Madencilik Dünyasında Vahşi Savaş

Altın (Gold)
Yönetmen: Stephen Gaghan
Senaryo: Patrick Massett-John Zinman
Müzik: Daniel Pemberton
Görüntü: Robert Elswit
Oyuncular: Matthew McConaughey (Kenny), Edgar Ramírez (Mike), Bryce Dallas Howard (Kay), Stacy Keach (Clive), Bruce Greenwood (Mark), Corey Stoll (Brian), Toby Kebbell (Paul), Bill Camp (Hollis), Joshua Harto (Lloyd), Timothy Simons (Jeff), Craig T. Nelson (Kenny), Macon Blair (Connie)
Yapım: TWC-Dimension (2016)

Amerikalı yönetmen Stephen Gaghan’ın “Altın” filmi, gerçek olaylardan yola çıkarak doğayı ve kendilerini mahveden madencileri anlatıyor. Filmde yoksulluklar da yansıyor.

1981 yılı. Nevada’nın Reno şehri. Büyükbabasının birkaç katırla geldiği, elleriyle kazdığı madeni babası büyük bir şirkete dönüştürmüş Kenny Wells, sevgilisi Kay’i etkilemeye çalışırken Kenny’nin hikâyesi başlıyor. Artık yorgun babası işi ona bırakıyor. 1988 yılı. Kenny iflâsın eşiğinde. Şimdi ne olacaktı? Ama onun hayalleri vardı. Her zaman yeniden başlama gücü olmalıydı. Bunun için de hayallere ihtiyaç vardı.

1965’te Kentucky-Louisville’de doğan yönetmen Stephen Gaghan, önemli filmlerin senaryo yazarı olarak sinemada kendini fark ettirdi.
Senaryo yazarı olarak William Friedkin’in 2000’deki “Rules of Engagement-Vur Emri” ve Steven Soderbergh’in yine 2000’deki “Traffic-Trafik” hemen öne çıkıyor. 2005’te yönettiği ikinci filmi “Syriana” ülkemizde gösterilmişti. Yönetmen bu filminde, Amerika’nın Ortadoğu’daki suçlarını, günahlarını anlatıyordu. Bu filmde, İslamcı teröristlerin nasıl palazlandığı da cesurca anlatılıyordu. Yönetmen Gaghan, 2016 yapımı sinemaskop “Gold-Altın” filminde de altın madenciliğindeki sömürü düzenini cesurca yansıtabiliyor.

En başta filmin görselliğinin çarpıcılığını belirtmeli. Endonezya’nın balta girmemiş zümrüt yeşili ormanları ve uzayıp giden nehirleri insana huzurlu anlar yaşatıyor. Ama buradaki yoksulluklar da bu güzelliklerin arasında kamerayla yansıyor. Filmin kameramanı büyüktü. 1950 doğumlu Amerikalı kameraman Robert Elswit, Curtis Hanson’dan Stephen Gyllenhaal’a, Paul Thomas Anderson’dan Roger Spottiswoode’a kadar önemli yönetmenlerle çalıştı. Ama 2005’te George Clooney’nin siyah-beyaz “Good Night, and Good Luck-İyi Geceler, İyi Şanslar”, Stephen Gaghan’ın yine 2005’te “Syriana” ve Paul Thomas Anderson’ın 2007’deki “There will be Blood-Kan Dökülecek” filmlerindeki görüntü çalışmaları unutulmazdı.

Bir de filmin müzisyeni var. 1978 doğumlu İngiliz besteci Daniel Pemberton’ı keşfetme zamanı. Tınılarının büyüsü hemen insanı kuşatıyor. Nick Murphy’nin 2011’deki “The Awakening-Öbür Dünyadan”, Jeremy Lovering’in 2013’teki “In Fear-Korku Yolu”, yine 2013’te Ridley Scott’ın “The Counselor-Danışman”, 2016’da Nicole Garcia’nın “Mal de Pierres-Aşk Mektupları” filmlerindeki müzikler hemen ele geçirecek sanatseverleri. Bu bestecinin tınılarına kesin kulak verilmeli.

Endonezya’nın ormanlarında…

Dibe vurmuş ve sürekli içen Kenny, son bir umutla Mike Acosta’yla buluşuyor Endonezya’da. Onu ikna etmesi gerekiyor. Çünkü hayaller paradan da önemliydi belki. Mike onu zorlu bir yolculuktan sonra kendi hayallerini gösteriyor. Kenny, Nevada’da toplayabildiği kadar para toplayınca kazma işleri başlıyor. Her şey kötü giderken, bir de sıtmaya yakalanıyor Kenny. Elbette yoksul halk da. Su arıtma kurulunca duran çalışmalar başlıyor yeniden. Sonra bir mucize oluyor ve Mike altın damarını bulduklarını söylüyor Kenny iyileşmeye başlarken. Endonezya’daki başarı, New York’taki borsa madencilerini de heyecanlandırıyor. Şirket, anlaşmalarla borsada işlem görmeye başlıyor. Ama borsa, Endonezya’nın zümrüt ormanlarından daha tehlikeliydi. Oradaki ayak oyunları hiçbir yerdekine benzemiyordu. Borsacılar, Kenny’nin şirketini yutmak istiyorlar. Ama bunu başaramayınca, Endonezya’daki diktatörle anlaşıp şirketin faaliyetlerini durduruyorlar. Kenny yine iflâs ediyor. Ortağı Mike’ın da planları vardı. O da diktatörün işe yaramaz oğlu Danny’yle iş yapmak. Bunun için de Kenny’nin kaplanın başını okşaması gerekiyor. Artık bundan sonrası beklenmedik ve merak duygusunu ayakta tutan anlarla dolu.

Film sadece görselliğiyle değil, zaman zaman çarpıcı kurgusuyla da kendini fark ettiriyor. Görüntülerin büyük perdede karelere bölünmesi muhteşemdi. Sinema tarihinde etkileyici böyle filmler var elbette. Michael Gordon’ın 1959 yapımı renkli sinemaskop “Pillow Talk-Yastık Sohbeti” filminde, görüntüler “W” harfiyle üçe bölünmüştü. Norman Jewison’ın 1968 yapımı “The Thomas Crown-Kibar Soyguncu” filminde de görüntünün karelere bölünmesi yetkin bir teknikle başarılmıştı. Yönetmen Gaghan’ın “Altın” filmi, sezonun sürpriz filmlerinden. Bu yönetmenin bulunan her filmi görülmeli.

(31 Ocak 2017)

Ali Erden

[email protected]