İçinizdeki Çocuğu Öldürmeyin! Aşk Mevsimi

Birini seversiniz, kavuşamazsınız, bu aşk olur denir ya… Biz, aşkı hep kavuşulamayan olarak kabul etmişiz. Büyük hata kuşkusuz. Ali Yaman, gençlik aşkı Şirin’in peşinden koşuyor yıllarca. Şirin, hoşuna gitse de bir türlü onaylamıyor Ali’nin bu yaklaşımını. Görece rahat iki genç arasında gelişen duygu; gerek aile içinde, gerek mahalle baskısı, gerekse eğitim beklentisi, daha da önemlisi daha yakışıklı, daha güzel, daha paralı, daha lüks yaşam vaat eden nedeniyle sürüncemeye giriyor.

Filmin savsözü “Hayatının aşkı mı, hayat arkadaşın mı”. Bu, aslında bizim toplumsal olarak sevgiyi de, sevmeyi de, takıntı haline getirmeyi de sürdürdüğümüzün göstergesi. Dışarıdan göründüğü gibi olmayabilir, zamanla kişi değişebilir, anlayışlar farklılaşabilir; aşk diye gördüğünüz hayat arkadaşı olabilir veya tam tersi.

Filmin öne çıkan mesajı: Sebat edin, içinizdeki çocuğu (o mutluluğu) yok etmeyin, bir gün sizin de yüzünüze güler hayat, ama geç kalırsa da şaşırmayın. Ali, yıllarca peşinden koştuğu, aşkı nedeniyle süründüğü Şirin’in, nedense (orası filmde) geri dönmesiyle ne yapacağını şaşırıyor. Sahi, siz olsanız ne yaparsınız?

Benzer bir durumu yaşamış biri olarak, ben hem aşkı hem hayat arkadaşımı buldum. Acı çektim tabii, acı da çektirdim. Zaman her şeyin ilacıymış hepsi anı olarak kaldı geride… Bilmem Şirin ile Ali Yaman’ın durumu ne olur?

Murat Şeker’in, Ali Tanrıverdi ile senaryosunu yazdığı ve çektiği film, yaşlı, genç herkese sesleniyor. Biraz hüzün, biraz neşe, biraz duygusallık ve çokça güzellik barındırıyor içinde. Sıcak bir film çekmiş, karamsar değil, düşündüren, belli anlamda yol gösteren. Tabii ki, insanlar film(ler)i, ağırlıklı olarak eğlenmek amaçlı izler; burada eğlencenin yanında kocaman bir hedef de söz konusu. Okulda, ailede, mahallede tabu olunca, aşk anlatımı filmlere kalıyor.

İçinizdeki erkeği öldürün, ama içinizdeki çocuğu asla. Bu çok önemli. Erkek egemen bir dünyada beklentilerin erkeğin asıp kesmesi, bağırıp çağırması, esip kükremesi yönünde… Ancak film alabildiğine yumuşak, esnek ve anlayışlı. Keyifle izlerken kendinizi göreceksiniz o karakterlerde.

02 Şubat’tan başlayarak gösterimde…

(26 Ocak 2024)

Korkut Akın

[email protected]

Birlikte Yaşamayı Öğrenebilmek

Cannes Film Festivali ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünün açılış filmi olan ‘Hayvan Krallığı / Le Règne Animal’ yakın bir gelecekte geçiyor. Tıbbi olarak açıklanamayan mutasyonlar sonucu bazı insanlar hayvana dönüşmektedir. Bu yaratıklardan bazıları yetkililer tarafından ele geçirilmeden kaçmayı başarır. François Marindaze (Romain Duris) 16 yaşındaki oğlu Emile (Paul Kircher) ile birlikte, dönüşerek ormanlık alana kaçan karısının peşine düşer. Genç çocuğun vücudunda başlayan değişimler işin seyrini değiştirecek, baba oğulun farklı olanları yok etmeye kararlı toplum ile mücadelesi giderek derinleşecektir.

Fransız sinemasında görmeye alışık olmadığımız bilimkurgu örneğinin orta kuşaktan yönetmeni Thomas Cailley’i dünya prömiyerini yaptığı yıl Cannes’dan 4 önemli ödülle dönen ve 34. İstanbul Film Festivali’nde bizde izleyici karşısına çıkmış 2014 yapımı ilk uzun metrajı ‘İlk Görüşte Aşk / Les Combattants’ filminden anımsıyoruz. Uzun bir aradan sonra çektiği yeni filminde ‘bedenler ve arzular, dürtüler ve deformasyonlar, vahşi yanımız, çocuklarımıza nasıl bir dünya bırakacağımız endişesi ve ortak atalarımız hakkında’ kendisini ifade etmek istediğini belirtiyor bir söyleşisinde. Yaşadığımız Covid belası onu özellikle tetiklemiş.

Cailley’nin Fransız sineması için hayli yüksek bir bütçe ile kotardığı filminde Hollywood aleminin bilgisayar destekli numaralarından ziyade gerçek oyuncuların makyaj ve aksesuar yardımı ile yaratıklara dönüşmesi yoluna gidilmiş. Özellikle ikinci yarıda dozu artacak olan aksiyona çağdaş insani kaygılar eklenirken, duygusal bir büyüme hikâyesine, Emile’in kendi kanatlarıyla uçma ve yaşam yolunu özgürce çizme mücadelesine yer açılmış. Bu sürece kısa süre önce Christopher Honoré filmi ‘Liseli / Le Lycéen’de dikkatimizi çekmiş olan genç yetenek Kircher’in önemli katkısı olduğunun altını çizmek isterim. Kendisi tanınmış Fransız aktör Jérôme Kircher ile Polonyalı ölümsüz yaratıcı Krzysztof Kieslowski imzalı ‘Üç Renk: Kırmızı’, ‘Véronique’in İkili Yaşamı’ filmlerinin unutulmaz aktrisi Irène Jacob’un oğlu oluyor.

Memelilerden eklembacaklılara öyküde yer alan hayvan türlerinin tasarımını İsviçreli çizgi romancı Frédérik Peeters’in üstlendiği yapım geçtiğimiz günlerde Fransız sinemasının Oscar’ı olarak kabul edilen César ödüllerine 12 dalda aday gösterildi. Kanadalı usta David Cronenberg’e özgü beden teknoloji etkileşiminden hareketle insanoğlunun kırma dokular antolojisinden örnekleri ya da onun çömezi ‘Raw’ ve ‘Titane’ yönetmeni Julie Ducournau’nun şok edici denemeleri beklemeyin. Başta ‘Alien’ olmak üzere Hollywood mitlerinden esinli, içine şanson da karışmış Fransız usulü orta halli bir bilimkurgu ‘Hayvan Krallığı’.

(26 Ocak 2024)

Ferhan Baran

[email protected]