Dünya Festivallerinden En İyiler İstanbul Modern Sinema’da: Mutlu Olma İhtimalimiz

İstanbul Modern Sinema, güncel sanat sinemasının usta yönetmenlerinin son yapımlarından oluşan bir seçki sunuyor. Seçkide yer alan filmler arasında Mia Hansen-Løve’ın, Isabelle Huppert’i orta yaş krizine giren bir felsefe profesörü rolünde oynattığı Gelecek Günler (L’avenir), Park Chan-wook’un Cannes Film Festivali’nde yarışan filmi Hizmetçi (The Handmaiden) yer alıyor. Hem Paris’te ünlü bir modelin alışveriş danışmanlığını yapan bir kadının karakter incelemesi, hem de bir hayalet öyküsü olan, Olivier Assayas’ın Hayalet Hikayesi de (Personal Shopper) programın öne çıkan filmlerinden. Film, gizemli senaryosu ve Kristen Stewart’ın performansıyla dikkat çekiyor.

Dünya Festivallerinden En İyiler İstanbul Modern Sinema’da: Mutlu Olma İhtimalimiz yazısına devam et

Hayattaysam Kusura Bakmayın, İtalyan Kültür Merkezi’nde Gösteriliyor

İtalyan Kültür Merkezi, 30 Mayıs 2017 Salı günü 19:00’da Riccardo Milani’nin yönettiği, 2014 yapımı Hayattaysam Kusura Bakmayın (Scusate se Esisto) adlı, başrollerinde Paola Cortellesi, Raoul Bova, Marco Bocci ile Corrado Fortuna’nın oynadığı filmi gösteriyor. Filmin konusu şöyle: Serena olağanüstü yetenekli bir mimardır. Yurtdışında yaşanan bir dizi başarıdan sonra çalışmak için İtalya’ya geri döner zira ülkesini çok sevmektedir. Yakışıklı ve etkileyici Francesco ile tanışır, aralarında yoğun bir ilişki doğar. Sırlar ve aldatmacalar bazen her iki tarafça bölüşülebilir. Bazen de insanlar kendisi olabilmesi için bir başkasının taklidini yapmak zorunda kalabilir.

İhtiyarlara Yer Yok

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Sinema filmi ile TV dizisi farkını en kısa ve anlaşılır şekilde Nuri Alço açıkladı. 10. Uluslararası Çaydaçıra Film ve Sanat Festivali kapsamında Park23 AVM.de yapılan söyleşide, “Sinema oyuncuları olarak bizleri kendi adımızla hatırlar ve hiç unutmazsınız. Oysa dizilerde oynayan arkadaşlarımızı o dizideki karakterin adıyla hatırlarsınız ve dizi bitince unutursunuz.” Nitekim festival boyunca hayranlarının ilgi gösterdiği genç oyuncuyu kime sorduysam “Falanca dizideki filanca” dediler, ancak festival sonunda o oyuncunun adını öğrenebildim. Oysa Nuri Alço’yu her gören “Nuri abiii” diye saldırıya geçiyor, sarmaş dolaş oluyor ve fotoğraf çektiriyordu. Nuri de hiç kimseyi gücendirmeden her hayranı ile doğrudan kameraya bakarak poz veriyordu. O kadar dikkat ettim, bir kişi ile bile başka tarafa bakarak poz vermedi. Bilindiği gibi bazı şöhretler fotoğraf verirken lütfediyormuş havasına girerler. Oysa bu şöhretlerini sinemaseverler onlara lütfetmişlerdir. Özetle: “Yeşilçam’ın tadı başkadır.” (15 Mayıs 2017)
Bu paylaşıma gelen onore edici ve gülümsetici yorumlar:
Utku Uluer: Manifesto olmuş, çalabilir miyim?
Sadi Çilingir: Tabi ki çalabilirsin, ancak acemaşiran makamında olsun. Makam adına alınmayasın sakın, “aşıran” değil “aşiran”.

Arkadaşın biri, “Bugün ayın kaçı?” diye sordu. Üşenmedim, saydırdım: 8+7, 21-6, 9+6, 34-19. Yukarıya bakarak hesap etti; ayın kaçı olduğunu buldu sanırım. Her zaman söylerim, matematik faydalı bir bilim dalıdır. (15 Mayıs 2017)

Sanıyorum bugün bende bir terslik var. Asansöre biniyorum, “Doors open” anonsunu “Dolares” olarak algılıyorum. Asansörden indiğimde bir arkadaşın “Çemişgezek gezisine geliyor musun?” sorusunu ise “Camışgezek gezisine…” diye anlıyorum. “Çemiş” Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “keçi yavrusu” ve “dut kurusu” demekmiş. (15 Mayıs 2017)

10. Uluslararası Çaydaçıra Film ve Sanat Festivali’nin düzenlediği Çemişgezek gezisinde Keban Barajı’ndaki feribot iskelesine yanaştık. “Feri” kelimesinin yaptığı çağrışımla, çoğunluğu Yeşilçam mensubu olan konuklara “Arkadaşlar bu feribotları Feri Cansel’in yaptırdığını biliyor musunuz?” diye sordum. Birkaç tanesi espri yaptığımı anlayınca hafiften gülümsedi. Ünlü jönümüz Engin Çağlar ise “Feri Cansel’le benim de filmim vardır. Kendisi çok neşeli ve sevecen bir arkadaşımızdı.” diyerek sinemamızın önde gelen vamp oyuncularından Feri Cansel’i hüzünle karışık duygularla anmamıza vesile oldu. Genç yaşında sevgilisi tarafından öldürülen Feri Cansel genelde vamp rollerine çıksa da onlarca filmde başrolde oynamıştır. Allah rahmet eylesin. (17 Mayıs 2017)

Benden size tavsiye, siz siz olun iştirak ettiğiniz gezilerde kafilenin arkasında kalmayın. Bir gezi dönüşünde, yokuşu yavaş yavaş çıktığımızı gören sevilen bir oyuncumuz “Yürümekte zorluk çeken bu ihtiyarlar neden festivale gelirler ki” demiş. İnternetten yaptığım araştırmada bu arkadaşın bendenizden 1 yaş küçük olduğunu öğrenince şimdiden gelecek yıl için bir muziplik planladım. Mayıs 2018’den sonra rastlaşacağımız ilk festivalde kendisine “İhtiyarlara Yer Yok” filminin DVD.sini hediye edeceğim. Çünkü kapı açılışlarına bile katıldığı rivayet edilen arkadaş seneye benim bu yılki yaşıma gelecek. (18 Mayıs 2017)

70. Cannes Film Festivali’nin bu yılki yüzü Claudia Cardinale olmuş. Claudia Cardinale, Brigitte Bardot’yla birlikte çevirdiği “Petrolcüler” (Les Pétroleuses) filmiyle bizim kuşağın hafızasına kazınmıştır. Küçük bir anımdan bahsedeyim, Claudia’nın Alain Delon ve Burt Lancaster’le birlikte oynadığı “Leopar”ı bilmemkaçıncı kez Emek Sineması’nda izlemiş çıkıyorduk, google’un ve internetin olmadığı o günlerde genç olan bir sinema yazarı arkadaş yanıma yaklaşıp kısık bir sesle “Abi, Claudia Cardinale hangisiydi?” diye sormuştu. O kadar çok şaşırmıştım ki tarif edemem. Zamanın çarkı o kadar zalim işliyor ki herkes ve her şey unutulabiliyor. Bu anımı yazdım ki bugünün 20’li yaşlarını süren sinema yazarı kardeşlerimize, 40 yıl sonra, 76. İstanbul Film Festivali’nde “Ocean’s 13” filminden çıktıktan sonra o günün genç yazarlarından birisi “Abi Brad Pitt hangisiydi?” diye sorduğunda şaşırmasınlar. Oluyor böyle şeyler. Yaşlılık ve tecrübeyi parayla satın alamıyorsunuz. Başımıza gelen her şey bir değerdir, küçümsemeyin. (19 Mayıs 2017)

Son zamanlarda “Moana”, “Arrival” ve Yılmaz Güney’in “Umut” filmi yeniden gösterime sokuldu. Önümüzdeki günlerde de “Anayurt Oteli” ve “Dokuzuncu Hayat” (The 9th Life of Louis Drax) yeniden sinemalarda olacak. “Umut” ile “Anayurt Oteli”nin yenilenen kopyalarıyla genç kuşaklara sunulmaları takdir edilesi bir uygulama. Animasyon “Moana”nın da 23 Nisan haftasında yeniden gösterime sokulması özel bir programlama. Ancak “Arrival” ve vizyona görmüş birkaç filmin daha yeniden gösterime sokulacak olması sinemaların film sıkıntısına mı girdiği sorusunu akıllara getiriyor. Son zamanlarda o kadar saçma sapan filmler gösterime sokuldu ki seyirci salonlardan kaçmaya mı başladı nedir? (19 Mayıs 2017)

Erol’a Not: Erol, bu yazıyı okuduysan kafanı tahtaya iki kere vur, ben duyarım.

(03 Haziran 2017)

Sadi Çilingir

[email protected]

Schönefeld Bulvarı, Alman Kültür Merkezi’nde Gösteriliyor

Sylke Enders’in yönettiği Schönefeld Bulvarı (Schönefeld Boulevard), 31 Mayıs 2017 Çarşamba günü saat 19:00’da Alman Kültür Merkezi’nde gösteriliyor. Cindy, lise son sınıf öğrencisidir. Ailesiyle birlikte Berlin’de, yıllardır yenilenmesi bir türlü tamamlanamayan Schönefeld havaalanı yakınlarında yaşamaktadır. Sonra bir gün Finlandiyalı bir inşaat mühendisi ve Koreli bir enformasyon teknolojileri uzmanıyla tanıştığında hayatı da değişmeye başlar.

Emel Karaköse, Deccal 2’de Başrolde

Pakistan sinemasında rol alan ilk Türk kadın oyuncu Emel Karaköse’nin başrol karakterini canlandırdığı Deccal 2 isimli sinema filmi 16 Haziran’da gösterime giriyor. Özgür Bakar’ın yönetmenliğini yaptığı Deccal, Türkiye’de ses getiren korku – gerilim filmlerinden biri oldu ve ikincisi filmin fanları tarafından merakla bekleniyor. Emel Karaköse, Deccal 2′de Öznur karakterini canlandırıyor. İlk filmde dünyaya gelen bebeğin annesi olan Duygu, olanlara dayanamayarak intihar ediyor. Duygu’nun kardeşi olan Öznur çok hızlı ve aykırı bir gençlik dönemi yaşayan, daha sonra şeytani güçlerin etkisinde kalarak akli dengesi bozulan genç bir kız. Ablasıyla aynı şeyleri yaşıyor ama sonları aynı olmayacak.