Haneke’nin Mutsuz Avrupa Tablosu

Michael Haneke’nin sinemalarımıza uğrayan yeni filminin adının ‘Mutlu Son / Happy End’ olduğuna bakmayın. Seyri hiç de kolay olmayan şiddet yüklü ilk çalışmalarından birine ‘Eğlenceli Oyunlar’ anlamına gelen ‘Funny Games’ ismini vermiş olan sinemacı acı gülüşünü elden bırakmamış yine. Kariyerinin başından beri ele aldığı sorunlu aileler, kuşaklar arası sevgisizlik ve bastırılmış kollektif suçluluk duygusunun yarattığı tahribat gibi temalar çerçevesinde günümüz insanının çaresiz yalnızlığını dile getirmiş olan çağdaş sinemanın görmüş geçirmiş büyük ustasının, geçtiğimiz Cannes Film Festivali ana seçkisinde görücüye çıkan son çalışmasında kara mizahi yapı daha da güçlü.

Fransa’nın kuzeyindeki Calais’de yaşayan inşaat şirketi sahibi Laurent ailesinin görünürdeki refah yaşamı etrafında şekilleniyor film. Köklü zengin aile duvarları değerli tablolarla süslü malikanede kendi içsel sorunlarıyla boğuşurken, dışarıda zorlu bir yaşam savaşı sürmektedir. Ülkenin en ihtilaflı göçmen kamplarının bulunduğu liman kentinden yola çıkarak, arka planda Avrupa’daki mülteci sorununa dikkat çekmek istiyor Haneke. Ancak odak noktası, dağılmakta olan Avrupa ailesinin mutsuz bireyleridir. Yönetmen lüks malikaneye hapsedilmiş refah yaşamların cilasını kazırken, dipteki derin boşluğu, sevgisizliği ve intihar eğilimlerini açığa çıkarıyor bir kez daha.

Ölmeyi arzulayan bunamanın eşiğindeki 85 yaşındaki büyükbaba (Jean-Louis Trintignant) arabayla intihar teşebbüsünde başarısız olduğunda çevresindekilerden yardım istiyor. Şirketin başındaki kızı Anne (Isabelle Huppert) rekabetçi düzende başarısız damgasını yemiş yönetici oğlu Pierre (Franz Rogowski) ile çatışma halindedir. İtibarlı kardiyolog oğul Thomas (Mathieu Kassovitz) ünlü bir çellist ile cinsel fanteziler peşindedir. Aile bireylerinin en küçüğü Thomas’nın 13 yaşındaki kızı Eve (Fantine Harduin) dağılmanın eşiğindeki ailenin en sorunlu bireyidir belki de.

Film, Eve’in çektiği canlı instagram videosuyla açılıyor. Bu başlangıç 30 yıllık kariyeri boyunca medya teknolojisinin dünyayı değiştirdiğini ifade etmiş ve öykülerini zamanın izleme alışkanlıklarına göre şekillendirmiş Haneke için şaşırtıcı değil. 1992 yapımı ‘Benny’nin Videosu’nun katliam görüntüleri içeren video görüntüleri, 2005 tarihli ‘Saklı / Cache’nin bir burjuva apartmanı ve çevresinin sabit kamerayla çekilmiş fotoğrafı andıran açılış sahnesinin ardından bu defa çağımız insanını esir almış instagram videoları ve internet yazışmalarından içeri bakıyor Haneke. ‘Mutlu Son’un açılışında uzunca bir süre yer alan Eve’in canlı instagram yayınında annesinin tuvalet hallerini, yiyeceğine depresyon ilacı zerk edilmiş hamster’ın akibetini ve de annenin aşırı dozdan intiharını izliyoruz. Thomas ile viyolonsel virtüözünün cinsel fantezilerini pornografik internet yazışmaları vasıtasıyla öğreniyoruz. İletişim teknolojisinin baş döndürücü bir hızla ilerlediği ve mahrem alanların hızla işgal edildiği çağımızda insan hayatının nasıl da giderek çölleştiği, yalnızlık ve mutsuzluk meselesinin nasıl da tavan yaptığına dair yaman çelişkiyi gözler önüne seriyor sinemacı.

Bu sevgisiz menfaat dünyasında 13 yaşındaki torunun ortada kalma duygusu ile bunama sinyallerinden yorulmuş yaşlı dedenin azap çekeceği bir hayatı devam ettirme endişesi kesişiyor. Ailenin gözden çıkarılmış veliahtı Pierre’in ihmali yüzünden yaşanan iş kazasının sonuçlarından arınmak için duvarın ardındaki mültecileri malikanedeki davete misafir etmesi ve evdeki Faslı hizmetçilerden ‘kölemiz’ diye söz etmesi, kollektif suçluluk duygusunun trajikomik dışavurumuna dönüşüyor. Laurent ailesinin özelinde Avrupa’nın dağılışını, soyut duvarlarla sorunları uzak tutmaya çalışan, mülteci sorunu karşısında çaresiz kalan, finansal krizler karşısında yabancı sermayeden medet uman Avrupa’nın kaçınılmaz çöküşünü dile getiriyor Haneke. Seyir zevkini bozmamak amacıyla detaylarından bu yazıda söz etmeyeceğimiz muazzam finalde usta sinemacının acı mizahı doruğa ulaşıyor.

(13 Ekim 2017)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com