Ülkemiz sinemalarında 15 Haziran 2012 Cuma günü gösterime girecek olan Karanlık Gölgeler (Dark Shadows) filminin başrol oyuncusu Johnny Depp’le yapılan röportajın yayın linkleri açıklandı. Warner Bros. dağıtımıyla vizyona girecek olan filmin konusu şöyle: Joshua ve Naomi Collins küçük oğulları Barnabas’la birlikte yeni bir hayat kurmak üzere Amerika’ya gelirler ve bir balıkçılık imparatorluğu kurarlar. Aradan yirmi yıl geçtiğinde malikanenin efendisi olan Barnabas zengindir ve iflâh olmaz bir playboy olmuştur.
Aylık arşivler: Haziran 2012
Uyarısız Şiddet: ATM
David Brooks’un yönettiği ve Brian Geraghty, Josh Peck, Alice Eve ile Eyde Belasco’nun oynadığı Uyarısız Şiddet: ATM (ATM), 13 Temmuz 2012’de PinemArt Film dağıtımıyla D Productions tarafından vizyona çıkarıldı.
Geç saatte ofisten çıkan 3 arkadaş para çekmek için bir ATM’de dururlar. Bu rutin aktivite, gençler için umutsuz bir yaşam mücadelesine dönüşecektir.
Kimliği belirsiz garip bir adam ATM’nin kapısında beklemekte ve dışarı çıkmalarına izin vermemektedir. Gençlerin bu esrarengiz adamla mücadele etmekten başka seçenekleri yoktur.
Kederli Nasır’ın Derin Müziğiyle
Azrail’i Beklerken (Poulet aux Prunes)
Yönetmen-Senaryo: Vincent Paronnaud-Marjane Satrapi
Müzik: Olivier Bernet
Kurgu: Stéphane Roche
Görüntü: Christophe Beaucarne
Oyuncular: Mathieu Amalric (Ali Nasır), Maria de Medeiros (Faringuisse), Golshifteh Farahani (İran), Isabella Rossellini (Pervin), Edouard Baer (Azrail), Eric Caravaca (Abdi), Chiara Mastroianni (Lili), Enna Balland (Küçük Lili), Mathis Bour (Küçük Cyrus), Jamel Debbouze (Houshang), Didier Flamand (Keman Ustası)
Yapım: Celluloid Dreams (2011)
“Persepolis” filmiyle hatırlanan Vincent Paronnaud-Marjane Satrapi ikilisinin “Azrail’i Beklerken” filmi, hikâyesi, müzikleri, karakterlerinin yansıyışı ve görselliğiyle sanatseverleri büyüleyecek.
Film, muhteşem bir açılışla seyircisini hikâyesinin içine alıyor. Tahran 1958… Keman sanatçısı müzisyen Nasır Ali Han, bir keman satın alıyor. Kederler içinde sokakta yürürken, maziden bir kadının yüzüyle göz göze geliyor. İşte bu an, final bölümüyle de buluşarak derin ve acılarla yüklü bir aşkın içine çekiyor seyircileri. Nasır, kederlerle yüklü eve geldiğinde satın aldığı kemanı beğenmiyor ve kemanı iade ediyor. Nasır’ın kardeşi Abdi, onu Stradivarius kemanı satan Houshang’a gönderiyor. Hushang, dünyanın verdiği nimetlerden zevk alan ve bol bol afyon içen biri. Bu gezi, Nasır’ın hayatındaki kırılma anı oluyor. Kemanı çalsa da, içindeki iki kor ateşi ona cehennem azabı veriyor. Kırık kemanı onu hayatın zevklerinden ve hiçbir zaman aşık olamadığı karısı Faringuisse’den uzaklaştırmış. Annesi Pervin’in’in zorlamasıyla Faringuisse’le evlenmiş. İki çocukları, Lili ve Cyrus bile mutluluk getirmemiş bu beraberliğe. İleriki yıllarda Lili, babası gibi kederli bir insana dönüşüyor ve teselliyi kumar masalarında arıyor. Cyrus da, büyüdüğünde Tahran’da üniversitede tutunamayınca Amerika’ya göç ediyor, öğrenimi zayıf bir üniversitede okuyor, evleniyor ve bir dolu obez çocuğu oluyor.
İran, hayatının ilhamı…
Faringuisse, Nasır’ın aşkını ve saygısını umutla beklemiş yıllarca. Karısı, kendisiyle Nasır’ın arasına girdiğini düşündüğü kemanı Nasır’ın gözleri önünde paramparça ediyor. Bu keman, Nasır’a ustası ve hocası tarafından kendine emanet edilmiş. Bu keman, ustadan öğrencisine geçen ulu bir keman. Nasır, bu kemanı öğrencisi olabilecek bir gence veremeyeceği için suçluluk duyuyor. Çıkış bulamayan Nasır ölmeye karar veriyor. Bu filmin adı “Erikli Tavuk” anlamına geliyor. Bu, Fas mutfağının kadim yemeği. Bu yemeğin, hazırlanışını ve pişirilişini keşfettiğinizde, 2011 yapımı “Poulet aux Prunes-Azrail’i Beklerken” filminin tam anlamıyla “erikli tavuk” olduğunu fark ediyorsunuz. Hem de kuskuslu olanından. Evet, bu yemekle bu film arasında tam anlamıyla metafor yapılıyor. Nasır odasında Azral’i beklerken, film zaman zaman geriye dönüşler yaparak Nasır ve ailesini yansıtıyor perdeye. 1940’lı yıllarda Nasır, hayatının aşkı ve anlamı İran’la karşılaşıveriyor. Keman hocası Nasır’a müziğinin ruhu yok diyor bir yerde. İşte bu aşk, Nasır’ın müziğine ruh ve anlam katıyor. İran, İran’ın modern yüzü. Babası antikacı. İşte bu baba, sınıf farkından dolayı bu aşka izin vermiyor. Ayrılıyorlar. İran, babasının uygun gördüğü zengin biriyle evlenirken, Nasır’da dünyayı dolaşıyor kemanıyla. Sonra da annesinin istemesiyle 1949 yılında Faringuisse’le evleniyor. Kendini zorlasa da ona karşı aşkı hiç hissetmiyor Nasır. Sonunda, beklediği Azral ziyaretine geliyor. Aralarında geçen konuşmalar muhteşem. Azrail, bir hatırasını da anlatıyor. Bu hikâye animasyon görüntülerle yansıyor perdeye. Müthiş ve çarpıcı anlar bunlar. Bir de, Ali Nasır ve İran, sinema salonunda Rupert Julian’ın 1925 yapımı sessiz korku filmi “Phantom of the Opera-Operadaki Hayalet” filmini seyrediyorlar. Ne kadar büyüleyici.
Büyüleyici bir görsellik…
Evet, bu filmin görüntülerine sinema adına tutulduk. Bu sinemaskop görüntülerin tadı sadece sinema perdesinde alınıyor. Film, 100. yaşını kutlayan Berlin’deki Babelsberg Stüdyoları’nda kurulan setlerde çekilmiş. Yani bu film tamamiyle bir stüdyo filmi. Adı, 1917’de Universium Film AG (UFA) olarak değiştirilen bu stüdyo, Naziler tarafından devletleştirilmişti ve 1945’e kadar propaganda filmleri çekilmeye başlanmıştı. Savaş sonrası Berlin’in Sovyetler bölümünde kalan stüdyo DEFA adını almıştı. Duvarlar yıkıldıktan sonra ikiye bölünmüş Almanya birleşti ve bu stüdyo eskisi gibi Babelsberg Stüdyoları oldu. Bu stüdyoda vakti zamanında, Robert Wiene’nin siyah-beyaz ve sessiz 1920 yapımı dışavurumcu korku filmi “Das Cabinet des Dr Caligari-Dr Caligari’nin Muayenehanesi”, Fritz Lang’ın bugün bile aşılması zor 1927 yapımı siyah-beyaz ve sessiz dışavurumcu distopik bilim-kurgusu “Metropolis”, Joseph von Sternbeg’in 1930 yapımı siyah-beyaz “Blau Angel-Mavi Melek” başyapıtları çekilmişti. Vincent Paronnaud-Marjane Satrapi ikilisi, bu stüdyonun geçmişine de selâm göndererek stüdyonun hakkını vermişler. Nasır’ın hocasının mekânı, uçurumun kenarına kurulmuş gotik bir yapı gibi. Sadece bu değil. Tahran sokaklarında da bazı anlarda dışavurumcu görüntüler oluşturulmuş. Bir an kendinizi o sokaklardaki bir dehlizin içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Bu anlar, Nasır’ın karmakarışık zihninden düşmüş gibi.
1969 doğumlu İran asıllı Fransız grafik roman yazarı ve yönetmen Marjane Satrapi, 1970 doğumlu Fransız çizgi romancı ve yönetmeni Vincent Paronnaud’yla 2007’de İran İslam Devrimi’ni ve sonrasını anlatan animasyon “Persepolis” filmini ortak yönetmişlerdi. Bu film, sanatseverleri büyülemişti. 31. İstanbul Film Festivali’nde de gösterilen “Azrail’i Beklerken” filminde oyuncular tek kelimeyle muhteşem. Büyük yönetmen Roberto Rossellini’yle büyük oyuncu Ingrid Bergman’ın kızı Isabella Rossellini, tıpkı annesine benziyor. 1965 doğumlu Fransız oyuncu Mathieu Amalric’i seyretmek sinema adına müthiş bir duygu. Julian Schnabel’in 2007 yapımı “Le Scaphandre et Le Papillon-Kelebek ve Dalgıç” filminde sadece tek bir gözüyle oynayarak etkileyici bir oyunculuk sunmuştu. “Azral’i Beklerken” filminde yüzüne bindirdiği hüzün de unutulmaz. Portekiz sinemasının dünyaya sunduğu oyuncu ve yönetmen Maria de Medeiros da etkiliyor. “Azrail’i Beklerken” filmi, sinema perdesinde görülmeli ve belleğe alınmalı.
(Bu yazı 15 Haziran 2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)
(15 Haziran 2012)
Ali Erden
ailerden@hotmail.com
Cenin Cenin Filminin Yönetmeni Muhammed Bakri’ye Destek Çağrısı
İsrail’in Cenin Kampı’na yaptığı saldırının hemen ertesinde, Filistin asıllı İsrailli oyuncu Muhammed Bakri Cenin Cenin adında belgesel bir film gerçekleştirmişti. Bu film nedeniyle oyuncu aleyhinde dava süreci başlatılması üzerine sinema dünyasında da Muhammed Bakri’ye soruşturma açılmasını engellemeye yönelik bir imza kampanyası başlatıldı. Muhammed Bakri’ye destek veren web sitesinde başsavcıya hitaben yazılan gerekçeli bir metin de bulunuyor ve sinema dünyası davanın durdurulması için imza vermeye çağrılıyor.
Cenin Cenin Filminin Yönetmeni Muhammed Bakri’ye Destek Çağrısı yazısına devam et
Anahtar
Anahtar, 08 – 14 Haziran 2012 seansları için tıklayınız.
Documentarist’te JVDK Yeni Yetenek Ödülü, Beklemek Filmine Verildi
Documentarist – İstanbul Belgesel Günleri, 06 Haziran 2012 Çarşamba akşamı düzenlenen ödül töreniyle sona erdi. 2010’dan beri yönetmenlerin ilk ve ikinci filmlerine verilen ve bu seneden itibaren usta belgeselci Johan van der Keuken’in adına adanan Yeni Yetenek Ödülü üçüncü kez sahibini buldu. Jüri, 1.000 Euro’luk JVDK Ödülü’nü Bülent Öztürk’ün Beklemek adlı filmine verdi; Ebubekir Çetinkaya’nın Yuva filmini de Özel Mansiyon’a değer buldu.
- Basın Bülteni
- Günler hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Documentarist’te JVDK Yeni Yetenek Ödülü, Beklemek Filmine Verildi yazısına devam et
Vahşiler (Yönetmen: Oliver Stone)
Oliver Stone’un yönettiği ve Taylor Kitsch, Blake Lively, Aaron Johnson ile John Travolta’nın oynadığı Vahşiler (Savages), 13 Temmuz 2012’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Ben ile Chon, çevrenin en iyi marihuanaları yetiştirmektedir. İki arkadaş ayrıca Ophelia’ya karşı duydukları aşkı da paylaşmaktadır. Meksikalı Baja Karteli, üç arkadaşı kendilerine katılmaya zorlayana dek cennet gibi bir hayat sürmektedirler. Baja Karteli’nin lideri Elena ve tetikçisi Lado, arkadaşlar arasındaki bağı küçümserken, Ben ve Chon, bir Narkotik ajanının desteğiyle kartele karşı savaşa girişirler.
Film Arası Dergisi’nde Ezel Akay: Devletçilik Bu Coğrafyanın En Büyük Hastalığı
Aylık sinema dergisi Film Arası’na konuk olan ünlü yönetmen Ezel Akay, Türkiye’deki tarih anlayışına yönelik ezber bozan açıklamalarda bulundu. Derginin Haziran sayısında Gülcan Tezcan’ın sorularını yanıtlayan ünlü yönetmen, resmi tarih anlayışına eleştiriler getirdi. TRT’de yayınlanan ve prodüksiyonunu üstlendiği Bir Zamanlar Osmanlı: Kıyam dizisinin Muhteşem Yüzyıl dizisi ile karşılaştırılmasına da tepki gösteren Akay, Osmanlı’nın da, Türkiye Cumhuriyeti’nin de bireyci değil devletçi olduğunu belirterek, “Bu ülkenin sağcısı da, solcusu da, liberali de suçlu.” dedi.
Film Arası Dergisi’nde Ezel Akay: Devletçilik Bu Coğrafyanın En Büyük Hastalığı yazısına devam et
Babam İçin, 15 Haziran’da İzleyici ile Buluşuyor
Bir Türk şirketi tarafından, uluslararası sinema için üretilen ilk film olma özelliğini taşıyan, Galata Film yapımı Babam İçin (Will), 15 Haziran’da izleyiciyle buluşuyor. Bu yıl Cannes Film Festivali’nde gösterilen 12 milyon dolar bütçeli filmin uluslararası hakları SONY tarafından satın alındı. Filmin kadrosunda Canan Ergüder, Bob Hoskins ve diğer oyunculara ek olarak, Liverpool FC Kulübü oyuncuları Jamie Carragher, Steven Gerrard ve eski teknik direktör Kenny Daglish da yer alıyor. Kazanmanın inanmak olduğunu anlatan filmde, küçük Will’in Liverpool’dan İstanbul’daki Şampiyonlar Ligi maçına ulaşma hikâyesi anlatılıyor.
Kuzey Kıbrıs’ın İlk Sinema Filmi Anahtar, Türkiye’de Vizyona Giriyor
Yönetmenliğini Cemal Yıldırım’ın yaptığı ve yapımcılığı ile senaryosunu Ferhat Atik’in üstlendiği Anahtar filmi bir ilke imza atıyor ve 08 Haziran’dan itibaren İstanbul’dan başlamak üzere Türkiye’de vizyona giren ilk Kuzey Kıbrıs filmi oluyor. Vizyon öncesi ilk Kıbrıs galasını filmin sponsorlarından olan Girne Amerikan Üniversitesi’nde yapan Anahtar filminin özgün müzikleri Aysun Kahraman’a ait. Ferhat Atik’in Sonbahar adlı romanından uyarlanan filmde, Hatice Tezcan, Cihan Tarıman, Hüseyin Ağlamaz, Barış Burcu, Barış Refikoğlu, Rıza Şen, Dize Sıdal, DJ Bora, Fevzi Tanpınar, Melek Gözükeleş ve Dize Sıdal rol aldılar.
Hülya Uçansu’nun Bir Uzun Mesafe Festivalcisinin Anıları: Sinema Günleri’nden İstanbul Film Festivaline Adlı Kitabı Çıktı
Geçtiğimiz Nisan ayında 31.si gerçekleştirilen İstanbul Film Festivali’nin 25 yıl yöneticiliğini yapmış olan Hülya Uçansu festival anılarını kitap haline getirdi. Bir Uzun Mesafe Festivalcisinin Anıları: Sinema Günleri’nden İstanbul Film Festivaline adıyla satışa çıkarılan kitapta Hülya Uçansu, dedesinin işlettiği sinemada izlediği filmlerden başlayarak, hayatının her döneminde hakim olan sinema sevgisini anlatıyor. Uçansu, 1970’li yıllarda bir süre Onat Kutlar’ın yardımcısı olarak Sinematek Derneği’nde çalıştıktan ve derneğin 12 Eylül’de kapatılmasından sonra, İstanbul Kültür Sanat Vakfı bünyesinde oluşturulan Sinema Günleri’nin çekirdek ekibinde yer aldı.
Hülya Uçansu’nun Bir Uzun Mesafe Festivalcisinin Anıları: Sinema Günleri’nden İstanbul Film Festivaline Adlı Kitabı Çıktı yazısına devam et
SineMardin’de Sürpriz Bir Film: Bekas
7. SineMardin Uluslararası Mardin Film Festivali sürprizlerle dolu bir programla Mardinli sinemaseverlerin huzurunda olacak. Başlamasına saatler kala festival programına sürpriz bir film daha eklendi. 65. Cannes Film Festivali’nde yoğun bir ilgi ile karşılanan, Karzan Kader’in yönettiği İsveç – Irak ortak yapımı, Bekas adlı film SineMardin’de de gösterilecek. Filmin konusu şöyle: Evsiz iki çocuk Dana ve Zana bir sinemada izledikleri Superman filminden etkilenirler. Amaçları ABD’ye giderek Superman’ı bulmak ve ondan yardım istemektir. Ancak bunu yapabilmek için para ve pasaport gerekmektedir.
Ankara Kızılırmak Sinemaları
Ankara Kızılırmak Sinemaları, 08 – 14 Haziran 2012 seansları için tıklayınız.
Van CineVAN Sinemaları
Turkuaz AVM Salonları, 08 – 14 Haziran 2012 seansları için tıklayınız.
Tiglon Film Filmleri
Tiglon Film Filmleri, 08 – 14 Haziran 2012 seansları için tıklayınız.