Altın Portakal’da Genç Sinemacılar Devrimi: 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu

47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne ilk filmlerini çeken genç sinemacılar damgasını vurdu. Toplumsal ve sosyal içerikli filmlerin öne çıktığı gecede, ödüller sahiplerini buldu. En İyi Film ödülü Çoğunluk’un, En İyi İlk Film ödülü ise Gişe Memuru’nun oldu. En İyi Yönetmen yine Çoğunluk filmiyle Seren Yüce olurken, Claudia Cardinale, En İyi Kadın Oyuncu, Serkan Ercan ve Bartu Küçükçağlayan En İyi Erkek Oyuncu ödülüne lâyık bulundu. 09 Ekim’de başlayan festival, Cam Piramit’teki kapanış ve ödül töreniyle son buldu. 14 filmin rekabetine sahne olan festival, ünlü yönetmen ve film yıldızlarının katılımıyla renklendi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Ödül listesi, kazanan filmler hakkında geniş bilgiler ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal’da Genç Sinemacılar Devrimi: 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu yazısına devam et
  • 11. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali

    İzmir’in en uzun süreli etkinliklerinden biri olan ve ülkenin uluslararası kategoride ödül veren tek kısa film festivali olan Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali bu yıl on birinci kez düzenleniyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da organizasyon tam beş gün sürecek. İzmir Sinema Derneği tarafından 03 – 07 Kasım 2010 tarihleri arasında T. C. Kültür Bakanlığı ve T. C. Başbakanlık Tanıtma Kurulu Fonu destekleriyle gerçekleştirilen festivalde dünyanın dört köşesinden pek çok farklı türde filmler İzmirli sinemaseverlerle buluşacak. Festival başkanı Kayhan Kırmızıgül, “Geçen yıl olduğu gibi İzmir Türk – Amerikan Derneği salonunda yapılacak olan gösterimler yine ücretsiz olacak.” diyerek tüm İzmirlileri festivale davet etti.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer haberlere ve yüksek çözünürlüklü afişlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    11. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali yazısına devam et
  • Multitap’in Film Müzikleri “Vay Arkadaş” Dedirtiyor

    Prodüktörlüğünü Demet Evgar’ın üstlendiği Multitap grubu, 05 Kasım’da vizyona girecek olan Vay Arkadaş – Manik, Tik, Dildo’nun müziklerini hazırladı! Mete Horozoğlu, Fırat Tanış, Ali Atay, Demet Evgar, Pamela Spence gibi isimlerin rol aldığı film, hareketli ve eğlenceli müzikleriyle kış boyunca müzikseverlerin dilinden düşmeyecek! Multitap, Vay Arkadaş – Manik, Tik, Dildo filminin müziklerini ortaya çıkarmak için, senaryonun okunması, tüm çekim mekânlarının gezilip görülmesi ve müzikâl altyapının belirlenmesini kapsayan uzun ve eğlenceli bir ön hazırlık dönemi geçirdi.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Multitap’in Film Müzikleri “Vay Arkadaş” Dedirtiyor yazısına devam et
  • Altın Portakal, Sınırları Aştı

    Altın Portakal Film Festivali, Antalya sınırlarını aşıp Isparta ve Burdur’a da taşındı. Türk sinemasının yeni ve eski kuşak oyuncuları Isparta ve Burdur’a çıkarma yaptı. Ispartalılar, filmlerinden tanıdığı oyunculara büyük ilgi gösterdi, sanatçılardan oluşan kortej kentte bayram havası estirdi. Eşref Kolçak, Süleyman Turan, Bulut Aras, Sümer Tilmaç, Engin Çağlar, Coşkun Göğen, Yakup Yavru, Begüm Kütük, Fulya Zenginer, Ufuk Kaplan, Gülsen Tuncer, Uğur Tekin, Devrim Devlet, dansçı Hasan Yalnızoğlu’nun da aralarında bulunduğu sanatçılar, öğle saatlerinde Antalya’dan Isparta Valiliği’ne geldi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal, Sınırları Aştı yazısına devam et
  • Yukarıdaki Tehlike

    Colin Strause ile Greg Strause’in yönettiği ve Eric Balfour, Scottie Thompson, David Zayas ile Donald Faison’un oynadığı Yukarıdaki Tehlike (Skyline), 12 Kasım 2010’da UIP Filmcilik dağıtımıyla TMC Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Jarrod ve Elaine, doğum günü kutlamak için Güney Kaliforniya’ya giderler. Gün doğumundan iki saat kadar önce arkadaşları Terry’nin evinin penceresinden unutulmaz bir ışık izlerler. O sırada, Los Angeles kentinin üzerini kaplayan uzay gemisi şehirdeki insanları kendine doğru çekmektedir. Uzaylılar ellerinde çok dayanıklı ve tahrip edilemez bir yüksek teknoloji ile dünyayı ziyarete gelmişlerdir.

    Yukarıdaki Tehlike yazısına devam et

    Brad Pitt’e Troia Atlı Davet, Brad Pitt’den Haber Var

    Çanakkale’de 15 – 19 Eylül 2010 tarihleri arasında yapılması düşünülen, fakat Türkiye’nin ve sinema sektörünün hızla değişen trendleri doğrultusunda tarihini 04 – 09 Haziran 2011 tarihleri arasına alan, kısa filmler, öğrenci filmleri ve belgesel filmlerin yarışacağı, Türk ve yabancı konukların yoğun katılımı ile uluslararası bir festival markası olması hedeflenen 1. Uluslararası Çanakkale Troia Film Festivali ekibi, Truva (Troy) filminin ünlü oyuncusu Brad Pitt’e ulaştı ve ünlü oyuncuya Çanakkale’nin simgesi Troia atı ile Çanakkale, Troia ve Türkiye’nin tanıtım görselleri ile kataloğunu yolladı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Brad Pitt’e Troia Atlı Davet, Brad Pitt’den Haber Var yazısına devam et
  • İstanbul Express İstanbul’a Ulaştı, Atölye Filmlerinin Gala Gösterimi 15 Ekim’de

    21 genç sinemacı, 21 günlük Avrupa yolculuğunu tamamladı ve Avrupa 2010 Kültür Başkenti İstanbul’a ulaştı. NISI MASA’nın şu ana kadarki en büyük atölye çalışması olan Istanbul Express’in 3 rotası vardı ve bu rota 18 farklı ülkedeki 24 farklı şehri geçti. Gezici film ekipleri bir çok sınır geçerek ve birinci elden deneyimleyerek Avrupa’da çokdillilik üzerine belgeseller ürettiler. Kent Dialogu, Göç, Azınlık Dilleri, Çokdilli Aşk, Avrupa’daki Türk Topluluklar temaları çerçevesinde üretilen 15 kısa belgesel, 15 Ekim akşamı İstanbul’da Fransız Kültür Merkezi’nde gala gösterimini gerçekleştirecek.

  • Basın Bülteni
  • İstanbul Express maceralarını katılımcılardan dinlemek için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İstanbul Express İstanbul’a Ulaştı, Atölye Filmlerinin Gala Gösterimi 15 Ekim’de yazısına devam et
  • Poppy Daima Mutlu

    Poppy’nin sevgilisi yok, yalnız, ama mutlu. İlkokul öğretmeni Poppy, iyi erkeklerin bir yerlere gittiği Londra’da aşka büyük özlem duysa da onu hiçbir şey mutsuz edemiyor. Gülüyor. Aşkı bekliyor. 2008 Filmekimi’nde gösterilen “Daima Mutlu” vizyona çıkamadı. Şimd, DVD’de.

    Mike Leigh, İngiliz sinemasının Ken Loach’la beraber yaşayan önemli yönetmenlerinden. Filmlerinde orta sınıfı, gerçekçi ve de yer yer mizahi açıdan perdeye yansıtıyor. 20 Şubat 1943 yılında Manchester’da doğan Yahudi kökenli Leigh, İngiliz “Özgür Sinema” akımının içinde yer almadı. 1970’lerin başından bu yana süren sinema yolculuğu günümüzde de sürdürüyor. Televizyonda da dramalar çeken Leigh, 1971 yılında “Bleak Moments – Kasvetli Anlar”la ilk filmini çekti. “Happy-Go-Lucky / Daima Mutlu” onun on ikinci filmi oldu. Nihilist diye nitelendirilen filmi 1993 yapımı “Naked – Çıplak”la Cannes Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen” ödülünü almıştı. Leigh, 1996 yılında da yine Cannes Film Festivali’nde “Secrets and Lies -Sırlar ve Yalanlar”la “Altın Palmiye”yi kazanmıştı.

    ‘Gamsız’ Poppy…

    Leigh usta, son filmi “Daima Mutlu”da Londra’da ilkokul öğretmenliği yapan genç bir kadın Poppy’yi anlatıyor. Poppy, insanı çileden çıkartacak kadar hep iyimser. Hep gülüyor. Hep konuşuyor. Hep mutlu. Ama, sevgilisi yok. Poppy, evi bir kız arkadaşı Zoe’yla paylaşıyor. Onun da sevgilisi yok. İyi erkekleri bekliyorlar. O iyi erkekler nereye gitmişler ki? Hangi erkek, Poppy gibi güzel ve daima mutlu bir kadını hayatında istemez? Poppy, bisikletinden sıkılınca araba almak istiyor. Ama, ehliyeti yok. Ehliyet alabilmek için de hep sinirli Scott’a başvuruyor. Scott’tan ders almaya başlayan Poppy, sorunlu öğrencisi Nick’i fark ediyor. Nick, okulda sürekli arkadaşlarıyla kavga ediyor. Nick’in sorunu çözmek için okulun müdiresi Heather’a başvuruyor Poppy. Okula, Sosyal hizmet görevlisi Tim geliyor. Sanki Nick, Scott’ın çocukluğunu yaşamış. Scott, kadınlara karşı öfkeli. Hem onlara ulaşamıyor hem de çocukluğundan gelen bir travması var. En azından çocukluğu Nick gibi geçmiş. Nick’in babası yok. Annesinin erkek arkadaşı Jason evlerinde kalıyormuş ve Nick’e kötü davranıyormuş hep. Mutsuz ve agresif Nick de öfkesini arkadaşlarından çıkartıyor böylece. Hiç sevgilisi olmayan Poppy de bu arada, sosyal hizmet görevlisi Tim’e ilgi duymaya başlıyor. Tango derslerine katılıyor. Evsiz (homeless) bir adamla dostluk kuruyor. Bu berbat dünyada daima mutlu Poppy. Filmin orijinal adı “Happy-Go-Lucky”, İngilizcede bir deyim ve “gamsız” anlamına geliyor. Argoda da kibarca “sevgilisi yok” demek. Tam tamına Poppy de bu tanıma uyuyor işte. Mike Leigh’in bu “Daima Mutlu” filmi, 2008 Berlin Film Festivali’nde Poppy’ye hayat veren Sally Hawkins’e de “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü kazandırmıştı. “Daima Mutlu”, Leigh’in sinemaskop çalıştığı bir filmdi. Londra’yı merak edenler için de iyi bir film bu.

    Daima Mutlu (Happy-Go-Lucky)
    Yönetmen-Senaryo: Mike Leigh
    Müzik: Gary Yershon
    Görüntü: Dick Pope
    Oyuncular: Sally Hawkins (Poppy), Eddie Marson (Scott), Alexis Zegerman (Zoe), Samuel Roukin (Tim), Sylvestra Le Touzel (Heather), Jack MacGeachin (Nick)
    Yapım: Film4 (2008)

    (19 Ekim 2010)

    Ali Erden

    [email protected]

    22 Ekim 2010 Haftası

    “Sosyal Ağ”ın, salt, başlangıcı 2003 – 04 olan sosyal görüngü, şu an dünyanın en kalabalık üçüncü ülkesi olan Facebook’un kısa yaşamı üzerine olduğunu düşünürseniz yanılırsınız. Bu film, yaradılıştan bu yana tüm bir insanlık tarihini belirleyen, hırs, azim, dayanışma, kıskançlık, ihanet, çatışma gibi, öykü anlatma sanatlarının temalarından bir kısmını içeriyor. Ve öyküyü de, popüler sosyalleşme ağı Facebook’a insanların kurgulayıp yükledikleri ‘gerçekler’ gibi, karakterlerin bakış açılarından üç farklı ‘gerçek’le sunuyor. Nabzı kavramış, mükemmel bir ritimle tabii… Siyahla beyaz arasındaki tonlarda ilerleyen, sinema talebelerine ders olarak okutulması gereken bir senaryo; bu çok yakın geçmişe, oyuncularla birlikte keskin bir ‘dönüş yapmış’ yönetmenlik! Bu yılın en iyilerinden.
    Uzun eleştiri için tıklayınız.

    “Son Savaşçı”, M. S. 117’de İngiltere’de yayılmaya çalışan Romalıları gerilla taktikleriyle engelleyen Pict halkının hâkimiyetindeki bölgede sıkışan Komutan Quintus Dias ve bir grup askerin kurtulma yolculuğunun hikâyesi: Sert, vahşi, şiddetli, kirli, karanlık, çarpıcı… Yayılmacılığın ve çirkin politikaların bedellerini herkesin, hem işgâle uğrayıp her şeylerini kaybedenlerin hem de işgâl edenlerin ödediği, insanoğlunun güç gösterisini lânetleyen bir dram. Yüksek bütçeli filmlerin ‘plâstik’ gösterilerinden uzak, çıplak vücuda saplanan çeliği iyice hissettirip, et parçalarının dokusunu ve kanın kokusunu algılatan bir gerçeklik! Bir İngiliz yapımı!

    “Paranormal Activity 2” ile ilgili, Paramount Pictures’ın gizlilik politikasına bağlı kalarak, sadece fena halde tırstığımı söylemekle yetineceğim. İpucu 1: İlk filmle direkt bağlantılı. İpucu 2: Jenerik izleyenler, film bittikten sonra kararmış perdeye bakarak bir dakika kadar beklemek zorunda! İpucu 3: Yönetmen, sinefillerin iyi bildiği “The Door in the Floor”a imza atmış Tod Williams.
    Uzun eleştiri için tıklayınız.

    “Aşka Fırsat Ver”de, kariyer hırsı – para kazanmak – rekabet üçgeni içinde sevgili bile olabilmiş erkek ve kadından kadın olanı, ‘yedi yaşındaki kendisinden’ aldığı mektuplarla bulunduğu noktadan geriye doğru bakarak, yaşamının hiç de hayal ettiği gibi gelişmediğini görür ve… Bu duygusal ve zeki film, kökleşik olsa da, bir defa daha, iş dünyasının insan suretli ‘canavar’larından biri olduğumuzda, ’insanlığa dönüş’ yapmamızı salık vermekte: Zengin sinema dili ve Sophie Marceau’nun katkısıyla da, izleyen üzerinde etki kurabilmekte.

    “Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor”, ‘canlı ve saldırgan’ dünyamızdan, asıl ait olduğumuz spiritüel evren içindeki evrenlere(Matruşka Bebekleri’ni düşünün), ‘karma’, ruh göçü ve derin düşünme gibi kavramlarla yolculuk yapmamızı sağlayan, rüya görmekle -neredeyse- eş bir film. Bu ruhani yolculuğu, Budizm’in öğretileri ve mistisizmiyle -ticari çarkın dışında kalarak- ilgilenenlere özellikle öneriyorum.

    (20 Ekim 2010)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]