Colette Yeteneğini ve Cinselliğini Keşfediyor

Julianne Moore’un Oscarlı yorumuyla belleklerde yer etmiş ‘Beni Unutma / Still Alice’ filminin yaratıcılarından Wash Westmoreland, Fransız edebiyatının en ünlü kadın yazarı Colette’in yükseliş hikâyesini beyazperdeye taşırken, 19.yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başları ‘Belle Epoque Paris’inin dünyayı dönüştürücü ikliminden ilgiye değer bir panoramaya imza atıyor.

Tam adıyla Sidonie-Gabrielle Colette’i Burgonya kırsalındaki sakin yaşamıyla tanıyoruz önce. Ailesinin başlık parası bile biriktiremediği, gösterişli saçlarıyla sivrilen bu sıradan köylü kız, bir kır ziyaretinde Paris entelijansiyasının gözde isimlerinden Henry Gauthier-Villars’ın dikkatini çekiyor ve giderek orta yaşlı adamın arzu nesnesi haline geliyor. Müzik eleştirmenliğiyle de tanınan, ‘Willy’ takma adıyla romanlar kaleme alan editör ve yayımcı Villars, Eyfel Kuleli kar küresi ile tavladığı kızı yüzüstü bırakmıyor ve onu ışıklar şehrinin hazcı ortamına taşıyor.

Erkek olana herşeyin serbest olduğu bir çağda, kocasının süs bebeği olarak lüks salonlarda boy göstermeye başlıyor genç kadın. Lakin, Claudine adıyla kendi genç kızlık yıllarını betimlediği ilk eseri, yazarlıkta tıkanmış Willy’nin imdadına hızır gibi yetişiyor. Kocasının kendi adıyla yayınladığı ilk kitap beklenmedik bir ilgi görüyor. Genç Colette onun için altın yumurtlayan bir tavuktur artık. Onu odasına kilitleyerek serinin devamını yazmaya zorluyor. Her yeni kitap bir öncekinin ününü pekiştirirken, Claudine kapitalizmin gelişme yıllarında türlü tüketim ürünlerine ilham olmuş bir marka haline geliyor. Ancak yükselen ekonomik refah ve yeni yüzyılın dönüşüyle birlikte dünya değişmektedir. Kadınların sesini duyurmaya başladığı bu yeni çağda Colette hem edebi yeteneğine sahip çıkacak, bir yandan sahne ve şov dünyasındaki becerilerini ortaya koyarken, öte yandan cinselliğinin gölgede kalmış alanlarını keşfe çıkacaktır.

Colette, yazar yönetmenin ‘Still Alice’ çekimlerinden sonra yitirdiği hayat arkadaşı Richard Glatzer ile birlikte rüya projesiymiş. Sevdiği adamı ALS hastalığı sonrasında kaybettikten sonra Glatzer’in 2000’li yılların başlarında kaleme aldığı senaryoyu, Pawel Pawlikovski’nin ünlü Ida’sının yazım ortağı Rebecca Lenkiewicz’in da katkısıyla geliştirmiş. Yönetmenin önceki işlerine kıyasla daha maliyetli bu dönem filmi, #MeToo hareketiyle gündeme oturan çağdaş feminizm ve kadın hakları sorunsalı kapsamında yapımcı bulabilmiş ve bir yüzyıl öncesinden günümüze etkin bir soluk ulaştırabilmiş.

Keira Knightley gerçek Colette’den daha alımlı belki ancak Gauthier Villars’ı canlandıran Dominic West ile aralarındaki kimya tutmuş. West orta yaşlı adama müthiş benzerliğinin de avantajıyla sinema kariyerindeki en iyi kompozisyonlarından birinde sivrilmesini bilmiş. Westmoreland’in onu tipik bir kötü adam olarak değil de, erkek egemen toplumun pohpohladığı güçsüz ve yetersiz bir adam çizmesi de filmin lehine işlemiş.

‘Belle Epoque’ Paris’i olunca filmin müzik bandı Debussy, Delibes, Bizet, Gounod ve meşhur 1 numaralı Gnossienne’iyle Satie’den nasibini alıyor doğal olarak. Thomas Adès’in filmin ilginç ‘Mısır Rüyası’ bölümünü de süsleyen sarmalayıcı müzik çalışmasıyla , çok fazla şeyler beklemeden izleyip keyif alacağınız bir film ‘Colette’. Ünlü Fransız edebiyatçısının ruhuna daha derinlemesine sızmak istiyorsanız romanlarını, hikayelerini didik didik etmeniz gerekiyor.

(14 Temmuz 2019)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

11. Özgür Film Festivali

Her yıl Osmaniye’de, Anadolu Halk Bilimleri ve Kültür Derneği’nin düzenlediği kültür ve sanat bayramı bu yıl, 06 – 08 Eylül 2017 tarihleri arasında 11. kez gerçekleştiriliyor. Düzenlenecek Kültür – Sanat Bayramı’nın en önemli etkinliklerinden birisi de sinema konusunda yapılacak ve Özgür Film Festivali adı altında gerçekleştirilecek. Festival Yarışmalı ve Özgür Filmler Şenliği olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Festival kapsamında Ulusal Belgesel ve Ulusal Kısa Film Yarışması da düzenlenecek. 11. Özgür Film Festivali her yıl olduğu gibi bu yıl da, özgürlüğe sahip çıkan amaçlar peşinde olacak.

11. Özgür Film Festivali yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Kül En Saf Beyazdır…

12 Eylül sonrasında bizim ülkemizde de yaşanan bir durum vardı: İçerideki eşlerini kendilerini hiçe sayarak bırakmayan kadınlar, erkeklerin dışarı çıkmasıyla birlikte yalnız kaldılar. İşkencenin ve onca yılın esaretinin etkisiyle erkekler eşlerini boşadılar. Bir duygu sağanağı ya da sömürüsü… “Kül En Saf Beyazdır”da, Çin’de yaşanan toplumsal değişimi ve yarattığı etkileri izliyoruz. Hukukun olmadığı yerde sorunları çeteler çözer… Yasa dışı … Devamı… »

Korkut Akın Yazıyor: Yeni Bir Dil, Yeni Bir Dünya: Tolkien

Üç ciltlik romanı üç filmle sinema seyircisinin de gönlünde bir numaraya çıkaran “Yüzüklerin Efendisi”, yeni bir dünya yarattığı ve bu dünyanın üzerindeki yepyeni canlılarla yepyeni bir dil oluşturduğu için fantastik edebiyatın bir numarasıdır. J. R. R. Tolkien’in bu güçlü yaratıcılığı, birbirinden heyecanlı kitapları (tabii, bağlı olarak filmleri de) merakları üzerine topladı. Benim için belirleyici olan “Orta Dünya” idi ve orada yaşayan … Devamı… »

Korkut Akın Yazıyor: Sinemaya Saygı: Örümcek-Adam…

Bütün dünyanın en çok sevdiği fantastik kahramanların ilki değilse bile ilk beşine girer Örümcek-Adam… Gerek yaklaşımı, gerek utangaç tavrı, gerekse yardımcı olmasıyla büyük küçük herkesin sevgilisi, hatta hayalidir: Ben de olabilir miyim? Örümcek-Adam, bu kez, filmden önce sinemaya saygıyı işaret ediyor… Son jenerikler uzamaya başlayınca -ki doğru bir uygulama bence, imza hep sonradan atılır- seyirci hemen kendini dışarı … Devamı… »

Amerika’nın Tüm Yabanıl Kuşları

Bafta ödüllü belgeselci yazar yönetmen Bart Layton’ın son filmi ‘Amerikan Soygunu / American Animals’, özgün adını Charles Darwin’in ‘Türlerin Kökeni’nde ifade ettiği üzere, nesiller boyu dış dünyadan Kentucky’nin derin ve girintili mağaralarına yerleşmiş ‘Amerikan Hayvanları’ndan alıyor. Türkçe adının seyirci çekmeye yönelik olduğu malûm. Ancak filmin 2004 yılında Amerika’da gerçekleşmiş en tuhaf soygun girişimlerinden birinin öyküsü olduğunu da baştan belirtelim.

Kentucky’de bulunan Transylvania Üniversitesi öğrencisi dört genç okul kütüphanesinin özel bir bölümünde muhafaza edilen ve çoğu 19.yüzyıldan kalma kitapların nadir baskılarını çalma girişiminde bulunuyor. Aralarında başta sözü edilen Darwin eserinin de bulunduğu bu koleksiyonun en nadide bölümünü ise 1785 – 1851 yılları arasında yaşamış ve ömrünün büyük bir bölümünü Amerika’nın yabanıl kuşlarının resimlerini çizmeye adamış John James Audobon’un iki devasa albümü oluşturuyor.

12 milyon dolar değer biçilen bu nadir albüm kitaplar, sıkı güvenlik önlemleri alınmadan kütüphanenin emektar yaşlı sorumlusu tarafından korunmaktadır üstelik. Biri ressam adayı Spencer, diğeri muhasebe alanında parlak dereceleri bunan Eric, bir diğeri varlıklı aileden gelme başarılı sporcu Chas ve grubun en gözü kara olanı Warren’in böyle bir suça bulaşabileceğine ne aileleri ne hocaları ihtimal vermemiştir. Öyle ya, bölgenin iyi tanınmış bu ailelerinde herşey çocukların başarılı olmasına göre ayarlanmıştır. Bu beklenmedik soygun girişimi dört gencin hayatını sonsuza kadar değiştirecektir.

‘Amerikan Soygunu’, ‘bu film gerçek bir olaya dayanmamaktadır, gerçeğin ta kendisidir’ benzeri bir ibareyle başlıyor. Yönetmen Layton’ın bizde sınırlı sayıda sinemada gösterilmiş 2002 yapımı ‘Hayat Avcısı / The Imposter’ filmini izlemiş olanlar bu ifadeye şaşırmayacaklar. Özgün adından anlaşılacağı üzere bir büyük sahtekarlık ve dolandırıcılık hikâyesi üzerine akıl almaz bir belgesel olan ‘Hayat Avcısı’, gerçek kişilerle röportajlar ve profesyonel oyuncuların yer aldığı canlandırmalar eşliğinde değme polisiye hikâyelere taş çıkartan bir serüveni soluk soluğa anlatır. İnsanoğlunun karanlık bölgelerini arşınlayan nefes nefese bir yolculukta, gerçeklik, algılarımız, kandırmak, gönüllü kandırılmak üzere izleyiciyi soru yağmuruna tutar.

‘American Animals’ hayatlarının baharında dört genç insan özelinde çağdaş insanın doymak bilmeyen ve hayvani içgüdülerinden beslenen başarı ve servet sahibi olma arzusunu teşhir ediyor. Ressamlık yolundaki Spencer, hayatını ve sanatını temelden etkileyecek baş döndürücü bir deneyimin peşinde bu umutsuz maceraya atılmışken, diğerleri emek sarf etmeden bir şeylere sahip olmanın izini süren, günümüz genç kuşaklarının birer prototipidir.

Layton bu defa farklı bir şey deniyor. Aralarında Spencer’i canlandıran ve ‘Kutsal Geyiğin Ölümü’nden şeytani bakışlı Martin olarak hatırladığımız, son olarak ‘Çernobil’ adlı mini dizide karşımıza çıkan Barry Keoghan’ın da yer aldığı dört yetenekli genç oyuncuyu kullanarak soygunun öyküsünü adım adım anlatırken, olayı bizzat gerçekleştirmiş gerçek kişileri filmine konuk alıyor ve onların düne bakarak bugünü yorumlarını istiyor. Gerçek kişilerle hapis yattıkları zaman diliminde tanışmış olan Layton, onların 7 yıllık mapus hayatı sonrası hayata bakışlarını yaşanan olaylarla koşut kurgulayarak belgeselcilikte yeni bir tarzın kapısını açmış oluyor.

Karakterler üzerine daha detaylı incelemelere gitmesini beklerdim yazar yönetmenden, ama bu haliyle de seyri keyifli bir deneyim bu.

(13 Temmuz 2019)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

El-Hatk Filminin Galası Beyoğlu Atlas Sineması’nda Yapılıyor

Türk – Arap Medya Derneği (TAM), senarist ve yönetmenliğini Muhammed el-Bahravi’nin yaptığı El-Hatk filminin galasını 16 Temmuz 2019 Salı günü Beyoğlu Atlas Sineması’nda gerçekleştiriyor. Film, Mısır’ın arka sokaklarında geçen küçük ve sıradan hayatların büyük ve sarsıcı hikâyesini kanlı darbenin ardından gelişen dehşet ikliminde anlatıyor Mısırlı muhaliflerin pek bilinmeyen hikâyesi ilk defa sinemanın beyazperdesine taşıyor.

El-Hatk Filminin Galası Beyoğlu Atlas Sineması’nda Yapılıyor yazısına devam et

Başka Sinema Ayvalık Film Festivali 2019

Başka Sinema Ayvalık Film Festivali bu yıl 04 – 09 Ekim 2019 tarihleri arasında düzenleniyor. Bu yıl da dünyanın dört bir yanından, başlıca festivallerde öne çıkan filmler, söyleşiler, atölyeler izleyicilere sinemayla dolu beş gün sunacak. Festival, bu yılki açılışını Pedro Almodóvar’ın son filmi, başrollerinde Antonio Banderas ve Penelope Cruz’un oynadığı Acı ve Zafer (Dolor y Gloria) ile yapacak. Bu yıl festival destekçileri arasına Kendine Has da katıldı. Ayvalık Belediyesi, Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi (AIMA), Bilginer – Melin Ayvalık Sanat Kültür Eğitim Vakfı da bu yıl da festivale olan değerli katkılarını sürdürüyor.

Başka Sinema Ayvalık Film Festivali 2019 yazısına devam et

12 Punto TRT Senaryo Günleri 2019

TRT’nin bu yıl birincisini düzenleyeceği 12 Punto TRT Senaryo Günleri, 06 – 12 Haziran 2019 tarihleri arasında, farklı ülkelerden katılımla düzenlenecek. Sinema sektörünün önde gelen isimlerinin katılımıyla çevrimiçi eğitimler, TRT 2’den özel yayınlar yapılacak ve 12 Punto TRT Senaryo Günleri uluslararası alanda da büyük ses getirecek. Sinema sektörüne yeni bir soluk kazandıracak olan etkinlik sinemacıları senaryo aşamasında destekleyerek festival dolaşımı için alan açacak ve uluslararası ortak yapımcı bulmalarına da yardımcı olacak.

12 Punto TRT Senaryo Günleri 2019 yazısına devam et

Sabancı Vakfı 4. Kısa Film Yarışması

Sabancı Vakfı’nın toplumsal sorunlara sanat aracılığıyla dikkat çekmek amacıyla 2016 yılından bu yana düzenlediği Kısa Film Yarışması’nın 2019 yılı başvuruları başladı. “Kısa Film Uzun Etki” sloganı ile gerçekleştirilen Sabancı Vakfı Kısa Film Yarışması’nın bu yılki teması “Dijital Yalnızlık” olarak belirlendi. Yarışma başvuruları 22 Kasım tarihine kadar yapılabilecek. Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgal Bilsel Safkan, yaptığı açıklamada “Yarışma temasını Dijital Yalnızlık olarak belirledik. Gençleri teknolojiyi ihtiyaçları doğrultusunda kullanmaya, artan zamanlarında da sanatla ve sporla ilgilenmeye teşvik etmek arzusundayız.” dedi.

Sabancı Vakfı 4. Kısa Film Yarışması yazısına devam et

10 Yaşında Başlayan Mucize: Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu

Eşsiz yetenek Naim Süleymanoğlu’nun hayatını anlatan Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu filminde başrol oyuncusu Hayat Van Eck gibi çocukluğunu canlandıran iki minik oyuncuyu da kardeşi, Milli Halterci Muharrem Süleymanoğlu rollerine hazırladı. 10 yaşında haltere başlayan, art arda yıllarca ulaşılmaz rekorlar kıran Naim Süleymanoğlu’nun çocukluğuna hayat veren oyuncular antrenmanlarda canla başla çalıştı. Filmde Naim Süleymanoğlu’nun haltere başladığı zamanları Batuhan Davutoğlu, daha büyük hallerini ise Deniz Ali Cankorur oynuyor.

  • Basın Bülteni
  • Çocuklarla çalışmayı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Ferhan Baran Yazıyor: Bu Topraklarda Her Şey Yanar Kül Olur

Çağdaş sinemanın ustalarından Jia Zhangke, ekonomik ve teknolojik anlamda baş döndürücü değişimin, son yüzyılda Çin toplumunun ahlaki değerlerini ve kadim kültürel dokusunu nasıl dönüştürdüğünü anlatmayı sürdürüyor son filminde. Geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapmış olan ‘Kül En Saf Beyazdır / Jiang Hu Er Nü’, 21. yüzyıl başından günümüze 17 yıllık uzunca bir zaman dilimi sürecinde ülkenin kapitalist … Devamı… »