Ankara Kızılırmak Sinemaları, 28 Haziran – 04 Temmuz 2013 seansları için tıklayınız.
Dünya – Yeni Bir Başlangıç
After Earth, 28 Haziran – 04 Temmuz 2013 seansları için tıklayınız.
Tamer Yiğit
Mahir Özerdem
Sinema Seyircisi Bol Bol Gülmek ve Eğlenmek İstiyor
* Sinema salonlarından 1989’dan bugüne toplanan seyirci sayıları hangi tür filmlerin rağbet gördüğünün en büyük göstergesi… Seyirci günlük sorunlarından, dertlerinden uzaklaşmak istiyor ve “Kaçış Filmleri”ne en yüksek ilgiyi gösteriyor.
* Ne yazık ki 1989 öncesine ait seyirci sayısı film sektörümüzde bulunmuyor.
* Listede yerli filmler egemen; yabancı filmler azınlıkta.
* İlk filmleri seyirci rekoru kıran, “Recep İvedik 4”, “Eyyvah Eyvah 3”, “Vizontele 3”, “Romantik Komedi 3” ile “Hükümet Kadın 2”nin senaryo yazımı ve çekim hazırlıkları sürüyor. İkinci filmi bir milyona yakın kişiyi sinema salonlarına çeken “Çakallarla Dans 3” de beklenen filmlerden biri…
* Adeta davul tozu minare gölgesiyle, çok düşük bütçelerle, üretilen “Sümela’nın Şifresi: Temel” ve “Moskova’nın Şifresi: Temel” toplam 2 milyon 572 bin kişiyi sinemalara çektiğinden bu seriden yeni bölümler (“Barselona’nın Şifresi: Temel” gibi) bekleniyor.
* Türkiye sinemalarında en çok seyirci toplayan filmler arasına sadece iki yabancı film girebilmiş: “Titanic” ve “Avatar”… Bu iki filmde yönetmen, senaryo yazarı, yapımcı James Cameron’ın dehasını yansıtıyor.
* “Titanic” dünya sinemalarında 2 milyar 185 milyon dolar toplamıştı.
* Dünya sinemalarında 2 milyar 782 milyon dolar hasılat elde eden “Avatar”ın ikinci bölümüneyse 2015’te kavuşacağız. Bu serinin üçüncü bölümü de yolda. Belki dördüncü bölüm de olacak.
* Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar, Ata Demirer, komedinin krallığı için kıyasıya mücadele ediyor. Demet Akbağ ise komedinin tartışmasız kraliçesi…
En Çok Ağlatan, En Çok Gözyaşı Döktüren Dört Film
* Türkiye’de sinema seyircilerine en çok gözyaşı döktüren filmler denilince “Awaara” (Şubat 1955’te “Avare” adıyla gösterildi), “Love Story” (Kasım 1971’de “Aşk Hikayesi” adıyla gösterildi), “The Champ” (Ekim 1980’de “Şampiyon” adıyla gösterildi) anılır… Bunlar kadar etkili olan yerli filmse Kasım 2005’te gösterilmeye başlanan “Babam ve Oğlum” oldu.
“Babam ve Oğlum” “Popüler Televizyon Dizilerinin Kralı” ünvanını hak eden yapımcı Şükrü Avşar’ın yönetmen Çağan Irmak ile işbirliğinin ürünü… Şükrü Avşar’ın dizisi “Lale Devri”nin baş erkek oyuncusu Tolgahan Sayışman’ın bölüm başı 50 bin Türk lirası ücret aldığını söyleyerek Şükrü Avşar eğlence imparatorluğunun gücü hakkında bir fikir vermek isterim.
Yapımcı Şükrü Avşar, “A Moment To Remember” (2004) adlı Güney Kore filminden uyarlanan “Evim Sensin”le bir başka gişe rekortmenine de imza atmıştır.
Şükrü Avşar’ın “Babam ve Oğlum” ile “Evim Sensin” adlı prodüksiyonları Türkiye sinemalarında toplam 6 milyon 536 bin kişi tarafından izlenmiş.
İşte En Çok Seyirci Toplayan 50 Film
* Fetih 1453 / 6 milyon 565 bin kişi.
* Recep İvedik 2 / 4 milyon 333 bin kişi.
* Recep İvedik / 4 milyon 301 bin kişi.
* Kurtlar Vadisi Irak / 4 milyon 256 bin kişi.
* G.O.R.A.: Bir Uzay Filmi / 4 milyon bin kişi.
* Eyyvah Eyvah 2 / 3 milyon 947 bin kişi.
* Babam ve Oğlum / 3 milyon 839 bin kişi.
* CM101MMXI Fundamentals / 3 milyon 837 bin kişi.
* A.R.O.G: Bir Yontmataş Filmi/ 3 milyon 707 bin kişi.
* New York’ta Beş Minare / 3 milyon 474 bin kişi.
* Recep İvedik 3 / 3 milyon 325 bin kişi.
* Vizontele / 3 milyon 308 bin kişi.
* Vizontele Tuuba / 2 milyon 894 bin kişi.
* Celal ile Ceren / 2 milyon 850 bin kişi.
* Titanic / 2 milyon 844 bin kişi.
* Issız Adam / 2 milyon 788 bin kişi.
* Evim Sensin / 2 milyon 701 bin kişi.
* Organize İşler / 2 milyon 618 bin kişi.
* Hababam Sınıfı Askerde / 2 milyon 587 bin kişi.
* Eşkıya / 2 milyon 572 bin kişi.
* Güneşi Gördüm / 2 milyon 566 bin kişi.
* Avatar / 2 milyon 482 bin kişi.
* Kahpe Bizans / 2 milyon 472 bin kişi.
* Eyyvah Eyvah / 2 milyon 459 bin kişi.
* Nefes: Vatan Sağolsun / 2 milyon 436 bin kişi.
* Aşk Tesadüfleri Sever / 2 milyon 418 bin kişi.
* Yahşi Batı / 2 milyon 323 bin kişi.
* Muro: Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine / 2 milyon 315 bin kişi.
* Allah’ın Sadık Kulu: Barla / 2 milyon 226 bin kişi.
* Selam / 2 milyon 133 bin kişi.
* Av Mevsimi / 2 milyon 116 bin kişi.
* Hababam Sınıfı: Üçbuçuk/ 2 milyon 68 bin kişi.
* Kelebeğin Rüyası / 2 milyon 43 bin kişi.
* Beyaz Melek / 2 milyon 32 bin kişi.
* Kurtlar Vadisi Filistin / 2 milyon 28 bin kişi.
* Kabadayı / 2 milyon 2 bin kişi.
* Berlin Kaplanı / 1 milyon 983 bin kişi.
* Buz Devri 4: Kıtalar Ayrılıyor (Ice Age: Continental Drift) / 1 milyon 876 bin kişi.
* Asmalı Konak: Hayat / 1 milyon 791 bin kişi.
* Yüzüklerin Efendisi / 1 milyon 759 bin kişi.
* Sümela’nın Şifresi: Temel / 1 milyon 731 bin kişi.
* Hokkabaz / 1 milyon 710 bin kişi.
* Truva (Troy) / 1 milyon 692 bin kişi.
* O Şimdi Asker / 1 milyon 657 bin kişi.
* Sen Kimsin? / 1 milyon 592 bin kişi.
* Hababam Sınıfı: Merhaba / 1 milyon 581 bin kişi.
* Romantik Komedi 2: Bekarlığa Veda / 1 milyon 507 bin kişi.
* 2012 / 1 milyon 497 bin kişi.
* Matrix Reloaded / 1 milyon 470 bin kişi.
* Yüzüklerin Efendisi: İki Kule (The Lord of the Rings: The Two Towers)/ 1 milyon 459 bin kişi.
* Buz Devri 3: Dinozorların Şafağı (Ice Age 3: Dawn Of The Dinasaurs) / 1 milyon 433 bin kişi.
* Altıncı His (Sixth Sense) / 1 milyon 428 bin kişi.
* Osmanlı Cumhuriyeti / 1 milyon 423 bin kişi.
* Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti Bölüm 2 (The Twilight Saga: Breaking Dawn Part 2) /1 milyon 417 bin kişi.
* Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti Bölüm 1 (Twilight Saga: Breaking Dawn Part 1) / 1 milyon 379 bin kişi.
* Hükümet Kadın / 1 milyon 381 bin kişi.
* Matrix / 1 milyon 347 bin kişi.
Festival Dolaşan, Ödül Adayı ya da Ödüllü Filmler Gişede Hüsran Yaratıyor
* Yurt dışındaki ve yurt içindeki festivallerden ödülle dönen filmler çok çok az seyirciye ulaşabiliyor.
* 1982 Cannes Film Festivali’nde büyük ödül Altın Palmiye’yi kazanan ve Amerika Birleşik Devletleri’nde Oscar ödülü kadar saygın Altın Küre ödülüne adaylık elde eden “Yol” Türkiye sinemalarında sadece 459 bin kişi tarafından seyredilmiş… Bu film Türkiye sinemalarına 17 yıl gecikmeyle 1999’da gelince milyonlarca insan tarafından korsan kopyalarından izlenmişti… Bilindiği gibi, “Yol”un senaryo yazarı “En Tanınmış Kürt Film Yıldızı” Yılmaz Güney, yönetmeniyse Şerif Gören; bu filmde başrollerdeyse Tarık Akan, Şerif Sezer, Halil Ergün, Meral Orhonsay, Necmettin Çobanoğlu var.
En Popüler Çanakkale Filmi Hangisi?
* “Çanakkale 1915” (2012; Yönetmen: Yeşim Sezgin) Senaryosunu Turgut Özakman’ın yazdığı film Türkiye sinemalarında 910 bin kişi tarafından seyredildi.
* “Gelibolu” (2005; Yönetmen: Tolga Örnek) Türkiye sinemalarında 677 bin kişi tarafından seyredildi.
* “Çanakkale: Yolun Sonu” (2013; Yönetmenler: Kemal Uzun ile Serdar Akar) Türkiye sinemalarında 665 bin kişi tarafından seyredildi. Bu filme “Kapıdaki Düşman-Enemy at the Gates” (2001; yönetmen Jean-Jacques Annaud; yapım bütçesi: 68 milyon dolar) filminin esin kaynağı olduğu söylenebilir.
* “Çanakkale Çocukları” (2012; Yönetmen: Sinan Çetin) Türkiye sinemalarında 200 bin kişi tarafından seyredildi.
(04 Temmuz 2013)
Hakan Sonok
Red 2
Dean Parisot’un yönettiği ve Bruce Willis, John Malkovich, Helen Mirren ile Catherine Zeta Jones’un oynadığı Red 2, 02 Ağustos 2013’de Tiglon Film dağıtımıyla Fida Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Eski CIA ajanı Frank emekli olmuştur. Son görevde birlikte çalıştığı Marvin iddialara göre bu esnada hayatını kaybetmiştir. FBI, yirmi beş yıl önce kullanılan ve o andan itibaren ortadan kaybolan bir nükleer silâhla ilgili bilgi toplamaya çalışmaktadır. Nightshade isimli, bu görevi araştırmaya ikna olan deneyimli ajanlar, tehlikeli teröristler ve özel ajanlarla mücadele edecekleri bir dünya turuna çıkarlar.
Chléo ve Trajedinin Parçası Olmak
İnşallah (Inch’Allah)
Yönetmen-Senaryo: Anaïs Barbeau-Lavalette
Müzik: Lévon Minassian
Görüntü: Philippe Lavalette
Oyuncular: Evelyne Brochu (Chléo), Sabrina Ouazani (Rand), Sivan Levy (Ava), Yousef “Joe” Sweid (Faysal), Hammoudeh Alkarmi (Safi), Zorah Benali (Soraida), Carlo Brandt (Michael), Marie-Thérèse Fortin (Elaine), Ahmad Massad (Imad), Yoav Donat (İsrailli Asker)
Yapım: Kanada MicroScope (2012)
Kanadalı belgesel yönetmeni Anaïs Barbeau-Lavalette’in geriye çekilerek gösterdiği Ortadoğu manzaralarında korku ve ölüm her an hissediliyor. “İnşallah”, Berlin’den de ödülle döndü.
Kanadalı Chléo, Ramallah’ta Hayat Hastanesi’nde Türk Kızılayı’nda görev yapan genç bir doktor. Mülteci kamplarındaki hamile Filistinli kadınlarla da ilgileniyor. Burada tanıştığı hamile Rand’la da arkadaş olmuş ve Rand’ın ailesini de tanımış Chléo. Rand’ın ailesinin bir ferdi gibi. Rand’ın kocası İsrail tarafında hapiste. Mahkemesi de sürüyor. Rand, “Süpermen” kıyafetli küçük oğluyla beraber yaşlı annesi ve matbaacı abisi Faysal’la mülteci kampında kalıyor. İsrail askerleri, kamplarda varlıklarını sürekli hissettiriyorlar. Filistinliler ülkelerinde mülteci gibi yaşarken, İsrail her taraftan bu kadim halkı kuşatmış. Chléo’nun Kudüs’te kaldığı apartmanda İsrailli kadın asker Ava’yla da arkadaş. Ava, kontrol noktalarında görev yapıyor. İki taraftan da dostları olan Chléo’nun yüzüne keder ve yorgunluk çökmüş. Kanada’daki annesiyle bilgisayarıyla görüntülü iletişim kuruyor arada. Filistin’de gece sürerken, Kanada’da da gündüz yaşanıyor. Tam tersi de oluyor. İsrail’le Filistin’e metafor yapılıyor sanki bununla. Güvenlik devleti İsrail için her Filistinli birer potansiyel terörist. Onlar için her tarafa kontrol noktaları (checkpoint) kurarak baskısını her an hissettiriyor. Bu yetmiyor bir de utanç duvarı örmüş İsrail. Stalinci ruhun Berlin’de ördüğü duvar gibi. Bu duvar, İsraillilerle Filistinliler arasındaki uçurumu daha da arttırıyor. Bu kadar güvenlik ve baskı, finaldeki katliamı önleyemiyor. Nefreti ve öfkeyi, iki taraf için de çoğaltıyor.
Belgeselci aileden…
Kanada’nın Quebec bölgesinde 1979’da doğmuş oyuncu, yönetmen ve senarist Anais Barbeau-Lavalette belgeselleriyle öne çıkmış bir sinemacı. Belgeselci Manon Barbeau’nun kızı o. Yönetmenin babası Philippe Lavalette de bir kameraman. Barbeau-Lavalette’in 2012 yapımı “Inch’Allah-İnşallah” filminin kameramanlığını da babası yapmış. Yönetmenin dedesi de Kanadalı ünlü ressam ve heykeltıraş Marcel Barbeau. “İnşallah” filmini önemsememizde, giriş anıyla bitiş anının çok güçlü bir anlatımla perdeye yansımasının büyük katkısı var. Girişte, “steadicam” kamera genç bir kadının peşinde öne doğru kayarken, İsrailli küçük çocuk bu kadına çarpıyor, sonra da çocuk kafes içindeki güvercinlere doğru yürüyor. Kamera siyah güvercini gösterdiğinde görüntü kararıyor ve siyahlık üzerinde patlama ses kuşatıyor her tarafı. Canlı bombanın kim olduğunu final bölümünde öğreniyorsunuz. Son sahnede “Süpermen” çocuk, deldiği duvardan İsrail’e bakıyordu parlayan küçük gözleriyle. Bu an gerçekten çok etkileyici. Çocuğun parlayan gözleri, parlak geleceğe mi, yoksa karanlığa mı bakıyordu? Filmin derinliğinde de güçlü anlar var. Yönetmen Barbeau-Lavalette, Rus sinemacılar Vertov ve Ayzenştayn’ın araştırmalarını, denemelerini filminin ruhuna katmış. Sinema tarihinde Bergman, Visconti, Rossellini, De Sica, Fellini, Godard gibi büyük yönetmenler de filmlerinde bunun için çaba gösterdiler hep. Vertov ve Ayzenştayn, perdede tasarlanmış değil, gözlemlenmiş gerçekliğin yansımasının gösterilmesini istiyorlar. Tasarlanmış gerçeklikte yapaylık
oluyor çünkü. “İnşallah” filminde bunu fark ediyorsunuz. “İnşallah” filmde tasarlanmış değil, gözlemlenmiş gerçeklik yansıyor. Bu atmosferin içinde o korkuyu da hissediyorsunuz. İster Filistin kampında olsun, ister Yahudilerin yoğunlukta olduğu yerlerde. Hep bir şeyler olacakmış korkusu bu. Paranoya böyle bir şey olmalı. Filmde, güvenlik devletinin cinnetine de dokunuyorsunuz. Bu güvenlik devleti öyle bir şey ki, yine de su kaçıran baraj gibi. Canlı bombaları önleyemiyorlar. Faysal’ın Chléo’ya ilgisini, bir erkeğin kadına ilgisi gibi algılıyor önce insan. Ama final bölümünde bu ilgi anlamlaşıyor. Düşünüyorsunuz, Müslümanlar neden canlı bomba oluyor hep, diye. Cennete gidecekleri mi vadedilmiş onlara? Tanrı’yla sözleşme mi yapmış canlı bombaları teşvik edenler yoksa? Gerçekten insan ürküyor. Yönetmenin iki tarafa da aynı uzaklıktan baktığını belirtelim.
Chléo’nun yorgun bakışlarıyla…
Chléo, Ramallah’la Kudüs arasında rahatça dolaşabiliyor yabancı olduğu için. İsrail askerleri, kampa giriş ve çıkışları kontrol ediyorlar sürekli. Hem Filistinlilerle hem Yahudilerle iç içe olan Chléo’nun yüzünde hep bir yorgunluk var. Zor koşullarda saatlerce muayene yapıyor, dolaşıyor ve neredeyse dinlenmiyor Chléo. Bazen Rand’ın ailesinin parçası oluyor. Faysal’la kampın sokaklarında dolaşıp diğer acılı Filistinli aileleri de yakından görüyor yaşadıkları yerde. Rand’ın annesinin ölmeden önce doğduğu yerleri göstermek için izin kâğıdı bile çıkartıyor Chléo. Faysal huzursuz oluyor. Çünkü bir insanın kendi ülkesinde dolaşmak için izin kâğıdı alması ironik olmalı. Rand, İsraillilerin çöplüklerinde çocuklarla beraber plastik topluyorlar hep. Gelirse Gazze’ye yollanıyor. Rand’ın kocası Ziad da İsrail mahkemesinden 25 yıl hapis cezası alıyor. Ama öncesinde Rand’ın doğum anları yansıyor sıkışmış trafiğin ortasındaki arabada. Chléo, gece Ava’yla Tel Aviv’e gidiyor eğlenmek için. Sabahsa Rand’ın doğum sancılarının tuttuğunu öğreniyor. Kontrol noktasında, Faysal’la İsrailli askerin, Barcelona ve Puyol üzerinden kurdukları yakınlaşma ve sıcaklığı Chléo bilmeden dağıtıyor ve trajediler peş peşe gelmeye başlıyor. Rand, bebeğini Chléo yüzünden kaybettiğini söyleyerek Chléo’ya suçluluk duygusu yaşatıyor.
Bebek, umudu ve geleceği simgeliyor. Ölünce neyi simgeliyor? Karanlığı ve belirsizliği mi? Ama, duvarı delen “Süpermen” çocuğun parlayan gözlerini de unutmayın. Sinemaskop çekilmiş bu filmin görselliğini gerçekten sinema perdesinde görmeli. Filmdeki tüm oyuncular etkileyici performans ortaya koymuşlar. Kanada’nın Quebec bölgesi Fransız nüfus çoğunlukta. Quebec sineması sol ruhludur Kanada’nın İngilizce konuşulan tarafın sineması da fena değil, ama varsa yoksa Quebec. Çünkü sol ruha ihtiyacımız var. “İnşallah” filminde kulağa gelen müzikler de iyi. Ortadoğu’nun hüzünlerini de getiriyor. Bu film, 2013’te 63. Berlin Film Festivali’nde “Panorama” bölümünde gösterildi. FIBRESCI ve Ekümenik Jüri Özel Mansiyon ödülleri kazandı.
(03 Temmuz 2013)
Ali Erden
Gerçekten Mavi
Elvin Ekşioğlu’nun yönettiği ve Seray Gözler’in oynadığı Gerçekten Mavi, önümüzdeki aylarda Eksantrik Prodüksiyon tarafından vizyona çıkarılıyor.
Hayatının son demlerindeki bir kadının kabuğunu kırarak hayalini gerçekleştirmesinin destansı, naif ve komedi olmasa bile zaman zaman güldüren romantik öyküsü.
Gerçekten Mavi yazısına devam et
Uluslararası Kısa Film Yarışması Lions International Yayınları
Uluslararası Kısa Film Yarışması Lions International Yayınları sinema kitaplarının tanıtım bültenleri ve kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Yeni eklenenler:
Uluslararası Kısa Film Yarışması Lions International. (Broşür)
Uluslararası Kısa Film Yarışması Lions International Yayınları yazısına devam et
Antalya Aksin Sinemaları
Cinemaximum Sinemaları
Nişantaşı City Life (City’s AVM) Sinemaları
Nişantaşı City Life (City’s AVM) Sinemaları, 28 Haziran – 04 Temmuz 2013 seansları için tıklayınız.
Altın Eşek Komedi Filmleri Festivali Yayınları
Altın Eşek Komedi Filmleri Festivali Yayınları sinema kitaplarının tanıtım bültenleri ve kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Yeni eklenen:
2. Altın Eşek Komedi Filmleri Festivali (Broşür).
Altın Eşek Komedi Filmleri Festivali Yayınları yazısına devam et
Dehşet Kaseti
Simon Barrett, Jason Eisener, Gareth Evans, Gregg Hale, Eduardo Sánchez, Timo Tjahjanto ile Adam Wingard’nin yönettiği ve Kelsy Abbott, Devon Brookshire ile Bette Cassatt’ın oynadığı Dehşet Kaseti (S/V/H/S), 28 Haziran 2013’de M3 Film dağıtımıyla Kurmaca Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Kayıp bir öğrenciyi arayan iki özel detektif öğrencinin terk edilmiş evine girer ve VHS kasetleri koleksiyonu bulurlar. Her kasette birbirinden tüyler ürpertici görüntüler vardır. Durumun arkasında sandıklarından çok daha ince plânlanmış bir şey olduğunun farkına varırlar.