270 kiloluk dev bir balinayı andıran Charlie sorunlu kalbinin onu sıkıştırdığı ve ölüm zamanının geldiğini zannettiği anda o anda evinde bulunan misyoner gençten kendisine bir makale okumasını ister. Aşırı kiloları yüzünden hareket etmekte zorlanan edebiyat öğretmeninin bir öğrencisi tarafından yazıldığını akla getiren deneme, yazar Herman Melville’in tanınmış romanı ‘Moby Dick’ üzerinedir. Yazıyı kaleme alan kişi yazarın denizde olma öyküsünden söz eder. ‘Kitabın ilk bölümünde kendisine Ishmael adını veren Melville küçük bir sahil kasabasında Queequeg isminde bir adamla aynı yatağı paylaşır. Aynı pipodan tüttürürler, birlikte kiliseye giderler ve daha sonra tek bacaklı kaptan Ahab’ın kaptanlığında denize açılırlar. Kitap boyunca pek çok zorlukla karşılaşan Ahab’ın hayatı beyaz dev balinayı öldürmek üzerine kuruludur. Balinaların tasviri olan uzun sıkıcı bölümleri okuduğumda üzüldüm çünkü tüm bunların bizleri kısa bir süreliğine de olsa yazarın kendi kederli hikâyesinden kurtarmaya çalışmak üzere kaleme alınmış olduğunu biliyordum. Bu kitap benim kendim hakkında düşünmemi sağladı.’
Bilgisayar ekranından deforme bedenini saklayarak çevrimiçi ders verdiği öğrencilerine ‘yazdıklarınızda dürüst olsun’ tavsiyesi veren Charlie için de bir aydınlanmadır bu kısa deneme belki. Ders verdiği erkek öğrencisine kapılarak karısını ve henüz küçük yaşlardaki kızını terk edişi üzerinden 8 yıl geçmiştir. Delice tutulduğu Alan, papaz babası tarafından reddedilerek kiliseden atıldığında bir köprüden atlayarak hayatına son verdiğinde, pişmanlıklar içinde bocalayan Charlie, kayıpları ile başa çıkmak için aşırı ölçüde kilo almak suretiyle ölümünü hazırlama yolunu seçmiştir. ‘Elveda Las Vegas / Leaving Las Vegas’ta içkinin yardımıyla ölüme yatan Nicolas Cage misali şişmanlatıcı sağlıksız besinler tüketerek öz yıkım yolunda ilerleyen Charlie son demlerini yaşadığının farkındadır. Ağır kalp yetmezliği ve çok yüksek tansiyonuna karşın kendisine bakıcılık yapan Liz’in hastaneye gitme önerilerini sürekli reddeder. Son arzusu şimdilerde 16 yaşında olan uyumsuz ergen kızı ile yüzleşmek ve ona karşı pişmanlığını dile getirmektir. Ancak bu hesaplaşma süreci kolay geçmeyecektir.
‘Pi’ ve ‘Bir Rüya İçin Ağıt / Requiem for a Dream’ gibi çizgi dışı ilk dönem çalışmalarıyla tanıyıp sevdiğimiz New Yorklu yönetmen Darren Aronofsky, uluslararası başarılar kazandığı karakter odaklı ‘Şampiyon / The Wrestler’ ya da ‘Siyah Kuğu / Black Swan’ gibi filmlerin ardından bu kez senaryoyu da kaleme almış olan yazar Samuel D. Hunter’ın bol ödüllü sahne oyunu ‘Balina / The Whale’den yola çıkmış. Metnin teatralliğine hiç dokunmadan tek bir mekânda geçen filmde ağır ve hüzünlü bir atmosfer hakim. Dışarda sürekli yağmurun yağdığı yarı aydınlatılmış, her bir köşesine fast food artıklarının saçılmış olduğu, ağır beden kokusunu hissedebildiğimiz kasvetli bir odanın içinde geçiyor herşey. Bu karanlık ev ortamında Brendan Fraser bir mucize gerçekleştiriyor. Hollywood’da kadri kıymeti bilinmemiş 90’lı yılların genç ve yakışıklı oyuncusunun aldığı kilolara ilave olarak son derece başarılı bir makyaj ve protez giysiler içinde sinema dünyasına dönüşü kelimenin tam anlamıyla görkemli. Bu 5 kişilik sahne oyunu/filmde onun nüanslı performansına eşlik eden, Liz’de Hong Chau, ergen Ellie’de Sadie Sink ve kısacık bir rolde görmeyi çok özlemiş olduğumuz Samantha Morton gayet iyiler. Öykünün katı gerçekçiliği ve duygusal patlamalarını benzersiz dokunuşları ile dengeleyen ve geçtiğimiz günlerde en iyi erkek oyuncu Oscar ödülünü kazanan Fraser’ın dönüşünü kutlamak için mutlaka izlenmeli.
(17 Mart 2023)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com