Bahman Ghobadi’nin Türkiye’de çektiği son filmi Gergedan Mevsimi’nin DVD.si hafta sonu raflarda yerini aldı. 06 – 16 Eylül 2012 tarihleri arasında düzenlenen Toronto Ulusararası Film Festivali’nde dünya prömiyeri yapılan film, Toronto’da seyirciden övgüler aldı. Daha sonra San Sebastian Film Festivali, Asya Pasifik Film Festivali ve Camerimage Film Festivali’nde En İyi Sinematografi ödüllerini alan film, Chicago, Talinn ve Selânik Film Festivali gibi dünyanın hatırı sayılır birçok başka festivalinde de yer aldı. Filmin başrollerini Monica Bellucci, Behrouz Vossoughi, Yılmaz Erdoğan ve Caner Cindoruk paylaşıyor.
Günlük arşivler: 26 Ocak 2013
18. Türkiye / Almanya Film Festivali Kısa Film Yarışması 12 Filmle Hazır
18. Türkiye Almanya / Film Festivali Kısa Film Yarışması’na katılacak filmler belirlendi. Müracaat eden 100’den fazla film arasından seçilen 12 kısa filmin beşi yarışmaya Türkiye’den katılıyor. Festivalin ikinci haftasında, 23 Mart Cumartesi akşamı yapılacak olan ödül töreninde, En İyi Film (1.lik Ödülü), 2.lik Ödülü ve 3.lük Ödülü açıklanacak. Yarışmaya katılacak filmler arasında Abdurrahman Öner’in Buhar, Rezan Yeşilbaş’ın Sessiz (Be Deng) adlı filmleri de var. Katılan filmlerin tam listesine festivalin web sitesinden ulaşılabiliyor.
18. Türkiye / Almanya Film Festivali Kısa Film Yarışması 12 Filmle Hazır yazısına devam et
Zincirlerinden Boşanmış Django
Quentin Tarantino her şeyden önce iflâh olmaz bir sinefil. Sinemanın alt türlerine özel tutkusu ise malûm. Daha önceki yapıtlarında, ikinci sınıf macera filmleri veya dövüş sanatlarını konu alan uzak doğu yapımlarının ucuz estetiğini kendine özgü sinemasının potasında eritmek suretiyle keyifli seyirler sunmuş olan yönetmen, zincirlerinden kurtulmuş siyahi köle Django’nun hikâyesini aktardığı son filmi ‘Zincirsiz / Django Unchained’ ile bu defa İtalyan spagetti western türüne göz kırpıyor.
1960’lı ve 70’li yılların gözde alt türlerinden biri olarak sinema tarihine geçen spagetti western, sinemanın gündemine Sergio Leone’nin 1964 yapımı filmi ‘Bir Avuç Dolar İçin’ ile girmiştir. Bunu serinin devam filmleri ve Leone’nin biçimsel ustalığını daha da yetkinleştireceği yapıtları takip eder. Leone ayarında olmayan bir dolu başka İtalyan yönetmen de tüm dünyada büyük ilgi toplayan türe katkıda bulunur. Türün en vahşi örneklerini çekmesiyle ün kazanmış Sergio Corbucci de bunlardan biri. Yönetmenin ülkemizde Cango’nun İntikamı adıyla gösterilmiş ünlü Django’su 1966 yapımı. Corbucci’nin tabut içinde mitralyöz taşıyan baş karakterini bir resimli romandan ilhamla yaratmış olduğu, başrolünde -bu filmle şöhrete kavuşacak olan- gencecik Franco Nero’nun yer aldığı ‘Django’, birçok benzerinin aksine kış mevsiminin kirli, çamurlu atmosferinde küçük bir bütçeyle çekilmiş, Zapata’nın, Pancho Villa’nın Meksika Devrimi’ni aksiyona meze yapmış ucuz ve salaş filmlerden biridir.
Tarantino filminin ve baş kahramanının adını işte bu filmden ödünç almış. Sadece adını değil, soul müziğin 60’lı yıllardaki tanınmış isimlerinden Rocky Roberts’in seslendirdiği, Luis Enriquez Bacalov imzalı ünlü jenerik şarkısı ve jenerik tasarımını da aynen kullanmış. Dönemin spagetti western’lerine özgü kanın oluk gibi aktığı silâhlı çatışmalar, hızlı ‘zoom in’ ve ‘zoom out’ lar ihmâl edilmemiş gerçi, ancak ‘Zincirsiz’in orijinal ‘Django’ ile benzerliği bundan öteye gitmiyor.
Corbucci’nin kahramanı öldürülen karısının intikamını almak ister. Amerikan Sivil Savaşı öncesi 1858’lerde geçen Tarantino filminin siyah ırktan ‘Django’su ise bir büyük pamuk çiftliğinde köle olarak bıraktığı sevdiğinin izini sürer. Kendisini zincirlerinden kurtaran kelle avcısı Alman dişçi Schultz ile kesişen kaderi ve ortak çıkarları doğrultusunda köleci toplum düzeninin ve köle ticaretinin hüküm sürdüğü Amerikan tarihinin bu acımasız yıllarında önce kelle avına, daha sonra Güney’in zulüm çiftliğinde ölüm kalım savaşına girişirler.
Tarantino, kıdemli oyuncu ekibine taze isimler ilâve ederek bu yeni oyun-filmini kurmuş. Oyun diyorum çünkü kendisini yaşamı boyunca mutlu etmiş sinema anlarını, mizah dozunu da yüksek tutmak suretiyle, büyük bir beceriyle bir araya getiriyor ve bu ilginç kokteyli sinemaseverlerle paylaşıyor.
Django’nun kader arkadaşı Dr. King Schultz özünde kölecilik karşıtı ancak bu düzeni kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan geri kalmayan ve bundan suçluluk duyduğunu açıklamaktan da çekinmeyen nev-i şahsına münhasır bir kişilik. Alman çiflik sahibesinin kendisine Almanca öğrettiği ve bir Alman adı verdiği köle Bloomhilda ile Django’nın hikâyesi onu derinden etkiliyor. Richard Wagner operalarına da konu olmuş ünlü Alman destanı Nibelungen’den esinle bu birbirinden ayrı düşmüş iki sevgilinin hikâyesini Siegfried / Brünnhilde aşkına benzetiyor. Tarantino’nun bu hınzır buluşuyla, etten kemikten bir Siegfried’le karşılaştığını düşünen ve bir Alman olarak Bloomhilda’nın kurtarılmasında kendini sorumlu hisseden Dr. Schultz’da Christoph Waltz bir kez daha muhteşem. Bir kez daha diyorum çünkü kendisi yönetmenin bir önceki filmi ‘Soysuzlar Çetesi / Inglorious Basterds’da acımasız Nazi subayı Hans Landa’yı da benzer bir başarıyla canlandırmıştı. Ölümüne köle dövüşlerinin yapıldığı malikane salonlarında Beethoven’in müziğinin çalınmasına karşı çıkan Schutz’un birkaç kuşak sonra benzer bir soykırımı gerçekleştirecek olan bir ırkın temsilcisi olması ise yine Tarantino’ya özgü mizahın inceliklerinden. Aynı Tarantino, Bloomhilda’ya verdiği Von Shaft soyadıyla da, Django ve karısını 1970’lerin popüler siyahi dedektifi Shaft’ın büyük büyük ebeveynleri olarak düşünmemizi istedi herhalde.
‘Zincirsiz’, sinema tarihinden, Alman edebiyatından türlü zengin referanslarla süslü tam bir sinemasever filmi. Kıdemli Samuel L. Jackson’ın kraldan çok kralcı düzen bekçisi kâhya kompozisyonu ve yönetmenin oyuncu galerisinin yeni yüzlerinden Leonardo DiCaprio’nun Fransızca konuşamayan ama kendisine ‘Monsieur’ olarak hitap edilmesini isteyen zalim ve görgüsüz Güney’li toprak sahibinde parlak performansı filmin diğer artıları.
(02 Şubat 2013)
Ferhan Baran