Emek Sineması’nın yıkılıp üst katlara kopyala – yapıştır yapılmasına en son yorum değerli üstad Hıncal Uluç’dan geldi. Değerli üstad bakın ne diyor:
Yahu neyi yıktırmıyorsunuz?. Emek zaten çökmüş. Bir leş. Bir fare yuvası. Sinema olarak on paralık değeri olsa yaşardı. Kimseler gitmediği için kapandı. Devir değişti. Kimse farkında değil. Sinema devri değişti. Artık Emek, Atlas, Yeni Melek’ler dünyanın hiçbir yerinde yok. Sinemalar site halinde. Millet oralara koşuyor, etrafında hızlı, ağır yemek yerleri, kafeleri ile, sinema sitelerine.
Oysa, her gün yüzbin kişinin seller gibi aktığı İstiklâl Caddesi’nde Emek’e giren yok. Emek bitmiş, tükenmiş, kapanmış zaten.
Dahası. Binayı tutan kolonları da kesmiş birileri bir zaman. Şimdi zelzele değil, “Zel” dese biri çökecek.
Bir plân yapılmış Emek’i kurtaracak.
Dinleyen yok. Yahu hele dinleyin. Dinleyin ki tartışalım.
Anlatılanlar makûl. O blok, sağlam kolonlar üzerine yeniden yapılacak. Alt taraf alışveriş merkezi. Üst tarafta sinemalar, kafeler, restoranlar. Yani günümüz koşullarına uygun modern bir yapılanma. En rahat, en ileri film izleme teknikleriyle cazip bir sinema alanı.
Peki Emek.
Emek’i yıkmıyor, aynen üst kata, “Büyük Salon” olarak taşıyorlar.
Başkasından duysam kimse bu sözlerin Hıncal Uluç’a ait olduğuna inandıramazdı beni. Hocam ne oldu sana böyle de birden galeyana geldin. Hem bugüne kadar neden sustun. Aylardır o kadar konuşuldu da neden şimdi yazmaya başladın. Karşı fikir olsun diye mi konuşuyorsun, yoksa inandığın değerleri mi savunuyorsun bilmiyorum. Hıncal Uluç bildim bileli ya siyah ya beyazdır. Onda gri bulamazsınız. Ya tam sever, ya da tam döver. Bu defa tercihini yanlış yapmış olabilir mi acaba?
Hocam ben her İstanbul’a gittiğimde ilk ziyaret ettiğim yer Yeşilçam Sokağı’dır. Sokağa her girdiğimde içimi hüzün kaplar. Evet orası gerçekten berbat bir halde, gerçekten o sokağa girince pis kokudan ve çöpten geçilmiyor. O zaman ‘yıkalım yok edelim’ öyle mi. Peki neden restore edilmesi fikrine karşısın. Olduğu gibi yerinde korunmasına karşısın.
Restorasyon nedir, “Eski, tarihi, otantik ve özgünlük değeri olan, önemli bir olaya ev sahipliği yapmış eserin, aslına uygun olarak, asli malzemeden, asli yapım tekniğinden ve özgünlüğünden faydalanarak, mümkün olduğu kadar az müdahale ile koruyarak onarılmasıdır.”
Hasankeyf yok edilmesin diye az çabalamadın. O zaman tarihi eserleri oldukları yerden taşıyalım duralım. Meselâ Bergama Zeus Tapınağı’nın Berlin Pergamon Müzesi’nde akvaryumun içinde sergilenmesine ses çıkarmayalım. Nasıl olsa bizden daha iyi bakıyorlar. Orda kalsın ne güzel olur değil mi.
Aswan Baraj Örneği
Aswan barajı bize gösterebileceğin kötü bir örnek. Biliyor musun ki hocam Unesco önderliğindeki kurtarma çalışmaları sayesinde en önemlileri kurtarılsa da, sayısız tarihi eser sular altında kaldı. Dikkatinizi çekerim ki burada taşınma olayı var, Emek Sineması örneğinde ise yıkılıp aynısının yapılma olayı var. Yani kopyası. Mısır piramitlerinin de kopyasını yapsak nasıl olur hocam, ya da Ayasofya’yı baştan yaratsak. O zaman devam edelim, Hasankeyf’i yok edip yenisini yapalım.
Ne dersin Hocam…
(19 Nisan 2010)
Erhan Işık
erhan@yesilcam.gen.tr
www.yesilcam.gen.tr