Dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl Toronto Film Festivali’nin ‘Geceyarısı Çılgınlığı’ seçkisinde yapmış olan ‘Geber! / Kill!’ bizde fazla bilinmeyen Hint sinemasından kopup gelmiş bir yapım. Özgün ismiyle ‘Öldür!’, romantik bir sevdanın yaşandığı tren yolculuğunda aniden beliriveren şiddetin katlanarak büyümesi üzerinden ilerliyor. İlk bakışta ‘John Wick’ serisi benzeri şiddet yüklü aksiyonlardan biri izlenimi verse de, deneyimli sinemacı Nikhil Nagesh Bath’ın imzasını taşıyan film, Hindistan’da gündelik yaşamının parçası haline gelmiş suç ve şiddetin ulaştığı trajik boyuttan besleniyor.
Nüfuzlu babasının başka biri ile nişanladığı sevdiceği Tulika (Tanya Maliktala) ile buluşmak için Delhi trenine kapağını atan ulusal güvenlik komandosu Amrit (Lakshya) tren yolcularını soymaya gelmiş haydut ailesi ile ölümcül bir mücadeleye girişiyor. Bıçaklar ve palalar ile saldıran çete başının serkeş oğlu Fani’nin (Raghav Juyal) şiddetin topuzunu kaçırdığında intikam kaçınılmaz oluyor ve ortalık kan gölüne dönüşüveriyor.
Yönetmen benzer soygun çetesi üyeleri ile küçük yaşta tanışmış. 1995 yılında bir tren soygunu dehşetini şans eseri başka bir vagonda yolculuk ettiği için bizzat yaşamamış ancak olayın mağdurlarının derin korkusunu gözlemleme fırsatı bulmuş. Pandeminin kasıp kavurduğu 2021 – 2022 yıllarında 20’ye yakını büyük olmak üzere 700 civarı tren soygunu kayıtlara geçmiş. Tüm bu veriler Bath’in öyküyü kaleme almasında etkili olmuş. Hong Konglu Johnnie To ya da Quentin Tarantino filmleri, uzayıp giden anlı şanlı Western geleneği onun ilham kaynağı olmuş. Bir de James Cameron imzalı 1986 yapımı ‘Yaratıklar / Aliens’da Ripley’in uzay boşluğunda koloni ailelerini kurtarma mücadelesi senaryo yazımına esin vermiş.
Gece treninde aniden patlak veren ve dozu giderek artan şiddet, trende bulunan farklı din ve mezheplerden (zarar görenler arasında Müslüman bir aile de var) yolcular ile karşı tarafta 40 küsur yakın akraba haydut ailesinin adım adım telef olmasına neden oluyor. Her ölüm, kültürel bağlığın da beslediği acı ve ağıtlarla karşılanırken öfke giderek büyüyor. Yapımın kana bulanmış adı perdede tam 45 dakika sonra belirirken, işsizliğin alarm verdiği ülkede boş gezen takımıyla, olan bitene uzunca bir süre müdahale etmeden seyirci kalanlar arasındaki ölüm kalım savaşının sürdüğü dar kompartımanlar, şiddetle yoğrulmuş ülke sokaklarının -biraz abartılı- metaforuna dönüşüyor. Yönetmen bu şiddet sarmalının sadece kendi ülkesini değil, başta Orta Doğu olmak üzere, Güney Amerika ülkeleri kadar gelişmiş ABD’yi de tehdit ettiğinin altını çiziyor. Dönüp kendimize bir bakıyor ve Bath’e hak vermeden edemiyoruz.
Aksiyon koreografisinin ‘Snowpiercer’ın Koreli üstadı Se-yeong Oh’a teslim edildiği yapım ABD’de büyük ilgiyle karşılanmış ve ‘John Wick’ yönetmeni Chad Stahelski ile İngilizce dilinde bir yeniden çevirim için anlaşılmış. İlgiye değer alt metnine rağmen büyük bölümü aşırı şiddet sahneleri içeren filmin seyrinin herkes için pek de kolay olmayacağının altını çizerek noktalayalım.
(01 Ağustos 2024)
Ferhan Baran
[email protected]