Düşler Bahçesi (We Bought a Zoo)
Yönetmen: Cameron Crowe
Roman: Benjamin Mee
Senaryo: Aline Brosh McKenna-Cameron Crowe
Müzik: Jonsi
Görüntü: Rodrigo Prieto
Oyuncular: Matt Damon (Benjamin), Scarlett Johansson (Kelly), Thomas Haden Church (Duncan), Elle Fanning (Lily), Maggie Elizabeth Jones (Rosie), Colin Ford (Dylan), Stephanie Szostak (Katherine)
Yapım: Fox (2011)
Amerikalı yönetmen Cameron Crowe’un gerçek bir hikâyeden beyazperdeye aktardığı “Düşler Bahçesi” filmi, eğlenceli ve sevgi yüklü. Bu filmde hikâye İngiltere’den Amerika’ya taşınmış. Mekânlar ve hayvanlar büyülüyor.
Amerikalı yönetmen Cameron Crowe’dan insana iyi gelen bir film geldi. 2011 yapımı “We Bought a Zoo-Düşler Bahçesi”, çevreci ruhuyla ihtiyacımız olan bir şeydi. Belki esir hayvanlar için eleştiriler getirenler olabilir. Saygı duymalı. Örneğin kaplanlar doğada 12 yıl yaşarken, özgürlüğüne karşı hayvanat bahçelerinde 17 yıla kadar yaşayabiliyor. Bir insanın 90 yaşına kadar yaşaması gibi. Kaplanların, kutup ayıları, pumalar (dağ aslanı ve panter de deniliyor), jaguarlar, pandalar gibi soyları tehlikede. İnsan kaynaklı küresel ısınmadan dolayı siyah gergedanların soyu tükendi. Artık fotoğraflarına bakacağız. Hayvanlar ve bitkiler bu dünyadan giderken insanlar buraların tamamiyle kendine kalacağını sanıyor herhalde. Bu filmde anlatılanlar gerçek bir hikâyeden yansıyanlar. Sadece mekânlar değişmiş. Gerçek Mee ailesi İngiltere’de. Dartmoor Zooloji Parkı da İngiltere’nin güneybatısındaki Devon’ın bataklık bölgesinde. 1951 yılından beri bu bölge ulusal park. Dartmoor Zooloji Parkı, yönetmenin bu filminde Kaliforniya’nın güneydoğusundaki Thousand Oaks şehrine taşınmış ve adı da Rosemoor Zooloji Parkı olmuş. Film, İngiliz gazeteci Benjamin Mee’nin “We Bought a Zoo” (Biz Bir Hayvanat Bahçesi Aldık) kitabından uyarlanmış. Mee ailesinin bu çabaları BBC tarafından da 2007 yılında dört bölümlük belgesel haline getirilmiş.
Yeni hayata doğru…
Gazeteci Benjamin Mee, karısı Katherine, yakın zamanlarda hastalıktan ölmüş. 14 yaşındaki oğlu Dylan ve yedi yaşındaki kızı Rosie’yi annelik ve babalık yapıyor. Abisi Duncan, Katherine’i unutup hayata dönmesi için tasviyelerde buluyor ona hep. Bir gece küçük kızı komşudaki partinin gürültüsünden uyuyamadığı için yeni bir aramaya çıkıyor Benjamin. Rosie, şehir dışındaki kır evini sevince orayı satın almaya karar veriyor. Ama bilmedikleri bir şey var. O da, burasının bir hayvanat bahçesi olduğu. Küçük Rosie ısrar edince Benjamin bilmediği bir işe soyunuyor. Hayvanat bahçesinin çalışanları da var. Buranın şefi güzel Kelly. Bütün birikimlerini buraya yatıran Benjamin, hayatının bu riskinde başarıya ulaşabilecek mi? Benjamin, ergenlik bunalımları yaşayan asi oğlu Dylan’ın bir yeteneğini keşfediyor. Oğlu gerçeküstü resimler çiziyor. Hayvanat bahçesinde bir de Lily var. Kelly’nin kuzini Lily, hayvanat bahçesindeki bara bakıyor. Lily’nin yüreği şefkat ve sevgiyle dolu. Güzel kalbini Dylan’a açsa da Dylan öfkeli ve bu gelen sıcak sevgiyi hemen algılayamıyor. Annesinin şefkatini almış küçük Rosie bu ailenin her şeyi. Belki de Benjamin’i ayakta tutan ve yeni bir aşka, Kelly’den gelen aşka kalbini açmasını sağlıyor. Evet, buradaki insanlar bir yıl boyunca büyük çaba gösterip hayvanat bahçesini halka ulaştırıyorlar. Yazın ortasında, açılıştan bir gün önce kopan fırtına her şeyi altüst ederken sonunda azim kazanıyor. Komedi unsurları da olan bu filme batıda “Cameron’ın aşk hikâyesi” denmiş. Hem de iki açıdan. Hastalıktan ölmüş Katherine ve yeni aşk Kelly. Bir de filmin unutulmazı yaşlı kaplan Spar var. 1957 doğumlu Amerikalı yönetmen Cameron Crowe, bizde daha çok 1996 yapımı “Jerry Maguire-Yeni Bir Başlangıç” filmiyle biliniyor. 2001’de “Vanilla Sky” ve 2005’te “Elizabethtown” filmleri de buralara geldi. Onun, 1992’de çektiği “Singles-Bekârlar” filmi çok değerlidir. 1965 Meksika doğumlu kameraman Rodrigo Prieto, Hollywood’da önemli filmlerin gözleri oldu. 1996 yapımı Kolombiyalı yönetmen Jorge Ali Trina’nın “Edipo Alcalde-Kızıl Oidipus” filmindeki etkileyici fotoğraflarıyla hatırlıyoruz. 2000’de Alejandro Gonzales Inarritu’nun “Amores Perros-Paramparça Aşklar Köpekler”, 2003’te “21 Grams-21 Gram”, 2006’da “Babel-Babil”, 2010’da “Biutiful” filmlerinde de çalıştı. Hollywood’a ilk ayak basışı Michael Cristofer’in Antonio Banderas ve Angelina Jolie’yi bir araya getiren 2001 yapımı “Original Sin-Günahkâr” filmiyle oldu. Filmde gerçeküstü anlar da var. Bu filmin geçtiği dönem 2000’lerin ortaları olsa da estetik anlamda 1970’lerin tadını aldık. Filmin müzikleri de kulağa iyi geliyor. Müzikleri, Jonsi adıyla bilinen Jon Thor Birgisson bestelemiş. Jonsi, 1975’te İzlanda’da doğmuş. Bu film, bestecinin ilk önemli başarısı. Filmin ana fikri şu: Hayvan sevgisi güzeldir, ama insan sevgisi en değerlisidir…
(20 Ocak 2012)
Ali Erden
[email protected]