Nicolas Cuche’nin yönettiği ve Virginie Efira, Francois-Xavier Demaison, Armelle Deutsch ile Raphael Personnaz’ın oynadığı Aşka Şans Ver (La Chance de Ma Vie – Second Chance), 01 Temmuz 2011’de M3 Film dağıtımıyla Filma Ltd. tarafından vizyona çıkarıldı.
Jullien Monnier, çok başarılı bir ilişki danışmanı olmasına rağmen, hayatına giren kadınları iki haftadan fazla elinde tutmayı beceremez. Tam başka biriyle çıkmamaya karar vermişken Johanna’ya âşık olur. Fakat Joanna bir süre sonra başına gelen tersliklerin onunla tanıştığı günden beri olduğunu fark eder.
Günlük arşivler: 14 Haziran 2011
Nişantaşı City Life (City’s AVM) Sinemaları
Nişantaşı City Life (City’s AVM) Sinemaları, 17 – 23 Haziran 2011 seansları için tıklayınız.
Paradoks Sine-Felsefe Yaz Seminerleri 3: The Return, Sevgi, Ayrılık ve Ergenliğe Geçiş
SİYAD üyesi felsefeci – sinema yazarı Metin Gönen eğitmenliğindeki Paradoks Sine-Felsefe Yaz Seminerleri, 3. haftasında Andrey Zvyagintsev’ın yönettiği Dönüş (The Return) filmini Sevgi, Ayrılık ve Ergenliğe Geçiş başlıklarıyla birlikte inceliyor. Filmin konusu şöyle: Vanya ile Andrey, mahalledeki arkadaşlarıyla kavga ettikten sonra eve döndüklerinde 12 yılın ardından babalarının döndüğünü görünce çok şaşırırlar. Annelerinin izniyle babalarıyla bir tatile çıkarlar. Seminer, 19 Haziran Pazar günü 11:00 – 15:00 saatleri arasında “Validebağ Adile Sultan Kasrı Öğretmenevi, Kadıköy” adresinde yapılacak.
Julia’nın Gözleri
Guillem Morales’nin yönettiği ve Belen Rueda, Lluis Homar, Pablo Derqui ile Francesc Orella’nin oynadığı Julia’nın Gözleri (Los Ojos de Julia – Julia’s Eyes), 01 Temmuz 2011’de Duka Film dağıtımıyla Duka Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Julia’nın, sonunda onu kör bırakacak olan bir göz hastalığı vardır. Julia’nın ikiz kız kardeşi de aynı hastalığa yakalanmış ve kendini bodrum katında asarak intihar etmiştir. Herkes onun intihar ettiğini düşünse de Julia aynı fikirde değildir, kardeşini kimin öldürdüğünü bu işin gerçek nedenini öğrenmek amacı ile kendini bu göreve adar ve araştırmaya girer.
En İyi Film Müziği Oscar Ödülü de Olan Piyanist Dave Grusin, İstanbul’a Geliyor
Heaven Can Wait, The Champ, On Golden Pond, Tootsie, The Milagro Beanfield War, Havana gibi filmlerin müziklerini yapan ve En İyi Film Müziği Oscar’ı kazanan 1934 doğumlu Dave Grusin ilk defa Türkiye’de. Piyanist Dave Grusin ve gitarist Lee Ritenour, Garanti Caz Yeşili Konserleri kapsamında İstanbul’a geliyor. 17 – 18 Haziran tarihlerinde İstanbul Jazz Center’da gerçekleştirilecek konserlerde, sanatçılara basta Melvin Davis, davulda ise Sonny Emory eşlik edecek. Dave Grusin, 70’lerde Sarah Vaughan ve Quincy Jones ve Carmen McRae için aranjmanlar yaptı. (Haber: Serpil Boydak.)
En İyi Film Müziği Oscar Ödülü de Olan Piyanist Dave Grusin, İstanbul’a Geliyor yazısına devam et
Bahçeşehir Cinemax, İzmit Cinepark, Sivas Polat Center, Ankara Cinemalltepe, Kastamonu Barutcuoğlu, Tokat Asberk Sinemaları
Bahçeşehir Cinemax, İzmit Cinepark, Sivas Polat Center, Ankara Cinemalltepe, Kastamonu Barutcuoğlu, Tokat Asberk Sinemaları, 17 – 23 Haziran 2011 seansları için tıklayınız.
Chantier Films Filmleri
Chantier Films Filmleri, 17 – 23 Haziran 2011 seansları için tıklayınız.
Demir Kapılar
Stephen Manuel’in yönettiği ve Axel Wedekind ile Rungano Nyoni’nin oynadığı Demir Kapılar (Iron Doors), 17 Haziran 2011’de Medyavizyon Film dağıtımıyla Erkul Medya tarafından vizyona çıkarıldı.
Son yıllarda Testere serisinin kopyaları çıkmaya başladı. Aniden uyanan biri, kendini neresi olduğunu bilmediği bir yerde bulur ve sonrasında gizemli olaylar gelişir… İşte Demir Kapılar da bu konseptte hazırlanmış. Filmde uyandığında kendini demir kapılar ile çevrilmiş bir odada bulan adamın, kaçmaya çalışması anlatılıyor. Güçlü oyunculukları ve çekimleriyle izlenmesi gereken bir film.
Yazmayacaktım… ama
Evet, artık yazmayacaktım, ama finale koydukları bir ayrıntı, beni yazmaya itti. Orhan Kemal’in romanından yapılan (uyarlanan demiyorum!) Hanımın Çiftliği dizisi hakkında adeta yazmayı zorunlu hissettim kendimi.
Bilenler zaten biliyor, bilmeyenler için…: Orhan Kemal’in iki ciltten oluşan romanı Vukuat Var ve Hanımın Çiftliği, 50’li yıllarda Türkiye’deki siyasal değişim yıllarında Çukurova’da, Adana’da geçer. Güllü, aile içinde horlanan, fabrikada çalışan, askere gitmek üzere olan Kemal ile ailesine rağmen evlilik hayalleri kuran genç bir kızdır. Babası Çemşir ve ağabeyi Hamza, Kemal yüzünden Güllü’yü döverler. Bu arada bir kavgada Hamza, Kemal’i öldürür (Güllü “Vukuat Var” diye bağırır). Güllü’ye, kendisi gören çiftlik sahibi Muzaffer’in yeğeni Ramazan aşık olur evlenmek ister. Güllü’yü çiftliğe göndermeyi düşünen babası ve (“emmi” dedikleri) berber Reşit, böylece çiftliğe adım atmayı düşünürler. Çapkın bir adam olan Muzaffer Bey, Ramazan için getirilen Güllü’yü görür ve kendisi için seçer. Dövdüğü Ramazan’ı da çiftlikten kovar. Çiftlikte çalışanlardan Habib’in ise eskiden beri Muzaffer’e hırsı vardır. Ramazan yerine Muzaffer ile evlenen Güllü, Çiftliğin Hanımı olma yolundadır. Muzaffer ile evliliklerinden bir oğlu olur, çiftlikteki rakipleri Demokrat Parti’ye girip Muzaffer Beye cephe alma durumundadır ama Muzaffer de Demokrat Parti’ye girer. Muzaffer Bey bir gün öldürülür. Adı artık Serap olan Güllü, çiftliğin işlerini gören avukat ile evlenir. Çiftlikteki işlerden hoşnut olmayan Habib yangın çıkarır. Çiftlik yanarken çocuğunu alıp kaçmak isteyen Güllü ile karşılaşınca emzikteki çocuğuna acıyan Habib, Güllü’yü bırakıp kaçar ve izini kaybettirir. Yangını çıkartan bulunamaz. (Burada biten Orhan Kemal’in romanıdır ama dizi bitmez tükenmez kanallara girecektir.) Evet, roman biter, dizi sürdürülür.
Muzaffer’in bir kız kardeşi vardır: Halide (romanda yok). Kemal, Güllü’nün ağabeyi Hamza tarafından öldürülür, dizide ancak finalde ölecektir. Hamza’ya Muzaffer’i öldürten avukatı romanda yoktur. Muzaffer’in ölümünden sonra Güllü’nün evlendiği Orhan, karısı, karısının ağabeyi, romanda yoktur, daha başka şeylerde yoktur. Bunların hiçbirine bir diyeceğimiz yok. Bir kaç yerde yazmıştım ve artık yazmamaya karar vermiştim, taaa ki finalde her şey olup bittikten sonra, tüm olanları anlatmaya başlayan Güllü’yü Adana’da bir çay bahçesinde, akan incecik bir suyun yanında oturduğu masada, elindeki küçük bir deftere anlatılanları yazan (ve arkadan gösterilen) Orhan Kermal de öykünün içine katılmasa idi. Ve aradan 11 yıl geçtikten sonra, Güllü’nün oğlunun yaş gününü kutlama törenine Orhan Kemal’in kitap haline getirilmiş kitabını (Hanımın Çiftliği) bu “olanları anlatan” Güllü için imzaladığı “sahne” olmasa idi.
Kahramanının ağzından anlatılan romanlar vardır. Birinci (veya ender de olsa ikinci) tekil şahıs ağzından anlatılan, fakat her halde Vukuat Var / Hanımın Çiftliği öyle bir roman değildir. Bundan bu şekilde anlatılan bir senaryo ve buna bağlı olarak film çıkarılamaz değildir ama eğer böyle yapılacaksa baştan beri öyle gelmesi gerekirdi (diyorum ben.) Çok oldum ama Yaprak Dökümü ve Aşk-ı Memnu ve Fatmagül’ün Suçu Ne? için de genelde aynı, romanlar (ve senaryo) detayında farklı nedenlerle itirazımı koyuyorum. Hepsinin açıklaması farklı ve bu site bir sinema sitesi olduğu için, şikayetlerim de televizyon uydurmaları (yoksa uyarlamaları mı?) olduğu için detaya girmiyorum. (Aşk-ı Memnu’nun sinema uyarlaması olmaması sonucu değiştirmiyor.)
(21 Haziran 2011)
Orhan Ünser