Suikast (Yönetmen: Robert Redford)

Robert Redford’un yönettiği ve James McAvoy, Robin Wright ile Justin Long’un oynadığı Suikast (The Conspirator), 19 Ağustos 2011’de Tiglon Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Abraham Lincoln suikastinden sonra, yedi adam ve bir kadın, başkanı, başkan yardımcısını ve içişleri bakanını öldürmek için komplo kurmak suçundan tutuklanır. Aralarındaki tek kadın Mary, John ve diğerlerinin buluşup saldırıları hazırladıkları pansiyonun sahibidir. Avukat Frederick onu askeri mahkemede savunmayı başlangıçta gönülsüzce kabul etmişken, dava ilerledikçe müvekkilinin suçsuz olabileceğini fark eder.

Kar Beyaz

Bir şair şiirini okumuş, “Bu şiir ne demek istiyor” diye sormuşlar; şair şiirini tekrar okumuş “Bunu demek istiyor” demiş. Bazı filmler anlatılmaz; aslında filmler anlatılmaz, çünkü sinema (da) bir anlatım tarzıdır. Kar Beyaz da böyle filmlerden ancak seyredenler üzerine konuşabilir, beğenir veya beğenmez, ben beğenenlerdenim. Ama baştan söyleyeyim fragmanını görünce, “Tamam filmi görmeye niyetlendim” ama beğenmedim ama fragmanda bir filmi “hakkı ile tanımlamaz.”

Sabahattin Ali, hikâyemizin temel taşlarından birisi ve sinemacılarımızın pek rağbet etmediği bir hikâyeci. Ama bu her iki taraf içinde bir sorun teşkil etmemeli. Ali’nin “Ayran” adlı hikâyesini Selim Güneş, Kar Beyaz adı ile sinemaya uyarlamış (mı!), yoksa “Ayran” hikâyesini alarak Kar Beyaz adı ile bir şiir mi çekmiş. “Çekmiş” diyorum, “yazmış” demiyorum.

Sinemada şiirsellik, farklı ülkelerde, farklı zamanlarda, farklı biçimlerde denenmiştir. Başarılı olanı da vardır, olmayanı da… (ozansı gerçekcilik…) ama sinemada şiirselliği tartışacak değilim. O başka bir şey. Güneş, sinemamızda -bilebildiğim, izleyebildiğim kadarı ile- hiç denenmemiş bir şeyi yapmış, sinemada kamera yolu ile -tabiki kurgu da dahil buna- şiir yazmış.

Evinden karlara bata çıka minibüslerin geçtiği yer, “kış günü – her halde soğukta” ayran taşıyan bir çocuk, bu minibüs istasyonunun farklı insanları, pencerelerde çocuğu bekleyen bir kadın, geriye dönüşler, hapsedilmiş / kıstırılmış insan, yeni atanmış bir memur… karlar, ağaçlar… olay olmuş, olmamış, (olaylar oluyor) ve karlar arasında koşan, koşan, koşan bir beyaz at… (ama lekeli beyaz…) Fellini’nin Amarcord filminin bir sahnesinde sisler arasından bir inek (inekti değil mi?) çıkıyordu, kaç saniye sürüyordu bilmiyorum ama her seyreden ineğin farkına varıyordu ve nedenini çözmeye çalışıyordu… Ben yoktum, duydum, Güneş’e “atın nedenini” sormuşlar, (sahi bir nedeni olması gerekir mi?)… Hani denir ki, (nerede ise bir edebiyat kuramı!) “bir öyküde tabancadan söz edildi mi, sonunda mutlaka patlamalıdır.” Bu koşulu hiç bir zaman benimsememişimdir. Edebiyat için öne sürülen bu kuramı sinemada kabûl etmek filmleri belirli bir yerden sonra içinden çıkılamayacak hale getirecektir. Beyaz at -bir fasit daire içinde- koşup duracak ve kahramanlardan çocuk ve biz (seyirciler) onu seyredeceğiz. Çocuğu arayan kadın çaresiz adını bağıracak… Şiirlerde de yeri gelir çok yukarılarda yer alan bir dize (mısra) tekrar edilir, bazen bir kaç defa. Karlarla kaplı dağlar, bulutlar, çiğnenmiş, çiğnenmemiş karların örttüğü yollar, ulaşılamayacak varış noktaları, gelmeyen (getirilmeyen / verilmeyen) mektuplar, bozduramadığı parasını geri isteyen yabancılar…

“Ayran”ı yıllar önce okumuş olmalıyım, tekrar okumak istedim ve istiyorum da ama bunun Kar Beyaz ile âlâkası yok. Kar Beyaz’a (film) şiir dedim ama bu filmi şiirleştirmek, şiir olarak yazmak gibi bir girişimim (hiç) olmayacak… Yıllar önce Yavuz Turgul senaryolarından sonra ilk filmini çekeceği zaman senaryo olarakta yazdığı Fahriye Abla şiirini çekmişti ama Fahriye Abla filmi hiçbir zaman bir şiir olmadı ama Kar Beyaz bana göre -tekrar ediyorum- sinema olarak çekilmiş / yazılmış bir şiir, “Ayran”dan bağımsız olarak.

Güneş’i bekleyen tehlike, yapacağı ikinci filmdir. Ondan iyi film beklemek hepimizin hakkı ama hiç birimiz bir Kar Beyaz beklemeyelim.

(05 Temmuz 2011)

Orhan Ünser

Umuda Giden Yolda Kesişen Hayatların Filmi Güzel Günler Göreceğiz’in Çekimleri Başladı

İstanbul’da bir gün içerisinde beş farklı karakterin umuda giden yolda hayatlarının kesişmesini konu alan film Güzel Günler Göreceğiz’in çekimleri başladı. Başrollerinde Buğra Gülsoy, Nesrin Cavadzade, Uğur Polat, Feride Çetin ve Barış Atay Mengüllü’nün yer aldığı filmin yönetmenliğini ilk kez uzun metraj bir sinema filmi yönetecek olan Hasan Tolga Pulat ve senaryosunu ise Emre Kavuk üstleniyor. İstanbul’un Balat, Fatih, Cankurtaran, Beykoz gibi farklı semtlerinde çekilen film, farklı din, dil ve ırktan kişileri bir araya getiriyor. Kalabalık bir ekibin çalıştığı filmde oyuncular keyifli anlar yaşıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Kırık Midyeler, Saraybosna’da Yarışacak

    Yönetmenliğini Seyfettin Tokmak’ın üstlendiği Kırık Midyeler isimli film bu yıl 22 – 30 Temmuz tarihleri arasında düzenlenecek olan Saraybosna Film Festivali’nin ana yarışma bölümünde ülkemizi temsil edecek. Başrollerini Engin Benli, Selma Alispahic, Uğur Barış Mehmetoğlu ve Seydo Çelik’in paylaştıkları film Mardin’den İstanbul’a gelip seyyar midye satarak Almanya’ya kapağı atmaya çalışan iki çocuğun hikâyesini anlatıyor. Bu yıl 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde gösterilen film önümüzdeki sezon vizyona çıkıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Akbank Sanat Sinema Kuşağı’nda 2000’lerin Kültleri

    Yeni yüzyılın, adından bolca bahsettiren fantastik, korku ve gerilim dolu filmleri 01 – 23 Temmuz 2011 tarihleri arasında Akbank Sanat’ta gösterilecek. Vizyona girdiği andan itibaren pek çok tartışmayı beraberinde getirerek kendi hayran kitlesini oluşturan 2000’lerin unutulmaz kült filmleri, Ölüm Oyunu (Battle Royale), Donnie Darko: Karanlık Yolculuk, Karanlık Sırlar, 13 (Tzameti), Pan’ın Labirenti (El Laberinto del Fauno – Pan’s Labyrinth), Yaratık (Gwoemul – The Host), Ben X ve Gir Kanıma (Lat Den Ratte Komma In – Let The Right One In), Akbank Sanat’ta sinemaseverlerle buluşuyor.

  • Basın Bülteni
  • Gösterilecek filmler hakkında geniş bilgilere ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Akbank Sanat Sinema Kuşağı’nda 2000’lerin Kültleri yazısına devam et
  • 4.891 Şirinler Hayranı Yeni Bir Guinness Dünya Rekoru Kırdı

    Sony Pictures Dünya Pazarlama Başkanı Marc Weinstock’un yaptığı açıklamaya gore, 25 Haziran 2011 Cumartesi günü, Şirinler’in yaratıcısı olan Peyo’nun doğum günü adına düzenlenen Dünya Şirinler Günü kapsamında, 11 ülkede 24 saat içinde çeşitli yerlerde “Şirinler” gibi giyinen en büyük kalabalık oluşturularak yeni bir Guinness Dünya Rekoru kırıldı. Temmuz sonundan itibaren tüm dünyada ve 05 Ağustos 2011 Cuma gününden itibaren de Türkiye’de vizyona girecek olan Şirinler filmi öncesinde dünya çapındaki kutlama aktivitleri Sony Pictures Entertainment ve Sony Pictures Animation tarafından gerçekleştirildi.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Gormiti Doğa Lordları, Dünya’nın Merkezinde

    Beylikdüzü Migros Alışveriş Merkezi, okulların kapandığı bu günlerde, muhteşem bir etkinliğe ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Dünyaca ünlü çizgi film serisi Gormiti Lordları’nı çocuklarla buluşturacak olan etkinlikler unutulmaz deneyimler içerecek. Gorm Dünyası’nı ve Gormiti Kabilesi’nin maceralarını, çocuk sanat atölyeleriyle harmanlayacak olan etkinlikler, Temmuz 2011 boyunca her hafta sonu 14:00 – 18:00 saatleri arasında devam edecek. Çocuklar, sevdikleri kahramanlarla bir araya gelerek hem fantastik bir dünyanın havasını soluyacaklar hem de o dünyayı bizzat yaşayacaklar.

  • Basın Bülteni: Türkçe / İngilizce
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gormiti Doğa Lordları, Dünya’nın Merkezinde yazısına devam et
  • Tanrılar ve İnsanlar

    Xavier Beauvois’in yönettiği ve Lambert Wilson, Michael Lonsdale, Olivier Rabourdin, Philippe Laudenbach’ın oynadığı Tanrılar ve İnsanlar (Des Hommes et Des Dieux – Of Gods and Men), 01 Temmuz 2011’de Tiglon Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Mağrip’te 1990’larda, dağların tepesinde bir manastır. Sekiz Fransız Hristiyan keşiş, Müslüman köylülerle huzur içinde yaşarlarken ülke birden karışır. Şiddet olayları bölgeye hâkim olur. Yaklaşmakta olan tehlikeye rağmen keşişler, yerlerinden kıpırdamamaya kararlıdırlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer basın bültenleri ve bağlantılara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Tanrılar ve İnsanlar yazısına devam et