Geçmiş Mazi Olmadı

Beşiktaş Belediyesi’nin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Belgesel Sinemacılar Birliği’yle birlikte gerçekleştirdiği Bir Belgesel, Bir Gazeteci, Çay ve Simit etkinliği 12 Eylül’ün altüst ettiği ailelerden birine odaklanan Geçmiş Mazi Olmadı belgeseliyle devam ediyor. 2011 TRT Belgesel Ödülleri’nde En İyi Film seçilen Geçmiş Mazi Olmadı, 28 Aralık 2011 Çarşamba akşamı saat 19:00’da Levent Kültür Merkezi’nde izleyenlerle buluşacak. Belgesel gösteriminin ardından belgeselin yönetmeni Mehmet Özgür Candan ve gazeteci Aydın Engin ile söyleşi yapılacak.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • filmlerim.com Üyeleri 2011 Yılının En İyilerini Belirledi

    filmlerim.com web sitesi üyeleri, yerli ve yabancı filmlerde 2011’in en iyilerini belirledi. 10 binden fazla üyenin 15 gün süreyle oy kullandığı filmlerim.com En İyiler Anketi’nde, yılın en iyi yabancı ve yerli filmi belirlendi.
    2011 yılında Türkiye sinemalarında gösterime girmiş filmler arasında yapılan ankete göre Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti Bölüm 1, En İyi Yabancı film Anadolu Kartalları ise En İyi Yerli Film seçildi.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    filmlerim.com Üyeleri 2011 Yılının En İyilerini Belirledi yazısına devam et
  • Eş Ruhumun Eş Zamanı’nın Afişi Hazır

    Rastlantıların buluşturduğu iki eş ruh ve bir aşk hikâyesinin konu edildiği Eş Ruhumun Eş Zamanı sinema filminin afişi ve teaser’ı hazırlandı. Yaklaşık 4 haftalık bir çalışma sonrası hazırlanan afiş filmin hikâyesine uygun olarak tasarlandı. Işık Elçi, R. Şanal Günseli ve Kent İletişim firması ortaklaşa olarak 3 afiş hazırladı. Bu üç afiş arasında facebook üzerinden oylama yapıldı ve en fazla oyu alan afiş görücüye çıktı. 03 Şubat 2012’de 200 kopya ile vizyona girecek olan Eş Ruhumun Eş Zamanı, R. Şanal Günseli ve Işık Günseli’nin gerçek hayat hikâyesinden yola çıkılarak beyazperdeye uyarlandı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Tehlikenin Dönüşü Muhteşem Oldu

    Geçtiğimiz Cuma günü vizyona giren Mission: Impossible Ghost Protocol 1.835.000 TL.lık ilk üç gün hasılatıyla Türkiye’de vizyona giren ünlü aktör Tom Cruise’nin yer aldığı filmler arasında en iyi açılışa sahip yapım oldu. İlk üç günde 164.690 kişinin izlediği film, aynı zamanda Paramount Pictures’ın Türkiye’de şu ana kadar gerçekleştirdiği en iyi açılış hasılatına sahip film ünvanını da kazanmış oldu. Film ve Ethan Hunt rolündeki Tom Cruise yine nefesleri kesen bir macera sunuyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yakın Dönem Filmleriyle Latin Amerika Akbank Sanat Sinema Kuşağı’nda

    Akbank Sanat Sinema Kuşağı, Ocak ayınde Yakın Dönem Filmleriyle Latin Amerika’ya Bir Bakış başlığı ile sinemaseverleri ağırlıyor. Etkinlik 07 Ocak Cumartesi günü Juan José Campanella’nın yönettiği Gözlerindeki Sır (El Secreto de Sus Ojos) filmi ile başlayacak. Ardından 14 Ocak Cumartesi günü Alvaro Brechner’in yönettiği Balığa Çıkmak İçin Kötü Bir Gün (Mal Dia Para Pescar), 21 Ocak Cumartesi günü Josué Méndez’in yönettiği Santiago’nun Günleri (Dias de Santiago) ve son olarak 28 Ocak Cumartesi günü Fernando Trubea & Javier Mariscal’in yönettiği animasyon Chico & Rita ücretsiz olarak izleyici ile buluşacak.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Yakın Dönem Filmleriyle Latin Amerika Akbank Sanat Sinema Kuşağı’nda yazısına devam et
  • Nârına Yandım

    Ümit Ünal, “Nar” ile tamamen ona ait olan, kendine malettiği bir sinemaya dönmüş. Doğrusu, “9”, “Anlat İstanbul” (bir bölümü olsa da) ve “Ara”nın yönetmeniyle buluşmak bizi de mutlu etti. Hatta ben kendimi, sanki biraz Ünal’ın ilk senaryosu olan “Fahriye Abla”nın dünyasına, duyarlılıklarına da gitmiş gibi hissettim.

    Ünal, işe senarist olarak başlamıştı, ilk günden beri de ülkemizin en iyi senaristlerinden biridir. Zaman zaman akut bir diyalog sıkıntısı çeken, insanların başka dünyalardan gelmiş gibi konuştuğu bu sinemada, tertemiz diyaloglar yazar. Zaten ihmâl etmediği hikâyesine, bu diyaloglar da katkıda bulunur. Bir de, karakterlerini üç boyutlu hale getirmesine, tabii.

    Aslında Ünal’ın, eleştiriler de alan Hasan Ali Toptaş uyarlaması “Gölgesizler”de başarılı olduğunu düşünüyorum. Zor bir yazarın, şahsen çok sevdiğim bir yazarın neredeyse sinemaya uyarlanamaz nitelikteki kitabından iyi bir film çıkarmıştı. Bence bu sefer, filmi daha çok beğenenler, edebiyat uyarlamalarında her zaman olduğunun tersine, kitabı daha önce okuyanlar olmuştur. Gene de, Ünal’ın her şeyi kontrol altına aldığı, yazıp yönettiği filmleri seyircisini daha çok tatmin ediyor diye düşünüyorum. Bir sinemacı, bir yazar olarak zengin bir dünyası olduğu için, mutlaka.

    Film, bir Birhan Keskin şiirinin (Penguen 2) son iki dizesiyle başlıyor: “Dürtme içimdeki narı / üstümde beyaz gömlek var”. Böylece de bizi narın kabuğunun çatlamasına hazırlıyor. Mekâna çok uyan bir saatin gri-mavi ışığıyla yoksul bir semtteki ev(in)den çıkan bir kadın görüyoruz önce. Uzunca bir yolculuğun ardından bu sefer çok farklı bir semtteki lüks, gösterişli eve geliyor. Adı, Asuman (Ünal’la ilk kez “9”da çalışmış olan Serra Yılmaz). Evsahibi Doktor Sema’ya fal bakmak için gelmiş. Kapıyı sabahlıklı açan genç bir kadın (İrem Altuğ), kendisinin Sema olduğunu söyleyip onu içeri alıyor. Dört ana karakterden oluşan filmin iki oyuncusuyla böylece tanışmış oluyoruz. Üçüncü karakter, ikinci evin kapıcısı (Erdem Akakçe). Dördüncüsü ise, evin sahibi Doktor hanım (İdil Fırat).

    Filmin ve yönetmenin sürprizlerini bozmamak adına, “Nar”ın bir adaleti tecelli ettirme girişimi üzerine kurulu olduğunu söylemekle yetinelim. Ama seyircisine ders vermek, ya da sosyal bir meselenin altını kalın uçlu kalemle çizmek gibi bir derdi yok. İki ev (ilkini sadece dışarıdan görüyoruz), iki semt arasında bir uçurum var, elbette. Evdeki iki kadınla Asuman arasında da mukayese temeli bile oluşturmayacak farklılıklar nevcut. Ancak, hakkı olduğuna inandığı bir şeyi isteyen Asuman, bir intikam meleği olmaktan uzak. O sadece, ısrarla, inançla hakkını talep eden bir kadın.

    Ümit Ünal, her zaman anlattığı hikâyeye odaklanmıştır zaten. Bu sefer de dört ana karakterle, “9” ve “Ara”da olduğu gibi gene tek bir kapalı mekânda, usul usul hikâyesini anlatıyor. Açıkça değinilen toplumsal meseleleri, bu hikâyenin arasından görüyoruz.

    Serra Yılmaz da, bu rol için onu isteyen, hatta Asuman karakterini onu düşünerek yazdığı söyleyen yönetmenine yorumuyla yardımcı oluyor. Kolaya kaçmıyor, bir an bile Asuman’a tekinsiz bir hava kondurmuyor, sadece ısrar ediyor. Filmin gizemli, fantastik öğeleri de ondan, Asuman’ın güçlerinden kaynaklandığı halde.

    Karakterler içinde ona köken olarak en yakın kişi kapıcı Mustafa olmalı. Ama kişilik olarak Asuman, Sema, Deniz ve Mustafa apayrı karakterler. Bence bu dağılımda en nankör karakter İdil Fırat’a düşmüş. Çünkü didaktik esintileri olan tek karakter, onun katı Sema’sı. Tiyatro kökenli Erdem Akakçe ise, bu tek mekân kısıtlamasından engellenmişe benzemiyor. Daha önce “Ara” ve “Gölgesizler”de de Ünal’la çalışan aktör karakterini abartıya kaçmadan yorumlamayı iyi bildiğini daha önce de Çağan Irmak’ın “Karanlıktakiler”indeki parlak performansıyla kanıtlamıştı. Sonuç olarak, yükünün biraz ağır olduğunu düşündüğüm İrem Altuğ dahil, genelde iyi oynanmış bir film ama herkes kendi karakterinin hakkını verse de, nedense ansambl oyunculuk duygusu (oyuncu sayısının azlığına rağmen) zayıf kalmış.

    Dedik ya, önemli olan Ümit Ünal’ın en iyi yüzdüğü sulara dönmüş olması. Ustası olduğu türden, kendine ait bir senaryoyla karşımıza çıkması. “Nar”, çarpıcı ve döneme uygun bir ‘en yakın bildiğini tanımama’ hikâyesi anlatıyor.

    (03 Ocak 2012)

    Sevin Okyay