İçimdeki Yangın

Denis Villeneuve’nin yönettiği ve Lubna Azabal, Melissa Desormeaux Poulin, Maxim Gaudette ile Remy Girard’ın oynadığı İçimdeki Yangın (Incendies), 29 Nisan 2011’de M3 Film dağıtımıyla Mars Production – Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Wajdi Mouawad’ın ünlü oyunundan uyarlanan bu trajedi, anneleri Nawal’ın ölümünün ardından Lübnan’a doğru yola çıkan Simon ve Jeanne adlı ikizleri anlatıyor. Bu serüven, onları annelerinin geçmişiyle ilgili çarpıcı bir gerçekle karşı karşıya getirir. İzleyiciyi tamamen içine alan film, tüm iniş çıkışların sonunda şok etkisi yaratıyor.

İçimdeki Yangın yazısına devam et

İstanbul Modern Sinema, Ottawa Animasyon Festivali’nden Bir Seçki Sunuyor

2010’un en çok konuşulan, ödüllendirilen animasyonlarının buluştuğu Ottawa Animasyon Festivali, “En İyiler” seçkisiyle İstanbul Modern Sinema’da! Seçkide yer alan filmler arasında Andreas Hykade’nin çizgi roman dünyasına referanslarla yüklü, çılgın filmi Aşk ve Hırsızlık, Dustin Grella’nın gittiği her yerden ödülle dönen filmi Barış İçin Dua, Lei Lei’nin Ottowa’da “En İyi Anlatım” ödülünü alan Aşk Bu, Anita Killi’nin izleyicilerin favorisi seçilen Kızgın Adam ve Joseph Pierce’ın arızalı bir aile pozu yakaladığı Bir Aile Portresi bulunuyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İstanbul Modern Sinema, Ottawa Animasyon Festivali’nden Bir Seçki Sunuyor yazısına devam et
  • A. Baki Çallıoğlu: Zaman Zaman Maziyi Düşünüyorum

    Pendik’te yaşayan A. Baki Çallıoğlu’nun kartvizitinde şunlar yazılıdır: “Duayen A. Baki Çallıoğlu. Şair bestekâr ses sanatçısı, oyuncu ve prodüktör, film yönetmeni.”

    “Aşka Gönül Vermem Aşka İnanmam”, “Unut Sevme Beni” adlı besteleri yıllardır dilden dile dolaştı, söylendi kuşaklar boyu. Genç kuşaklar da Candan Erçetin’in söylediği şarkılarda eşlik ediyor Baki Bey’in bestelerine. Candan Erçetin’le yeniden ünlenen “Çapkın” da bir A. Baki Çallıoğlu bestesi.

    Aile boyu müzisyenler. Geçmiş yıllarda birlikte sahneye de çıktıkları, solistlik yapan, yan flüt ve piyano da çalan konservatuar mezunu Eşi Ümran Hanım keman öğretmeni. Tarkan ve kızı Melisa da müzisyen.

    1928 yılında Denizli’de doğan Baki Beyin çocukluğu, müzik öğretmeni olan babasının işinden dolayı Mardin, Mersin, Adana gibi şehirlerde geçer. Askerlik sonrası İstanbul’a gelip Tünel Apartmanı’nda oturan anneannesi ve dayısının yanına yerleşir. Besteler yapıyor, müzisyen olmak, ‘plâk yapmak’ istiyordur. Konservatuarda okur. Columbia, Odeon, Sahibinin Sesi gibi plâk şirketleri vardır. Plâk yapmak zordur. Plâk şirketlerinden birine ilk bestelerinden olan Çapkın’ı dinletir. “Bu şarkı olmaz, satmaz” derler. Baki Bey olacağına inanıyordur, bir yıl gider gelir şirkete. Sonunda “yapacağız” derler. Heyecandan uykuları kaçar Baki Çallıoğlu’nun. 50’li yılların başıdır. Bir gün Yüksek Kaldırım’dan aşağıya inerken, bir bakar bütün plâkçıların vitrinini okuduğu, sözü, müziği de kendisine ait olan Çapkın plâğı süslemiştir. Bir anda ünlenir, yeni plâklar yapar. Kapılar açılmıştır, o yılların ünlüleri arkadaşıdır. “Dudakları Nar Kırmızı”, “Niçin Kaçıp Gittin Neden”, “Sensiz Dünyamda Hiçim” adlı bestelerini taş plâğa okur.

    Evlenir, ilk eşinden Kerem adında bir çocuğu olur. Müzisyen olan eşi, çocukları Tarkan ve Melisa’nın annesi Ümran hanımla da mutlu evlilikleri otuz yılı aşmıştır. Baki Çallıoğlu sahneye Gar Gazinosu’nda çıkar, “Korsanlar” adını verdikleri kendi orkestrasıyla. Assolist Sevim Çağlayan’dır. Baki Bey sahneye çıktığında yer yerinden oynar, çok büyük alkış alır.

    Film müzikleri de yapmaya başlar A. Baki Çallıoğlu. “Uçuruma Doğru” (1949), “Aşk Besteleri” (1952), “Boş Beşik” (1952), “Altı Ölü Var / İpsala Cinayeti” (1953), “Cinci Hoca” (1953), “Leylaklar Altında” (1954), “Hayat Sokaklarında” (1956), “Bağrıyanık” (1959), “Divane” (1960), “Arzu” (1961), “Dertli Gönlüm” (1968), “Seyyid” (1985) adlı filmler müziğini yaptığı filmlerden bazılarıdır.

    Sinema serüveni de başlar Baki Çallıoğlu’nun. 1952 yılında Nuri Akıncı’nın yönettiği “Aşk Besteleri” adlı filmde başrolde oynar. Filmin müzikleri de Baki Bey’e aittir. “Hayat Sokaklarında” (1956), “Kara Yazı” (1957) ve “Ateş Bacayı Sardı” (1961) adlı filmlerde de aktör olarak yer alır, müziklerini yapar.

    1956 yılında Çallı Film’i kurarak yapımcılığa ve yönetmenliğe başlar, bazı filmlerinin senaryosunu yazar Baki Çallıoğlu. Yönetmenliğini yaptığı filmler: “Hayat Sokaklarında” (1956), “Yangın” (1956), “Kara Yazı” (1957), “Bağrıyanık” (1959), “Divane” (1960), “Meryem” (1960), “Ateş Bacayı Sardı” (1961), “İnsan Doğarken Ağlar” (1962), “Yarına Boş Ver” 1965).

    Nuri Akıncı, “Aşk Besteleri” adlı filminin bazı sahnelerini Pendik’te çekiyordur. Yıl 1952’dir ve Baki Bey, Pendik’i ilk kez görüyordur. Palas Otel’de kalırlar. “Cennet gibiydi Pendik, anlatılır gibi değildi. Pendik’e geldim ömrüm uzadı” diyor o günlerin Pendik’i için. Pendik’ten kopamaz. Yazlık Mehtap Sineması’nda konserler verir. 60’larda. 1974 yılında şimdi oturdukları Somtaş Sitesi’ndeki evi alır, Pendik’e yerleşir. Palas Otel yıkıldığında çok üzülür, ağlar.

    Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sessiz Gemi” şiirini bestelemek ister, izin alırlar. Acemaşiran makamında besteler de, şarkının da, şiirin de bütün dünyada bilinmesini, dinlenmesini istiyordur. Aynı günlerde Münir Nurettin de besteler ve yayınlar şarkıyı. Münir Nurettin daha ünlüdür, şarkı radyolarda çalınır ve yayılır. Baki Çallıoğlu müziğini yaptığı Ege Kahramanları filmi için Faruk Nafiz Çamlıbel’in Çoban Çeşmesi şiirini besteler. Antalya’da sinemacı Behlül Dal’la tanışırlar. Behlül Dal’ın şiirlerini beğenir ve birçoğunu besteler. 1950’li yıllarda Antalya ıssız bir yerdir, ‘oralarda’ film de çekilmemiştir. Sinemadan da epey çevre dinmiştir Baki Çallıoğlu. Neriman Köksal, Gülistan Güzey, Galip Arcan, Ayten Güvenç yakın arkadaşları, ‘ahbapları’dır. 1956 yılında senaryosunu Behlül Dal’ın yazdığı “Yangın” filmini Çallı Film adına Antalya’da çekerler. Filmin yönetmeni Baki Çallıoğlu’dur. Filmde Gülistan Güzey ve Neriman Köksal dışında Eşref Kolçak, Ahmet Tarık Tekçe, Atıf Kaptan, Ayten Güvenç ve Danyal Topatan da oynar.

    Baki Çallıoğlu kendini anlatmayı, övünmeyi fazla sevmeyenlerden, fakat öylesine çok yaşamış, anlatacak öyle çok anısı vardır ki, dinlemeye doyamazsınız anlattığında.

    “Dansöz Nana vardı, çok severdim onu. Asıl adı Nana Aslanoğlu’ydu. Babası Fransız, annesi İstanbul Ermenisi. Dame de Sion’da okumuştu. Fransızcası iyiydi. Nuri Akıncı’nın 1952 yılında yönettiği, benim de başrolünü oynadığım ‘Aşk Besteleri’ filminde oynattılar. O zaman 16 yaşındaydı. Sonra arkadaş olduk, kardeş gibi sevdik birbirimizi. Sonra bu hasta oldu, Ayhan ışık’a âşık olmuştu, kan kusuyordu. Taksim’den Elmadağ’a giderken, Talimhane tarafında, bir apartmanın üst katında oturuyordu. Gün aşırı oraya gider, çalar söylerdim. Onu ben iyileştirdim, yaşattım. Sonra Nana ‘buralar bana dar geliyor’ dedi ve İtalya’ya gitti. Ben de bir gün Behlül Dal ile İtalya’ya, Roma’ya gitmiştim. Adresi, telefonu vardı bende Nana’nın. Nana’yı buldum. Kapıyı annesi açtı. Beni görünce şaşırdı, inanamadı. İçeriye, ‘Nana bak kim geldi?’ diye seslendi. Nana, Roma’da bir gazeteci ile evlenmişti. Zenginlerin gittiği bir lokalde sahneye çıkıyor, dans edip şarkı söylüyormuş. Bir gece ‘Soyun’ diye bağırıp striptiz yapmasını istemişler. ‘Ceketlerinizi serin, soyunup üstünde dans edeceğim’ demiş. Bu haber olarak basında da çıkmış, buralarda da duyulmuştu. Dertleştik, ağladı. O gece onda kaldık, sohbet ettik. Bana, ‘Bak Baki’ dedi, ‘Sen de buralara gelsene. Türkiye’de yüz tane şarkı yaparsın, ünlü olursun belki, yüz kişiyi de ünlü yaparsın fakat paran olmaz, evin, araban olmaz. Burada bir şarkıyla bile ünlü olsan paran olur, villan olur, araban olur, olur oğlu olur. Burada paralı adam olursun’ dedi.”

    “Her şarkıda bir hatıra vardır. Oturup ‘ben bir şarkı yazayım’ demekle olmuyor. Yazarsın ruhu olmaz, duygu olması gerekiyor” diyen Baki Bey, seksen yıllık ömrüne çok şey sığdıran, sanatın bir çok alanında ürünler vermiş gerçek bir duayen.

    Pendik sevdalısı bestekâr A. Baki Çallıoğlu, Pendik’te, Somtaş Sitesi’ndeki evinde eşi ve çocuklarıyla mutlu bir hayat sürdürüyor. (Pendik’li Yıllar: Sine-Masal Anıları kitabından…)

    (30 Ağustos 2010, Pendik)

    Mesut Kara

    Sinecine Dergisi’nin 3. Sayısı Çıktı

    Türkiye’nin ilk hakemli, akademik sinema dergisi sinecine’nin üçüncü sayısı Prof. Dr. S. Ruken Öztürk’ün editörlüğünde çıktı. Derginin ilk üç sayısındaki makalelerin özetlerine ve abstract’larına www.sinecine.org adresinden bakılabiliyor. Yerli sinemadan Hollywood’a, sanat sinemasından popüler sinemaya, klâsik sinemadan çağdaş sinemaya, sinemanın ekonomi politiğinden tarihine, psikanalizden feminizme, kuramsal yaklaşımlardan alımlama araştırmalarına, türlerden yönetmenlere dek uzanan konularda üretilen yazılara yer vermeyi amaçlayan sinecine için yazı ve katkı bekleniyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sinecine Dergisi’nin 3. Sayısı Çıktı yazısına devam et
  • Küçük Günahlar, 06 Mayıs’ta Seyirciyle Buluşuyor

    Öykü ve romanlarından tanıdığımız yazar Rıza Kıraç’ın senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı Küçük Günahlar filmi 06 Mayıs’ta seyirciyle buluşuyor. B Film yapımcılığı ile gerçekleştirilen, Rıza Kıraç’ın ilk uzun metrajlı filmi Küçük Günahlar, üçlü bir aşk hikâyesinin ardında bireyin vicdani hesaplaşmasını açığa çıkarmaya çalışırken, 12 Eylül darbesi ve sonrasında yaşanan Türk – Kürt çatışmasının Batı’daki bireyler üzerinde bıraktığı derin yaraların hikâyesini anlatıyor. Film, Türkiye’deki politik sorunlara değinse de büyük lâflar etmek yerine bu çatışmadan etkilenen bireylerin hayatına odaklanmış bir film.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgiler için tıklayınız.