Sadi Bey’in -Yarım Porsiyon- Twitter Günlükleri: (Mevzu eskiyeceğinden günlük bu seferlik çok kısa oldu, mağrurunuza affuren arz ederim. “Mağrurunuza affuren” diye bir ifade tabiî ki yok, “mümkün mertebe”ye özendiğimden öyle yazdım, aslında “affınıza mağruren” olmalıydı.)
“New York’ta Beş Minare” için herkes “Mahsun’un üçüncü filmi, Mahsun’un üçüncü filmi” diyor. Bir TV röportajında da kendisi “Aslında …
… New York’ta Beş Minare ilk film olacaktı, ancak Beyaz Melek öne geçti.” mee’alinde birşeyler söyledi. 1987 yılında Temel …
… Gürsu’nun yönettiği “Sarışınım – Yaşamak Haram Oldu”da Mahsun rolünde Yılmaz Morgül mü oynadı, Nail Kırmızıgül mü? Ben mi yanlış …
… hatırlıyorum, Washington’un Etrafı Dumanlı Dağlar?
Beyazperde Yazısı: Her problem için beyefendi, bir çözüm vardır. (Red, Yön: Robert Schwentke.)
New York geçmişte kaldı, geleceğe bakarsak, bugün Çağan Irmak’ın son filmi “Prensesin Uykusu” basına gösterildi. Çok çok beğendim. Hani …
… “Babam ve Oğlum’dan daha da duygusal olmuş” diyesim geliyor. Çağan Irmak her filminde farklı ve değişik bir konuya el atıyor.
“Prensesin Uykusu”nu çok sevme nedenim belki de başroldeki “Gülen Adam” Çağlar Çorumlu’nun filmin muhtelif yerlerinde ağaçlara …
… sarılması ve onları okşamasıdır. Bu nedenle filmi sadibey.com’daki “Sadi Bey’in Ağaçları” bölümüyle kardeş film ilân ettim.
Sinemamızın diğer “Gülen Adamı” bilindiği üzere Kemal Sunal’dır. Çağan Irmak filmde Yeşilçam sinemasına çok hoş göndermeler yapmış.
Genco Erkal’ın canlandırdığı yönetmenimiz gerçek hayattaki gibi çok sevimliydi, onu seviyoruz, her zaman başımızın tacıdır.
(09 Kasım 2010)
Sadi Çilingir
Güzel abiciğim -affınıza mağruren- merhaba.
Dün sabah basın gösterimine gelirken, her zaman kullandığım Beşiktaş – Dolmabahçe – Maçka yolunun stad hizasındaki dönemeçten sonrasındaki bütün cadde boyunca tek sıra dizili olan bir sürü ağacın -neredeyse- toptan kesildiğine şahit oldum. Valla cesaret bulup da, ağaçlar bir bir yıkılırken yüzlerinde sırıtmalı bir ifade beliren, elleri elektrik testereli belediye elemanlarından hesap falan soramadım. Tabii bu hususlarda ve benzeri herhangi bir durumda kim kime hesap sorabiliyor ki? Gazeteden okuduğuma göre, Maçka Parkı ağaçları da -o günlerde- aynı belediye katliamına maruz kalmışmış.
Diyeceğim… Senin de tıpkı Prensesin Uykusu’ndaki aziz gibi ağaçlara sarılarak onlarla dertleştiğini, onların bizlerden çektiklerini de içinde hissederek dertlendiğini bilen biri olarak, inşallah o katliama sen de tanık olmamışsındır Sadi abiciğim.
Son olarak da derim ki, mümkünmertebe 🙂 kal sağlıcakla.