Tek Filmlik Oyuncularımız

Rahmi Öztoprak, Rıza Cilasun, Erdal Kahraman (!), Alp Buğdaycı, Hüseyin Aydoğan, Esat Selçuk, Huri Zühal, Belkıs Söylemezoğlu, Fatma Arkan’da (ve diğerleri de) oyuncularımızdı. Bu isimleri, “oyuncu” olarak şimdinin sinema seyircisi içinde kaç kişi hatırlayabilir, -aşağıda ayrıca yazacağım- bu oyuncular (!) hiç bir zaman profesyonel oyuncu -sinemada ve tiyatroda- olmamışlardır. Peki “oyuncu” nedir. Özön “oyunluktaki belli bir kişiyi canlandırma işini yapan kimse”, “oynamak işini gerçekleştiren kişi.” (Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü, s. 219 /TDK Yayınları – 1981) diyor.

Ben, oyunculuk hakkında biraz farklı düşünüyorum. Sinema sanatı ürünü film, diğer sanat ürünlerinden farklı olarak, değişik aşamalar gösteren ve (esas olarak) dört ayrı kişi tarafından yapılan işlemlerle oluşur. Bunlar -yapılış sırası ile- yazım (senaryo / senarist) – (oyuncu ve kamera) yönetim(i) (yönetmen) – çekim (görüntü yönetmeni) – kurgu (kurgucu)’dur. Dikkat edilirse saydıklarımın içinde oyuncu yoktur. Oyuncu, yönetmenin filmini üretirken kullandığı malzemelerden biridir. İster profesyonel, ister özenci olsun oyuncu, yönetmenin -senaryo, daha doğrusu filmin yönetiminde- kullanacağı bir araçtır. Oyuncu profesyonel (veya özenci) olarak role hazırlanır (veya hazırlanmaz) yönetmen oyuncuyu rolünü yapmakta (hatta yorumlamakta) serbest bırakabildiği gibi, böyle bir hareket sahası bırakmadan, her hareketini kontrol edebilir. Bütün bunlar filmin yönetiminde -sonuca ulaşmak için- diğer unsurlarla birlikte, hep bir arada bir bütün olarak -herkesin kolektif değil ama kendine düşen alandaki ortak çalışmasıyla- sonuca ulaşmaya çalışırlar.

İmdi, yukarıda adı yazılı dokuz oyuncu, sadece birer filmde oynamış, profesyonel olmayan oyunculardır. Teknik anlamda oyuncudurlar ama oyunculuk mesleğinin elemanı değildirler. Bir kişinin meslek mensubu olmadan da bir tek filmde oynamış olması, oyuncu (yönetmenin bir anlatım aracı / filmde hangi nedenle oynamış olursa olsun) olmasına mani değildir. Benzer durumda oyunculuk yapanlar, sayılanlarla sınırlı değildir. Başkaları da vardır ve olacaktır da. Hangi nedenle oyuncu-luk yaparlarsa yapsınlar, sadece bu anılanlar örnek olarak alınmıştır, konu yeterince ele alınmamış ve incelenmemiştir.

Rahmi Öztoprak / İstanbul Sokaklarında / 1931 / Muhsin Ertuğrul

İstanbul Sokaklarında, Muhsin Ertuğrul’un bir filmidir, öncelikle özelliği ilk sesli filmimiz olmasıdır. Ayrıca Yunanistan ve Mısır ile ortaklaşa yapılan ilk ortak-yapımımız olmasıdır. İlk sesli film olmasının getirdiği bir başka sonuçta ilk şarkılı film de olmasıdır. Görüntü yönetmenliğini Cezmi Ar ile Nicolas (Miklôs) Farkas yapmıştır. Ortak yapım olduğu nedenle, yabancı oyuncu olarak Azize Emir (Mısır), Perikles Gavrilidis (Yunanistan)’in yanında Semiha Berksoy, Behzat Haki Butak, Bedia Muvahhit, Talat Artemel gibi oyuncularda rol almaktadır. Bunlara bir de Rahmi (Öztoprak) katılacaktır. Rahmi Öztoprak daha önce hiçbir filmde oynamadığı gibi bundan sonrada sinemada oyunculuk yapmayacaktır. Rahmi, filmde başrolde oynayan iki kardeşten birini (diğeri Talat Artemel) oynayacaktır. İlk sesli film olarak, bir özellik taşımasının yanında, ilk ortak-yapım olma özelliği de vardır. Filmin seslendirmesi Paris’te Epinay Stüdyoları’nda Tobis Klang işlemi ile yapılmıştır.

İstanbul Sokaklarında, ilk sesli film ve ilk ortak-yapım olmanın yanında Rahmi (Öztoprak) gibi sadece bu filmde oynayan bir oyuncusu ile de ilgi çeken bir film olmaktadır ama o dönem ve sonraki dönemlerde şu veya bu nedenle sadece bir tek filmde rol alan oyuncular, çok çeşitli kaynaklardan gelmeleri yanında o kadar çokturlar ki, bu başlı başına bir araştırma konusudur. Yalnız Muhsin Ertuğrul’un filmlerinde bile bu gruba girebilecek çok oyuncu vardır, burada bunlardan bir tanesinden daha söz etmek istiyoruz. Sadece Kıskanç (1939-42) filminde rol alan Fatma Arkan isimli oyuncu, başka filmde rol almayarak, sinemamızda eksikliği uzun zaman duyulan bir iz bırakmıştır.

Rıza Cilasun / Garipler Adası / 1955 / İlhan Arakon

İlhan Arakon, aslında bir görüntü yönetmenidir, geçiş dönemi yönetmenlerinden Aydın Arakon’un ağabeyidir. Başka yönetmenler yanında, kardeşinin ilk dönem filmlerinde de görüntü yönetmenliği yapmıştır. Kurgusal plânda, bir denemeden öteye gitmeyecek olan tek yönetmenlik çalışmasını 1955 yılında Garipler Adası filmi ile yapmıştır. Görüntü yönetmenliğini de yaptığı filmde Özcan Tekgül’ün yanında Asım Nipton, Asım Karabay ve Fadıl Garan oynamaktadır. Ayrıca ilk ve son defa Rıza Cilasun adında bir özenci oyuncu da oynamaktadır bu filmde, ne kadar “özenci” oyuncu denebilirse tabii. Çünkü zaten sıra dışı olan filmde -bir deneme olduğunu belirtmiştik- oynayan Rıza Cilasun’un oyunculuğu, hele “özenci” oyunculuğu tartışma konusu bile olmaz, gerçek yaşamda bir kamyon şoförü olup, Garipler Adası da tek filmi olarak kalmıştır. Özcan Tekgül ile karşılıklı oynaması da, herhalde -kendince- unutulmamıştır.

Erdal Kahraman / Namus Düşmanı / 1957 / Ziya Metin

Yeşilçam’ın son dönem görüntü yönetmenlerinden Erdal Kahraman’ı hatırlatıyor ama bu Erdal Kahraman, sinemamızda sadece oyunculuk yapan -hemde tek filmde- bir kişidir. Namus Düşmanı, Yaşar Kemal’in Dükkâncı isimli öyküsünden Ziya Metin’in yaptığı (yönettiği) tek filmidir. Metin, sinemamızda seslendirme ve seslendirme yönetmenliği yanında oyunculukta yapmış bir kişidir. Yaşar Kemal’in öyküsü, oldukça dağınık yapısı ile hiçte sinemaya uygun olmayan bir öyküdür. Daha önce yönetmenlik deneyimi olmayan Z. Metin yönettiği bu tek filmle hayli zor bir işe girerken, öykünün yazarı Yaşar Kemal’den izin almış, ilk defa film müziği yapacak olan Yalçın Tura ile çalışmıştır. Özgüç’ün filmin oyuncu kadrosunda Erdal Kahraman, Neriman Esen, Kadri Ögelman sayılmaktadır. Mümtaz Alpaslan’ı da kadroya dahil etmemiz gerekir, yönetmen Ziya Metin de oyuncular arasındadır. Öyküde bir çocuk (yeni yetme) kahramanda var, ama ulaşabildiğim kadrolarda bunu oynayan oyuncuyu bulamadım. Yalnız bu filmde oynayan, aslında Adana’lı varlıklı bir ailenin çocuğu olan Erdal Kahraman ise, filmin çekildiği yıllarda çocuk değil delikanlı birisidir. Özön’ün Türk Sinema Tarihi kitabının 291. sayfasında fotoğrafı yer almaktadır. (1. Basım – 1962 / Artist yayınları) Öykünün yazarı Yaşar Kemal’in ailesini tanıdığı bir gençtir ve filmden kısa bir süre sonrada yaşama veda etmiştir. Zaten oyuncu olmaması nedeni ile Namus Düşmanı da tek filmi olarak kalmıştır. Film, sinemamızın kayıp filmlerindendir, zaten yapıldığı yılda, sansüre takılmış ve gösterime çıkma şansı fazla olmamıştır. Birçok bakımdan ilginçlik taşıyan film, bir gerçekçilik denemesi olarak sansürün hışmına uğrarken, bugün ulaşılamayacak, yeniden değerlendirilemeyecek bir yapıttır. (1987 yapımı Namus Düşmanı (Zeki Alasya) ile karıştırılmasın.)

Alp Buğdaycı / Düş Gezginleri / 1992 / Atıf Yılmaz

Atıf Yılmaz, sinemamızın ilginç yönetmenlerindendir, tamamlanmamış bir resim eğitimi almış, varla yok arası bir asistanlık dönemi sonrası yönetmenliğe geçmiş ve yaşamının sonuna kadar sinemadan kopmamış, sayısı azalmasına rağmen film çekmeye devam etmiştir. Bunların yanında belirli konulara saplanmamış, sinemanın el attığı konuların hepsinde ürün verirken, moda olan konulara da yabancı kalmamış, sinemada yeni denemelere açık olduğunu zaman zaman göstermiştir. Bu arada sinemaya yeni yüzler de -devam etmeseler bile- getirmiştir.

TRT’nin tekeli delinip özel kanalların yayına başlamasını izleyen yasal değişikler sonucu, bu alanda farklı anlayışta yayınların devamlılık kazanması yinede televizyonlarda bir takım ana yayınlarını (“haber bültenleri”) ortadan kaldırmamıştır. Fakat bu alanlarda biçimsel değişiklikler kendisini gösterecektir. Özel kanalların birinde (?), ana haber bülteni klâsik biçimde yayınlandıktan sonra, özel bir “haberin” özel bir biçimde verilmesi uygulamaya başlamış, bu sunumu seyirciye çok sempatik gelen (aksi görüşte olanlar her zaman olur) sunucu Alp Buğdaycı yapmıştır. (Buğdaycı’nın bu sunum görev öncesindeki yayıncılık (görsel ve yazılı) deneyimini bilmiyorum fakat yaptığı iş nedeni ile dikkat çekmişti.)

Atıf Yılmaz, 1992’de çektiği Düş Gezginleri filminde Meral Oğuz ve Lale Mansur karşısında -diğer oyuncularının yanı sıra- Alp Buğdaycı’yı da oynatmıştır. Buğdaycı, başroldeki iki kadın oyuncunun yanında tali bir rolde oynamasına rağmen, adı jenerikde tek başına yazılırken, filmin kahramanları ile çatışan biri olarak filmin önemli rollerinden birinde -ilk ve son defa- sinema perdesine çıkıyordu. Osman Çallı’nın bir öyküsünden yapılan filmde ayrıca Yaman Okay, Selçuk Özer, Deniz Türkali, Sema Çeyrekbaşı, Memduh Ün, Işık Aras, Nilüfer Aydan, Tarık Günersel, Kezban Batıbeki oynuyordu. Sonra neler oldu, Buğdaycı bir daha perdede görünmedi ama Kan Sıcak Akacak romanı ile hayli ilgi çekti. Kitap piyasaya sürüldükten kısa bir süre yasaklanarak toplatıldı, müstehcenlik başta olmak üzere çeşitli iddialarla, bu yasaklama hâlâ sürüyor sanırım.

Hüseyin Aydoğan / Alo Kolombo: Çığlık / 1976 / Nuri Akıncı

Siyah / beyaz günlerde TRT televizyonunun seyirciyi başına topladığı programlardan biri de Komiser Colombo idi. Dedektif Colombo, çözülmez sanılan cinayetleri -faillerinin ilk seferde üstüne giderek, kendilerini çok akıllıca savunmalarına rağmen, tüm dizi boyunca küçük delilller toplayarak ve en sonunda kafasına takılan düğümü de çözerek- aydınlığa çıkaracak, en önemlisi çözümü ile failin bütün kaçış yollarını kapatacaktır. Colombo’nun üzerindeki buruşuk pardösüsü alamet-i farikası olurken, bizde ilginç bulunmasının asıl nedenlerinden biri de Türkçe seslendirilmesinin -görüntüsüne çok uygun görülen bir şekilde- Savaş Başar tarafından yapılmasıdır.

Dizide Colombo’yu Peter Falk (aykırı “NewYork Okulu” yönetmen John Cassavetes’in başlangıç günlerinin vazgeçilmez oyuncusu) oynamaktadır. İlginçtir, dizi devam ederken veya bitiminden sonra, ithâl edilen ve sinemalarda gösterilen, Peter Falk’ın oynadığı çok az sayıda filmde de seslendirilmesi Savaş Başar’a yaptırılmıştır.

Sinemamız (Yeşilçam) yabancı filmlerden yerlileştirme yaptığı gibi az sayıda da olsa dizilerinde yerlileştirilmesini yapmıştır. İşte bu dizilerden biride Colombo dizisidir. 1976 yılında Nuri Akıncı Alo Kolombo: Çığlık diye bir film yapar. Yapılan film önemli değildir, önemli olan televizyon seyircisini Colombo tiplemesi ile sinemaya çekmekti. Her şey iyidir de, Colombo kime oynatılacaktı, bunun için araştırmaya giren yapımcı Nuri Akıncı, Hüseyin Aydoğan’ı bulur. Aydoğan’ın sinema deneyimi yoktur ama hiç önemli değildir. Önemli olan dizide Colombo’nun (Falk’ın) yaptığı hareketleri yapıp yapamaması, iki parmağı arasındaki sarma sigarası ve giydiği beyaz pardösü idi. Aydoğan’a, Colombo’nun hareketleri yaptırılır, eline -parmak aralarına sigarası verilir- ve beyaz buruşuk pardösüsü giydirilir, seslendirmesi de Savaş Başar’a yaptırılır. Film sinema (televizyon) seyircisi için hazırdır.

Esat Selçuk / Müthiş Türk Esat Selçuk: Siyah Akrep / 1970 / O.Nuri Ergün

“Tüm uluslararası casusların peşine düştükleri bir yakıt formülünün çevresinde gelişen bir öykü” (Özgüç, Türk Filmleri Sözlüğü, 1914 – 1973 c.1 s. 408) Esat Selçuk yurt dışında yaşayan uluslararası piyasada “Müthiş Türk” (!) adı ile tanınan biri imiş. Türkiye’ye bir gelmesinde bir kısım serüvenleri veya uluslararası piyasada geçen bir takım olaylar dizisi, Esat Selçuk, kendisini oynadığı bir filmde ele alınır ve “Müthiş Türk Esat Selçuk: Siyah Akrep” isimli film yapılır. Böylece Esat Selçuk ilk (ve son) kez beyazperdede kendini canlandıran bir oyuncu (!) olur.

(Benli) Belkıs Söylemezoğlu / Çılgınlar Cehennemi / 1954 / Şinasi Özonuk

Benli Belkıs, o zamanlar (1954) İstanbul sosyetesinin mensuplarından biri olarak, basının ilgi odağı olmuştur. Bu nedenle yaygın ününden bilistifade film yapılmak istenir; Belkıs’ı filmde oynatmak Agop Fındıkyan’a (Işık Film) nasip olur. Çekilen Çılgınlar Cehennemi, “beyaz zehir kaçakçıları arasına rastlantı sonucu karışan bir şoförün macerası” (Özgüç, a.g.e. c.1 s. 93) konusunu işler, diğer filmlerden farkı ilk (ve son) kez Benli Belkıs (Söylemezoğlu)’ın filmde oynamasıdır. Diğer oyuncular arasında İ. Galip Arcan, Eşref Kolçak, Gülderen Ece, Kadir Savun ve Annie Ball vardır.

Huri Zühal / Cici Can / 1963 / Ertem Göreç

Göksel Arsoy, Göksel Film’i kurunca yaptığı filmlerden biri Cici Can’dır. Cici Can, Bedri Koraman’ın bir çizgi-roman’ıdır. Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan çizgi-roman’ı filme çekmeye karar veren Göksel Arsoy, Huriye karakterini Yeşilçam piyasası dışında birine oynatmayı düşünür ve bunun için bir “yarışma” (?) dahi düzenlenir. Huriye rolü için seçilen Huri Zühal, Yeşilçam dışından biridir ve yalnız bu rol için kamera karşısına geçerek oynar. Daha gelişinde “tek film için” gelmek kararındadır ve bu filmden başka filmde de oynamadan, geldiği gibi sessizce, içine hiç girmediği piyasadan çekilir. “Huriye ile Cici Can’ın cennetteki aşk öyküsü”nü (Özgüç, a.g.e. c. 1 s. 212) ele alan filmde Huri Zühal’in karşısında Göksel Arsoy, yanında Öztürk Serengil, Ahmet Tarık Tekçe, Senih Orkan, Suna Pekuysal, Ali Şen, Suzan Avcı, Sami Hazinses, Hüseyin Baradan, Altan Erbulak, Tuncer Necmioğlu, Faik Coşkun, Sadettin Erbil gibi oyuncular oynamaktadır.

Leyla Tunca / Milyonerin Kızı / 1966 / Türker İnanoğlu

O günler basınına “milyoner kızı” olarak yansıyan ve kısa sürede popüler olan Leyla Tunca, sinema dünyası içinde ilginç bir figürdür. Türker İnanoğlu yapımcı ve yönetmen olarak Leyla Tunca ile çalışmak ister ve ortaya Milyonerin Kızı filmi çıkar. Filmde Leyla Tunca yanında Tamer Yiğit, Muzaffer Tema, Suzan Avcı, Vahi Öz, Ayfer Feray, Öztürk Serengil, Necdet Tosun ve Mine Soley oynar.

Buraya kadar adını andığım on kişi, oyuncu değildirler, fakat belirtilen filmlerde bir kez için olsun oyunculuk yapmışlardır. İçlerinde kendisini oynayanlar olduğu gibi belli bir rol için seçilenlerde vardır. Şu veya bu nedenle, ünlü oldukları için oynatılanlar olduğu gibi raslantı sonucu oyunculuk deneyimine sokulanlarda… Ortak özellikleri “tek filmlik” oyunculuklarıdır.

Farklı özellik taşıdığı için aralarına almadığım, ama sözünü etmek istediğim kişi ise, aslında bir tiyatro oyuncusudur: Elif Türkân Atamer (Çölok) . Bir çok tiyatro oyuncusu ufak veya büyük rollerde fakat bir kez yani “tek filmlik” sinema serüveni yaşamışlar, kamera karşısında rol yapmışlardır. Bunlar içinde adını belirttiğim Elif Türkân Atamer’i seçtim -diğerlerinden hiç bir ayırıcı özelliği yok-. Atamer, Memduh Ün’ün Kanun Karşısında (1964) filminde tek filmlik oyunculuğunu yapmıştır, oynadığı rol “olumsuz kadın” tiplemesidir ki, birçok sinema oyuncusu için bu roller performanslarını daha geliştirdikleri rollerdir. Atamer bu filmde Ayhan Işık ve Fatma Girik, Önder Somer, Reha Yurdakul, Hayati Hamzaoğlu, Atıf Tuna, Hasan Ceylan ile birlikte oynamıştır.

Yukarıda “tek filmde” oynadı diye saydıklarımız, tiyatro ve sinema oyuncusu değillerdi, son olarak adı verilen Elif Türkan ise bir tiyatro oyuncusu idi. İlk saydıklarımız gibi, oyuncu olmadan sinemada şu veya bu şekilde “tek filmde” oynamış başka isimler/kişilerde var, bunları tek tek belirtmek, sinema tarihimizi baştan taramayı gerektirir. Benim aklıma ilk bunlar geldi, bir başkası bir başka bir liste çıkarabilir fakat şunu da belirtmek gerekir ki sanatın başka dalında (özellikle müzik) ünlenmiş bir takım kişiler ile başka dallarda (spor) ünlenmiş bir takım kişilerde bir defalık (tek filmlik) oyunculuk yapmışlardır. Hayli kabarık olabilecek bu listenin tam dökümü olmamak üzere adı hemen akla gelebilecek kişilerin listesini aşağıya çıkarmak istedik, her tür kişi (tek kural “tek film-lik”) listeye eklenebilir.

Sporcular

İlk akla gelen doğal olarak Metin Oktay oluyor. Oktay, Türk futbolunun “taçsız kralı” kendi yaşama ile ilgili ve isim olarak da lâkabını taşıyan filmde kendisini oynar: Taçsız Kral (Atıf Yılmaz / 1965). Taçsız Kral, Metin Oktay’ın birebir yaşamı değildir ama yaşamının belli noktalarının dramatik yapıya uydurularak yapılan filmidir. İlginç olan, filmdeki bir çok kişi, bizzat kendilerince oynanmıştır: Gündüz Kılıç (GS antrenörü – Oktay’ı yetiştirir), B. Ali Beratlıgil, Candemir Berkman (GS.li futbolcular), Naci Erdem (FB.li futbolcu – kaptan), Turgay Şeren (GS), Lefter Küçükandonyadis (FB), Orhan Şeref Apak (zamanın Futbol Federasyonu başkanı), Pertev Tunaseli (spiker), Karıncaezmez Şevki (GS amigosu).

Taçsız Kral filmine rakip olarak yapılan bir film: Şenol Birol Gool (Nejat Saydam / 1965). Şenol Birol ve Birol Pekel BJK.de futbol oynarken, zamanın bir futbolcuya ödenmiş en yüksek transfer ücreti ile (100.000 TL.) FB.ye geçmişlerdir. Taçsız Kral’a karşı yapılan film tamamen kurgusal bir filmdir. Bu filmde Şenol Birol ve Birol Pekel ile FB.li futbolcular oynamışlardır.

Daha eskilerden Bülent Eken, Ölünceye Kadar Seninim (Kâni Kıpçak / 1949) filminde oynamış, bu nedenle filme GS maçlarından bazı pasajlar eklenmiştir.

Bir zamanlar FB’nin kaleciliğini yapan Yavuz Şimşek ise Gol Kralı (Kartal Tibet / 1980) filminde oynamıştır. Aziz Nesin’in romanından uyarlanan filmde Yavuz, romandaki bir futbolcu tipini canlandırmıştır.

Futbolcuların (Rıdvan Dilmen) yer aldığı bir film olarak Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’ı da (Serdar Akar / 2000) sayabiliriz.

Bir güreşçinin öyküsünü anlatan İlahi Güreşçi (Şuayip Şenman / 1956) filminde ise Kırkpınar’dan gelme (Hayrabolu’lu) Süleymen Yenen, kendi branşı olan güreşi yapan bir kişiyi oynar.

Cemal Kamacı’nın yaşamının konu olduğu, Benim Zaferim (Ünal Küpeli / 1991), Avrupa boks şampiyonu olan sporcumuzun, kendisini oynadığı filmde ele alınır.

Ses Sanatçıları

Birçok ses sanatçısı, yaygın deyişle “şarkıcı”, filmlerde oynadı. Bunların bir kısmı uzun süre (birçok filmde oynayarak) sinemada kaldılar. İçlerinde yönetmenlik yapanlarda oldu ama bir kısmı sadece “tek film” çekerek sinema serüvenlerini noktaladılar. Bunların hepsini burada belirtmemizin gerekli olduğunu düşünmüyorum. Üst kısımda “tek film”de oynayan, bir kısım oyuncu dışı kişileri derlemeye çalıştık. Yine yukarıdaki sporcular da “tek film”li oyunculardı; (çünkü oyunculuğu sürdüren, bir yerde meslek edinen sporcularda var) aynı durumlar ses sanatçıları içinde söz konusu. Buraya “tek film”li olanların sadece bir kısmını almakla yetineceğiz:

Nesrin Sipahi: Kalbimdeki Serseri (Nejat Saydam / 1965)
Ayşe Mine: Erkek Milleti (Yücel Uçanoğlu / 1986)
Ayfer Başıbüyük: Duvak (Remzi Jöntürk / 1973)
Gönül Turgut: Onyedinci Yolcu (Ferit Ceylen / 1965)
Kibariye: Kimbilir (Temel Gürsu / 1981)
Barış Manço: Baba Bizi Eversene (Oksal Pekmezoğlu /1975)
Arif Sami Toker: Saadet Şarkısı (İskendef Nacef / 1958)
Ahmet Üstün: Estergon Kalesi (Vedat Örfi Bengü / 1950)
Ali Rıza Binboğa: Yarınlar Bizim (Safa Önal / 1975)
Rafet El Roman: Dar Alanda Kısa Paslaşmalar (Serdar Akar / 2000)
Şebnem Aksu / Birnur Bilginoğlu (Cici Kızlar): Delisin (Ergin Orbey / 1975) [Cici Kızlar’ın üçüncüsü “Bilgen Bengü” başka filmlerde de oynamıştır.]

Ne yukarıda saydığımız, profesyonel oyuncu olmayan kişilerin oynadıkları tek filmler, ne de sporcu veya sanatçı kişilerin oynadığı (yine “tek filmler”) herhangi bir sınırlamaya tabii değildir. Gözümüzden ve dikkatimizden kaçan veya bizim farkına varamadığımız bu tip kişi (ler “profesyonel olmadan oynayan” kişiler, sporcu ve sanatçılar) mutlaka var. İlk plânda (ve biraz eldeki kaynakları karıştırınca) bunlara ulaştık. Eğlenceli olacağını düşündük, mutlaka sizce yakinen bilinenleri de vardır.

(15 Haziran 2012)

Orhan Ünser