Hülya Koçyiğit’in Anneannesinin Hayatı Müthiş Bir Melodram Olabilir

Türkan Şoray’ın oynamayı kabul etmediği “Susuz Yaz”la (yönetmen: Metin Erksan) 1964’te bir anda dünya çapında tanınan Hülya Koçyiğit’in anneannesinin hayatı gerçekten müthiş bir melodram filmi olabilecek ayrıntılarla dolu.

Hülya Koçyiğit’in anneannesi Müjgan Hanımın gerçekten çok sarsıcı bir yaşam öyküsü var…

Hülya Koçyiğit anneannesini Dünya Gazetesi’nden Feyzan Ersinan Top’un “Hülya Koçyiğit: Film Gibi Yaşadım” kitabında özetle şöyle anlatmıştı:

Hülya Koçyiğit: “Anneannem filozof bir kadındı ve çok büyük acılardan geçmiş biriydi. İnşallah bir gün anneannemin yaşadığı bu çileyi film yapacağım. En büyük dileğim bu.”

Soru: “Nasıl acılar bunlar?”

Hülya Koçyiğit: “Anneannem küçük (bebek) yaşta ailesince terk ediliyor. Daha bir buçuk yaşındayken… (O dönemde) Ablası da üç yaşında. Her ikisi de daha bebek olduklarından anneleri nerede anlamıyorlar.(…) Günler geçiyor iki küçük çocuk köydeki evde aç susuz yaşıyor. O sırada anneannemin ablası belki hastalanıyor belki aç kalıyor ve ölüyor. Tabii anneannem bir buçuk yaşında olduğundan ablasının öldüğünü anlamıyor. Onu bebek gibi yedirmeye çalışıyor, çekiştiriyor, oyun oynuyor onunla. Nihayet köylüler bir gün kapıyı kırıp anneannemi ve ölmüş ablasını buluyorlar. Ablasını toprağa veriyor, anneannemi de evlâtlık veriyorlar. Bir süre sonra anneannem onu evlât edinen memur aileyle birlikte yaşadığı köyden İstanbul’a geliyor (…)

Anneannem 17 yaşına geldiğinde İstanbul’da bir köşkten “Kızınıza talibiz” diye onu istiyorlar. Görücü usulüyle anneanneme talip oluyorlar; ama talip olan adam zaten evli. Köşke anneannemi kuma olarak istiyorlar. Anneannemi evlât edinip büyüten aile anneannemi kuma olsun diye köşke yolluyor. Köşkün zengin sahibi anneannemi hamile bırakıyor ve bir çocukları dünyaya geliyor. Meğer evin hanımının çocuğu olmuyormuş. Anneannemi de evin beyine çocuk doğursun diye kuma olarak köşke almışlar. Çocuk dünyaya geldikten sonra çocuğa el koyup anneannemi sokağa atıyor ve “Çocuk senin değil, bizim. Artık seni de tanımıyoruz!” diyorlar. Anneannem günlerce köşkün önünde yatıp kalkıyor. Köşkte yaşayan aile Jandarmaya haber verip anneannemi evinden önünden attırıyor. Akıl sağlığı bozuktur iddiasıyla da bir süre de hastahaneye yatırıyorlar. Anneannem on beş yaşında sokakta kalıyor ve bir eve çalışmaya giriyor. Bu evin temizlik işini yaptığı bir gün, yeni çalıştığı konağın çok kadınlı bir ailede büyüyen çok çapkın beyi de anneanneme sahip oluyor. Anneannem bu adama (sonradan dedem olacak adama) “Benimle evlenmek zorundasın” diyor. Önceden başına gelen olayları da bu adama anlatıyor ve bu kez adam hem bekâr, hem insaflı çıkıyor ve anneannemle evlenmeyi kabul ediyor…

Dedemin hayatında kadınlar, kızlar, alemler hep olmuş. Gözü daima dışarıdaki kadınlardaymış. Anneannem resmi nikâhlı eşiydi dedemin ama dediğim gibi anneannemin kocası yoktu. Çünkü deyim yerindeyse dedem evin yolunu bilmezdi. Dedem anneme gelip, birlikte olduğu, anneannemi aldattığı kadınların fotoğraflarını küçük kızına göstererek “Nasılsın Melek? Bak bu fotoğraftaki ablayı beğendin mi? Annen olsun mu bu abla?” dermiş…

Dedem gerçek adı Zerbap olan anneanneme adını değiştirerek Müjgan adını da vermiş.

Annem bilmediği bir yerlerde yaşayan bir kardeşi olduğunu biliyordu; ancak onu hiçbir zaman bulamadı / bulamadık, hiçbir zaman bir araya gelemedik teyzemle.”

Hülya Koçyiğit’in En Çok Beğendiği Türk Filmleri (*)

– Metin Erksan’ın “Susuz Yaz”ı
– Şerif Gören’in “Yol”u
– Lütfi Akad’ın “Kızılırmak Karakoyun”u
– Lütfi Akad’ın “Gelin”i
– Şerif Gören’in “Derman”ı
– Atıf Yılmaz’ın “Selvi Boylum Al Yazmalım”ı
– Lütfi Akad’ın “Vesikalı Yarim”i
– Ömer Kavur’un “Anayurt Oteli”
– Metin Erksan’ın “Sevmek Zamanı”
– Memduh Ün’ün “Üç Arkadaş”ı

(*) Bu listeyi Empire Dergisi için hazırlamıştı.

(06 Nisan 2013)

Hakan Sonok

[email protected]

32. İstanbul Film Festivali’nde 30 Mart Cumartesi

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 32. İstanbul Film Festivali, dün akşam Lütfi Kırdar Uluslararası Sergi ve Kongre Sarayı’nda düzenlenen açılış töreniyle başladı. Festivalin Antidepresan bölümünün beklenen filmi Erkek Aklı’nın kadrosundan ünlü oyuncu Patricia Arquette, Atlas Sineması’nda 13:30’da izleyicilerle buluşuyor. Edebiyattan Beyazperdeye bölümünde gösterilecek Lizbon’a Gece Treni’nin yönetmeni Bille August, Atlas Sineması’nda 16:00’da filmin gösterimine katılıp izleyicilerin sorularını yanıtlayacak. Gün içinde ayrıca Bir Türke Gönül Verdim ve Yasak Aşk adlı filmler de gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    32. İstanbul Film Festivali’nde 30 Mart Cumartesi yazısına devam et
  • Yasak Aşk (Yönetmen: Anne Fontaine)

    Anne Fontaine’in yönettiği ve Robin Wright, Naomi Watts, Ben Mendelsohn ile Xavier Samuel’ın oynadığı Yasak Aşk (Two Mothers), 21 Şubat 2014′de M3 Film – Medyavizyon Film dağıtımıyla Medyavizyon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Yasak Aşk birbirlerinin oğullarına aşık olan iki dostu konu alıyor. Anne Fontaine’in İngilizce olarak çektiği film, sürükleyici, sıra dışı, farklı bir aşk ve şehvet hikâyesi olarak nitelendiriliyor. Ocak ayında izleyici karşısına çıktığı Sundance’te aile değerlerine ters düştüğü suçlamasıyla büyük gürültü kopardı. Yasak Aşk, aşkın, ailenin, ahlâkın ve tutkunun karmaşıklığını keşfe çıkarken, sarhoş eden bir duygusallık saçıyor.

    • Basın Bülteni: 1 / 2
    • Fotoğraflar
    • Web Sitesi
    • Fragman
    • IMDb
    • Ferhan Baran Yazıyor

    Yasak Aşk (Yönetmen: Anne Fontaine) yazısına devam et

    Sadece Aşk

    Susanne Bier’in yönettiği ve Pierce Brosnan, Trine Dyrholm, Kim Bodnia ile Paprika Steen’in oynadığı Sadece Aşk (Love Is All You Need), 24 Mayıs 2013′de Medyavizyon Film dağıtımıyla Medyavizyon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Philip, İngiltere’de yalnız başına yaşayan orta yaşlı bekâr bir babadır. Ida ise kemoterapi tedavisi yeni bitmiş, kocasının onu kendisinin yarı yaşında bir kadın için terk edeceğini yeni öğrenmiş Danimarkalı bir kuafördür. Bu iki yaralı ruh, İtalya’da çocuklarının düğünleri vesilesi ile tanışmak üzeredirler.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer bağlantılara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sadece Aşk yazısına devam et
  • El Cin Filminin Deneme Gösteriminde Salondan Kaçtılar

    Hasan Karacadağ’ın 05 Nisan’da, vizyona girecek 5. korku filmi El Cin, deneme gösteriminde korku izleyicilerinden tam not aldı. Karacadağ, El Cin’de, Şibli’nin Cinlerin Esrarı isimli kitabındaki yasak sayfalar bölümünde anlatılan cin çağırma sahnelerini birebir çekti. Korku sinemasında ilk defa kullanılan özel bir teknikle çekilip Japonya’da animasyonları yaptırılan filmin izleyici üzerindeki etkisini belirlemek için filmin facebook sayfasından yarışmayla 10 kişi belirlendi. Fono Film’de düzenlenen ön gösterimde, gerçek cin sahneleri başladığı anda dehşete düşen bazı izleyiciler korkuyla salonu terk etti.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Uluslararası Yarışmanın Altın Lale Adayları Görücüye Çıkıyor

    32. İstanbul Film Festivali Uluslararası Yarışma filmlerinin basın gösterimleri başladı. İlk izlenenler arasında kişisel notlarıma göre öne çıkan yapım, Eva Neymann’ın ‘Kuleli Ev / Dom S Bashenkoy’u oldu. Ukraynalı yönetmenin filmi, Solaris’in senaryosunda imzası bulunan yazar Friedrich Gorenstein’ın bir öyküsünden yola çıkmış. Mekân, İkinci Dünya Savaşı’nın üçüncü zorlu yılında savaştan bitap düşmüş karla kaplı Sovyetler Birliği toprakları. Sekiz yaşlarındaki küçük bir oğlan çocuğunun gözlerinden savaş ve yoksulluğun ezip geçtiği, başkalarının acılarına karşı duyarsızlaşmış bir toplumun panoramasını başarıyla çizmiş genç sinemacı. Bu başarıda usta görüntü yönetmeni Rimvydas Leipus’un Sovyet sineması geleneği doğrultusunda muhteşem siyah beyaz görüntüleri ve ışık gölge kompoziyonlarının büyük payı var kuşkusuz. Popüler Rus romanslarından Solovey (Bülbül)’ün yanı sıra Erik Satie’den üç numaralı Gnossienne’in ezgilerinin de eşlik ettiği bu küçük şiirsel filmde, Tarkovski’nin ‘İvan’ın Çocukluğu’ndan izler bulacaksınız. Festival sinemalarındaki üç gösteriminden birini yakalamaya çalışın. (Beyoğlu Atlas / 11 Nisan Perşembe, 16.00; Ortaköy Feriye / 12 Nisan Cuma, 19.00; Kadıköy Reks / 14 Nisan Pazar, 19.00)

    Uluslararası Yarışmanın bir diğer Altın Lale adayı, belgeselleriyle tanınan Avustralyalı yönetmen Tony Krawitz’in ilk uzun metrajlı çalışması ‘Ölü Avrupa / Dead Europe’. Yunan asıllı yazar Christos Tsiolkas’ın kişisel anılarından izler taşıyan, bizde de yayınlanmış ‘Versus’ adlı romanından uyarlanmış. Sidney’in banliyösünde intihara benzer bir araba kazası sonucu ölen babasının küllerini Yunanistan’daki köyüne götürmek üzere yola çıkan fotoğrafçı Isaac’in hikâyesi bu. Genç adamın geçmişin hayaletlerinin peşinde baba ocağından başlayarak Paris ve Budapeşte’ye savrulan öyküsünde babanın lânetlenmiş suçları, eski kıtanın günahlarının bir metaforu görünümünde. Krawitz, geçmişiyle hesaplaşmayan Avrupa’nın benzer günahları günümüzde de işlemeye devam ettiğinin altını çizerek hayli karamsar bir tablo çizmiş. ‘Ölü Avrupa’ festivalde üç kez gösteriliyor. (Beyoğlu Atlas / 9 Nisan Salı, 16.00; Ortaköy Feriye / 10 Nisan Çarşamba, 19.00; Nişantaşı Citylife / 11 Nisan Perşembe, 21.30)

    İzleme fırsatını bulduğumuz yarışma filmlerinden bir diğeri olan ‘Ne Yaptın Richard? / What Richard Did’ yine bir ilk film. İrlandalı yönetmen Lenny Abrahamson’ın bu edebiyat uyarlaması (Bad Day In Blackrock / Kevin Power), Dublin’li varlıklı ailenin okulunda ve uğraştığı spor dalında başarılı, yakışıklı yeniyetme oğulları Richard’ın rüya gibi yaşamının, meşum bir yaz gecesi sebep olduğu olay nedeniyle altüst oluşunun hikâyesi. Richard’ın babası rolünde -2007 Danimarka yapımı ünlü televizyon dizisi ‘Forbrydelsen (The Killing)’in oyuncularından- Lars Mikkelsen’i izlediğimiz film festivalde üç kez gösteriliyor. (Beyoğlu Atlas / 8 Nisan Pazartesi, 19.00; Ortaköy Feriye / 9 Nisan Salı, 16.00; Kadıköy Reks / 10 Nisan Çarşamba, 13.30)

    (06 Nisan 2013)

    Ferhan Baran

    [email protected]

    32. İstanbul Film Festivali Başladı

    İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından dokuzuncu kez AKBANK sponsorluğunda düzenlenen 32. İstanbul Film Festivali, 29 Mart 2013 Cuma akşamı Lütfi Kırdar Uluslararası Sergi ve Kongre Sarayı’nda düzenlenen açılış töreniyle başladı. Sinemamızın seçkin isimlerinin yanı sıra ödüllü oyuncu Patricia Arquette ve usta yönetmen Bille August da açılış törenine katılan önemli konuklar arasındaydı. İstanbul Film Festivali açılış töreninde Sinema Onur Ödülleri, sinemamıza yıllar boyu emek vermiş dört değerli ismi Lale Belkıs, Aytekin Çakmakçı, Ayşe Şasa ve Ahmet Mekin’e takdim edildi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    32. İstanbul Film Festivali Başladı yazısına devam et