Kahraman Maymun

Jan Rahbek’in yönettiği ve Mille Lehfeldt, Toke Lars Bjarke, Rune Tolsgaard ile Jess Ingerslev’in seslendirdiği animasyon film Kahraman Maymun (Marco Macaco), 25 Ocak 2013’de Tiglon Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Okyanustaki bir adada yaşayan maymun Marco, her ne kadar kendisini heyecan dolu maceraların başkahramanı olarak hayal ediyor olsa da, adada hiçbir serüven yaşayamamaktadır. Adada yaşayan güzeller güzeli bir maymun olan Lulu’nun kalbini de ancak bir kahramanlık yaparak kazanacağını düşünen Marco için aradığı fırsat hiç ummadığı bir anda çıkagelir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Sinematek Dergi 9. Sayısıyla Yayında

    SinematekDergi Ocak sayısında Michael Haneke analizini kapağa taşıyor ve Bünyamin Esen’in yaptığı Michael Haneke: İnsanın Özüne Ayna Tutan Yönetmen adlı incelemeyi okuyucularına sunuyor. Sine Yorum köşesinde Christian Petzold, Türk Sineması köşesinde Yusuf Üçlemesinde Karakter İncelemesi, Unutulan Filmler köşesinde Zehirli Hayat ve Ders Notları köşesinde Dr. Caligari’nin Muayenehanesi yazıları Ocak sayısının öne çıkanları oluyor. Sine Muhabbet köşesinde Bornova Bornova ele alınırken, Sine Makale köşesinde de 68 Ruhu Yansıması: Genç Sinema yazıları sizi bekliyor.

  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sinematek Dergi 9. Sayısıyla Yayında yazısına devam et
  • Spagetti Western Ruhunda Tarantino

    Zincirsiz (Django Unchained)
    Yönetmen-Senaryo: Quentin Tarantino
    Görüntü:Robert Richardson
    Oyuncular: Jamie Foxx (Django), Christoph Waltz (Dr. Schultz), Leonardo DiCaprio (Candie), Samuel L. Jackson (Stephen), Kerry Washington (Broomhilda), Walton Goggins (Billy), Dennis Christopher (Leonide), James Remar (Butch Pooch/Ace Speck), David Steen (Stonesipher), Dana Michelle Gourrier (Cora), Nichole Galicia (Sheba), Franco Nero (Amerigo Vessepi), James Russo (Dicky Speck), Bruce Dern (İhtiyar Carrucan), Don Johnson (Koca Baba)
    Yapım: Columbia-Weinstein (2012)

    Beş dalda Oscar’a aday olan büyük yönetmen Quentin Tarantino’nun “Zincirsiz” filmi, spagetti westernin Akademi tarafından itibarının iade edilmesi gibi. Tarantino, stilize çekimler, muhteşem müzikler ve ortalığa savrulan kanlarla bu türe fazlasıyla hakkını veriyor.

    Quentin Tarantino’nun 2012 yapımı “Django Unchained-Zincirsiz” filmi, Sergio Corbucci’nin yönettiği ve Franco Nero’nun oynadığı 1966 yapımı “Django: Cango’nun İntikamı” filminin Luis Bacalov’un bestelediği tema müziğiyle açılıyor ön jenerikte. Şarkıyı Rocky Roberts söylüyor. Tarantino, Sergio Leone’nin gölgesinden yansıyan spagetti westernlerden ilham almış. Tarantino, ayrıca spagetti western filmlerine ruh katmış besteci Ennio Morricone ustanın müziklerini de kullanmış bolca. Gerçekten bu tür westernlerde müzik önemli bir yerde. Tarantino da bundan faydalanıyor. Sergio Sollima’nın Charles Bronson ve Telly Savalas’ı oynattığı 1970 yapımı “Citta Violenta-Vahşet Şehri” suç filminden “Rito Finale” tema müziği en başta geliyor. Yönetmen Sollima’nın filmi bir spagetti western olmamasına rağmen o ruhun içindeydi. Tarantino, Morricone’nin “Vahşet Şehri” filminden “Norme con Ironie” müziğini de kullanmış. Morricone’nin, Don Siegel’ın Clint Eastwood’la Shirley MacLaine’in müthiş oyunculuk sundukları 1970 yapımı “technicolor” ve sinemaskop “Two Mules for Sister Sara-El Torida” westerni için bestelediği “The Braying Mule” müziği de kulağa geliyor. Siegel’ın bu westerni televizyonlarda “Sara’ya İki Katır” adıyla gösterilmişti maalesef. Phil Karlson’ın Rock Hudson’a başrolü verdiği II. Dünya Savaşı fonunda geçen ve yürekleri burkan 1970 yapımı “Hornets’ Nest-Düşman Yuvası” filminin Morricone tarafından bestelenmiş tema müziği “The Big Risk” de duyuluyor Tarantino’nun filminde. Elbette Arjantinli Luis Bacalov’un spagetti westernler için yaptığı besteler de bol bol kulağa geliyor “Zincirsiz” filminde. Tarantino’nun bu filmi, 85. Akademi ödüllerinde film, senaryo (Tarantino), görüntü (Richardson), ses (Wylie Stateman) ve yardımcı erkek oyuncu (Waltz) dallarında Oscar’a aday oldu. Filmin ön ve son jeneriğinin sinemanın eski zamanlarına, western filmlerine bir saygı sunuşu olduğunu da belirtelim. Eski zamanlarda jeneriklerdeki harfler genelde kırmızı veya sarı olurdu. Tarantino, spagetti westernlere tüm sevgisini göndermiş “Zincirsiz” filmiyle. Tarantino, arada “şok zoom” çekimler de kullanmış ve spagetti ruhunu tam anlamıyla yaşatmış filminde. Tarantino, postmodern bir yönetmen. Onun filmlerini seyrederken, başka filmler ve eski zamanların stilize anlatımları düşer zihninize.

    Atlı zenci olur mu?

    Yıl 1858… Amerika’nın iç savaşından iki yıl önce. Vahşi batının son zamanları. Köleliğin de. Tarantino, Corbucci’nin “Cango’nun İntikâmı” filminden az da olsa etkilenmiş. 1966 yapımı filmde Franco Nero’nun canlandırdığı Django, yanında bir tabut taşıyor. Karısını öldürmüş eşkiya binbaşının peşinde. Tarantino’nun “Zincirsiz” filmindeki Django, kendisinden uzaklara götürülmüş Alman adı taşıyan karısı Broomhilda von Schaft’ı bulmak ve intikamını almayı hayal etmiş. Ama o siyah ve bir köle. İhtiyar Carrucan, çok acımasız büyük çiftlik sahibi. Onları ayırmış. Django’nun karısının yüzüne de sıcak damga basmış ihtiyar Carrucan. Amerika’da kölelik devirlerinde Afrikalı insanlar mezatlarda da satılıyormuş. Film, muhteşem ön jenerikten sonra Teksas’ta zincire vurulmuş köleleri izliyor. Teksas, “Derin Güney” diye adlandırılan yedi eyaletten biri. Yani köleliğin koyu yaşandığı eyaletlerinden biriymiş Teksas. Kölelerin arasında Django da var. Beyazlar atlarının üzerinde. Kölelerse zincirli. Tam bu sırada at arabalı biri, Düsseldorflu göçmen, kendine “Dişçi” diyen Schultz, Speck kardeşlerden Django’u kendisine satmasını istiyor. Speck kardeşler, tek başına bu tuhaf adamı yok edeceklerini sanıyorlar, ama hiçbir şey göründüğü gibi değil. Shultz, hızlı bir silâhşör. Django’yla beraber diğer siyahiler de özgür kalıyor. Schultz, Brittle kardeşlerin peşindeki bir ödül avcısı. Django da Brittle kardeşleri bizzat tanıyor. Brittle kardeşlere karşı özgürlük. Django’nun da Brittle kardeşlerden alacağı var. Django artık silâhlı ve atlı bir kovboy. Siyahlar hiç ata biner mi? Beyazlar onu atın üzerinde gördüklerinde dehşete düşüyorlar. Sanki hakarete uğramışlar gibi. Brittle kardeşlere ulaşmaları zor olmuyor. Koca Baba’nın çiftliğine geldiklerinde aradıkları orada siyahlara kırbaç sallamayı sürdüyor tarlalarda. Muhteşem silahşör Django, beyaz kanlarını fışkırtarak kötüleri haklarken, tam da orası Ku Klux Klan cehennemiymiş. Tarantino usta, ırkçılarla, özellikle Ku Klux Klan’la dalgasını geçiyor. Büyük trajediler yaşatmış bu sapkın ırkçılara gülmekten midenize kramp inebilir. Kafalarına geçirdikleri çuvallar aslında ızdıraplarıymış onların. Schultz, Koca Baba’dan Broomhilda’nın hangi çiftlikte olduğunu öğreniyor. Schultz ve Django, atlarına atlayıp Mississippi’ye doğru gidiyorlar. Çiftliğin sahibi Calvin J. Candie, Fransız ve mandingo dövüşü hastası. Toprak ağası Candie, binlerce kölesi içinde güçlü olanları seçip vahşi mandingo dövüşlerine katılıp bahis oynuyor. Tarantino, Candie çiftliği ve mandingo dövüşü için, Richard Fleischer’ın yüksek bütçeli 1975 yapımı “Mandingo-Zincirli Köle” filminden az da olsa ilham almış. Bu dövüşün, Roma arenalarındaki gibi sonu ölümle bitiyor. Schultz ve Django çiftliğe geldiklerinde Candie, kendini mandingo dövüşüne kaptırmış. Candie’nin kölesi, Amerigo Vessepi’nin kölesini vahşice öldürüyor. Gerçekten bakması insanı zorluyor. Bu sahnede spagetti westernlerin unutulmaz oyuncusu Franco Nero’yla tanışıyorsunuz. Dövüşçü köle almak için Candie’ye yaklaşan Schultz ve Django’nun amacı, uçsuz bucaksız toprakların öteki ucundaki malikanede bulunan Broomhilda’ya ulaşmak. Bu malikane birçok insan için trajedinin toplandığı yer. Malikanedeki yaşlı siyah Stephen’ı izlerken, hem eğleniyorsunuz hem de dehşete düşüyorsunuz. Hepsi sinema perdesinde.

    Sinema perdesinde yaşanır…

    Tarantino’nun “Zincirsiz” filmi, batıda bir defa daha yükselen ırkçılığa karşı spagetti western ruhuyla karşı duruşu. Filmin atmosferinde dolaşırken, özelde Amerika’daki ırkçılığın derinliğine de dokunuyorsunuz. Amerika’da olsanız, belki de hemen hissedeceğiniz bir şey bu. Tarantino, kafatasçı ırkçılığın nasıl olduğunu da sosyolojik olarak gösteriyor filminde. Candie, ölmüş bir kölenin kafatasını parçalayarak siyahların doğuştan köle olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Gerçekten sapkın ve trajikomik… Filmdeki şiddet sahneleri gerçekten zorlu. Kanlar, beyazların vücudundan fışkırır gibi savruluyor ortalığa. Beyazların paramparça olan kafalarından, beyaz beyinle kırmızı kanların birbirine karışarak fışkırması stilize görselliklerle yansıyor perdeye. Tarantino, mekânları etkileyici bir görsellikle yansıtmış. Özellikle Candie malikanesi çok çarpıcı. Elbette giriş bölümü ve sonrasında gelen kasabadaki anlar da etkileyici. Bu görüntüleri, kocaman sinemaskop perdede yaşamak gerekiyor. Tarantino’nun küçük rolde göründüğü anlarda, fotoğrafların renk tonları eski zamanların “technicolor” tadında. Sarımsı görüntüler estetik olarak büyülüyor perdede. Başka anlarda da bir ressamın fırçasından çıkmış tadı veren fotoğraflar var filmde.

    1956’da Viyana’da doğmuş Christoph Waltz, muhteşem ötesi bir oyunculuk sunuyor. Tarantino’nun 2009’daki “Inglourious Basterds-Soysuzlar Çetesi” filmiyle yardımcı oyuncu dalında Oscar almıştı. Bu filmde de aynı ödülü istiyor. 1967’de Teksas’ta doğmuş Jamie Foxx, Taylor Hackford’un 2004 yapımı “Ray” flminde müthiş bir oyunculuk göstermişti ve erkek oyuncu dalında Akademi’den Oscar almıştı. Bu müthiş oyuncunun filmografisinde güçlü filmler var. 1974’te Los Angeles’ta doğmuş Leonardo DiCaprio, Robert de Niro’dan sonra büyük usta Martin Scorsese’nin vazgeçemediği oyuncu olmuştu. DiCaprio, Tarantino’nun filminde derslik oyunculuk sunmuş. 1963’te Tennessee’de doğmuş yönetmen Tarantino, videocu dükkânından sinemanın büyük yönetmenliğine doğru yürüdü. 1993’te İzmir’de sinema salonunda birkaç kişiyle izlediğimiz 1992 yapımı “Reservoir Dogs-Rezervuar Köpekleri” soygun-şiddet filminde bir büyük yönetmenin geldiğini hissetmiştik. 1994’teki “Pulp Fiction-Ucuz Roman” ve 1997’deki “Jackie Brown” filmleri kurgusuyla sinemayı ötelere taşıdı. Ustanın “Kill Bill” serisi her çektiği film gibi sinema tarihine altın harflerle yazıldı. Bu büyük ustanın filmlerini seyrederken sinemaya aşık olma ihtimaliniz çok yüksek. “Zincirsiz” filmi, muhteşem diyalogları ve görselliğiyle unutulmazlar arasına katılıyor.

    (31 Ocak 2013)

    Ali Erden

    ailerden@hotmail.com