Bizde ‘Gizli Teşkilat’ olarak bilinen 1959 yapımı ünlü filmi ‘North By Northwest’in gala gecesinde sarışın hayranına keyifle imza verdiği sırada bir gazete muhabiri Alfred Hitchcock’a sorar: ‘Çektiğiniz 46 filmle sinema tarihinin en ünlü yönetmenisiniz, lâkin 60 yaşına geldiniz, zirvedeyken bırakmayı düşünmez misiniz?’ Hiç beklemediği bu soru karşısında neşesi kaçar üstadın. Sinema çevreleri yeni bir dönemi haberleyen Fransız Yeni Dalgasından Claude Chabrol, Jules Dassin, Henri-Georges Cluzot gibi isimlerin polisiye türünü yenileyen filmlerini konuşmaktadır. Ancak yeni ve farklı projelerin izini sürmeye kararlı Hitchcock’un sinemayı bırakmaya hiç niyeti yoktur.
Steven Spielberg’in ‘Terminal’ filminde senaryo yazarı olarak imzası bulunan İngiliz asıllı Sacha Gervasi’nin ilk yönetmenlik denemesi olan ‘Hitchcock’, Stephen Rebello’nun ‘Alfred Hitchcock and the Making of Psycho’ adlı kitabından uyarlanmış ve gerilim filmlerinin bu efsanevi isminin ilerlemiş yaşında yeni filminin esinini aradığı dönem üzerine odaklanmış. Hitchcock usta 47. filminin ilhamını, cinayet ve korku türündeki eserleriyle tanınmış Amerikalı yazar Robert Bloch’un edebiyat çevrelerinde pek itibar görmemiş yeni romanında bulur. 1940’lı yıllarda Wisconsin’de delicesine bağlı olduğu annesinin cesediyle birlikte yaşamış, kriminoloji tarihinin ünlü seri katillerinden Ed Gein’ın gerçek hikâyesi üzerine kurulmuş olan ‘Sapık’ ya da özgün ismiyle ‘Psycho’, dönem Amerikasının muhafazakâr iklimine pek de uygun düşmeyen bir malzemedir. Deneyimli kurgucu eş Alma Reville, sadık menajer ve stüdyo (Paramount) yetkilileri, şiddetin, röntgenciliğin, transvestitizmin, ensestin çarpıcı bir sunumu görünümündeki bu metnin Hitchcock’un yeni projesi olarak açıklanmasına karşı çıkarlar. Dönemin katı sansür uygulamalarıyla meşhur ‘Motion Picture Production Code’ kurumu ile de adamakıllı bir mücadeleye girişilmesi gerekmektedir. Kurt yönetmen önce karısını ikna eder, daha sonra her türlü zorluğu göze alarak ve gerekli finansmanı şahsi kaynaklarından sağlamak suretiyle projeyi hayata geçirmeye koyulur.
Hitchcock’un bu çok iyi bilinen ve sinema dilini yenilemiş başyapıtının oluşum sürecini izlemek her tutkulu sinemasever için keyifli bir deneyim. Başarılı makyajıyla yönetmeni canlandıran Anthony Hopkins ve eşi rolünde Helen Mirren de çok iyiler. Lâkin parlak bir başlangıç yapan bu nostaljik çalışma, tıpkı geçtiğimiz yılın ‘Marilyn ile Bir Hafta / A Week with Marilyn’ örneğinde olduğu gibi magazin ağırlıklı bir anlatıma meyletmekte gecikmiyor. Yine de büyük bir beklenti içine girmeden bu iddiasız şirin filmle rahatlıkla oyalanmak mümkün.
Scarlett Johansson diyorsanız, Norman Bates’in talihsiz kurbanı rolünde bu filmde biraz geri plânda kalmış. Yetenekli oyuncuyu doya doya izlemek isteyenlere, kendisinin halen Broadway Richard Rogers Tiyatrosu’nda, Hollywood’un güzel kadınlarının her daim cazip buldukları Tennessee Williams oyunu ‘Kızgın Damdaki Kedi / Cat on a Hot Tin Roof’un Maggie’si olarak sahne almakta olduğunu hatırlatalım. Yolu NewYork’a düşenler kaçırmasın.
(29 Mart 2013)
Ferhan Baran