Kurtlar Vadisi Vatan 29 Eylül’e Gün Sayıyor

Türkiye’nin en uzun soluklu projelerinden Kurtlar Vadisi yeni sinema filminden ilk görüntülerle heyecan yarattı. Filmin fragmanı, 02 Ağustos Çarşamba günü, oyuncuların da katılımıyla Cinemaximum Zorlu Center Sineması’nda gerçekleştirilen özel bir davette ilk kez gösterildi. Hayranlarının heyecanla beklediği fragmanı ilk kez izlemek için sosyal medyada da heyecanlı bir bekleyiş vardı. #KurtlarVadisiVatan29Eylülde hashtag’ini paylaşarak filmin resmi hesaplarını takibe alan 15 fan, yapılan çekilişin ardından, fragmanı oyuncularla birlikte ilk görenler arasında yerlerini aldı. Bu özel ana tanık olmak için gelenlerin heyecanı görülmeye değerdi.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

5. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali

17 – 26 Kasım 2017 tarihleri arasında T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleri ile Uluslararası Boğaziçi Sinema Derneği ve İstanbul Medya Akademisi tarafından düzenlenecek olan 5. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali kapsamında gerçekleştirilecek olan Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması ve Ulusal Kısa Film Yarışmaları için başvurular başladı. İlk yılından beri aralıksız olarak düzenlenen Boğaziçi Film Festivali, bu sene yeni bölümler, önemli konuklar ve etkinlikleri ile 5. yılını kutlamaya hazırlanıyor. Festival kapsamında düzenlenecek olan tüm yarışmalı bölümlerin yönetmelikleri açıklanırken Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması ve Ulusal Kısa Film Yarışmalarının son başvuru tarihi 15 Eylül 2017 olarak belirlendi.

5. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali yazısına devam et

Sadi Çilingir Yazıyor: The Butler: Başkanların Hizmetkârı

Film festivallerinin yapılacağı tarihler genelde yumurta kapıya gelince açıklanır. Maşallah 14. Akbank Kısa Film Festivali bu konuda alışılmışın dışına çıktı ve 2018 yılında yapacağı festivalini 19 – 29 Mart 2018 tarihleri arasına yerleştirdi. İyi de yaptı. Her ne kadar bazı festivaller bilhassa tarihlerini çakıştırsa da festival tarihi önceden açıklanırsa aynı zaman aralığında benzer festival yapılmasının önüne geçilir. Böylece konuyla … Devamı… »

YESEV, Beyoğlu Festivali’nde Muhteşemdi

Yeşilçam Sinema Emekçileri Vakfı, Beyoğlu Festivali’ndeki standında vatandaşlarla Yeşilçam sinemacılarını buluşturdu. Sinemaseverler beyazperdede seyrettikleri emekçilerle fotoğraf çektirmenin mutluluğunu yaşadı. Her akşam farklı bir sinema emekçisi kurulan sahneye çıkarılarak sinema hakkında söyleşi yapıldı. Vakıf, 18 Ağustos 2017 Cuma akşamı Bodrum Kalesi’nde Yeşilçam Vefa Gecesi düzenleyecek. Gecede Yılmaz Morgül, Gülden Karaböcek ve Belkıs Özener sahneye çıkacak.

YESEV, Beyoğlu Festivali’nde Muhteşemdi yazısına devam et

Posta Kutusu

Barış Kırımşelioğlu’nun yönettiği ve İsmail Demirci, İnan Ulaş Torun, Ozan OEsmanpaşaoğlu ile Tuğçe Karabacak’ın oynadığı Posta Kutusu, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla ????? tarafından vizyona çıkarılıyor.
Posta Kutusu’nda, tek hayali vatan görevi, askerliğini yapmak olan Adem’in, çocukluk arkadaşı Nihat’la beraber askeri birliğe teslim olmaya giderken kaza yapması üzerine yaşadıkları sarsıcı psikolojik süreç beyazperdeye getiriliyor. Filmde, Nihat’ın, hayatını Adem’e bakmaya ve ilgilenmeye adaması ve sahte bir askerlik celbi hazırlamasından sonra ortaya çıkan büyük sır konu ediliyor.

Posta Kutusu yazısına devam et

Canavar Gibi Komedi Filminin Çekimleri Tamamlandı

Yönetmen koltuğunda Özgür Bakar’ın oturduğu, sezonun iddialı fantastik komedisi Canavar Gibi filminin çekimleri tamamlandı. Çekimleri 4 hafta süren ve büyük bir bölümü İstanbul’un Beykoz ilçesinde yapılan filmin seti eğlenceli anlara sahne oldu. Filmde Gürbüz karakterini canlandıran başrol oyuncusu Şevket Çoruh, özel bir makyajla İngiliz yazar Mary Wollstonecraft Shelly’nin unutulmaz eseri Frankenstein’ın Türk versiyonu olan Frankeştayn’a hayat verdi.

Harika Uygur Locarno Film Festivali’nde Avrupa’nın En İyi Cast Direktörü Seçildi

Türkiye’de evrensel ölçütte cast direktörlüğü yapan ilk kişi olarak tanınan Harika Uygur, Deniz Gamze Ergüven’in yönetmenliğini yaptığı Mustang filmindeki cast çalışmasıyla Locarno Film Festivali’nde Avrupa Cast Direktörü ödülünün sahibi oldu. Düzenlenen törende ödülünü ünlü oyuncu Alexander Fehling’den alan Harika Uygur, “Ödülümü tüm dünyada odalarında sessiz kalmaya zorlanan tüm çocuklara adıyorum. Ve onlara Mustang ruhu diliyorum.” şeklinde konuştu.

Harika Uygur Locarno Film Festivali’nde Avrupa’nın En İyi Cast Direktörü Seçildi yazısına devam et

Martıların Efendisi

Mehmet Ada Öztekin’in yönettiği ve Mehmet Günsür, Bige Önal, Timuçin Esen ile Nejat İşler’in oynadığı Martıların Efendisi, 22 Aralık 2017′de UIP Filmcilik dağıtımıyla TMC Film tarafından vizyona çıkarıldı.
İstanbul’da deniz kıyısında sakin bir yaşam süren Martıların Efendisi’nin uzun zamandır beklediği misafiri, Rüya sonunda çıkagelir. Beyazlar içinde tam bir masumiyet simgesi misali kıyaya vuran bu kadın Martıların Efendisi için çok mutlu bir başlangıcın ilk işaretidir. Bütün umutlarını yüklediği gizli misafir, Martıların Efendisi’nin saf ve temiz dünyasından oldukça etkilense de onu yaşadığımız gerçek dünyayla acı bir tecrübeyle tanıştıracaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb

Martıların Efendisi yazısına devam et

Yönetmenin Kafa Karışıklığı

Fransız sinemasının gözde yönetmenlerindendir Arnaud Desplechin. Cannes Film Festivali seçicileri pek sever kendisini. Mumyalanmış kesik bir başın gizemli öyküsü çerçevesinde gelişen 1992 yapımı ilk uzun metrajı ‘Nöbetçi / La Sentinelle’den başlayarak filmleri tam beş kez Cannes’ın yarışmalı bölümlerine seçildi. Bizde pek tanınmıyor. İlginç filmografisinden 2004’te Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapmış ‘Krallar ve Kraliçe / Rois et Reine’ ile 2008 yapımı ‘Bir Noel Masalı / Un Conte de Noël’i İKSV festivallerinden hatırlıyoruz. Fransız psikiyatrist ve antropolog Georges Devereux ile Kızılderili kökenli Jimmy Picard’ın doktor-hasta ilişkisiyle başlayıp dostluğa dönüşen gerçek psikoterapi deneyimi üzerine kurulmuş, İngilizce çektiği 2013 yapımı ‘Düş ve Gerçek / Jimmy P.’ ülkemizde daha önce vizyona girmiş tek filmi.

Fransızların anlı şanlı IDHEC (yeni adıyla La Fémis) sinema okulundan mezun sinemacı, ünlü oyuncu / yönetmen Mathieu Amalric’e alter egosu olarak yer verdiği yapıtlarında, yedinci sanatın ölümsüz yaratıcılarından aldığı esinlerle kaleme aldığı özyaşamsal öykülerinde yaşamın anlamını, aile ilişkilerini, ölüm meselesini sorgular. Geçtiğimiz Mayıs ayında 70. Cannes Film Festivali’nin açılışını yapmış ve bizde de gösterimini sürdüren son çalışması ‘İsmail’in Hayaletleri / Les Fantômes d’Ismaël’in ana karakteri, adını ‘Krallar ve Kraliçe’de canlandırdığı uyumsuz Ismaël Vuillard’dan ödünç almış ellili yaşlarına yaklaşan bir film yönetmeni. Bu dokuzuncu sinema filminde, Alain Resnais etkisinin baskın olduğundan söz ediyor Desplechin bir söyleşisinde. ‘Providence’ın amansız hastalığa mahkûm karısını yitirmiş yaşlı yazarının gerçeküstü kabuslarının yerini İsmail’in yaratım sancıları almış bu defa. John Gielgud misali yazlık evine kapanmış Amalric, Fransız bürokrasisi ve dış siyaseti ile ince ince dalgasını geçtiği bir casusluk öyküsü etrafında gezinen sinemaya dönüş filminin senaryosu ile boğuşmaktadır.

Bu sancılı süreç boyunca geçmişiyle hesaplaşıyor yönetmen İsmail. Yirmi küsur yıl önce kayıplara karışmasının ardından öldüğü kabul edilmiş eski eşi Carlotta’nın (Marion Cotillard), yeni aşkı Sylvia (Charlotte Gainsbourg) ile birlikte kaldığı sahil evinde ansızın belirivermesi işleri daha da karıştırıyor. Fransız sinemasının alamet-i farikası haline gelmiş bir aşk üçgeni fantezisiyle oyalanıyoruz bir süre. İki güçlü kadın oyuncunun performansları, Cotillard’ın ilerleyen yaşına rağmen diri güzelliği, hele Bob Dylan şarkısı ‘Baby, It Ain’t Me’ eşliğinde çekici dansına yoğunlaşıyor dikkatimiz.

Gerçek ile düş arasında gidip gelmeye alışmaya çalışırken, gizemli bir melodramdan, Tacikistan’dan Prag’a atlayan casusluk hikâyesine, oradan yönetmenin yaratıcılık krizine çark eden bir tür çorbası içinde buluyoruz kendimizi. Biraz Bergman, bolca Hitchcock esintileri devreye giriyor. ‘Vertigo’nun derin etkisi buram buram hissediliyor. Cotillard’ın duvarda asılı yirmili yaşlardaki portresinde ‘Rebecca’nın izlerini buluyoruz. Gregoire Hetzel’in tekinsiz tınıları (Hitchcock filmlerinin ses bandında imzası olan) Bernard Hermann ezgilerini anımsatıyor.

Geriye dönüşler ve çeşitli yan öyküler eşliğinde kendi geçmişiyle hesaplaşmak için yola çıkıyor Desplechin. Altı bataklık olduğu için suyun her daim pis aktığı, insanları kirli ve çirkin (yönetmenin sözleri bunlar) doğup büyüdüğü Kuzey Fransa’daki Roubaix kenti de bundan nasibini alıyor. Karmaşık projesini savunurken, ızdırap yüklü geçmişini sıkıştırılmış nesnelerden oluşan soyut resmine taşımış Amerikalı ressam Jackson Pollock’dan bile dem vuruyor filmin bir yerinde. Ama ana karakteri İsmail gibi yoğun kafa karışıklığından muzdarip Desplechin. Dolambaçlı anlatımını, mirasçısı olduğu Yeni Dalgacılar ya da ustası Resnais gibi toparlayamadığı için, düşünceler ve türler labirentinde kaybolmaktan kurtulamıyor.

(09 Ağustos 2017)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Balerin ve Afacan Mucit, 04 Ağustos’ta Sinemalarda

Paris’te bir yetimhaneden kaçan iki yakın arkadaşın hayallerinin peşinden koşma hikâyesi Balerin ve Afacan Mucit, bu Cuma (04 Ağustos) sinemalarda. İki arkadaş hem büyüklere hem de küçüklere asla hayallerinden vazgeçmemelerini söylerken, dostluğun önemine dikkat çekiyor. Sophie’nin hayali büyük bir dansçı, Victor’un ise mucit olmaktır. İki arkadaş hayallerinin peşinden koşarlarken bir yandan da güçlü dostluklarını göstereceklerdir. Hem eğlenceli, hem heyecanlı bu hikâyeyi izleyen çocuklar çok sevecek. Türkiye hakları D Productions’a ait olan Balerin ve Afacan Mucit (Ballerina) bu Cuma sinemalarda gösterime giriyor.

Muadil İlaç Sosyal Medyayı Salladı

15 Eylül’de vizyona girmeye hazırlanan Benzersiz filmi, filmden kısa videolarla seyircilerine ön izleme yaptırıyor. Resmi youtube kanalından ve sosyal medya hesaplarından yayınlanan her videosu sevilerek seyredilen Benzersiz’in “Eczacı Çıldırırsa” videosu da oldukça büyük bir etki yarattı. Türkiye’nin ilk eczacı filmi olarak büyük bir sükse yapan yapım, oyuncu kadrosuyla da göz dolduruyor. Filmin sosyal medya hesaplarında en son yayınladığı videoda da eczacıların ortak sorunu olan muadil ilaç konusuna değiniliyor. Hemen her eczanede günde yüzlerce kez yaşanan, doktorun yazdığı ilaç ve muadil ilaç karmaşası filmde eğlenceli bir şekilde yansıtılıyor.

  • Basın Bülteni
  • Eczacı Çıldırırsa videosunu izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Park Chan Wook Usulü Erotik Gerilim

Aşağıdaki yazı filmin vizyona girmesi üzerine, daha önce yazılan “Hizmetçi, İstanbul Modern’de Gösteriliyor” başlıklı yazının yeniden elden geçirilmiş versiyonudur.

Güney Kore sinemasının usta sinemacısı Park Chan Wook bir Hollywood arası verdikten sonra kendi topraklarına dönüş yaptığı ve geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali ana seçkisi dahilinde dünya prömiyerini yapmış son çalışması ‘Hizmetçi / Agassi’ sansür engelini aşarak bu haftadan itibaren bizde de gösterime giriyor. Bilindik estetize tavrıyla Hitchcock etkili korku gerilim türünün temel unsurlarını ustaca kaynaştıran ‘Lanetli Kan / Stoker’ ile yadellerde başarılı bir sınav vermiş olan Chan-wook, bu kez Galli yazar Sarah Waters’ın 2002’de yayımlanmış ‘Fingersmith’ romanını kaynak almış. Bizde Everest Yayınları’ndan ‘Ustaparmak’ adıyla çıkmış olan bu çok satan eser, şehvet, entrika, intikam ve cinsel gerilimle örülü göz alıcı bir hikâye sunuyor.

Kraliçe Viktorya döneminde geçen özgün metin, başta Dickens olmak üzere dönemin tanınmış yazarlarının yapıtlarından esintiler taşır. Waters’ın romanında ‘Oliver Twist’ geleneğinin izinde arka sokaklarda yaşayan yoksullar tekinsizdir, ancak sosyo-ekonomik düzeyi yüksek sınıf mensupları da kötücül duygulardan bir o kadar nasibini almıştır. Romanın olay örgüsüne, özellikle başlarda, hayli sadık kalarak yola çıkan Chan-wook, zaman ve mekânı 1930’lu yıllar Kore’sine naklederek işe başlıyor. Dönem Kore’nin Japonya işgali altında olduğu yıllardır. Öykünün ana karakterlerinden sokaklardan gelmiş Koreli Sookee, kendini çevresine Japon soylusu olarak yutturmuş dolandırıcı Kont Fujiwara’nın oyununun bir parçası olarak, görkemli bir malikanede eniştesinin koruyuculuğu altında hapis hayatı süren Lady Hideko’nun hizmetçisi olarak işe başlar. Öyle ki hizmetçi kız, sahte kontun zengin Japon hanımefendisinin gönlünü çalmasına yardımcı olacak, kendi payını aldıktan sonra ortadan kaybolacaktır. Lakin işler beklendiği gibi gitmez. Öykünün ilerleyen bölümlerinde entrika entrikaya karışır, karakterler arasında beklenmedik gönül ilişkileri doğar.

30’lu yıllar Kore için hayli karmaşık bir dönem. Keskin sınıf farklılıklarının ötesinde, ülke sömürge haline düşmüş durumda. Geleneksel yaşam tarzının yanısıra yeni yüzyıl ilerledikçe modernitenin benimsenmeye başladığı yıllar bunlar. Lady Hideko’nun yaşadığı malikanenin Batı ve Japon tarzlarını ustaca kaynaştıran eklektik mimarisi, dönemin özelliklerini yansıtmak açısından çok belirleyici bir örnek. Hideko’nun yatak odası Batı usulü döşenmişken, hemen yanıbaşındaki hizmetçi odası tipik Japon tarzını koruyor. Bir diğer örnek olarak evin kitaplığını gösterebiliriz. Dış cephe geleneksel Japon mimarisi özelliğini korurken, iç mekânda Batı tarzı devasa bir kütüphane yer alıyor. Aynı mekân ‘tatami’ adı verilen Japon minderleri ve Japon usulü minyatür bahçe süslemeleriyle bezenmiş. Böylece mekanın Viktoryen kasveti, ferahlatıcı Japon minyatürleriyle dengelenmiş. Bu noktada filmin ‘sanat yönetimi’ alanında Cannes’da kazanmış olduğu ödülü sonuna kadar hakettiğinin altını çizmemiz gerekiyor.

Mekândaki tezatlar metin örgüsünde de bol bol mevcut. Film de roman gibi üç ayrı bölümden oluşuyor. Her bölümü ayrı bir karakterin bakış açısıyla izliyoruz. Farklı perspektiflerden akan hikâyeyi yakın planlar ve çarpıcı kamera hareketleriyle aktarıyor yönetmen. Bu melez yapıyı müzik kullanımında da sürdürüyor. Jo Yeong-Wook’un özgün müziğini, Mozart ve Rameau’dan ödünç ezgilerle çeşitlendiriyor.Film beklenmedik sürprizlerle dolu bir seyir sunuyor izleyicisine. İşte bu seyir keyfini bozmamak için öykünün gidişatı ve dönüm noktaları hakkında fazlaca bilgi vermekten kaçınıyorum. Özetle söylemek gerekirse, 2,5 saatlik saatlik süresini ustaca kullanan, soluk soluğa izlenen bir yapım ‘Hizmetçi’. Erkek egemen bir toplumda iki genç kadın arasında filizlenen romans, eril evrene meydan okuyan başdöndürücü erotizmi ucuza kaçmadan parlak bir estetizm içinde aktaran Chan-Wook, mükemmel oyuncu performanslarından büyük destek alıyor, ‘Oldboy’ ile sinemasına gönül vermiş hayranlarını ise finaldeki sadistik intikam sekansıyla selamlıyor.

(09 Ağustos 2017)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com