Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar

Bioderma, Disney’in Küçük Deniz Kızı Filmiyle İş Birliği Yaptı

Her cilt tipine ve endişesine yönelik dermatolojik uzmanlık sunan ve cilde saygı duyan ürünler geliştiren Bioderma firmasının bebek ve çocuklara özel güneş serisi Photoderm Pediatrics ile Disney Studios Türkiye’nin en önemli canlı – aksiyon türü filmlerinden olan Küçük Deniz Kızı ile iş birliği yaparak gala sponsoru oldu. Ödüllü yönetmen ve yapımcı Rob Marshall’ın Walt Disney Pictures’ın Oscar ödüllü ölümsüz animasyon müzikal filmini, canlı – aksiyon türünde yeniden hayata geçirdiği Küçük Deniz Kızı, 26 Mayıs 2023 Cuma günü sinemalarda vizyona giriyor. Küçük Deniz Kızı, maceraperest ve cesur deniz kızı Ariel’in hikâyesini anlatıyor.

Ferhan Baran Yazıyor: 76. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Heyecanı Başladı

16 Mayıs Salı akşamı Maïwenn imzalı ‘Jeanne du Barry’ ile açılış yapan 76. Cannes Film Festivali tüm coşkusuyla sürüyor. 21 filmin yer aldığı bu yılki ana seçkinin ilk filmi festivale çok aşina bir sinemacının imzasını taşıyordu. Çağdaş Japon sinemasının auteur yönetmeni Hirokazu Kore-eda’nın 2018 yılından Altın Palmiye’li ‘Arakçılar’ın ardından ilk kez ülkesi Japonya’da çektiği ‘Canavar / Kaibutsu’da, 1995 yapımı ilk uzun metrajı ‘Maborosi’den beri ilk … Devamı…»

Cannes’da Altın Palmiyeler Sahiplerini Buldu

76. Cannes Film Festivali’nde ödüller açıklandı. İsveçli yönetmen Ruben Östlund başkanlığındaki ana jürinin kararı doğrultusunda Altın Palmiye en iyi film ödülü Fransız sinemasının yükselen isimlerinden Justine Triet’nin ‘Bir Düşüşün Anatomisi / Anatomie d’Une Chute’ filmine verildi. Kocası balkondan düşerek ölen bir kadın ile görme yetisini büyük ölçüde yitirmiş ergenlik çağındaki oğluna odaklanan film, gerilimi her an ayakta tutan ince işlenmiş senaryosu ile başarılı bir mahkeme draması olarak festivalin ilgi gören filmleri arasındaydı.

Festivalin ikincilik ödülü anlamına gelen Büyük Jüri Ödülü ise önceki yazımda ele aldığım seçkinin en iyi filmlerinden Jonathan Glazer imzalı ‘İlgi Alanı / The Zone of Interest’e gitti. 2013 yapımı ‘Derinin Altında / Under The Skin’ ile bilinen İngiliz sinemacının geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan Martin Amis’in aynı adlı romanından serbestçe uyarladığı yapımda kamera Auschwitz’in ihtiraslı SS komutanı ve eşinin ölüm kampının bitişiğindeki rüya düzenlerine yoğunlaşırken, geri plandan dumanı sızan Holokost vahşetini aynı konuyu işleyen geçmiş örneklerden çok daha sarsıcı bir biçimde dile getiriyordu.

Çok başarılı yorumları ile festivalin bu iki iyi filminde de başrolde izlediğimiz Alman oyuncu Sandra Hüller ödüle ulaşamadı. Buna karşılık, prestijli kadın oyuncu ödülü Nuri Bilge Ceylan’ın Altın Palmiye seçkisinin beğenilen filmlerinden ‘Kuru Otlar Üstüne’deki rolüyle ile yükselen oyuncumuz Merve Dizdar’a takdim edildi. Ankara’daki Barış Mitingi’nde gerçekleşen intihar saldırısında bacağının bir kısmını kaybeden devrimci Nuray öğretmeni canlandıran Dizdar heyecanlı kabûl konuşmasında ‘Filmde canlandırdığım karakter inandığı şeyler ve varoluşu için mücadele veren ve bu uğurda bedeller ödemek zorunda bırakılmış bir kadın; onu tanımak ve anlamak için uzun uzun çalışmak isterdim ama ne yazık ki yaşadığım coğrafyada bir kadın olmak, Nuray’ın ve Nurayların duygusunu doğduğum günden beri ezbere bilmeyi gerektiriyor’ derken ödülünü ‘Nuray ve onun gibi kadınların mücadelesine güç verebilmek için kendine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan ve ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmeyen tüm kız kardeşlerine ve Türkiye’de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara armağan ettiğini’ ifade etti.

En iyi erkek oyuncu ödülü Wim Wenders’in Bir Alman / Japon ortak yapımı ile sinemaya dönüş yaptığı son filmi ‘Mükemmel Günler / Perfect Days’teki rolü ile Kōji Yakusho‘ya verildi. Sakin yaşamını müzik, kitaplar, ağaçlar ve fotoğrafçılığa adamış Tokyolu tuvalet temizleyicisinin geçmişini beklenmedik karşılaşmalar neticesinde öğrendiğimiz yapım festivalin sevilen yapımlarındandı.

Keza jüri ödülünü kazanan Aki Kaurismäki imzalı ‘Düşen Yapraklar / Kuollet Lehdet’ yarışmanın en dingin filmlerinden bir diğeriydi. Finli yönetmenin ‘İşçi Sınıfı Üçlemesi’ni takip eden bu dördüncü epizod sinemacıya has donuk oyunculuklar ve minimalist mizansen tarzıyla gecikmiş bir aşkın izini süren dokunaklı bir melodram örneği olarak dikkat çekiyordu.

Festivalde en iyi senaryo ödülü, daha önce ‘Arakçılar’ ile Altın Palmiye kazanmış olan Hirokazu Kore-eda imzasını taşıyan ‘Canavar / Kaibutsu’ya gitti. Çağdaş Japon sinemasının auteur yönetmeni 1995 yapımı ilk uzun metrajı ‘Maborosi’den beri senaryosunu kendisinin kaleme almadığı bu ilk filminin ödülünü salonda bulunmayan senaryo yazarı Yûji Sakamoto adına kabûl etti. Küçük bir kasabada yaşanan akran zorbalığı sonrasında gelişen olayları ‘Rashomon’ örneğinde olduğu gibi farklı bakış açıları üzerinden irdeleyen yapım festivalin favorileri arasındaydı.

En iyi yönetmen ödülü Fransa’da çektiği, adını Fransız mutfağının sembolik sebze yemeğinden alan son filmi ‘Pot au Feu – La Passion de Dodin Bouffant’ ile, 1993 yılında festivalin saygın Altın Kamera ödülünü kazandığı ‘Yeşil Papaya’nın Kokusu’ ile tanıyıp sevdiğimiz Vietnamlı yönetmen Tran Anh Hung’a verildi. Üst sınıftan bir gurme olan Dodin Bouffant ile hem sevgilisi hem de aşçısı Eugénie’nin arasındaki şefkat ve emek yüklü ilişkiye odaklanan bu incelikli filmde başrolleri iki usta oyuncu, Julette Binoche ile gerçek yaşamdaki partneri Benoît Magimel paylaşıyor. Bu yıl ana seçkiye alınan filmlerin genelde memnuniyetle karşılandığı 76. Cannes Film Festivali, 16 Haziran’da ülkemizde de gösterime gireceği ilan edilen Pixar’ın merakla beklenen son filmi ‘Elemental’ın dünya prömiyeri ile noktalandı. Peter Sohn’un yönettiği animasyon, ateş, su, toprak ve hava halklarının ahenk içinde yaşadığı bir dünyadan hareketle çağımızın çok kültürlü, çok dilli toplumlarında dostluğun ve umut dolu hayallerin peşine düşüyor.

(28 Mayıs 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Joyland

Saim Sadiq’in yönettiği ve Ali Junejo, Rasti Farooq, Sarwat Gilani ile Alina Khan’ın oynadığı Joyland, 16 Haziran 2023’de Başka Sinema dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Hiçbir zaman otoriter babalarının sözünden çıkmayan Rana ailesi, soylarını sürdürecek olan erkek çocuklarının varlığıyla her zaman gurur duymaktadır. Fakat ailenin geleceğe dair planları ve hem çevreye hem de kendilerine karşı duruşları, beklenti ve zorunluluklarını değiştirecek olağanüstü bir şey olur: Küçük oğulları Haydar gizlice bir erotik kabarede iş bulur, üstüne üstlük arkasında dans ettiği trans kadın şarkıcıya âşık olur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Ferhan Baran Yazıyor

Akın Uğurlu’yu Kaybettik

1950 yılında doğan Türk sanat müziği sanatçısı ve oyuncu Akın Uğurlu, 20 Mayıs 2023 Cumartesi günü kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. Akın Uğurlu, Oğuz Gözen’in yönettiği Ümitler Kırılırsa adı filmde Murat Soydan, Güneş Olcay ve Nur Gürkan ile ve Tevfik Polam’ın yönettiği Ayrılık Şarkısı adlı filmde ise Cemal Gencer ve Nazlı Han ile sinema perdesinde de karşımıza geldi. Ayrıca Hatıram Olsun adında bir de video olan Akın Uğurlu’nun cenazesi, 22 Mayıs 2023 Pazartesi günü Zincirlikuyu Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazını müteakip, Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Nuri Sesigüzel’i Kaybettik

Türk halk müziği sanatçısı ve oyuncu Nuri Sesigüzel, 20 Mayıs 2023 Cumartesi günü hayatını kaybetti. Sesigüzel’in rol aldığı filmler arasında, Fabrikanın Gülü, Ağlayan Gözler, Kara Tren, Geceler Yarim Oldu, Seher Vakti, Burçak Tarlası, Acı Türkü, Kara Yazım, Garipler Sokağı, Aşkınla Divaneyim, Yayla Kartalı, Yaşamak Haram Oldu, Kara Sevda, Dost Hançeri, Gelin Ayşem, Kendi Düşen Ağlamaz gibi sinema filmleri var. Sesigüzel’in cenazesi, 21 Mayıs 2023 Pazar günü, Teşvikiye Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazını müteakip Büyükçekmece Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Korkut Akın Yazıyor: Öyle At ki, Kendin de İnan: Ben de Yaparım…

Hatırlayanlarınız vardır; 12 Eylül cuntasının başı, Kenan Evren, kendini öyle büyük görüyordu ki aynanın önünde, her şeyi yapabileceğini söylüyordu. Bir gün, bir sergiye düştü yolu… yok, o, bile isteye gitmezdi sergiye, muhakkak birileri “Efendim, halk sizi sanatla iç içe görmek ister.” deyip kandırmıştır muhakkak, çünkü işi başından aşkındı hep. Picasso diye anımsıyorum, ama fark etmez, bir başka ressam da olabilir, tablonun önüne gelip, ne … Devamı… »

Tori ve Lokita: Göçmenlerin Yaşadıkları

Bugün, seçim konuşmalarında da, ittifaklar arasında da, yaşamın içinde de en çok konuşulan konuların başında göçmenler geliyor. İster mülteci, ister sığınmacı, ister göçmen, ister sürgün ya da “öteki” olarak tanımlayın; sadece bizim değil dünyanın en büyük sorunlarının başında geliyor bu sorun. Siyasal, sosyal, inançsal, ekonomik, hatta çevresel (kuraklık veya su baskınları) gibi nedenlerle insanlar hiç olmadığı kadar göç ediyor çoluk çocuk. Bir evden diğerine taşınmanın bile “iki taşınma bir yangın” olarak betimlenmesini de unutmadan, çok zorluk doğurduğunu göz önüne alırsanız hiç tanımadığınız, bilmediğiniz, toplumsal ve kültürel değerlerini kavramadığınız başka bir ülkede yaşamak zorunda kalmanızın gözünüzü korkutması doğaldır. Buna rağmen iltica ediyorsanız, bunun adı zorunluluktur, yaşamak arzusudur.

Tori (Pablo Schils), Afrika’dan Belçika’ya büyücü olduğu için ölüm korkusuyla kaçak yollarla gelmiş ve ilticacı olarak kabûl edilmiş ergen bir çocuktur. Lokita (Joely Mbundu) ise ekonomik nedenlerle geldiği yerden belge alamayan genç bir kızdır. İki “çocuk” (gerçekten çocuklar çünkü) birbirlerine kardeş olarak sarılır, birlikte mücadele ederler. Bir pizzacıda çalışan Lokita, asıl parayı patronunun uyuşturucusunu taşıyarak kazanır ve doğal olarak da cinsel taciz yaşar. Annesine para göndermesi gerekirken, kendisini kaçıran (kilisenin himayesindeki) insan tacirlerine de borcunu ödemelidir.

İyi film…

İki temel var bu kriterde… İlki, kısa olması. Filmin süresi, yönetmenin anlatacaklarını tam belirleyememesinden uzuyor. Dardenne Kardeşler (Luc ve Jean-Pierre) iyi gözlemledikleri bu sosyal gerçeklikte süreyi iyi kullanmış. İkincisi ise yine Dardenne kardeşlerin el kamerası kullanması… Filmin daha başında ifade veren Lokita’nın yakın yüzündeki tedirginlik kameranın sallanmasıyla izleyiciye de geçiyor. Bir de odaklanmasını eklemeliyim bu temellere. Yana yöne hiç dönmemiş senaryo da yönetmenler de, ana konularından ve karakterlerinden hiç ayrılmamışlar. İzleyici gerçekten bir gerilim izliyor, soluk soluğa.

İki genç oyuncu da başarılı, özellikle Tori daha bir öne çıkıyor; Lokita ise hem “genç kız” karakteri oluşu (kültürel değerleri göz ardı etmeyin) hem de yaşadığı cinsel taciz ve tecavüzler nedeniyle hep tedirgin. Kardeşine ninni söylerken yitiyor o tedirginlik, sözlerini anlamasak da bir umut yükseliyor o an: Gelecek umudu, güzel günler umudu, anneye para gönderebilme umudu, kaçaklıktan kurtulma umudu…

Yine yeniden…

Kimse yurdunu, evini, anne babasını, komşularını, işini, aşını bırakıp da gitmek istemez tanımadığı yerlere… Eğer birileri gönüllü ya da gönülsüz sürgüne çıkıyorsa, kaçak yollarla bir başka ülkeye iltica etmek istiyorsa muhakkak geçerli, mantıklı bir nedeni vardır. Kovsanız da gitmeyecek olmalarının temelinde yatan da işte o “geçerli ve mantıklı” nedenlerdir. Sahi, siz, yurtiçinde, ilden ile göç ederken aynı gerekçeleri sürmediniz mi öne? Göçmenlik ister ilden ile, ister köyden kente isterse ülkeden ülkeye olsun, çoktan da çok önemli bir sorun. Çözümü ise siyasal, kesinlikle.

02 Haziran’dan başlayarak gösterimde…

(26 Mayıs 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Gizemli Mesaj

Tayfun Can Demirtaş’ın yönettiği ve Ayşegül Kaygusuz, Erkan Özmen, Yaprak Tüter ile Gamze Akyer’un oynadığı Gizemli Mesaj, 30 Haziran 2023’de Skypic Film dağıtımıyla Hayalet Film – Skypic Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Ailesini trajik bir kazada kaybeden Elif, tek dayanağı olan ablasının gizemli kaybından sonra halüsinasyonlar görmeye başlar. Ablasını arayan Elif, araştırmalarını sürdürürken gizemli bir erkek ile tanışır. Gizemli kişi ile ilişkisini ilerleten Elif, olaylardan uzaklaşmak adına bir adaya gezi düzenler ancak Elif’in bilmediği bir şey vardır, ablasını arayan sadece Elif değildir. Maskeler aslında aralanacak sır perdesidir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman

Gizemli Mesaj yazısına devam et

Maske: Nezaketle Tebessüm, 09 Haziran’da Sinemalarda

Yapımı Satre Film Yapım’a yapımcılığı Hande Ertaş ve Emrah Ertaş’a ait olan Maske filminden fragman yayınlandı. Ters köşelerle dolu, benzeri görülmemiş bir kurmaca filmi olan Maske’nin yönetmen koltuğunda Berker Berki otururken senaryosunu Emrah Ertaş kaleme aldı. Gizem, gerilim ve kara komediyi bir arada barındıran Maske filmi yayınlanan fragmanıyla sinemaseverleri etkilemeyi başardı. Film, gençlik yılları çeşitli travmalarla geçen Barış’ın yaşadıklarını atlatamayıp yaşama devam etmek için çeşitli kandırma yöntemleri bulmasını anlatıyor.

Maske’de Oyunculuklar Konuşacak

Yönetmenliğini Berker Berki’nin, senaryosunu Emrah Ertaş’ın üstlendiği Maske filmi hikâyesiyle ve kadrosundaki isimlerle de göz dolduracak. Oyuncuların  devleştiği performanslar büyük beğeni toplayacak. Cesur senaryosuyla beyazperdede baş döndürücü bir etki yaratacak olan özel filmin kadrosunda Kaan Turgut, Nilay Deniz, Mert Turak, Erdinç Gülener, Altan Erkekli, Burç Kümbetlioğlu, Hakan Vanlı, Ulvi Alacakaptan yer alıyor.

Bir Ulusun Yaralarını Sarmak

Japon mitolojisinde yerin altında depremlere neden olduğu varsayılan ‘Namazu’, Edo dönemi resimlerinde devasa bir yayın balığı olarak tasvir edilir. Gök Tanrısı Takemikazuchi tarafından yine devasa bir taş altında tutsak edildiği anlatılan Namazu’nun serbest kaldığı zaman yeri yerinden oynattığı rivayet edilir. Gök Tanrısı besbelli pek iyi iş çıkaramamış olsa gerek ki, Pasifik Deprem Kuşağı’na yakın irili ufaklı 700 adadan oluşmuş Japonya yılda ortalama 1.500 depremle sarsılmayı sürdürüyor. Latifesi bir yana, yüzyıllar boyu çok büyük felâketler atlatmış olan Japonya geçmişin yaralarını akılcı yöntemlerle sarmayı bilmiştir. Çağdaş Japon sinemasının önemli figürlerinden Makato Shinkai bu çabayı incelikle dokuduğu ‘manga’ çıkışlı ‘anime’leri ile sürdürüyor. Bizde ticari gösterime girme şansını elde etmiş 2016 yapımı ‘Senin Adın / Kimi no Na Wa’ ile gönüllerimize yerleşen sanatçının Studio Ghibli ve Hayao Miyazaki’nin büyülü mirasının varisi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

‘Senin Adın’da kuyruklu yıldız felâketini Japonya’nın 2011’de atlattığı büyük depremin izdüşümü olarak yansıtan Shinkai, dünya prömiyerini geçtiğimiz Berlin Film Festivali’nde yapmış, ülkemizde gösterimini sürdüren yeni çalışması ‘Suzume / Suzume o Tojimari’de ulusunun geçmiş travmaları üzerine eğilmeyi sürdürüyor. Küçük bir yerleşim bölgesinde teyzesi ile birlikte yaşayan yetim Suzume, genç bir delikanlının ona kasabanın yakınındaki harabelerin yerini sorduğunda gizemli bir serüvene dahil olacağı aklından dahi geçmiyor. Yakışıklı Souta’nın izini süren genç kız, terkedilmiş bölgedeki harap kapının açılmasıyla devasa solucan aleminin deprem oluşturmak üzere kentin üzerine çökmesine, kilit taşlarının felâketi önlemek üzere devreye girme çabalarına tanıklık edecek, yakışıklı gencin aile geleneği olarak ‘cehennemin kapısı’nı kapatanlardan biri olduğunu öğrenecektir. Sonrası, kilit taşı kedi ‘Daijin’in hınzırlığı sonucu tek bacağı eksik bir çocuk sandalyesine dönüşen Souta ile birlikte ülkeyi doğusundan batısına katettikleri ve oluşması muhtemel doğal felâketleri önleme çabalarını konu alan soluk soluğa bir yol serüvenidir.

Kültür farkı ve aşina olmadığımız Japon ritüellerinden de kaynaklı olarak zaman zaman içine akmakta zorlandığımız Shinkai’nin metin örgüsü çok katmanlıdır. Japon canlandırma ustası ‘Senin Adın’da beden değiştirme ve zaman kırılması gibi ögelerle anlatısını özgünleştirir. Klasik bir büyüme öyküsü ya da romantik bir aşk hikâyesi bilimkurgunun sonsuz olanakları ile harmanlanır ve temelde ulusun geçmiş travmaları uçarı bir serüven aracılığı ile neşter altına yatırılır. ‘Suzume’ aynı yöntemi izlerken bir önceki filmi de aşarak yeni bir zirve oluşturmuş. ‘Senin Adın’da çağımız Marvel sinemasının paralel evren ve zaman bükümü temalarını ustaca kullanmış olan sanatçı, ‘Suzume’de genç izleyiciyi bir kez daha Marvel aleminin gizemli yolculuğuna davet ediyor. Ancak onun hedefi bilgisayar marifetiyle üretilmiş tek boyutlu bir paralel evren eğlenceliğinin sunduklarının katmer katmer ötesinde. Önceki filmlerinde olduğu gibi değişmez temalarından ‘büyüme öyküsü’ yine devrede. Bu kez ülkenin yaşadığı büyük travmaların yarasını sarmak ve geçmişin acıları ile yüzleşerek büyümek ön planda. Yakışıklı Souta’nın filmin büyük bir bölümünde bir bacağı eksik sandalye biçiminde kalmasının nedeni, bir romantik gençlik aşkının filmin ana yörüngesini kaydırma tehlikesine karşı olsa gerek.

Shinkai animesinin geleneksel karakter çizimlerine zıt biçimde çizilmiş alabildiğine gerçekçi dış detaylar, capcanlı renk paletinin eşlik ettiği derin perspektifli çarpıcı mizansenleri ve yönetmenin gözde yoldaşı Radwimps grubunun özgün müzik çalışması ile yılın en değerli yapımlarından biri olan ‘Suzume’ ülkesinde ve dünyada büyük ses getirdi. Bizim gergin ve endişeli iklimimizde de aynı ilgi ile karşılaşsa keşke. İyi tanıtımı yapılabilirse ‘cehennemin kapılarını’ kapatmaya kararlı yılmaz gençlerin öyküsü ülkemizin aydınlık yüzlü genç izleyicisince benzer bir coşku ile karşılanacaktır.

(26 Mayıs 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com