Bisiklet Ermenistan’dan Ödülle Döndü

Bol ödüllü Bisiklet (Bisqilet) kısa filmi Ermenistan’ın Erivan kentinde 10 – 17 Temmuz 2011 tarihleri arasında bu yıl sekizinci defa yapılan Uluslararası Altın Kayısı Film Festivali’nden ödülle döndü. Daha önce yurt içinde ve yurt dışında onlarca festivalde ödül alan Bisiklet (Bisqilet), Erivan’da Jüri Özel Mansiyon Ödülünü aldı. Film ayrıca 22 – 30 Temmuz 2011 tarihleri arasında Bosna Hersek’in Saraybosna kentinde yapılacak olan 17. Saraybosna Film Festivali’nde de gösterilecek. Film, çöp toplayarak yaşayan bir baba oğulun bir gün çöpte tek tekerlekli bir bisiklet bulmasını konu ediniyor.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yumruk Vuruşlarından Biri

    The Big Heat – Ölüm Korkusu (1953) / Fritz Lang: Düzenlenen suikastta, Glenn Ford’un karısı yaşamını kaybeder (otomobiline bomba konulmuştur) ve Ford suikasti yapanların peşine düşer. İzini sürdüğü adamın kaldığı dairenin (otel odası? / apartman dairesi?) kapısını yaşlı bir kadına çaldırtır. Kadın uydurma bir adres sorar, “Yanlış” cevabını alır, hemen peşinden Ford kapıyı çalar, kapıyı açan adamın “Sana yanlış ad…” demesini tamamlamadan bir “müthiş” yumruk atar…

    Vera Cruz – İstiklâl Kahramanları (1954) / Robert Aldrich: Gary Cooper (durmuş oturmuş, soğukkanlı) ve Burt Lancaster (uçarı, havai, aceleci), Meksika’da giriştikleri macerada bir miktar meblâğı (para) yöneticilerin elinden kurtarmaya çalışırlar (eğer bu hatırladıklarım yanlış ise bu tamamen benim “beşeri hazıfamın nisyan ile malûliyetidir”.) Sonunda Gary ile Burt meyhanede konuşurlarken, Burt tabi parayı “kendileri için kurtardıklarını” söyler (benim hatırlamam böyle). Sinemanın en dürüst cowboy-larından Gary bu sözler üzerine -başlangıçtan beri türlü belâlara girdikleri dostu- Burt’ta bir “müthiş” yumruk atar. Burt yumruğun etkisi ile meyhaneden çıktığı gibi, taa yolun karşısına yuvarlanır ve düştüğü yerde -filmde birçok kez yaptığı gibi- sırıtarak, çenesini sıvazlar…

    Seven Brides and Seven Brothers – Yedi Kardeşe Yedi Gelin (1954) / Stanley Donen: Dağda yaşayan yedi kardeşin en büyüğü kasabaya indiğinde “yemeğini beğendiği” aşçı ile evlenerek dağına getirir. Yeni gelin, karşısında yedi tane yabaniyi görünce şaşırır… Sonunda hepsini adam eder. Adam olan kardeşler, ağabeyleri gibi evlenmek isterler, ama çareleri -ancak- kızları kaçırmaktır. Kaçırırlarda ve dönüş yolunda ağızlarını kapattıkları kızları serbest bırakıp bağırttırır ve havaya ateş ederek çığ düşmesine, yolların kapanmasına neden olurlar. Zamanla ağabeyleri yengeleri ile bir anlaşmazlığa düşer ve ağabey evi terk ederek daha yukarılara, daha karlı bölgelere gider. Yengelerinin hamileliği anlaşılınca, haber vermek en küçük kardeşe düşer ve ağabeyinin yanına gider, durumu söyler, ağabey hâlâ dönmemekte kararlıdır. En küçük kardeş (Russ Tamblyn) ağabeyine (Howard Kell), “Sen gelince beni döversin, ama…” diyerek bir “müthiş olmayan” yumruk atar… (eli acır, ağabeye bir şey olmaz ama geri döner.)

    İncir Reçeli (2010) / Aytaç Ağaçlar: Sezai Paracıkoğlu (Metin), günlerce kapandığı odasında tüm duvarlara ve camlara yapıştırdığı “not”lar yazılmış kâğıtları toplar, uzamış sakalını keser ve senaryosunu yazar. Şaşırır, çünkü götürdüğü yapımcı kabûl etmiştir senaryoyu ve filme çekeceğini söylemiştir. Filmdeki erkek karakter için seçilen oyuncu adayı, senaryoyu okuduğunu fakat kızın incir reçeline neden bu kadar düşkün olduğunu anlamadığını söyler… Bunlar söylenirken çay almak için yerinden kalkan (böyle toplantılarda çay içilir) senaryonun yazarı, kadın kahramanın incir reçeline düşkünlüğüne anlam veremeyen oyuncu adayına bakar bakar ve bir “müthiş” yumruk atar…

    (24 Temmuz 2011)

    Orhan Ünser

    Düğünden Sonra Olanlar

    İyi Günde Kötü Günde (Love, Wedding, Marriage)
    Yönetmen: Dermot Mulroney
    Senaryo: Anouska Chydzik – Caprice Crane
    Görüntü: Ottar Gudnason
    Oyuncular: Mandy Moore (Ava), Kellan Lutz (Charlie), Jessica Szohr (Shelby), Jane Seymour (Anne), James Brolin (Baba), Michael Weston (Gerber), Richard Reid (Ian), Christopher Lloyd (Dr. George)
    Yapım: IFC (2011)

    Dermot Mulroney’nin güldürmeyen “İyi Günde Kötü Günde” romantik komedisine, “eski kurt” James Brolin’in hatırına katlanılabiliyor.

    Anlamı “Aşk, Düğün, Evlilik” olan Dermot Mulroney’nin yönettiği ilk film, 2011 yapımı “Love, Wedding, Marriage – İyi Günde Kötü Günde”, romantik bir komedi. Filmin başrolünde de Amerikalı genç şarkıcı Mandy Moore var. Moore, filmlerde de oynuyor. Film, Charlie’nin Ava’ya aşk ilânıyla başlıyor. Charlie, cep telefonunun videosundan Ava’yı etkileyen kelimelerle evlenme teklifi yapıyor. Ardından, Charlie’yle Ava’nın düğünü oluyor. Elbette sonra da evlilikte olan inişler çıkışlar, sırlar, anne – babaların sorunları ortaya çıkıveriyor. Charlie, şarap bağları olan zengin bir genç. Ava, evlilik danışmanı bir psikolog. Hikâye fazla ilerlemeden sorunlar küçük küçük çıkmaya başlıyor. Önce, anne – babasınınn sorunlarıyla ilgilenmek zorunda kalıyor Ava. Annesi, babasının kendisini aldatmasını yirmi beş yıl sonra öğrenince boşanmak istiyor. Annesiyle babasını barıştırmaya yoğunlaşan Ava, kocasını ihmâl etmeye başlayınca aralarındaki romantizm de sarsılmaya başlıyor. Charlie’nin çapkın arkadaşı Gerber, ağzından Ava’nın duymaması gereken bir sırrı kaçırınca, çiçeği burnunda genç evlilerin arasında güven bunalımı da başlıyor. Bu filmin senaristleri kadın. Filmi seyrederken, herhalde kadınlar “ah şu erkekler” diyecekler. “Eskisi de, yenisi de bir” diyerek. Ava’nın babası Yahudi ve anne evi terk edince Yahudi geleneklerini hatırlıyor. Ama bu filmde sırlar çok. Ortaya bir üvey erkek kardeş Ian da çıkıveriyor. Ian, Ava’nın babasının yıllar öncesindeki bir kaçamağının ürünü. Bir de kız kardeş Shelby var. Eğlenceli ve plânsız. Erkekleri etkiliyormuş gibi gözükse de bir sevgilisi bile yok. Annesi onu Yahudi bir gençle tanıştırıyor finale doğru. Onun da sevgilisi oluyor sonunda.

    New Orleans havası…

    Aslında yönetmen Mulroney’nin filmi umut verici değil. Senaryo iyi yazılmamış. Espriler yerine oturmuyor ve de elbette güldüremiyor. James Brolin dışında oyuncu performansları vasatı aşamıyor. Filmde, muhteşem Christopher Lloyd’un olduğu Dr. George’un muayenehanesindeki sahnelerdeki komedi anları bile kıvamına ermemiş gibi duruyor. Filmde, doya doya New Orleans yansımıyor ama yer yer fonda duyulan caz tınıları oraların havasını hissettiriyor. Film sinemaskop çekilse de estetik anlamda da insanı doyurmuyor. Filmdeki en güzel an son jenerikti. Görüntüde çekim hataları gösterilirken fonda da Dean Martin’in sesi duyuluyordu. Elbette bu filmden hoşlananlar olacak. Esprilere gülecekler. Ama, yine de tamamına ermemiş diyoruz bu filmin. Jane Seymour ve James Brolin, James Keach’in 1998’de “A Marriage of Convenience” adlı televizyon filminde bir araya gelmişlerdi. “İyi Günde Kötü Günde” bu eski oyuncuları yeniden bir araya getirmiş oluyor işte.

    (Bu yazı 22 Temmuz 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

    (22 Temmuz 2011)

    Ali Erden

    [email protected]

    Ustalıklı ve Büyüleyici Bir Çizgi Film

    Aşırıcılar (Karigurashi no Arietti)
    Yönetmen: Hiromasa Yonebayashi
    Roman: Mary Norton
    Senaryo: Hayao Miyazaki-Keiko Niwa
    Müzik: Cecile Corbel
    Görüntü: Atsushi Okui
    Seslendirenler: Mirai Shida (Arietti), Ryûnosuke Kamiki (Sho), Shinobu Ôtake (Homiri), Keiko Takeshita (Sadako), Tomokazu Miura (Poddo), Kirin Kiki (Haru), Tatsuya Fujiwara (Supira)
    Yapım: Studio Ghibli (2010)

    Usta Hayao Miyazaki’nin çırağı Hiromasa Yonebayashi’ye yönettirdiği “Aşırıcılar”, sinema perdesinde seyredilmesi büyüleyici bir çizgi sinema örneği.

    İngiliz yazar Mary Norton’ın (1903 – 1992) sevilen aynı adlı seri çocuk kitabından Japon “manga”sına uyarlanan 2010 yapımı “Karigurashi no Arietti – Aşırıcılar”, önce Hollwood’a uyarlanmıştı 1997’de. Peter Hewitt’in yönettiği “The Borrowers – Minik Kahramanlar”da John Goodman başrolü oynamıştı ve hikâye de Britanya”da geçiyordu. Japon çizgi sinema alanında önemli bir yere gelmesi muhtemel, 1973 doğumlu Hiromasa Yonebayashi’nin yönettiği “Aşırıcılar” animasyon filmi, gerçekten çarpıcı ve neredeyse her yaştan çocuğa sesleniyor. “Aşırıcılar”, yönetmenin de ilk uzun filmi. Bu muhteşem filmi seyrederken, Japon çizgi dizi filmi “Heidi”nin tadını alıyorsunuz animasyon anlamında. Ama, bazı anlardaki fotoğraflar gerçekten çarpıcı. Bir an kendinizi gerçek mekânların içindeymiş gibi de hissedebiliyorsunuz. Çizgi kahramanların yüzüne yansıyan o anki duygular etkileyici. Filmin Japonca seslendirmesi de iyi. Filmin senaryosunu Keiko Niwa’yla beraber yazan 1941’de Tokyo’da doğmuş Hayao Miyazaki’yi, yönettiği ve TRT’de de 1980’li yıllarda gösterilmiş “Heidi” çizgi dizi filmiyle hatırlayabilirsiniz.

    Küçük insanların evinde…

    Orijinal anlamı “Borçlu Arietti” olan “Aşırıcılar”, döşemenin hemen altında yaşayan küçük insanların hayat mücadelesini anlatıyor. Arietti, annesi Homiri ve babası Poddo’yla beraber yaşıyor. Arietti, 14 yaşına giriyor ve babasından “aşırma” işini öğrenmesi gerekiyor. Evin sahipleri var. Kalp hastası 12 yaşındaki Sho, ameliyattan önce halası Sadako’yla kır evine gelirler. Arietti, babasıyla ilk işine çıktığında, Sho’nun odasındaki peçeteyi alırken Sho uyanır ve Arietti’yi görür. Büyük insanlara görünmek iyi bir şey değil. Anne ve babası bu evden göç etmeye karar veriyorlar. Sho ve Arietti arkadaş oluyorlar. Sho, Arietti’yi koruyor. Ama, evin hizmetçisi Haru, döşemenin altında kendilerine hayat kurmuş bu küçük insanlara rahat vermiyor. Poddo, ormanda tanıştığı avcı Supira’yla yola çıkmaya karar veriyor. Sonunda aile, Supira’yla beraber yeni hayatlarına doğru yola çıkıyorlar. Sho, Arietti’yle konuşurken, küresel ısınmadan dolayı birçok canlı türünün yok olduğunu söylüyor. Küçük insanlar da yok olup giderken, büyük insanların nüfusu şimdi altı milyar 700 milyon olmuş. Belki de dev insanlar, bu dünyadaki hayatı tüketiyorlar. Bu filmin hikâyesi, Tokyo’nun hemen dışında “Aşırıcılar” filminin yapıldığı Ghibli Stüdyosu’nun yakınlarındaki kırlardan ilham alınarak gerçekleşmiş. Filmin müzikleri de iyi geliyor. Harpçı Fransız kadın müzisyen Cecile Corbel’in bu film müziği albümü arşivlik.

    (Bu yazı 22 Temmuz 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

    (22 Temmuz 2011)

    Ali Erden

    [email protected]