Aylık arşivler: Mayıs 2023
12. Sekans Film Eleştirisi Film Çözümlemesi Yarışması
Sekans Sinema Grubu, film eleştirisi alanında ürün veren amatör veya profesyonel yazarların ürünlerini değerlendirmek ve böylece film eleştirisi üretimini desteklemek, sinema kültürünün gelişmesine katkı ve bu alanda üretim yapan kişilere ortam sağlamak amacıyla düzenlediği Sekans Film Eleştirisi ve Film Çözümlemesi Yarışması’nın bu yıl onikincisi gerçekleştiriliyor. Yarışma başvurularının, son başvuru tarihi olan 19 Haziran 2023 Pazartesi gününe kadar yapılması gerekiyor.
12. Sekans Film Eleştirisi Film Çözümlemesi Yarışması yazısına devam et
Ferhan Baran Yazıyor: Cannes Film Festivali 76 Yaşında
Cannes Film Festivali ile birlikte bizler de yaşlanıyoruz. Dünyanın en önemli sinema etkinliği olan festival ile tanışmam Sinemetek’e üye olduğum ilk gençlik yıllarıma dayanır. Yerli basının şenliğin yalnızca yıldız adaycıklarının üstsüz plaj skandallarına yer verdiği 70’li yıllarda bulabildiğimiz ciddi yabancı sinema dergilerinden imrenerek takip ederdik olan biteni. Aradan geçen yıllarda festivalin zorlu ancak çok keyifli koşturmacasına … Devamı…»
12 – 14 Mayıs 2023, Hafta Sonu Gişe Verileri
12 – 14 Mayıs 2023, Hafta Sonu (Weekend) Gişe Verileri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi’nin gösterilmesi rica olunur.
Gök Kubbenin Sedaları
Yönetmenliği Mesut Tufan tarafından üstlenilen ve Ömer Kavur filmleri yapımcısı olarak bilinen Sadık Deveci yapımcılığında Beta Film Yapım tarafından gerçekleştirilen 2023 yılı yapımı Gök Kubbenin Sedaları adlı belgesel film “Müzik, insanlara Tanrı tarafından verilmiş bir haslettir.” ifadesinde özetlenen bir konuyu beyazperdeye getiriyor. Görüntü ve kurgu yönetmenliği Burak Bahadır Yazıcıoğlu tarafından yapılan belgeselin Kamera Operatörlüğü ve Drone Operatörlüğü ise Günay Bozkurt tarafından yapıldı. Gök Kubbenin Sedaları filmi T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü tarafından verilen destekle gerçekleştirilebildi.
- Fotoğraflar
- Trailer
- Filmi izlemek için tıklayınız.
Ferhan Baran Yazıyor: Suyun İçindekiler
Louis Garrel’in otobiyografik esinler taşıyan son filmi, kendi kullandığı araba ile yaptığı kazada kaybettiği eşinin ardından derin bir melankoliyi yaşayan Abel’in, cezaevinde oyunculuk dersi veren annesi ile hükümlü Michel Ferrand’ın evlilik haberini almasıyla başlıyor. Genç adam şaşkındır. Nasıl olmasın, deli fişek Sylvie’nin son 10 yıl içinde dördüncü mahkûmla evliliğidir bu. Soygun suçundan 5 yıldır içerde olan Michel şartlı olarak salıverildiğinde … Devamı…»
VII. Çalı Köy Filmleri Festivali’nin Türk Sinemasının Her Dönem Fenomeni Köy ve Taşra Başlıklı Paneli Yapılıyor
28 – 30 Temmuz 2023 tarihleri arasında düzenlenecek olan VII. Çalı Köy Filmleri Festivali’nin Türk Sinemasının Her Dönem Fenomeni ‘Köy’ ve ‘Taşra’ başlıklı paneli 18 Mayıs 2023 tarihinde Ankara Kült Kavaklıdere’de yapılacak. Programa göre saat 17:00’de festival düzenleme kurulu ile söyleşi yapıldıktan sonra 17:20’de Arş. Gör. Ali Gençoğlu yönetiminde yapılacak panelde Doç. Kurtuluş Özgen, Doç. Dr. Özgür İpek, Dr. Öğr. Üyesi Işkın Özbulduk Kılıç ve Arş. Gör. Esra Güngör Kılıç konuşacak. Saat 19:00’da yapılacak festivalin 2023 seçkisinin gösterimi sonrasında ise yönetmen İlyas Soner Yıldırım ile söyleşi yapılacak.
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
76. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Heyecanı Başladı
16 Mayıs Salı akşamı Maïwenn imzalı ‘Jeanne du Barry’ ile açılış yapan 76. Cannes Film Festivali tüm coşkusuyla sürüyor. 21 filmin yer aldığı bu yılki ana seçkinin ilk filmi festivale çok aşina bir sinemacının imzasını taşıyordu. Çağdaş Japon sinemasının auteur yönetmeni Hirokazu Kore-eda’nın 2018 yılından Altın Palmiye’li ‘Arakçılar’ın ardından ilk kez ülkesi Japonya’da çektiği ‘Canavar / Kaibutsu’da, 1995 yapımı ilk uzun metrajı ‘Maborosi’den beri ilk kez senaryoyu başka bir yazara (Yûji Sakamoto) teslim etmiş. Böylece konfor alanından çıkmışa benzeyen sinemacı yakın bir dönemde yitirdiğimiz ünlü besteci Ryuichi Sakamoto ile son kez çalıştığı filminde küçük bir kasabada yaşanan akran zorbalığı sonrasında gelişen olayları ‘Rashomon’ örneğinde olduğu gibi farklı bakış açıları üzerinden irdeleyen tavrıyla hayranlarını şaşırtacağa benziyor.
Aynı gün prömiyerini yapan Catherine Corsini imzalı ‘Eve Dönüş / Le Retour’, reşit olmayan iki oyuncunun yer aldığı cinsel içerikli sahneye ilişkin itirazlar nedeniyle festival ana seçkisine gecikmeli olarak dahil edilmesi ile konuşuldu. 66 yaşındaki Fransız sinemacının filmi, Parisli varlıklı bir ailenin çocuklarına bakmak üzere, kendi iki kızı ile birlikte 15 yıl önce meydana gelmiş trajik olaylar nedeniyle terk etmiş olduğu Korsika adasına dönen kırklı yaşlardaki Afrika kökenli Kheididja’nın öyküsünü anlatıyor. Film, anne ve iki kızının özgürleşmesi, cinsel ve romantik uyanışları üzerinden şekilleniyor.
İkinci gün, festival ana seçkisinde pek rastlamadığımız belgesel türde bir film ile başladı. Bizde İKSV festivalinde izlenen 2017 yapımı Altın Leopar’lı müthiş ‘Bayan Fang’ belgeseli ile tanıdığımız Bing Wang imzalı ‘Gençlik (İlkbahar) / Qingchun’, kırsaldan Şangay’a 150 km uzaklıktaki tekstil üretim bölgesi Zhili kentine çalışmaya gelmiş Çinli genç işçilerin öyküsünü anlatıyor. Hepsi 20’li yaşlardaki gençler yatakhaneleri paylaşıyor, koridorlarda karınlarını doyuruyor, düşlerini gerçekleştirebilmek için ölesiye çalışıyorlar. 217 dakika uzunluğundaki yapım, onların aile kurmak, bir ev ya da iş yerine sahip olmak özlemlerini sergiliyor.
İkinci günün akşam mönüsünde yer alan Fransız yönetmen Jean-Stéphane Sauvaire imzalı ‘Kara Sinekler / Black Flies’ New York sokaklarında geçen gerilimli bir hikâye anlatıyordu. Tanınmış Amerikalı oyuncuların boy gösterdiği, tekinsiz kentin caddelerini arşınlayan iki sağlık görevlisinden deneyimli olanı Sean Penn, amirinin hayat kurtarma deneyimlerinden feyz alan genç çocuğu ise Tye Sheridan’ın canlandırdığı filmin festivalde beklenen etkiyi yarattığını söyleyemeyiz.
Ve festivalin üçüncü gününde, Nuri Bilge Ceylan’ın pandemi sürecinde çektiği, kurgunun tamamlanması uzun süre beklenen son filmi ‘Kuru Otlar Üstüne’ dünya prömiyerini gerçekleştirdi. Film eleştirmenlerden olumlu eleştiriler aldı. Sansasyonel filmleri ile kısa arayla iki Altın Palmiye’yi evine götüren bu yılın festival jüri başkanı İsveçli Ruben Östlund, Nuri Bilge’nin önceki çalışmaları Altın Palmiye’li ‘Kış Uykusu’ ve 2018 yapımı ‘Ahlat Ağacı’ misali 197 dakika uzunluğundaki bu nehir filmini nasıl karşılayacak bilemiyoruz ama ödül gecesinde usta sinemacımıza şimdiden başarılar diliyoruz. Doğu Anadolu’nun ücra bir köyünde dört yıl zorunlu hizmetten sonra İstanbul’a tayin edilme hayali kuran, ancak asılsız bir tacizle suçlanarak hayalleri yıkılan Samet öğretmenin öyküsü etrafında şekillenen filmin Haziran ayı içinde ülkemizde gösterime girmesini bekliyoruz.
Aynı gün gösterilen Jonathan Glazer imzalı ‘İlgi Alanı / The Zone of Interest’ yarışma heyecanını arttıran filmlerden biri oldu. 2013 yapımı ‘Derinin Altında / Under The Skin’ ile gönüllerimize yerleşmiş olan İngiliz sinemacının Martin Amis’in aynı adlı romanının serbestçe uyarladığı filmi, Auschwitz’in ihtiraslı komutanı ve eşinin, dumanları tüten ölüm kampının bitişiğindeki rüya düzenleri üzerine yoğunlaşıyor. İnsan denen kayıtsız varlığın kötücüllüğünü Holokost dehşetini tüm çıplaklığı ile perdeye taşıyan ‘Schindler’s List’ benzeri yapımlardan çok daha farklı ve çarpıcı bir biçimde çizen filmin ödül listesinde yer almasına muhakkak gözüyle bakılıyor.
19 Mayıs Cuma gününün son filmi ise ‘Derisini Satan Adam’ adlı Oscar adayı olmuş bir önceki çalışması bizde de gösterilmiş olan Tunuslu sinemacı Kaouther Ben Hania imzalı ‘Olfa’nın Kızları / Les Filles d’Olfa’ oldu. Belgeselin Cannes ana seçkisine dönüşünün ikinci örneği olan yapımda, 10 yıl öce radikal islâm örgütü tarafından kaçırılan iki yetişkin kızının ardından cehennemi yaşayan Tunuslu Olfa’nın gerçek hikâyesi anlatılırken, kayıp kızları onlara çok benzeyen iki oyuncu yeniden hayata döndürüyor.
(20 Mayıs 2023)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com
Gizem ve Gerilim Severlerin Yerli Adresi Olacak Maske Filminden Fragman Yayınlandı
Yapımı Satre Film Yapım’a yapımcılığı Hande Ertaş ve Emrah Ertaş’a ait olan Maske filmi konusu ve oyunculuklarıyla olduğu kadar prodüksiyonuyla da iddialı geliyor. Görsel dünyasıyla hayran bırakacak filmden afiş ve fragman yayınlandı. Maske’nin yönetmen koltuğunda Berker Berki otururken senaryosunu Emrah Ertaş kaleme aldı. Gizem, gerilim ve kara komediyi bir arada barındıran Maske, 09 Haziran itibariyle sinema salonlarındaki yerini alacak. Cesur senaryosuyla beyazperdede baş döndürücü bir etki yaratacak filmin kadrosunda Kaan Turgut, Nilay Deniz, Mert Turak, Burç Kümbetlioğlu, Erdinç Gülener, Altan Erkekli, Hakan Vanli, Ulvi Alacakaptan yer alıyor.
- Basın Bülteni
- Fragmanı izlemek için tıklayınız.
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Öyle At ki, Kendin de İnan: Ben de Yaparım…
Hatırlayanlarınız vardır; 12 Eylül cuntasının başı, Kenan Evren, kendini öyle büyük görüyordu ki aynanın önünde, her şeyi yapabileceğini söylüyordu. Bir gün, bir sergiye düştü yolu… yok, o, bile isteye gitmezdi sergiye, muhakkak birileri “Efendim, halk sizi sanatla iç içe görmek ister.” deyip kandırmıştır muhakkak, çünkü işi başından aşkındı hep. Picasso diye anımsıyorum, ama fark etmez, bir başka ressam da olabilir, tablonun önüne gelip, ne olduğunu sorar. Yanındakiler anlatırlar… “Onu ben de yaparım.” sözleri çıkar, hep nefret yayan ağzından. Resimler yapar emekliliğine yakın. Çevresindekiler (siz onlara dalkavuk diyebilirsiniz) çok güzel olduğunu söyleyip satılabileceğini ileri sürerler. Resimleri satılır da… En çok da devletle işi olan, ihale peşinde koşan, kendisini göstermek isteyenler alır, çuval dolusu (gerçekten de çuval dolusudur, çünkü enflasyon nedeniyle onlu, hatta binli liralar yerini çoktan milyona, milyara bırakmıştır.
Tamam, tamam, acele etmeyin; o tabloların hepsi çöp değerinde bile değil artık. Bilmem, belki binlerce yıl sonrasına kalırsa “Bakın, bir darbe lideri kendini öyle yüksekte görüyordu ki, ressamlığa soyunmuş, herkese kendini güldürmüştü.” denilir.
Aynı yolu takip edenler de çıktı sonradan. Biri, “Tükürürüm öyle sanatın içine.” diye kendini ve kültürel değerini ortaya koyarken diğeri “ucube” diye nitelediği, belki de dünya barışını konu alan ve barış kapısını aralaması söz konusu anıtı küçümsedi.
Senaryo yazmak kolay mı?
Senaryo de nereden çıktı, diye sorabilirsiniz… Özgür Sanat Meclisi toplantılarının birinde, sohbet arasında konu sinemaya, oradan da senaryoya geldi. Ben senaryo yazmanın kolay olduğunu söyledim. Bir arkadaşım -ki, sinema alanında yetkin ve sözü geçen biridir- konusu, ritmi, kurgusu diye sıralayıp zorluğunu, hatta çok zor olduğunu ifade edince, “O öyküde de var, diğer tüm sanat dallarında olduğu gibi, senaryo yazmak teknik bir uygulamadır, ara ürün olarak geçer; en önemli belirleyicisi görselliğidir.” dedim. Tabii ki, orada kaldı o tartışma. Çünkü senaryonun aslı öyküdür ve öyküyü yazmadan senaryoya çeviremezsiniz. Öykünün de karakter yaratmaktan, mekân belirlemeye, olay örgüsünün birbirini takip etmesinden ritmine, kurgusuna ve daha birçok konuya dek önemli odağı vardır. Senaryolaştırmak, işte o öykünün görselleştirilmesidir… Neyse, dersimiz… şeeyyy, derdimiz o değil.
Bir Umut filmi…
Hepimizin bildiği gibi kitle iletişim araçları sadece basılı gazetelerle sınırlı değil, internetteki siteler de ilgi çekiyor, gündem belirleyip sorun çözümüne destek veriyor.
İnternetteki bir sinema sitesinin (daha önce “cinsiyetçi” yaklaşımı nedeniyle bir tartışma yaşandı ve sitesinden birkaç arkadaş ayrıldı, protesto ederek) patronu, Bir Umut filminin yönetmeni Ümit Köreken’e, “kötü senaryo” demiş. Ümit, nazik insan, ses çıkarmamış, hem basın gösteriminde hem de onca gazetecinin önünde, büyük olasılıkla yutkunmuştur içten içe… Ertesi gün, bir başka filmin basın gösteriminde, o ‘patron’ aynı konuyu yeniden gündeme getirerek, “Onun gibi yüz senaryo yazarım.” diye iddia etti. “Boş ver yüz taneyi, bir tane yaz getir, görelim.” dedim, kendimi tutamayarak. “Yazarım tabii.”, diye kabûl etti iddiayı. Bekleyeceğiz. Şimdi okurlar da duymuş olacak, onlar da bekleyecektir muhakkak.
Yaşar Kemal…
…ama önce Cervantes’ten aktarayım, Yaşar Kemal’e öyle geleyim, izniniz olursa… Derler ki, İspanya’nın ünlü yazarına, biri bir roman çalışması getirir; “Üstat, bir okusan da görüşlerini bildirsen, belki basılır da ben de hem ün, hem un kazanırım.” der. Cervantes, çalışmayı okur. Özünü çok beğenir, ama iyi işlenmemiştir ve okunamayacak denli kötü yazılmıştır. Oturur yeniden yazar aynı öyküyü: Don Kişot.
Şimdi Yaşar Kemal’e gelebiliriz… “Bir yaprağın düşüşünü altmış sayfada anlatır.” derler, gerçekten de betimlemeleriyle sadece bizim değil dünyanın en büyük “epope”lerinden, destancılarından biridir. Yaprağın öylesine uzun, heyecanlı, anlam katarak betimlenmesi okurların düş(ünce)lerinde görselleşir.
Tek cümlelik senaryolar da var…
Ümit Köreken’in, Nursen Çetin Köreken ile birlikte yazdığı senaryodan çektiği “Bir Umut”u çok sevdim. Senaryonun belirleyici olduğunu hepimiz biliyoruz. Önce sinopsis, ardından tretman, sonrasında yoğun bir çalışmayla oluşan senaryo yazmak -benim yukarıda dediğim gibi kolaysa da- alabildiğine zor bir süreçtir, yani dile kolay gelir.
Her ne kadar ara ürün de olsa, bu çetrefilli ve zorlu çalışmaya girmeden önce sinopsisle finansman bulmaya çalışır filmciler, yapımcılar. Birkaç cümleyle ikna edebilmeniz gerekir, çünkü parası olanlar kolay kolay kanmazlar süslü cümlelere… Buraya tam cuk oturacak bir anekdot aktarayım…
Bisiklet Hırsızları filmini biliyorsunuz, değil mi? Yeni Gerçekçilik akımını başlatan bu filmin öyküsü kısadır: İşsiz olan adamın işi için aldığı çok gerekli bisikleti çalınır; polis hırsızı kendilerinin bulmalarını söyleyince oğluyla karış karış dolaşarak bisikleti arar. Öykünün sahibi Cesare Zavattini, bu iki cümleyle kimseden para bulamaz. Vittorio De Sica, öyküye inanır, senaryolaştırma çalışmalarına da katılır ve yapımcı bulduğu gibi yönetmenliğini da üstlenir. O iki cümleden yola çıkan film, dünyanın en çok izlenen, en çok beğenilen, üzerine akademik çalışmalar yapılan filmlerinden biridir.
Çok uzadı, farkındayım…
İddia etmek kolaydır, iyidir de… Birileri sizi o iddiayı kanıtlamaya davet etmezse… Cervantes, Zavattini, De Sica, Yaşar Kemal iddialarını kanıtladı; sıra sizde site patronu.
(19 Mayıs 2023)
Korkut Akın
korkutakin@gmail.com
05 – 11 Mayıs 2023, Haftalık Gişe Verileri
05 – 11 Mayıs 2023, Haftalık (Weekly) Gişe Verileri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi’nin gösterilmesi rica olunur.
Haftalık Seans Bilgileri, 12 – 18 Mayıs 2023
Gösterimdeki filmlerin 12 – 18 Mayıs 2023 seansları için tıklayınız. (Listeler eksiksiz değildir, bu salonlar ve seanslar dışında da gösterimler olabilir. Listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.)
Tolgahan Salim Urfalı’yı Kaybettik
Görüntü yönetmeni Tolgahan Salim Urfalı, 11 Mayıs 2023 Perşembe günü hayatını kaybetti. Urfalı, El Değmemiş Aşk adlı uzun metraj filmde Focus Puller, New York’ta Beş Minare ve Adalet Oyunu adlı uzun metraj filmlerde Kamera Asistanı ve Son Bir Nefes İçin adlı kısa filmde Görüntü Yönetmeni olarak görev yaptı. Salim Urfalı’nın cenazesi Antalya’da toprağa verilecek. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
Türkiye’nin En Çok Dinlenen Mizah Programı Meksika Açmazı, Film Oluyor
Mesut Süre, Fazlı Polat ve Anlatanadam adıyla bilinen İbrahim Türker’in podcast olarak başlattığı ve bugüne kadar 10 milyondan fazla dinlenmeye ulaşan mizah programı Meksika Açmazı, canlı gösteri olarak sahnelere transfer olmasının ardından şimdi de sinema seyircisiyle buluşmaya hazırlanıyor. Yapımcılığını Muhteşem Film ve TME Films’in üstlendiği filmin çekimleri Temmuz ayının ilk haftasında Kapadokya’da başlıyor. 50’den fazla sahne gösterisiyle 40 binden fazla seyirciye ulaşan Meksika Açmazı, 01 Aralık 2023’te sinemalarda vizyona girecek.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Yenilmez Üçler
Roman Perfilyev’in yönettiği ve Roman Lutskyi, Sergey Strelnikov, Kateryna Slyusar ile Gen Seto’nun oynadığı Yenilmez Üçler (Once Upon a Time in Ukraine), 07 Temmuz 2023’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
1800’ler Ukrayna. Bir samuray, efendisini Ukrayna kırsalında adil olmayan bir düello sırasında öldüren Yoshi Harimoto adlı Japon köle tüccarının izini sürmektedir. Amacı ele geçirilmiş efendisinin kılıcını geri alabilmek ve onurunu kurtarabilmektir. Fakir bir köylüyle tanışır ve ikisinin de yolu Yahudi bir silah satıcısıyla kesişir. Birbirinden uyumsuz bu üçlü intikam ve onur için birbirlerine güvenmelidirler.