Kafka’nın Yaşamının En Mutlu Yılı

Bizde ‘Kafka: Hayatımın Aşkı’ adıyla gösterimini sürdüren ‘The Glory of Life’, genç yaşta tüberkülozdan ölen Avusturyalı yazar Franz Kafka’nın (Sabin Tambrea) son bir yılına odaklanıyor. Varlıklı ailesi tarafından ablası Ellie ve çocuklarının yazlık evine, Baltık Denizi kıyısındaki Graal-Müritz kasabasına gönderilen Franz burada kendinden yaşça küçük Yahudi eğitmen Dora Diamant (Henriette Confurius) ile tanışıyor ve 1924 yazındaki ölümüne dek geçecek süre içinde yaşamının en büyük mutluluğunu yaşıyor.

Michael Kumpfmüller’in çok satan romanından beyazperdeye uyarlanan yapım, Georg Maas ile ‘Korsaj / The Corsage’ ve ‘Öğretmenler Odası / Der Lehrerzimmer’ gibi ilgiye değer yakın tarihli filmlerin görüntülerinde imzası bulunan Judith Kaufmann tarafından ortaklaşa yazılıp yönetilmiş. Baltık sahilinden Berlin’e taşınan hikâye, bedenini saran verem ile savaşan yazarın son günlerindeki huzursuzluğunu umut ışığı ile aydınlatan duygusal serüvenin hikâyesi üzerinden ilerliyor. Köşeye bucağa, çekmecelerine dağılmış çoğu yazısı ve öyküsü henüz gün ışığına çıkmamış Kafka’nın henüz tanınmadığı günlerdir bunlar. Yakın arkadaşı Max Brod (Manuel Rubey) yazarın kaybının ardından onun yazdığı vasiyet doğrultusunda yazdıklarının yok edilmesine razı olmayacak ve dünya edebiyatı ölümünden sonra bir büyük yazar ile tanışabilme fırsatı bulacaktır.

Film görüldüğü üzere Kafka ve eserleri üzerine ayrıntılı bir biyografi olmanın ötesinde onun zorlu ama mutlu geçen son aylarına odaklanıyor. Ruhsal gelgitlerinin tezahürü olarak kaleme aldığı ‘Metamorfoz’ ve Gregor Samsa karakterinin tek bir sahnede adı geçiyor belki ama filmden derinlikli bir Kafka analizi, ya da Orson Welles imzalı ‘Dava / The Trial’ (1962), Steven Soderbergh’in yönettiği ‘Kafka’ (1991) ve de Michael Haneke’nin ‘Şato / Das Schloss’ (1997) gibi başarılı bir uyarlama bekleyenler için değil bu hikâye. Çok satan bir aşk romanının sınırlarını pek zorlamayan film yine de dönem ile yazarın depresif ruh halini yansıtan başarılı prodüksiyon tasarımı, sağlam bir görüntü çalışması, iyi oyuncuları ve piyanonun tuşlarında bir ağıda dönüşen dokunaklı ezgileriyle izlenmeyi hak ediyor.

(10 Mayıs 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Sırrı Süreyya Önder’i Kaybettik

Sinemamız ve siyaset dünyamızın sevilen yönetmen, senarist, oyuncu ve milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 03 Mayıs 2025 Cumartesi günü hayatını kaybetti. 07 Temmuz 1962 tarihinde doğan Önder sinemaya, senaryosunu yazdığı, yönettiği, rol aldığı Beynelmilel filmiyle başladı, ayrıca Sis ve Gece, Mar, Ejder Kapanı, Yeraltı, Ferahfeza, Düğün Dernek, İçimdeki Ses, Gerçek Kesit, İtirazım Var, Sur’da Devran adlı filmlerde oynadı. Önder’in cenazesi 04 Mayıs 2025 Pazar günü Levent Barbaros Hayrettin Paşa Camii’nde ikindi vakti kılınacak cenaze namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Ferhan Baran Yazıyor: Yangın Mahallinden

Dünya prömiyerini Şubat ayında Berlin Film Festivali’nin Panorama Bölümü’nde gerçekleşen ‘Histeri / Hysteria’, film yönetmeni ile asistanının kömürleşmiş bir evin ön cephesini monitörden izlediği sahne ile açılıyor. Yanan ev 1993 yılında Almanya’nın Solingen kentinde aşırı sağcı Neo Naziler tarafından kundaklanan ve konutta yaşayan ‘Genç’ ailesinden 5 kişinin hayatını kaybettiği menfur olayın yaşandığı evin bir replikasıdır. … Devamı…»