Çarşamba Buluşmaları’nda Murat Evgin Konuşuyor

Mehmet Taşdiken tarafından kurulan ve yürütülen Çarşamba Buluşmaları, 11 Mart 2015 Çarşamba günü 19:00 – 21:00 saatleri arasında Murat Evgin’i konuk ediyor. Buluşmalar, “Hayriye Cad., No: 12, Kat: 2, Galatasaray, İstanbul” adresinde bulunan Fransız Sokağı Kültür Merkezi’nde her Çarşamba günü ücretsiz olarak düzenleniyor. 21 yıldır Türkiye’nin klâsiği olan etkinlik, sanat ve kültür hayatında artık gençlerle de beslenen duayen bir platform haline geldi.

Fulya Zenginer, Cansu Tosun ve Güneş Emir, Kadına Yönelik Şiddetin Olmadığı Bir Dünya İçin Bir Nefes Oldular

Her Ses Bir Nefes projesini destekleyen Fulya Zenginer, Cansu Tosun ve Güneş Emir, Türkiye’de kadın sorunlarına karşı, çözüm odaklı toplumsal bilinç edinmeyi ve bireysel çarelerden çok kolektif çabalarla çözüme ulaşılabileceği bilincini yaygınlaştırmayı amaçlayan Her Ses Bir Nefes sosyal sorumluluk projesinin beşinci yılında birçok ünlü isim ile birlikte objektif karşısına geçti. Projede yer almaktan gurur duyduklarını dile getiren genç oyuncular, bu proje ile Genç Kız Sığınma Evi Derneği Dayanışma Merkezi ve Genç Kız Sığınakları’nın güçlendirilmesine önemli bir katkı sağlayacaklar.

Fulya Zenginer, Cansu Tosun ve Güneş Emir, Kadına Yönelik Şiddetin Olmadığı Bir Dünya İçin Bir Nefes Oldular yazısına devam et

Güçlü Bir Meydan Okuma: OHA: Oflu Hocayı Aramak

Levent Soyarslan’ın yazıp yönettiği, OHA: Oflu Hocayı Aramak, aykırı bir mizah anlayışıyla Türkiye gerçekleriyle dalgasını geçen sıradışı bir mokümanter (kurmaca-belgesel) sinema örneği. 90’lı yılların efsane karakteri Küfürbaz Oflu Hoca hakkında belgesel yapmak isteyen bir grup gencin ve onlara sponsor olan Karadenizli iş adamı Ali Baltaoğlu’nun başlarına gelenlerin anlatıldığı film, toplumun hicvedildiği çılgın bir macera. Yaşar Kalyoncu’nun üstün bir performansla canlandırdığı Ali Baltaoğlu’nu hepimizin iyi tanıdığı otoriter ve yerel tavırlı bir karakter. Yıllardır hayatımızda ancak bu kez serveti başına gelecekleri engellemeye yetmiyor.

Tehlikeyle Flört, 03 Nisan’da Vizyonda

İşler Güçler dizisi ile komedide Türk sinemasına yeni bir soluk getiren Tehlikeyle Flört 03 Nisan’da vizyona giriyor. Yapımcılığını Limon Film / Hayri Aslan’ın yaptığı yönetmenliğini Murat Şenöy’ün üstelendiği Tehlikeyle Flört filminde; Ozan Kotra, Çağatay Kehribar, Mehmet Hakan Çağlar, Başak Daşman, Sema Şimşek, Fuat Güner, Mete Horozoğlu, Tuğrul Tülek, Cihat Tamer, Ayta Sözeri, Ezel Akay, Güzin Usta, Mahmut Gökgöz gibi oyuncular rol alıyor. Filmde Rock grubu Flört üyeleri Ozan Kotra, Çağatay Kehribar ve Hakan Çağlar’ın canlandırdığı, plak yapma hayalinin peşinden giden üç mahalle delikanlısının karıştıkları inanılmaz olaylar anlatılıyor.

İstanbul Modern Sinema’da 13. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali

İstanbul Modern Sinema, 14 Mart – 22 Mart tarihleri arasında bu yıl 13. yaşına giren Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. Bu yıl ana tema olarak kadınların direnişini belirleyen festival, yine dünyadan ve Türkiye’den kadınların son yılda yaptıkları uzun metrajlara, belgesellere ve kısa filmlere yer veriyor. İstanbul Modern’de gösterilecek olan filmler arasında Kumun Tadı, Hüzünlü Canavarlar, Memento Mori gibi filmler var.

İstanbul Modern Sinema’da 13. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali yazısına devam et

Polis Olmak İçin Akademiye, Gülmek İçin Polis Akademisi: Alaturka’ya

Teknik nedenlerden dolayı vizyon tarihi ertelenen Polis Akademisi: Alaturka’dan muhteşem dönüş. Polislik mesleğine uygun olmayan gençlerin, akademiye kabulleriyle başlayan eğlenceli, bol gülmeli ve macera dolu serüvenlerini anlatan film, 17 Nisan’da vizyonda. Mehmet Ali Erbil, Yolanthe Cabau, Peker Açıkalın, Saba Tümer, Sümer Tilmaç, Elvin Levinler, Perihan Ünlücan, İlker Kurt, Sinan Bengier, Zaza Enden, Fulden Akyürek gibi zengin ve sürpriz oyuncu kadrosuyla dikkat çeken filmin çok güldürmesi bekleniyor. Aydın Film’in yapımcılığını, Ali Yorgancıoğlu’nun yönetmenliğini üstlendiği filmin senaryosunu Kemal Kenan Ergen yazdı.

20. Türkiye / Almanya Film Festivali’ne Geri Sayım Başladı

Türkiye / Almanya Film Festivali gelecek hafta Cuma akşamı star sanatçılarla başlayacak. Festivalin 20. yılı açılış galasında Hanna Schygulla, Şener Şen ve Yavuz Turgul’a Onur Ödülleri verilecek. Klaus Eder, Cem Yılmaz ve Uğur Yücel açılışa onur konukları olarak katılıyorlar. Açılış filmi Türkiye sinema sektörüne Türk filmlerini tekrar sevdiren mihenk taşı Eşkıya. Festivalin 20. yılına 30’u prömiyer olmak üzere toplam 38 film ve 70’den fazla sanatçı katılacak. Festivali Almanya’dan Federal Hükümet Medya Bakanlığı, Bavyera Eyaleti Medya Bakanlığı, Türkiye’den de T. C. Kültür Bakanlığı ve T. C. Başbakanlık Tanıtma Fonu destekliyor.

Pasolini

Abel Ferrara’nın yönettiği ve Willem Dafoe, Riccardo Scamarcio, Ninetto Davoli ile Valerio Mastandrea’nın oynadığı Pasolini, 20 Mart 2015’de M3Film dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Şair, yönetmen, gazeteci ve aydın Pasolini, İtalyan sanat ve siyaset çevrelerinin en tartışılan isimlerinden biriydi. 1975’te Roma yakınlarında öldürüldüğünde bazı söylentiler ve zanlılar ortaya çıktı ama katil belirlenemedi ve cezalandırılamadı. 2005 yılında, bazı yeni kanıtların ele geçmesiyle vaka dosyası yeniden açıldı. Abel Ferrara, siyaset ve sinema tarihini bir arada ele aldığı son filminde bu karanlık olaya ışık tutmaya calışıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Gökten İnen Prenses

‘Prenses Kaguya Masalı / Kaguyahime no Monogatari’nin büyüleyici güzelliği Japon sineması ve resminin paha biçilmez geleneğinden kaynaklanıyor. Ozu, Naruse, Mizoguchi ve diğerlerinin zengin geçmişine bu son katkı efsanevi Japon canlandırma stüdyosu Ghibli’nin kurucularından Isao Takahata’nın sekiz yıllık emeğinin ürünü.

1935 doğumlu yönetmenin son çalışması çok bilinen bir Japon halk masalından yola çıkmış. Herşey bir ormancının bambu sırığından yayılan ışığı fark etmesiyle başlıyor. Erikler bile çiçek açmamışken bitmeye başlayan bambu filizi hızla bitkiye dönüşüyor ve yaprakları açıldığında içinden avuç içi kadar küçük bir kız çocuğu beliriyor. ‘Bu küçük bebek cennetin bir bağışı olmalı’ diye düşünen yaşlı oduncu ve karısı bambu misali hızla büyüyen kızlarına asil bir prenses hayatı yaşatmak üzere bitki sırığından fışkıran altınlar ve rengarenk giysilerle büyük kentin yolunu tutuyor. Bütün bunlar küçük prensesin iyiliği içindir ancak doğadan ve arkadaşlarından koparılarak gösterişli bir malikanenin kapalı yaşamına mahkum edilen genç kız mutsuzdur. Dillere destan güzelliği ve müzik konusundaki yeteneğiyle ülkenin dört bir yanından zengin taliplerin ve sonunda imparatorun ilgisine mazhar olan mahzun prenses geleceği hakkında bir karar almak durumundadır. İşte bu aşamada dünyaya düşüşünün sırrı da ortaya çıkacaktır.

İkinci Dünya Savaşı’nın acı dolu yıllarını hayatta kalmaya çalışan iki kardeşin gözünden anlattığı 1988 yapımı ‘Ateşböceklerinin Mezarı / Hotaru no Haka’ benzeri gerçekçi öykülerdeki imzasıyla bilinen yönetmen, Ghibli’deki yakın dostu ve çalışma arkadaşı Hiyao Miyazaki denli popüler olmamış ancak onun kadar değerli bir usta. Çağımızın üç boyutlu bilgisayar destekli robot aksiyonlarına güçlü bir alternatif oluşturan ‘Prenses Kaguya Masalı’nın da bu bilge sinemacının vasiyet filmi olması muhtemel.

Uzun yılların emeğini barındıran el yapımı suluboya çizimleriyle hayranlık uyandıran filmde birçok Ghibli yapımında olduğu gibi çevreci temalar baş köşede. ‘Kuşlar, böcekler, hayvanlar / Otlar, ağaçlar, çiçekler / Nasıl hissedeceğimi öğretin bana’ diyor duygulu şarkısında küçük kız. Köylüler dağdaki ağaçları tüketmemek ve doğanın kendini yenileyebilmesine fırsat tanımak için bir süreliğine başka alanlara göç ediyor. Ataerkil bir düzen içinde erkekler tarafından yönlendirilen kentli kadının mutsuzluğunu haykıran küçük prensesin en doğal haliyle kırlara kaçışını resmeden Takahata’nın eserinde feminist damar bu kez daha belirgin.

Aksiyona prim vermeyen hikâyesiyle meditatif bir yapıya sahip bu değerli yapım özellikle iki rüya sekansıyla unutulmayacak. Siyah beyaz çizimlerle etki gücü doruğa çıkan Kaguya’nın gösterişli giysilerinden sıyrılarak kentteki malikaneden dağdaki kulübesine kaçışı ile küçük prensesin çocukluk arkadaşı Stemaru ile ‘yer gök bizi kabul et’ nidalarıyla doğaya selam çaktıkları uçarı bölümler filmin doruk noktaları.

‘Parıldayan Işık’ anlamına gelen Kaguya’nın hikâyesini mutlaka izleyin. Çocuklarınızla birlikte izleyin. Doğallığın ve sadeliğin zenginliğini keşiflerinde onlara rehber olun.

(15 Mart 2015)

Ferhan Baran

[email protected]