Stephen King’in korkunun kökenlerine indiği ünlü romanı ‘O / It’ ile tanışmamız otuz küsur yıl öncesine dayanır. Sevimli olduğu denli ürkütücü palyaçonun öyküsü 1990 yılında iki bölümlük bir mini dizi olarak çekilmişti televizyon için. Filmin video kaseti o dönemde bizde de rafları süslemiş, türün geniş bir meraklı kitlesince yıllarca izlenmişti. King’in öyküleri sinemada her zaman ilgi görmüş, ‘Esaretin Bedeli / Shawshank Redemption’, ‘Cinnet / The Shining’, ‘Ölüm Kitabı / Misery’, ‘Yeşil Yol / The Green Mile’ gibi uyarlamalar sinema klasikleri arasına girmiştir. Çocukluk korkuları üzerine inşa edilmiş ‘O /It’in beyazperde için tekrar gündeme gelmesi beklenmedik bir gelişme değil. Açıkçası bu özgün hikâyenin yeni çevrimini merakla bekliyorduk.
Bu yeni uyarlamada Andrés Muschietti’nin yönetmen koltuğuna oturması kişisel olarak beni heyecanlandıran bir gelişme. Hollywood’da ilk ismi Andy olarak anılan sinemacının ilk uzun metrajı ‘Mama’dan hayli etkilendiğimi okurlarım hatırlayacaktır. Filmin öğrencilerimle paylaştığım yapım öyküsü ise genç sinemacılar için örnek niteliktedir. Arjantin asıllı yönetmen, başkent Buenos Aires’teki ülkenin en prestijli sinema okulu ‘Univercidad de Cine’de Pablo Trapero, Lucrecia Martel gibi günümüzün önde gelen yönetmenleriyle birlikte eğitim görüyor. Daha sonra uluslararası reklam piyasasında uzmanlık kazanıyor. 2008 yılında, senaryosunu kızkardeşi Barbara Muschietti ile birlikte yazdıkları uzun metraj film projesinin tanıtımı için birkaç plandan oluşan ‘Mamá’ adında üç dakikalık bir kısa film çekiyorlar. İnternet’ten izleyebileceğiniz bu gerçekten ürkütücü, klostrofobik stil denemesini festivallere gönderiyor, ödüller kazanıyorlar. Büyük ilgi uyandıran yapım Meksika asıllı yapımcı yönetmen Guillermo del Toro’ya ve onun önerisiyle büyük Hollywood stüdyolarından Universal’e kadar kadar ulaşıyor. Ve on yıldır birlikte çalışan kardeşlerin ilk uzun metrajları ABD’de çok iyi bir açılış yaparak ilk hafta liste başı olunca yolları açılıyor.
Bu defa büyük dağıtımcılardan Warner Bros. ile çalışan ikili, filmin geçtiğimiz haftaki ABD açılışında 123 milyon dolar rakamına ulaşarak endüstri çalışanlarını bir kez daha şaşırttı. King’in yapıtının ilk bölümünü anlatan Muschietti’lerin iki saati aşkın süreli ikinci uzun metrajları küçük Amerikan kasabası Derry’de yaşayan, dışlanmış yedi yeni yetmenin hikâyesi üzerine kurulu. Film tüyler ürpertici açılış sekansıyla başlıyor. Fırtınalı bir günde yağmur birikintisinde kağıttan kayığını yüzdürmeye çalışan küçük Georgie, rögar girişinden kendisine seslenen ve sevimli palyaço görünümünden ‘Alien’ benzeri canavara dönüşen yaratığın beklenmedik saldırısıyla kanalizasyon çukuruna sürüklenerek kayboluyor. Talihsiz Georgie’nin ağabeyi Bill’in de aralarında bulunduğu, ‘Kaybedenler’ olarak anılan çocuklar birer birer meşum yaratık tarafından ziyaret edileceklerdir daha sonra. Ebeveynlerin kasabada giderek artan kayıplara ilgisiz kaldıkları süreçte çocuklar ‘O’ ile mücadeleyi sürdürmek üzere kenetlenirler. Ancak, kasabanın kendilerinden birkaç yaş büyük saldırgan gençleri, grubun üyesi tek Beverly’nin tacizci babası ya da kırılgan Eddie’nin aşırı korumacı annesi benzeri ebeveynler en az yaratık kadar tehdit edicilerdir.
80’li yıllara, Freddy ve Elm Sokağı’na selam gönderen ‘O’ stüdyo yapımı korku türünün en iyi örneklerinden. Muschietti kardeşler dehşet sahnelerine bolca yer veriyor. Beverly’nin ‘Carrie’nin yaşattıklarını andıran kanlı halüsinasyonu son derece ürkütücü. Yönetmenin ‘Mama’nın görsel tasarımında ilham kaynağı olmuş Modigliani’nin resimlerinden fırlamış, göz çukurları neredeyse boş ince uzun kadın portrelerinden birinin tablodan fırlayarak çocukların kabusu haline dönüşmesi etkileyici. Ancak bu dehşet verici bölümler Stephen King’in alamet-i farikası sancılı büyüme sürecinin hüznüyle çok iyi dengelenmiş, ‘Yanımda Kal / Stand By Me’nin şiirselliği ile kaynaştırılmış. Çocukların büyüme travmalarının ete kemiğe bürünmüş hali olan yaratıkla ancak korkularını yendiklerinde başa çıkabileceklerinin altı çizilmiş.
Yaratığın kasabayı 27 yılda bir ziyaret ettiği rivayet edilir. Çocukların yetişkinlik dönemini konu alan romanın ikinci bölümü, onların yıllar sonra yeni bir öldürme döngüsünü durdurmak için biraraya gelmeleri üzerinedir. İsveç asıllı ünlü oyuncu Stellan Skarsgård’ın oğullarından (son Tarzan Alex’in küçüğü) Bill Skarsgård’ın makyaj harikası başarılı bir Pennywise’a büründüğü filmde, genç oyuncular son derece başarılı. Park Chan-wook’un değişmez çalışma arkadaşı Koreli Chung-hong Chung’un IMAX perdede etkisini daha da arttıran görüntüleri ile deneyimli besteci Benjamin Wallfisch’in tedirgin tınıları da öyle. Öykünün devamını merakla bekliyoruz.
(17 Eylül 2017)
Ferhan Baran