Üç Boyutlu Paris’te Muhteşem Macera

Paris’te Çılgın Macera (Un Monstre à Paris)
Yönetmen: Bibo Bergeron
Yapımcı: Luc Besson
Senaryo: Stéphane Kazandjian-Bibo Bergeron
Müzik: Mathieu Chedid
Fransızca Seslendirme: Vanessa Paradis (Lucille), Gad Elmaleh (Raoul), Sébastien Desjours (Emile), Mathieu Chedid (Francoeur), François Cluzet (Vali Maynott), Ludivine Sagnier (Maud), Julie Ferrier (Madam Carlotta), Philippe Peythieu (Anlatıcı/Pâté)
İngilizce Seslendirme: Vanessa Paradis (Lucille), Adam Goldberg (Raoul), Jay Harrington (Emile), Sean Lennon (Francoeur), Danny Huston (Vali Maynott), Madeline Zima (Maud), Bob Balaban (Pâté)
Yapım: EuropaCorp (2011)

Animasyon çalışmalarıyla bilinen Fransız yönetmen Bibo Bergeron’un üç boyutlu animasyon filmi “Paris’te Çılgın Macera”, gerçekten macera yüklü. Paris görüntüleri gerçek gibi çarpıcı. Sinemaseverler bu filmi sevecek.

Bu hafta sinemalarda, üç boyutlu muhteşem Fransız animasyon filmi var. Bu harika film hangi yaştaki çocuklar için bilemiyoruz ama içinde çocuk ruhu ve heyecanı taşıyan herkes için olabilir. Bu filmi perdede üç boyutlu seyretmeye doyamıyorsunuz. Filmin girişi öyle çarpıcı ki. Bir animasyon filminde gerçek belgesel siyah-beyaz görüntülerle karşılaşıveriyor seyirci. Bu belgesel tam 102 yaşında şimdi. Paris, 1910. Tufanı yaşayan Paris’te Seine Nehri taşmış ve sular Paris’i kuşatmış. Sinemanın utangaç makinisti Emile, gişedeki Maud’ya sırılsıklam aşık ve aşkını bir türlü itiraf edemiyor. Maud da Emile’e tutkun. Raoul, “Catherine” adını verdiği kamyonetiyle dağıtım yapıyor. Raoul, çenebazın biri. Kabare şarkıcısı Lucille’e tutkun ve aşkını çocukluğundan beri itiraf edememiş, girişken ruhlu olsa da. Emile, fotoğrafçıdan bir kamera satın alıyor ve Raoul’la beraber bir maceranın başlamasına neden oluyor. Raoul, profesörün botanik bahçesine birkaç torba toprak bıraktıktan sonra, maymun Charles’ın direnmesine rağmen deneyler yapmaya başlıyor kendince. O zaman da olanlar oluyor. Raoul’un deneyiyle Charles’ın tüyündeki bir pire devasa canavara dönüşüyor. Paris, bu canavarın varlığıyla panik yaşıyor hemen. Vali Maynott, tam bir politikacı. Her şeyi bir çıkara dönüştürüyor. Gözü de Lucille’de. Polis Pâté, iz sürerek canavarın doğduğu yeri buluyor. Suçlular da Raoul ve Emile. Dev pirenin yolu kabareye düşünce Lucille’le tanışıyorlar. Lucille, bu dev yaratığa Francoeur adını koyuyor. Francoeur’ün anlamı “Samimikalp…” Lucille, Montmartre’daki “Nadir Kuş Kabare”de (L’Oiseau Rare) şarkı söylüyor. “La Seine” şarkısı da gerçekten büyülüyor. Vanessa Paradis’nin sesinden duyulan bu şarkı belki de radyoların gözdesi olacak. Lucille, her şeyi hemen kavrayan zeki pireye yeni imaj verip kadrosuna katarak validen korumaya çalışıyor. İşte bundan sonra perdede seyredilmeye doyulmaz bir üç boyutlu macera da başlıyor.

Paris’te sel ve aşk…

Animasyon filmler yapan Fransız yönetmen Bibo Bergeron’un, ortak yönetmenlerle çektiği ve bir hayli ünlü animasyon filmleri var yakın geçmişte. 2000 yapımı “The Road to El Dorado-El Dorado Yolu” animasyon filmini Will Finn, Don Paul ve David Silverman’la ortak yönetti. Ortak yönetilen bir animasyon filmi daha var. 2004 yapımı “Shark Tale-Köpekbalığı Hikâyesi”ni de Vicky Jenson ve Rob Letterman’la beraber çekti Bergeron. Ünlü yönetmen Luc Besson, animasyoncu Bergeron’a güvenerek 2011 yapımı “Un Monstre à Paris-Paris’te Çılgın Macera” filmini tek başına yaptırmış. Şehrin muhteşem atmosferinin yanında karakterlerinin de duygularının yansıyışı gerçekten etkileyici. Sanki yaşayan insanlar gibi. Filmin final bölümündeki Eyfel Kulesi’nde geçen sahneler tam anlamıyla görsel şölen. Paris’te uçan balon, neredeyse Paris’teki tek yokuş Montmartre’daki fünikülerler, “Belle Epoque” çağını hatırlatan kabare, Paris’in muhteşem çatıları, Emile üzerinden gelen sinema aşkı. Evet bu aşk önemli. Filmin girişindeki sel belgeselinden sonra Emile’in zihninde çektiği Maud’ya ithaf ettiği kısa filmi de yansıyor perdeye. “Opera’daki Hayalet” tadı var diyenler de var “Paris’te Çılgın Macera” filmine. Özellikle Raoul ve Carlotta adı üzerinden. Bu tadı almadığımızı belirtelim. Aramalarımıza rağmen bu filmin Türkçe seslendiren sanatçılarının adını bulamadık. Bu yüzden Fransızca ve İngilizce seslendirmeleri beraber yazdık. Üzgünüz. İngilizce şarkılarda Francoeur’ün dudaklarından düşen kelimeleri, John Lennon-Yoko Ono’nun oğulları Sean Lennon söylüyor. Elbette Lucille’in sesi de Vanessa Paradis. Bu özel film görülmeli.

(04 Mayıs 2012)

Ali Erden

[email protected]