19. Türkiye / Almanya Film Festivali’nin Ardından

19. Türkiye / Almanya Film Festivali’nin ödül töreni ve ertesi gün gerçekleşecek Fatma Girik – Halil Ergün söyleşisini takip etmek üzere Nürnberg’e geldik.

Türkiye’deki gergin gündemden dolayı sinirlerimiz iyiden iyiye harap olmuşken, bir soluk alıp bu küçük, sakin ve sevimli şehre gelmek herkese iyi geldi diye düşünüyorum.

Festivalin sonuna yetişebildiğimiz için hafta boyunca gerçekleşen aktivite, film gösterimleri ve söyleşileri takip etme fırsatı bulamadık ancak yaptığımız sohbetlerde öğrendik ki hem Türk hem de Alman seyircilerin filmlere ilgisi yoğundu.

İlginin yoğunluğunu festivalin son günü izleme fırsatı bulabildiğimiz, festivalin uluslararası jürisinin de en iyi film olarak belirlediği Köksüz filmi oldu. Deniz Akçay’ın yönettiği, başrollerini Ahu Türkpençe ve Lale Başar’ın paylaştığı film şu an ülkemizdeki gösterimini sürdürüyor. Aynı zamanda Lale Başar festivalde En İyi Kadın Oyuncu ödülünün sahibi oldu. Diliyorum bu iki ödül filmin gişesine de olumlu anlamda yansır. Birçok güçlü yerli filmin gişede yaşadığı talihsizliği Köksüz de yaşıyor ne yazik ki… Düğün Dernek’e 30 dk. daha eklenip yeniden vizyona gireceğini duyup da böylesine başarılı yapımların hem salon hem de seyircisi sıkıntısı yaşaması büyük haksızlık. Gelecekte bu filmlerin çok daha değerli olacağını ve hak ettikleri değeri bulacaklarına inanıyorum.

Gelelim gecenin diğer kazananlarına, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü Hanna’nın Yolculuğu filmiyle İsrailli oyuncu Doron Amit’e verildi.

Mahmut Tali Öngören Ödülünü yönetmenliğini Mo Asumang’ın yaptığı Ariler alırken, seyirci ödülü ise Atalay Taşdiken’in Meryem filminin oldu.

Köksüz’den önce izleme fırsatı bulduğumuz, En İyi Kısa Film ödülünü kazanan Sünnetim de oldukça samimi ve eğlenceli bir filmdi. Senaristinin Türk, yönetmenin Alman olduğu bu ortak yapım iki farklı kültürü gayet başarılı bir şekilde gözlemleyip perdeye yansıtmış.

Törenden önce biraraya gelme fırsatı bulduğumuz Nazan ve Ercan Kesal çifti ise Nurnberg’i ve bu festivali çok sevdiklerini, filmlerine olan ilgi ve alakadan dolayı da son derece mutlu ayrıldıklarını söylediler.

Festivalin son günü gerçekleşen Fatma Girik – Halil Ergün söyleşisine de ilgi yoğundu. Yılmaz Güney’in 1971 tarihli Acı filmin ardından başlayan söyleşiye Türk ve Alman seyircilerin ilgisi oldukça yüksekti. Fatma Girik’in her zamanki samimi ve esprili tavırlarıyla keyifli geçen söyleşide katılımcılar Fatma Girik’e sinemaya başlama hikâyesine, Yeşilçam yıllarına ve filmlerine dair sorular yönelttiler.

Festival Başkanı Adil Kaya ve Festival Yönetmeni Ayten Akyıldız ile yaptığımız söyleşide, festivalin zor günler geçirdiğine ve bir sonraki yıl endişesi yaşadıklarına tanık oldum. Özellikle Ankara’ya, yani Kültür Bakanlığı’na yaptıkları başvuruya festivalin sonuna gelinmiş olmasına rağmen hâlâ yanıt gelmemesi onları çok üzmüştü. Türk ve Alman kültürünü buluşturup, yıllardır başarıyla kültür elçiliği yapan bu festivalin gelecek kaygısı yaşaması ne yazık ki oldukça üzücü ve düşündürücü bir durum. Umuyorum, tüm sorunlar kısa sürede aşılıp 20. yılın hazırlıklarına bir an önce başlanır. Şimdiden nice 20 yıllara…

(24 Mart 2014)

Gizem Ertürk