Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):
Bizim kuşağın malûmudur, bizden bir sonraki kuşak da hatırlar, Mel Gibson’ın başrolünde oynadığı “Forever Young” adlı filmi ülkemizde 1993 Mart’ında “Daima Genç” adıyla gösterilmişti. Az önce TV.de sevimli türkücümüz İzzet Altınmeşe’yi o hiç beyazlamayan saçlarıyla görünce gayri ihtiyari “Yabancıların ‘Daima Genç’ Mel Gibson’ı varsa bizim de ‘Hiç İhtiyarlamayan’ İzzet Altınmeşe’miz var” diyesim geldi. Dedim. (14 Haziran 2017)
Komşularımız bendenize “Martıları Susturan Adam” lâkabı taksa yeridir. İnsanoğlunun hayvanoğlundan daha çekinilecek bir yaratık olduğu mânâsını da içeren bu lâkabı -istemeyerek de olsa- kendime neden uygun gördüğümü anlatayım: Malûm, olmasını istemesek de hayatın normal akışı içinde bazı olaylar mecburen oluyor. Bu dahi öyle bir olaydır. İkâmet etmekte olduğumuz daimi yeryüzü mekânımız evimiz, binamızın çatısının bir altındadır. Şu sıra, Pangaltı Ergenekon Caddesi civarındaki mahallemize rağbet gösteren martı milleti, dinlenme yeri olarak Shingle kaplı düz çatımızı seçiyor. Ve müzik dinleme ihtiyacımızı -neredeyse- 24 saat martı gaklamalarıyla gideriyoruz. Açık pencerenin önünde çalışırken bir ara öksürme ihtiyacı hissettim. Aniden öyle bir öksürdüm ki çatıdaki martılar seslerini birden kestiler. Aklınızda bulunsun, olur da martı gaklamalarından gına gelirse güçlüce öksürün, zınk diye seslerini kesiveriyorlar. Olası lâkabımın hikâyesi bu kadardır. Hikâye bitti martı sesleri hâlâ kesik. (19 Haziran 2017)
Yabancı filmlerin Türkçe afişlerinde 8 farklı düzenleme tespit ettim. Görüntüde “Elena”dan başlayarak sağa doğru gidersek, şöyle:
1-Kişi adı olduğu için orijinal film adının Türkçeye çevrilmesine gerek olmayan afişler.
2-Orijinal adı aynı kalan, diğer bilgileri Türkçe olan afişler.
3-Orijinal adı aynen Türkçeye çevrilen afişler.
4-Orijinal adıyla hiç ilgisi olmayan Türkçe isimli afişler.
5-Orijinal adıyla hiç ilgisi olmayan, tamamlayıcı adı küçük yazılan iki Türkçe isimli afişler.
6-Orijinal adıyla hiç ilgisi olmayan, tamamlayıcı adı büyük yazılan iki Türkçe isimli afişler.
7-Orijinal adı büyük, farklı çevrilen Türkçe adı küçük yazılan afişler.
8-Orijinal adı büyük, aynen çevrilen Türkçe adı küçük yazılan afişler. (14 Haziran 2017)
Şehrin muhtelif yerlerindeki yıllanmış ağaçları her ne sebeple olsun kesenlere, kestirenlere, planlayanlara, göz yumanlara 10 dakika öncesi itibarıyla lanet yağdırmaya başladığımı kamu aleme duyururum. Tanrının gazabı üzerlerine olsun; ömürleri boyunca ağaç gölgesi bulamasınlar. Şimdiye kadar hiç kimseye ve eşyaya ve makineye ve nebatata böyle lanet okumadığımı belirttikten sonra gerekçemi yazayım: 80’lerde, yani 37 yıl önce iş yerimin Mecidiyeköy’deki servis aracı durağına, Şişli istikametinden yürüyerek gelirken, soldaki mezarlığın bitimine yakın, karşı kaldırımın kenarında yaşlı bir ağaç vardı. Önünden geçerken gövdesine çakılmış iri çivileri her gördüğümde rahatsız olurdum. Günlerce süren bu tedirginliğimi sona erdirmeye karar verdim. Bir sabah, kerpeten, pense, keser, keski, tornavida ne varsa torbaya doldurdum ve her günkü çıkış saatimden bir saat önce, sabahın karanlığında evden çıktım. Ağacın yanına gidip, bütün çivileri, telleri, plastik ipleri, tek tek söktüm, temizledim. Ağaç rahatladı, ben huzura kavuştum. Sonraki yıllarda, emekli olduktan sonra dahi oralara yolum düştüğünde, yeni çiviler çakılmış mı diye kontrol ettim. İşte o ağacı kesmişler, yerine saksı içinde küçük fidanlar dikmişler. (19 Haziran 2017)
Filmlerin vizyona girme tarihleri yaklaşık 2-3 ay öncesinden belirlenir. Bu konuda sinema sektöründe son yıllarda sessiz ve derinden yeni bir moda oluştu. Vizyon tarihleri son anda erteleniveriyor. Öyle ki Cuma günü vizyona gireceği duyurulmuş olan filmin gösterimi Perşembe günü ertelenebiliyor. Adını hatırlayamadığım böyle birkaç film var. Tuhaf olan bir başka durum ise şöyle: Bazı filmler için vizyona girmesine birkaç gün kala basın gösterimi yapılıyor. Filmi seyreden basın mensupları eleştirilerini veya bilgilendirme yazılarını gazetelerine, dergilerine internet sitelerine gönderiyor, yazılar basılırken film erteleniveriyor. Bu ertelemeler o kadar karışık bir hal aldı ki, biz işin içindeki sinema yazarları bile konuyu takip etmekte zorlanmaya başladık. Nitekim 5-10 gün önce “Dokuzuncu Hayat” filminin 28 Ekim 2016 tarihinde vizyona çıkarıldığını, bu yıl ise 2. kez vizyona sokulduğunu yazmıştım. Oysa film için 25 Ekim 2016 tarihinde basın gösterimi (*) yapılmış fakat film o hafta vizyona girmemiş, ertelenmiş. Sağ olsun sinema yazarı arkadaşımız Ali Ulvi hatırlattı da yazımı düzelttim. Geçmişten birkaç örnek daha vermek gerekirse Settar Tanrıöğen’in oynadığı “Hayalet Dayı” ve Mehmet Ali Erbil’in oynadığı “Polis Akademisi: Alaturka”nın da basın gösterimi/galası yapılmış fakat filmler duyurulan ilk tarihlerde gösterime sokulmamış birkaç hafta/ay sonra genel gösterime çıkarılmıştı. 10 – 15 gün önce basına gösterilen “Hizmetçi” ve “Hayalet Hikayesi” adlı filmlerin akıbeti de aynı oldu. Vizyona girene kadar, eleştirilerini yazmamış olan basın mensupları muhtemelen her ikisi de beğenilen bu filmleri unutacaklar. Nitekim 30 Haziran’da vizyona gireceği açıklanan “Hayalet Hikayesi” için Ferhan Baran’ın yazdığı eleştiri yazısını sadibey.com’da önce yayınladık, vizyonunun ertelendiğini öğrenince yayından kaldırdık ve yazar arkadaşımızın isteği üzerine tekrar yayına verdik. Yazarı, filmcisi, sinemacısı, herhalde -klasik tabirle- “elde olmayan nedenlerden dolayı” böyle davranmak zorunda kalıyoruz.
(*) Doğru bilgidir. (Basına veya sektöre ender olarak gerekse de filmlere yapılan basın gösterimlerinin tarihleri sadibey.com’un şifreli bir bölümünde muhafaza edilmektedir.) (16 Haziran 2017)
(08 Temmuz 2017)
Sadi Çilingir
sadicilingir@sadibey.com