’ın sinema dili, Yeşilçam’ın duygusunu başarıyla yansıtıyor. Zaten Irmak’ın izlenirliğinin de temelinde bu yatıyor. Sevda Mecburi İstikamet’i beğenmeyen, çok olacaktır, dahası yerden yere vurmaya hevesliler de çıkacaktır. İzleyenler biraz aklıselim düşününce, beyazperdeye yansıyan öyküde kendilerini göreceği sekanslar bulacaktır.

(03 Ocak 2022)

Korkut Akın

[email protected]

Ferhan Baran Yazıyor: 2022’den Benim Seçtiklerim

Hayatımızı büyük ölçüde kısıtlayan Covid salgını nedeniyle kapılarını bir süreliğine kapatmış olan sinema salonlarına dönebilmenin mutluluğunu yaşadığımız 2022’de, önceki senelerden bekleyen yapımların da gün ışığına çıkması ile hayli verimli bir sinema yılını geride bırakmış bulunuyoruz. 2022 yılı içinde izleyebildiklerim arasından seçtiğim en iyiler listemi, iyi filmlerin bolluğu nedeni ile bu yıl her zamankinden daha uzun tuttum. (Not: … Devamı… »

Metronom: Gençlik Müzikle Özgürlük Yolunda

2023 Türkiye için önemli bir yıldönümü, seçim de var üstüne üstlük. Gösterime, yılın ilk haftasında giren Metronom, geçmişten bugüne yaşananları da çağrıştırdığı için çok etkileyici geldi bana. Birkaç açıdan bakmak gerekiyor…

Öncelikle 50 yıl öncesinin anımsanması açısından alabildiğine ilginç bir film. 50 yıl çok uzun bir süre sayılmayabilir, ama yaşanan değişimlerle (teknolojik gelişmeleri de katarsanız hele, müthiş) “arada dağlar var” dedirtiyor insana. Okullardaki zorunlu (önlük) tek tip giyimden boş sokaklara, gece karanlığından müzik sevdasına, ama asıl dikkatlerden kaçmaması gereken önce devletin ardından da anne baba baskısına kadar çok şey değişmiş.

Romanya ile Türkiye arasındaki fark

Metronom, 70’lerde yasaklı müzik ve mektup yazma sorununu ele alıyor. Gençlerin özgürlüklerinin nasıl da kolay engellendiğini anlatıyor. Altı üstü popüler müzik gruplarının dünya listelerinde öne çıkan parçalarını dinlemek, onunla dans edip eğlenmek isteyen gençlerin ispiyonculuk ve polis gücüyle nasıl sindirildiğini izliyoruz.

Müziğin yasaklanması bizde de vardı: O yıllarda arabesk müzik yasaktı, Kürtçenin adı bile kabûl edilmezdi. Aradan geçen 50 yılda konserler, sokak müzisyenleri, Kürtçe müzik yasaklanıyor.

Tutuculuktan kaynaklanan cinselliğin yaşanmaması hâlâ tabu, gençler için hâlâ geçerli.

Aradan 50 yıl geçmiş ama değişmemiş

Yönetmen Alexandru Belc, özgürlüğün neredeyse hiç olmadığı 1970’lerin Romanya’sında özgürlüğü arayan gençlik hakkında bir film yapmak istediğini belirtiyor bir söyleşisinde… Komünist rejimin kötülendiği iddia edilebilir, ama anlatılanların büyük çoğunluğunun gerçek olduğu da biliniyor. Doğaldır ki, bir kısım devlet yöneticileri ve aileleri böylesi baskıları hissetmemiştir, ama müzik gibi evrensel bir barış dilinin yasaklandığı biliniyor. Dolayısıyla komünizmin değil Romanya’da uygulanan rejimin eleştirisidir Metronom filminde anlatılan.

Basit bir hikâye ama anlatım müthiş!

Görüntünün en durağan olduğunda beyazperdeden öyle bir gerilim yükseliyor ki, tırnaklarınızı geçiriyorsunuz koltuklara. Oyuncular öyle başarılı ki, o sorguda sanki siz ter döküyorsunuz.

Yönetmen Alexandru Belc, senaryosunu da yazdığı Metronom’da, liseden mezun olacak gençlere odaklanıyor. Anne babalar, “aman çocuğum, üniversiteye gidebilsin” diye çocuklarının arkadaşlarıyla eğlenmesini bile engellemeye çalışırken, gençler radyodan gizlice yabancı kanallardan dünyanın en popüler gruplarından en yeni şarkılarını dinlemek isterler. Gençlerin müzik dinleyip dans etmesi, cinselliklerini de kamçılar. Ana (Mara Bugarin) genç ve âşık, sevdiği genç Sorin (Serban Lazarovici) ise ailesiyle yurtdışına kaçmak için arkadaşlarını ispiyonlayan biri. Ana, Sorin’i, kendisinin onu sevdiğini kanıtlamak için uyarılara rağmen yatmayı bile göze alır.

İyi polis kötü polis…

Basına da yansıyan benzer olaylar bizde de yaşandı, yaşanıyor. Polis, sırf arkadaşlarını gammazlaması için gençleri satın almaya, onları ajan olarak kullanmaya çaba harcıyor. Filmde de benzer bir durum söz konusu. Ana, ilk anda ifadesini bile yazmayarak arkadaşlarını ele vermiyor, ama polis hem deneyimli hem de babasının (Mihai Calin) işiyle tehdit edince daha fazla direnemiyor.

Film, öyküsü itibariyle evrensel, sinema dili açısından da alabildiğine güçlü… Konusu gereği sadece Romanya ile sınırlı değil, geçtiği yıl ise ülkeden ülkeye değişse de yaşananlar aynı.

Tüm bunlardan hareketle mutlaka izlenmeli. Kendinizi göreceksiniz muhakkak. Ancak sadece siyasal/toplumsal yaşam çerçevesinde bakılması gerekmiyor; duygusal bir yanı da var. Ana, her ne olursa olsun sevdiceğinin oluyor, bir anlığına da olsa…

(03 Ocak 2023)

Korkut Akın

[email protected]

Semra Güzel Korver Yazıyor: Disney ve Marvel Filmlerini Bile Geride Bırakan Belgesel: The Buldiers of Alhambra

“The Buldiers of Alhambra” “Elhamra’yı İnşa Edenler” belgeseli, ikonik Elhamra Sarayları, Comares ve Lions’ı hayal eden ve inşa eden insanların hikâyesini anlatıyor. Film, 14. yüzyılda bu sarayları inşa eden Granada emirleri I. Yusuf ve V. Muhammed’in veziri ve aynı zamanda bir tarihçi olan İbnü’l-Hatib’in günlüklerine dayanıyor. Elhamra üzerine yapılmış bir çok belgesel var ancak Elhamra’yı İnşa Edenler, ilk kez bu eşsiz ve … Devamı… »

Evlad-ı Cin

Suat Ergin’in yönettiği, Fuat Aslan’ın senaryosunu yazdığı, görüntü yönetmenliğini Muhammed Kantekin’in üstlendiği ve Serhat Şentürk, Berna Gülen, Yavuz Gürbüz, Musa Has, Behiye Özurul, Pelin Kılıç ile Ebru Biber’in oynadığı Evlad-ı Cin, 06 Ocak 2023’de Derin Film dağıtımıyla Himer Reklam tarafından vizyona çıkarıldı.
“Yalnız olduğunuzu sandığınız yer aslında onlara ait” mottosuyla sinemalarda gösterime giren Evlad-ı Cin, bir cinin küçük yaşta evlât edindiği bir çocuğun yaşam hikâyesini ve bu süreçte yaşadığı tramvatik olayları anlatıyor. Daha önce rastlanmayan bir hikâyeye sahip olan film, konusu ile birçok değerlendirmeden tam not aldı.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Evlad-ı Cin yazısına devam et

Cem Karaca’nın Gözyaşları, Beklenen Teaser Yayınlandı

Fikri Harika Production ve Aytaç Medya’nın ortak yapımcılığında çekimleri tamamlanan, yönetmenliğini Yüksel Aksu’nun üstlendiği ve İsmail Hacıoğlu’nun başrolünde oynadığı Cem Karaca’nın Gözyaşları filminden düzenlenen teaser sinemaseverlerin beğenisine sunuldu. İsmail Hacıoğlu’nun etkileyici sesinden dinlediğimiz, Cem Karaca’nın müzik kariyerini başlatan “Emrah” adlı şarkısı, yayınlanan ilk görüntülere eşlik ediyor. Teaser için seçilen bu özel parça sanatçının müziğe olan tutkusunu ve yeteneğini sergileyerek 1967 yılında Apaşlar grubuyla katıldığı Altın Mikrofon Müzik Yarışması’nda ikinciliği kazandığı, ilk plağına ve oğluna “Emrah” ismini verdiği unutulmaz dönemlere gönderme yapıyor.

  • Basın Bülteni
  • Teaser’ı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu